Temas, birinin varlığını tanıdığımız durumlara denir. Dokunduğumuzda, "Günaydın" dediğimizde, birine vurduğumuzda !, "Senden nefret ediyorum" dediğimizde, laf soktuğumuzda temas etmiş oluruz. Farkedeceğiniz üzere olumlu-olumsuz ayırmadım çünkü TEMAS, TEMASTIR. Herhangi bir temas, hiç temas olmamasına göre daha biyolojik avantaja sahiptir. Araştırmacı S. Levine, farelerle yaptığı çalışmada okşanan fareler ile elektrik şoku verilen farelerin, hiçbir müdahale yapılmayan farelere göre fiziksel ve duygusal olarak geliştiği, beyin kimyasallarının farklılaştığını bulmuş. Yani okşansak da dövülsek de beyin kimyamız, fiziksel ve duygusal gelişimimiz aynı oluyor, gelişiyoruz çünkü TEMAS, TEMASTIR. HİÇ TEMAS OLMAMASINDAN DAHA İYİDİR. Yetimhanedeki bebeklerle yapılan çalışmalarda temas yoksunluğu yaşayan bebekler fiziksel olarak büyümede gecikmiş, hastalıklara daha kolay yakalanmış, daha erken ölüm görülmüştür.
Işte tüm bunlar aslında bir ilişkin, ailen, arkadaşların ne kadar canını acıtsa da onlardan kopamayacağını hissetmenin nedenidir çünkü TEMAS, TEMASTIR. Bir keresinde babasından dayak yemekten hoşlandığını belirten bir danışanımı hatırlıyorum. Çünkü tek temas aldığı, varlığını hissettiği nokta dayak yediği anlardı. Bu yüzden yaramaz bir çocuk oluvermiş. Velhasıl beynin, seni sürekli temas içinde tutmaya endekslidir. Temas hayatidir, olmazsa olmazdır. Temasın ne ve nasıl olacağıyla ilgili bir seçim hakkın var. Ancak zannedersin ki bu kişiler, bu temaslar olmazsa sana daha temas eden olmayacak... Anlatacaklarım bu kadar. Gerisini senin sorgulaman gerekecek.
Temas ihtiyacı
