Doktorsitesi.com

Sınav Öncesi Panikleyen Beyin: Kaygıyı Azaltmanın Nöropsikolojik Yolları

Uzm. Psk. Dan. Ömer Aktürk
Uzm. Psk. Dan. Ömer Aktürk
16 Ekim 202515 görüntülenme
Randevu Al
🎯 Sınav Öncesi Panikleyen Beyin: Kaygıyı Azaltmanın Nöropsikolojik Yolları “Sınava az kaldı ve kalbim deli gibi atıyor.” “Ne kadar çalışsam da sanki her şeyi unutuyorum!” “Bir boşluk geliyor, beynim kilitleniyor…” Bu cümleler çoğu öğrencinin sınav döneminde yaşadığı ortak bir durumun, yani sınav kaygısının yansımalarıdır. Ancak bu durum sadece psikolojik değil, aynı zamanda nöropsikolojik bir süreçtir. Beyin sınav öncesinde gerçek bir tehdit algılar ve kendini savunmaya alır. Peki bu durumda ne yapabiliriz?
Sınav Öncesi Panikleyen Beyin: Kaygıyı Azaltmanın Nöropsikolojik Yolları

🧠 Kaygılayan Beyin Ne Yapar?

Sınav öncesinde yaşanan yüksek stres, beynin özellikle amigdala ve prefrontal korteks bölgeleri arasındaki dengeyi bozar.

Amigdala, tehdit algılayan ve savaş-kaç tepkisini başlatan bölgedir.

Prefrontal korteks, karar verme, mantıklı düşünme ve planlama işlevlerini yürütür.

Yüksek kaygı anlarında amigdala aşırı aktive olurken, prefrontal korteks adeta “kilitlenir”. Yani öğrenci bildiğini bile hatırlayamaz hale gelir. Bu da sınav performansını ciddi şekilde etkiler.

🌀 Neden Bazı Öğrenciler Daha Fazla Panikler?

Bu, birçok faktöre bağlı olabilir:

Geçmiş başarısızlık deneyimleri

Mükemmeliyetçilik eğilimi

Aile baskısı veya beklentisi

Kendilik değeriyle başarıyı özdeşleştirme

Düşük stres toleransı

Olumsuz iç konuşmalar ("Başaramayacağım", "Yetersizim", "Ya her şey boşuna gittiyse?")

Bu düşünceler, beyni otomatik olarak tehdit moduna geçirir.

🌿 Kaygıyı Azaltmanın Nöropsikolojik Stratejileri

1. Nefes Egzersizleri = Sinyal Değiştirici

Derin ve yavaş nefes almak, vagus siniri üzerinden parasempatik sinir sistemini aktive eder. Bu da beynin alarma geçmesini engeller.
🟢 Uygulama: 4 saniye burundan nefes al, 4 saniye tut, 6 saniye ağızdan ver. 2-3 dakika boyunca.

2. Beden Farkındalığı = Beyne "Tehlike Yok" Mesajı

Progressif kas gevşetme, vücut tarama meditasyonu gibi teknikler, bedendeki gerginliği azaltarak beyne güvenli bir mesaj gönderir.

3. Zihin Günlüğü = Düşünceyi Gözlemleme

Negatif iç konuşmaları fark etmek ve onları yeniden yapılandırmak, prefrontal korteksi tekrar devreye sokar.
🟢 Örnek:

❌ “Yapamayacağım” yerine
✅ “Daha önce de zorlandım ama üstesinden geldim.”

4. Maruz Bırakma = Beyni Alıştırmak

Deneme sınavlarına girerken panik oluyorsanız, bu durumu küçük dozlarla tekrarlayarak sinir sisteminizi alıştırabilirsiniz. Her tekrar, beyne “Bu ortamda tehlike yok” mesajını iletir.

5. Düzenli Uyku ve Glikoz Dengesi

Beyin, verimli çalışmak için yeterli uyku ve kan şekeri dengesi ister. Uykusuz ve aç bir beyin daha kolay panikler.
🔹 İpucu: Sınav sabahı kompleks karbonhidrat + protein içeren hafif bir kahvaltı, beyin için ideal yakıttır.

6. Görselleştirme = Beyni Kodlamak

Beyin, hayal edilenle gerçeği aynı şekilde işler. Sınavda başarılı olduğunuzu görselleştirmek, stres hormonlarını azaltır.
🟢 Uygulama: Gözlerinizi kapatın, sınav salonuna girdiğinizi, soruları okuyup cevapladığınızı ve huzurla tamamladığınızı hayal edin.

7. Duygusal Zekâ ve Destek

Kaygıyı konuşmak, bastırmak yerine duygusal ifade ile dışa vurmak önemlidir. Güvendiğiniz bir kişiyle sınav kaygınızı paylaşmak bile rahatlama yaratır. Gerekirse psikolojik danışmandan destek alın.

📌 Sonuç: Sınav Kaygısı Zeka Göstergesi Değildir

Unutmayın, sınavda panik yaşamak sizin tembel veya yetersiz olduğunuzu göstermez. Bu, sadece zihninizin sizi korumaya çalışmasının sonucudur. Ancak bu mekanizmaları tanımak ve yönetmek, başarınızı doğrudan etkileyebilir.

“Kaygı, doğru yönetilirse güçlendirici; kontrol edilmezse engelleyici bir duygudur.”

Yazar Hakkında

Uzm. Psk. Dan. Ömer Aktürk

Uzm. Psk. Dan. Ömer Aktürk

Uzm. Psk. Dan. Ömer Aktürk lisans öncesi eğitimlerinin ardından, 2008 yılında Sakarya Üniversitesi Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık bölümünü onur derecesiyle tamamlamıştır.  

Önemli Bilgilendirme

Site içerisinde bulunan bilgiler bilgilendirme amaçlıdır. Bu bilgilendirme kesinlikle hekimin hastasını tıbbi amaçla muayene etmesi veya tanı koyması yerine geçmez.