Panik bozukluk, çoğumuzun duyduğu panik ataklardan ibaret değildir.
Panik atak nedir? Bir sebebe bağlı olarak ya da ortada hiçbir sebep yokken ortaya çıkan, bir alarm hali diye tarif edebilirim.
İlk önce ortaya çıkan ve hemen herkeste ortak olan belirtiler; kalp atışının hızlanması, nefes alışların hızlanması, nefes alamıyormuş, boğuluyormuş gibi hissetme...
Bunları takip eden; terleme, titreme, baş dönmesi, gözlerin kararması, mide bulantısı, vücutta uyuşma, karıncalanma gibi belirtiler...
En son felaket senaryoları; kalp krizi, beyin kanaması geçirdiğini sanma, bayılma, delirme, rezil olma, kendisine ya da özellikle sevdiği birine bir şey olacağı kaygısı...
Birçok insan hayatının herhangi bir döneminde bir ya da birkaç panik atak geçirebilir. Bu panik bozukluk tanısı koymak için yeterli değildir: Burada belirleyici olan, panik atakların tekrarlaması ve iki atak arasında, tekrar atak olacak kaygısıyla kişinin hayatının olumsuz etkilenmesidir.
Zaten panik ataktan çok, tekrar atak olacak kaygısı hayatı yaşanmaz hale getirebilmektedir: Varsa atak geçirilen yer, durum, zaman, bunlardan uzak durma, kaçınma, günlük hayatına ve işe devam edememe, ilaç ya da iyi geleceğine inandığı bir obje veya biri olmadan dışarı çıkamama ve sürekli bir ölüm korkusu...
Herkes günü gelince ölecek. Size ölmeyeceğinize dair garanti veremeyiz 
Ama panik bozukluğu olan kişide durum çok farklıdır: Acil servise ulaşma, EKG çekilmesi, doktorun kalp krizi geçirmediğini söylemesi, laf aramızda o sırada plasebo (Aslında ilaç olmayan bir şey) verilse bile iyi hissedilmesi, ölmeyeceğine ikna olma, eve dönüş... Bu senaryonun her panik atakta tekrar tekrar yaşanması, çok yorucu (Kalp krizi geçirmekte olduğunu sanma, en yaygın panik atak senaryosudur).
Peki ömür böyle geçer mi? İlk iş olarak psikolojik yardım almalısınız: İlaç ve terapi birlikte olabilir, panik ataklarınız sık ve kaygı düzeyiniz çok fazla değilse, sadece terapiyle de düzelme sağlanabilir.
