Dün akşam takipçilerime "Öz-şefkat ile kendine acımak arasındaki fark nedir?" diye sordum ve birkaç kişiden çok güzel yanıtlar aldım. Şimdi bunun üzerine birkaç şey söylemek istiyorum.
Öz-şefkat ile ilgili sıkça sorulan sorulardan biri şudur:
"Öz-şefkat deddiğimiz şey aslında kendi kendime acımakla aynı şey değil mi?"
Bunun yanlış algıyı biraz inceleyelim.
İki olguyu karıştırmamızın nedeni, muhtemelen insanların kendilerine şefkatli yaklaşmasından çok, kendilerine acıdıklarını görmemiz olabilir. Dolayısıyla, herhangi bir durumdan dolayı acı çektiğimizde kendimize yönelmek yerine acıdan kaçmak, genelde aklımıza gelen ilk şey.
Anlattığımız şeyleri netleştirmek için bir örnek üzerinden gidelim;
Ailenizden uzakta yeni şehre taşınmaya karar verdiniz ancak taşınma işi beklediğiniz kadar sorunsuz geçmiyor.
Yorgunluk, her yerde farklı engellerle karşılaşma durumu üst üste geliyor. Bu da yetmezmiş gibi bavullarınızdan biri havalimanında kayboldu.
Kendinize acıyorsanız, aklınızdan geçebilecek bazı düşünceler şunlar olabilir:
Benim ne işim var tek başıma, hiç bilmediğim bir şehirde?
Bu tür şeyler neden hep bana oluyor?
Hepsi benim hatam.
Tabii ki böyle kötü şansım olacaktı.
Neden herkes böyle şeyleri kolayca hallederken benim önüme bir sürü engel çıkıyor?
Beceriksizsin tekiyim işte, bunu da beceremedim.
Kendi kendimize acıdığımızda, yaşadığımız sorunlara takılıp kalırız ve diğer insanların da sorunları olduğunu unuturuz- bazen çok benzer olsalar bile. Etrafımızdaki insanlarla nasıl bağlantılı olduğumuzu, çok benzer deneyimler yaşayabileceğimizi, başımıza gelen sorunların pekala başkalarının da yaşabileceğimi unuturuz ve kendimizi acı çeken, sorunlar yaşayan tek kişi olarak görürüz.
Kendimize acıdığımızda, yaşadığımız sorunlarda takılıp kalır ve hissettiğimiz duygularla birlikte acımızı felakete dönüştürürüz.
Bu durum bizim olaylar hakkında farklı pencerelerden bakmamızı zorlaştırır. Bu da çözüm yolları için farklı yeterli alternatifler geliştirememize ve sorunun içinde tıkılı kalmış hissine sebep olur.
Öte yandan, öz-şefkat hayatta karşılaşılan zorlukların yalnızca bizim değil, herkesin başına gelebileceğini fark etmemizi sağlar. Yaşanılan sorunlarla baş etmekte zorlanmanın da insan olmanın bir parçası olduğunu ve hayatın burada bitmediğini bize hatırlatır.
"Ben başkaları gibi değilim, onların her işi yolunda gidiyor, onlar her şeyi çözebilecek kadar yetenekli ama ben beceriksizsin tekiyim." dedirten kendine acımaya karşılık öz-şefkat, kendimize şöyle bakmamızı sağlar; "Böyle sorunlar herkesin başına geliyor. Ben de bir şekilde ne yapacağımı öğrenip kendi yolumu bulacağım. Herkes nasıl yapıyorsa ben de öyle yaparak bu zorluğu atlatacağım."
Ayrıca, öz-şefkatin duygularımızı geçersiz kılması anlamına gelmediğini de belirtmek gerekli. Yaşanılan acı hala önemli ve geçerli ve yatıştırmaya değer. Zor anları hızlı bir şekilde 'halının altına itmek' ve çözüm için duygularımızı bastırmak yanlış bir durum olur. Öz-şefkat duyguları görmezden gelip sorun yaşarken sadece çözüm aramak demek değildir.
Öz-şefkat, duygularımızın yaşadığımız deneyimler dolayısıyla karakterimize işlemesini ve 'ben'i tanımlarken yalnızca bu duygu ve olumsuz deneyimleri kendimize kimlik edinmememizi söyler. Bunun yerine ne hissettiğimizi nazikçe kabul etmemizi, her duygunun gerektiği şekilde yaşanmasını ve duygularımızın değerli olduğunu söyler.
Yukarıda verdiğimiz yeni bir şehre taşınma zorluğunu tekrar yorumlayalım:
Bu çok zor ve ama zorluğuna rağmen buradayım.
Bunu başarabilirim. Pek çok kişi yapabiliyorsa ben de yapabilirim.
Böyle şeyler herkesin başına gelebilir.
Öfkeli veya üzgün hissediyorum. Ama bu olayı bir şekilde çözeceğim.
Bütün bunlar geçecek ve ben iyi olacağım.
Araştırmalar¹ öz-şefkati daha yüksek olan insanların genellikle bu durumlar üzerine bu kadar çok kafa yormadığını gösteriyor. Yaşadıkları sorun içinde takılı kalıp 'ah vah!' etmezler ve sadece yaşadıkları şeyin 'ne kadar kötü, kendilerinin ne kadar zavallı' olduğunu düşünmezler. Bu, yaşanılan sorunlarda ve hissedilen acıda takılı kalmaktan sizi uzak tutmanın yanında, geleceğe dair umutla bakmayı ve sorun çözmeye dair zihnin daha güçlü olmasını anlamına geliyor. Öz-şefkati daha yüksek olan insanların depresyon ve anksiyete gibi psikolojik sorunları daha az yaşadığı, yaşadığında da daha kolay baş ettiği görülüyor.
Böyle uzun uzun anlatınca kulağa ne kadar hoş geliyor değil mi? Evet, teoride her şey çok iyi. Ancak "Ya kendime şefkat duymayı bilmiyorsam ne yapacağım?" diye soruyor olabilirsiniz. Bu noktada yapılması gereken bazı adımlar var.
İlk adımımızda farkındalık var. Kendimize acıdığımızı ve aslında çoğu insanın bunu yapmadığını, bunun kendimize karşı daha acımasız davranmamıza sebep olabileceğini farkına varmamız gerekiyor. Bir olay karşısında "Ne hissediyorum? Ne düşünüyorum? Diğer insanlardan farkım ne? Bu duygu ve düşüncelerimin kaynağı ne olabilir?" gibi sorular sorarak başlayabiliriz. Duygularımızı ve düşüncelerimizi tanımlamadan nereden kaynaklandıklarını bulmak zor olabilir.
İkinci adımda 'herkesin başına gelebilir' düşüncesi ile kendimizi rahatlatmak var. Bu yaşadıklarımı yaşayan dünyadaki tek kişi olmamız mümkün mü? Bu zorlukları aşamayan kişi bir tek biz olabilir miyiz? Muhtemelen hayır. O halde bu yaşadığımızın bizim yeteneklerimizle veya eksikliklerimizle ilgisi yok, aksine yaşadığımız pek çok şey 'insan olmak'la ilgili. Diğer insanlar nasıl üstesinden gelebiliyorsa biz de aynı şekilde yapabiliriz.
Son adım ise kendimize karşı nazik olmaya başlamakla ilgili. Sevdiğimiz insanları yaşadığımız bir zorluğun aynısını yaşarken düşünelim. Onlara 'beceriksizsin' veya 'bu iş hayatının sonu, hiçbir şekilde kurtulamayacaksın' gibi cümleler kuruyor muyuz? Muhtemelen hayır. O halde kendimize karşı da nasıl sevdiğimiz insanlara sevgi ve nezaketle yaklaşıyorsak o şekilde davranmaya başlamalıyız. Kendimizi sevdiğimiz bir insanı kucaklar gibi kucaklamalı ve hatalarımızla, yanlışlarımızla ve eksikliklerimizle kabul etmeliyiz.
Bu adımları izlemek genelde rahatsız edici ve zorlayıcı olabiliyor ama unutmayın ki iyileşmek yaralanmaktan daha uzun zaman alır. Kendinize şefkat göstermekle kaybedeceğiniz hiçbir şey yok.
¹Raes, F. (2010). Rumination and worry as mediators of the relationship between self-compassion and depression and anxiety. Personality and Individual Differences, 48(6), 757-761.