Doktorsitesi.com

Kendini Ait Hissedememek: Bir Yabancılık Duygusunun Psikolojik Kökeni

Uzm. Psk. Elif Sevim
Uzm. Psk. Elif Sevim
7 Ekim 202531 görüntülenme
Randevu Al
Bazı insanlar çocukluklarından beri kendilerini hep “dışarıda” hissederler. Bir grubun, ailenin ya da ortamın içinde olsalar bile sanki görünmez bir duvar onları çevreler. Herkes gülüp konuşurken, onlar sanki başka bir frekanstadır. Bu duygu, kendini ait hissedememek olarak tanımlanır — ve çoğu zaman kişinin kimlik gelişimi, bağlanma biçimi ve yaşam deneyimleriyle yakından ilişkilidir. 1. Ait Olamama Duygusunun Kaynağı Kendini ait hissedememek genellikle erken dönem deneyimlerle başlar. • Duygusal olarak ulaşılmaz ebeveynler, çocuğun “ben buraya ait değilim” inancını fark etmeden inşa edebilir. • Aile içinde farklı hissetmek, örneğin fazla duyarlı, yaratıcı veya sorgulayıcı olmak da bu duyguyu besleyebilir. • Travmatik yaşantılar, taşınmalar, okul değiştirmeler, dışlanmalar da aidiyet duygusunu zayıflatır. Beyin, bu tekrar eden dışlanma ya da anlaşılmama deneyimlerini “ben zaten kimseye ait değilim” şeklinde genelleştirir. Yetişkinlikte de kişi, girdiği ortamlarda tam olarak rahatlayamaz, hep bir mesafe hisseder. 2. Aidiyet ve Kimlik İlişkisi Aidiyet, kimliğimizin önemli bir parçasıdır. Nereden geldiğimiz, kime benzediğimiz, kiminle bağ kurduğumuz kim olduğumuzu şekillendirir. Ancak aidiyet hissi yalnızca bir topluluk içinde yer almak değildir; kendini tanımak ve kabul etmekle de ilgilidir. Kişi kendi değerlerini, ihtiyaçlarını ve sınırlarını tanımaya başladığında, dış dünyadaki yerini de daha sağlam hisseder. 3. Bu Duyguyla Baş Etmek Mümkün mü? Evet. Ait hissedememek kalıcı bir kader değil, farkındalıkla dönüştürülebilecek bir süreçtir. • Kendini tanı: Neye, kime, hangi değerlere ait hissettiğini gözlemle. • Güvenli bağlar kur: Seni olduğun gibi kabul eden insanlarla ilişkiler inşa et. • Kendine alan tanı: Herkese ait olmak zorunda değilsin. Kimi zaman “kendi alanına” ait olmak en sağlıklı aidiyettir. • Destek al: Psikoterapi, bu duygunun kökünü anlamanı ve yeniden güvenli bağlar kurabilmeni sağlar. Sonuç Ait olamama duygusu, aslında bir yönüyle “kendine ait olma” çağrısıdır. Kişi kendi iç dünyasında kabul buldukça, dış dünyadaki yabancılık azalır. Gerçek aidiyet, bir gruba değil — kendine, duygularına ve yaşam yoluna kök saldığında başlar. 🌱
Kendini Ait Hissedememek: Bir Yabancılık Duygusunun Psikolojik Kökeni

Bazı insanlar çocukluklarından beri kendilerini hep “dışarıda” hissederler. Bir grubun, ailenin ya da ortamın içinde olsalar bile sanki görünmez bir duvar onları çevreler. Herkes gülüp konuşurken, onlar sanki başka bir frekanstadır. Bu duygu, kendini ait hissedememek olarak tanımlanır — ve çoğu zaman kişinin kimlik gelişimi, bağlanma biçimi ve yaşam deneyimleriyle yakından ilişkilidir.

 

 

1. Ait Olamama Duygusunun Kaynağı

 

 

Kendini ait hissedememek genellikle erken dönem deneyimlerle başlar.

 

  • Duygusal olarak ulaşılmaz ebeveynler, çocuğun “ben buraya ait değilim” inancını fark etmeden inşa edebilir.
  • Aile içinde farklı hissetmek, örneğin fazla duyarlı, yaratıcı veya sorgulayıcı olmak da bu duyguyu besleyebilir.
  • Travmatik yaşantılar, taşınmalar, okul değiştirmeler, dışlanmalar da aidiyet duygusunu zayıflatır.

 

 

Beyin, bu tekrar eden dışlanma ya da anlaşılmama deneyimlerini “ben zaten kimseye ait değilim” şeklinde genelleştirir. Yetişkinlikte de kişi, girdiği ortamlarda tam olarak rahatlayamaz, hep bir mesafe hisseder.

 

 

2. Aidiyet ve Kimlik İlişkisi

 

 

Aidiyet, kimliğimizin önemli bir parçasıdır. Nereden geldiğimiz, kime benzediğimiz, kiminle bağ kurduğumuz kim olduğumuzu şekillendirir. Ancak aidiyet hissi yalnızca bir topluluk içinde yer almak değildir; kendini tanımak ve kabul etmekle de ilgilidir.

Kişi kendi değerlerini, ihtiyaçlarını ve sınırlarını tanımaya başladığında, dış dünyadaki yerini de daha sağlam hisseder.

 

 

3. Bu Duyguyla Baş Etmek Mümkün mü?

 

 

Evet. Ait hissedememek kalıcı bir kader değil, farkındalıkla dönüştürülebilecek bir süreçtir.

 

  • Kendini tanı: Neye, kime, hangi değerlere ait hissettiğini gözlemle.
  • Güvenli bağlar kur: Seni olduğun gibi kabul eden insanlarla ilişkiler inşa et.
  • Kendine alan tanı: Herkese ait olmak zorunda değilsin. Kimi zaman “kendi alanına” ait olmak en sağlıklı aidiyettir.
  • Destek al: Psikoterapi, bu duygunun kökünü anlamanı ve yeniden güvenli bağlar kurabilmeni sağlar.

 

 

 

Sonuç

 

 

Ait olamama duygusu, aslında bir yönüyle “kendine ait olma” çağrısıdır. Kişi kendi iç dünyasında kabul buldukça, dış dünyadaki yabancılık azalır. Gerçek aidiyet, bir gruba değil — kendine, duygularına ve yaşam yoluna kök saldığında başlar. 🌱

Etiketler

Psikolojik

Yazar Hakkında

Uzm. Psk. Elif Sevim

Uzm. Psk. Elif Sevim

Uzman Psikolog Elif Sevim, psikoloji lisansını başarı belgesi ile tamamladıktan sonra yüksek lisansını da üstün başarı belgesiyle tamamlayarak uzmanlığını almaya hak kazanmıştır. Bakanlıkta, kliniklerde ve üniversitelerde hem terapist hem de eğitmen olarak çalışmalarda bulunmuştur. Şu anda Üsküdar Üniversitesi Pozitif Psikoloji Laboratuvarında araştırmacı olarak çalışmakta ve kurucusu olduğu Jüpiter Psikoloji Eğitim ve Danışmanlık Merkezinde danışan görmeye devam etmektedir.

Bireysel, Ergen ve Çift terapisi vermektedir. Ayrıca, SCL-90, Beck Depresyon Ölçeği, Beck Anksiyete Ölçeği, Hamilton Depresyon Ölçeği ve Hamilton Anksiyete Ölçeğini terapilerinde aktif olarak kullanmaktadır. Psikolog Elif Sevim bir çok eğitime katılmıştır ve katılmaya devam etmektedir.

Önemli Bilgilendirme

Site içerisinde bulunan bilgiler bilgilendirme amaçlıdır. Bu bilgilendirme kesinlikle hekimin hastasını tıbbi amaçla muayene etmesi veya tanı koyması yerine geçmez.