Kanserle Baş Etmede Eş Desteği


Ulusal ve uluslararası literatürde kanser tanısı konan bireylerin hastalık ve tedavi süreçlerine uyumunu arttırmada eş desteğinin önemi vurgulanmaktadır. Yalnız yaşayan prostat kanseri hastalarının olumsuz duygu durumlarının, eşleriyle birlikte yaşayan hastalara göre daha yüksek olduğu belirlenmiştir. Akciğer kanseri tedavi süreçlerinde evlilik ilişkisini olumlu algılayan çiftlerin kansere bağlı endişeleri daha az ve yaşam kalitesi düzeyleri daha yüksektir. Meme ve prostat kanseri tedavileri sonrası hasta ve eşlerinin endişe düzeylerini inceleyen çalışmada, kanser türüne ve cinsiyete göre yaşanan endişenin çoğunlukla benzer olduğu ortaya konmuştur.
Meme kanseri 45 hasta ve eşleri ile yapılan çalışmada, hastaların algıladıkları psikososyal destek ile baş etme biçimleri arasındaki ilişki incelenmiş, eşleri tarafından yeterli desteklendiğini algılayan hastaların, kanserin yol açtığı sorunlarla etkin baş etme düzeylerinin yüksek olduğu görülmüştür. Hastalara sağlanan eş desteğinin hem olumlu hem olumsuz etkilerinin olduğu, bu farklılığın alınan desteğin kalitesi ve hastaların algılarıyla hangi oranda eşleştiğine bağlı olarak değiştiği bilinmektedir. Benzer şekilde literatürde düşük kaliteli duygusal desteğin hastalar üzerinde olumlu herhangi bir etkisi olmadığını ortaya koymuştur. Hastalık öncesi evlilik hayatında mutsuz paylaşımları olan eşlerin, kanser tanısı aldıktan sonra, özellikle tanıdan sonraki yoğun tedavi süreçlerinin yaşandığı ilk bir yıllık dönemde, eşler arasında yaşanan çatışma ve anlaşmazlıkların artarak devam ettiği belirtilmiştir.
Genel olarak hastalıklar, evliliklerde en çok yaşanan sorunlar arasında %17,1 en sık boşanma nedenleri arasında ise %13,7 oranında yer almaktadır. Kadınların bazıları boşanmalarının temel gerekçesini kendileri, çocukları, kendisinin veya eşinin birinci derece akrabalarının ciddi sağlık sorunları olarak açıklamıştır. Bir kadın “Temel gerekçem şuydu. Rahatsızlandım. Hastalık aşamasında yanımda değildi. Kötü günümde yanımda değilse iyi günümde zaten ihtiyacım yok diye düşündüm.” ifadesi ile boşanma gerekçesi olarak hastalığına işaret etmiştir.
Evliliğin kanser sağkalım oranları üzerinde koruyucu etkisi olduğu tespit edilmiştir. 1996-2012 yılları arasında eş sahibi olma durumu ile farklı kanserlere yönelik mortalite oranlarının incelendiği kohort çalışmasında, bekar kanser hastalarında, tanıyı takip eden 10 yıllık süreçte kansere yönelik mortalite riskinin arttığı görülmüştür. Nitekim boşanmış, dul veya hiç evlenmemiş kadınların kanser deneyimi ile baş etme düzeylerinin evli kadınlara göre düşük olduğu ortaya konmuştur. Matchim ve Armer’in çalışmasında evli kadınların kanserin yol açtığı güçlüklere daha iyi uyum sağladığı ve uyum sürecinin evlilik süresine paralel olarak kolaylaştığı belirlenmiş, hastaların kanser tanı ve tedavi sürecinde en fazla eş desteğini hissettikleri görülmüştür.
Meme kanseri olan bir kadının uzun dönem tedavi süreçlerinde eş desteğini şöyle ifade etmiştir. “Çevremdekilerden destek gördüm ailemden, eşimden de… Ben her şeye bütün kaderime razı olmuşken, eşim razı olmadı. Bu hastalıkla mücadele edebiliyorsam eşimin desteği çok büyük…”. Yapılan başka bir çalışma bulgusu evli kanser hastalarının hayatta kalma oranlarının eşlerinin eğitim durumlarından etkilendiğini göstermektedir. Aynı çalışmada eğitimin beraberinde, yüksek gelirli hane halklarındaki bireylerin de hayatta kalma avantajının yüksek olduğu ortaya konmuştur.
Evlilikte uyum eşlerin birbirlerinin biyolojik, sosyal ve psikolojik gereksinimlerini karşılamasıdır. Biyolojik gereksinim cinsel doyum iken, sosyal gereksinim, eşlerin güven, korunma ve dayanışma duygusu içinde yaşamaları, geleceğe güvenle bakma, birbirleriyle gurur duyma ve toplumda saygın bir yer edinme, psikolojik gereksinim ise, beğenilme, sevilme ve ilgi görme gereksinimidir. Meme kanseri olan kadınların eş uyumlarını tanıdan itibaren 8 yıl boyunca inceleyen çalışma bulgusunda, kanser tanısından 3 ay sonra eşler arasındaki uyumun giderek azaldığı ve hastalığın getirdiği sorunlarla baş etme biçimlerinin yetersiz kaldığı, sonuç olarak bu hastaların yalnızlık, özgüven eksikliği, suçluluk ve gelecek kaygısı gibi pek çok istenmeyen psikolojik semptomları artarak yaşadığı görülmüştür.
Benzer şekilde kanser sonrası eşler arasındaki uyum ile hastalık sürecinde yaşanan sorunlarla etkin baş etme biçimi arasında pozitif bir ilişki olduğu bildirilmiştir. Çiftlerin kanser öncesi pozitif iletişimlerinin kanser sonrası mevcut eş uyumunu arttırdığı, beraberinde kansere yönelik algılanan stres düzeyini azalttığı bulunmuştur. Aynı çalışmada tanı öncesi eşler arasındaki olumsuz iletişim süreçlerinin ve kansere yönelik algılanan stresin, kanser sonrası dönemde eş uyumunu azaltıp, kansere yönelik algılanan stres düzeylerini arttırdığı saptanmıştır. Ayrıca çalışmada tüm bu değişkenler arasındaki etkileşimin önemli düzeyde anlamlı olduğu bulunmuştur.
Literatürde kanser tanısı konan kadınların uyum süreçleri ile ilgili araştırmalar çoğunlukta olup, eşlerin hastalığa ve tedavi süreçlerine nasıl tepkiler verdikleri ve nasıl uyum sağladıklarını inceleyen çalışmalar son yıllarda artış göstermeye başlanmıştır. Okanlı ve Ekinci, meme kanserli hasta ve eşlerini mastektomi öncesi ve sonrası karşılaştırdığı araştırmada, ameliyatın hasta ve eşlerin duygu kontrol düzeyleri üzerinde etkili olduğunu ve hem hastaların hem de eşlerinin duygularını ifade etmekten kaçındıklarını göstermişlerdir.
Serviks kanseri tedavileri sonrası çiftlerin yaşadığı cinsel işlev bozukluklarına yönelik yardım arayışında bulunmadıkları ve bu sorunun olumsuz etkilerinin azaltılmasına yönelik bilgi ve danışmanlığın web siteler aracılığıyla sunulmasını istedikleri vurgulanmıştır. Tiryaki ve arkadaşlarının yaptığı bir çalışmada meme kanseri tedavisi gören kadınların eşlerinin, sağlıklı kadınların eşlerine göre cinsel yaşamdan daha az kaçındıkları ve duygularını cinsel olarak ifade etmede daha olumlu tutum sergiledikleri görülmüştür. Aynı çalışmada meme kanseri olan kadınların eşlerinde daha yüksek depresyon ve anksiyete yaşadıkları saptanmıştır. Prostat kanseri hastalarıyla yapılan bir çalışmada, hastalığın eşlerin yaşam kalitesi üzerine küçük bir etkisi olduğu bulunurken, eşlerin yaşam kalitesinde belirleyici faktörler yine kendi fiziksel sağlık ve psikolojik durumu beraberinde eşler arasındaki uyumun kalitesi olmuştur.
Kaynakça: https://search.trdizin.gov.tr/tr/yayin/detay/1176976/kanser-sonrasi-surecte-es-iliskilerindeki-degisim
Yazarlar: Ayşe ÇAL, İlknur AYDIN AVCI