George floyd vakasının önyargı ve ayrımcılık açısından incelenmesi

George Floyd'un 2020'de bir polis memuru tarafından öldürülmesi, dünya çapında ırkçılık ve ayrımcılığa karşı protestoların fitilini ateşledi. Bu olay, önyargıların psikolojik kökenlerini ve tarih boyunca süregelen ayrımcılık mekanizmalarını tekrar gündeme getirdi. Sosyal psikoloji araştırmaları, insanların bilinçli veya bilinçsiz olarak belirli gruplara karşı önyargılar geliştirdiğini ve bunun toplumsal ayrışmalara yol açabileceğini göstermektedir.

George floyd vakasının önyargı ve ayrımcılık açısından  incelenmesi

 

Son aylarda etkisi altında olduğumuz koronavirüs temelli küresel pandemiden dolayı çoğu ülkede insanlar fiziksel teması azaltmak adına neredeyse dışarı çıkamaz hâle geldi. Bu konuda hâlen birçok bilim insanı, bilgilendirmek amacıyla fikirlerini halka aktarmakta ve çalışmalarını sürdürmektedir.

Profesör Yuval Noah Harari, 24 Nisan 2020’de Deutsche Welle’de yaptığı röportajda, insanlığın virüsün üstesinden gelecek bilimsel bilgiye sahip olduğunu ancak büyük sorunun içsel kin, düşmanlık, nefret, cehalet ve bilgisizlik olduğunu belirtiyor. İnsanların bu krize küresel bir dayanışma ile değil de etnik ve dini azınlıkları suçlayarak yaklaştığını ifade ediyor.

ABD Başkanı Donald Trump’ın koronavirüse atıfta bulunarak "Çin Virüsü" terimini kullanması, insanları Asyalılara karşı ırkçılık ve nefret suçlarına teşvik eden bir örnek olarak gösterilebilir. ABD halkı başta olmak üzere, ırkçılık karşıtı tüm dünya halkları bu duruma tepki gösterse de, 25 Mayıs 2020’de yaşanan bir olay, protestoları ateşlemeye yetti. Minnesota’da George Floyd isimli Afrika Amerikalı bir kişi, Beyaz Amerikalı bir polis memuru tarafından boynuna baskı yapılarak öldürüldü.

Bu olay, dünyanın birçok yerinde ırkçılık karşıtı protestolara ve mitinglere yol açarken, ayrımcılık ve önyargı içeren olayların altında yatan psikolojik nedenleri yeniden gündeme getirdi. Ancak bu protestolar, tarihsel olarak dünyada görülen ilk ırksal önyargı ve şiddete karşı protestolar değildi.

ABD’de kölelik 19. yüzyılın sonlarında bitmesine rağmen Afrikalı Amerikalılar 20. yüzyılın ortalarına kadar çeşitli ayrımcılıklara uğradılar. Rosa Parks ve Martin Luther King gibi aktivistler, sivil hak mücadelesinde önemli roller üstlendiler. Martin Luther King, pasif direniş felsefesini savunarak, ırksal eşitlik için mücadele etti.

Tarih boyunca Siyah Amerikalılar ayrımcılıkla karşı karşıya kaldılar. 20. yüzyılın sonlarına doğru yasal olarak ırk ayrımcılığı kaldırılmış olsa da, bilinçaltındaki önyargılar devam etti. Sosyal psikologlar, önyargıların bireylerin bilişsel ve duygusal süreçlerinden kaynaklandığını belirtiyorlar.

Gordon Allport’a göre, önyargılar esnek olmayan ve hatalı temeller üzerine oluşturulan olumsuz tutumlardır. Greenwald ve arkadaşları tarafından yapılan araştırmalar, bireylerin bilinçli önyargılarını saklama eğiliminde olduğunu ancak örtük ölçümlerle (Örtük Çağrışım Testi - IAT) gerçek eğilimlerin tespit edilebildiğini gösteriyor.

Deneyler, bireylerin belirli grupları olumsuz sıfatlarla eşleştirdiğini ve bilinçdışı olarak ayrımcı davranışlar sergileyebildiğini gösteriyor. Örneğin, bir araştırmada, katılımcıların video oyunlarında Siyahi karakterlere karşı daha saldırgan oldukları tespit edilmiştir.

Önyargılar, insanların içinde bulunduğu sosyal grupların etkisiyle de şekillenir. Henri Tajfel ve John Turner’ın geliştirdiği Sosyal Kimlik Kuramı, insanların kendi gruplarını kayırma eğiliminde olduklarını ve farklı gruplara karşı önyargılar geliştirebildiklerini açıklamaktadır.

George Floyd vakasında da görüldüğü gibi, belirli gruplara yönelik olumsuz yargılar, bireylerin davranışlarını etkileyebilir ve ayrımcılığa yol açabilir. İnsanların dünyayı kategorilere ayırma eğilimi, kalıpyargıları ve ayrımcı tutumları besleyebilir.

Bu vakadan çıkarılacak en önemli derslerden biri, bireylerin ve toplumların önyargılarını fark etmesi ve bilinçli bir şekilde ayrımcılıkla mücadele etmesidir. Tarih boyunca yaşanan olaylar, ayrımcılığın sadece yasalarla değil, bireylerin bilinçlenmesiyle de ortadan kaldırılabileceğini göstermektedir.

Bu makale 27 Şubat 2025 tarihinde güncellendi. 0 kez okundu.

Yazar
Psk. Ayşenur Taş

Psikolog Ayşenur Taş, Başkent Üniversitesi Psikoloji bölümünü burslu ve ingilizce şekilde okuyup Onur Derecesiyle mezun olmuştur.  "Öz Şefkat, Beden İmaj Memnuniyet ve Yeme Bozukluğu Arasındak İlşkinin Belirlenmesi" başlıklı makalesi, akademik olarak en başarılı makale unvanını alıp yayımlanmış ve çeşitli kongrelerde sunumu yapılmıştır.  Daha sonra yayınladığı "George Floyd Vakasının Önyargı ve Ayrımcılık Açısından İncelenmesi" başlıklı makalesi ise pandemi döneminde akademik camiada ses getirmiştir. Ayşenur Taş, ilerleyen yıllarda Sağlık Psikolojisi ve Sosyal Psikoloji alanında yayınlar yapmaya devam etmiştir.   Bireysel terapi süreçlerinde ise danışanın ihtiyacına uygun olarak Bilişsel Davranışçı ekolü ile ilerlemekle birlikte eklektik bir yaklaşıma sahiptir. Psikolojik ilk yardım uygulayıcısı olup başlıca ilgil alanları Depresyon, Ka ...

Psk. Ayşenur Taş
Psk. Ayşenur Taş
Ankara - Psikoloji
Facebook Twitter Instagram Youtube