Doktorsitesi.com

Empati Yorgunluğu: Sürekli Anlayan Taraf Olmak

Psk. Şafak Kaan Karaman
Psk. Şafak Kaan Karaman
31 Aralık 20258 görüntülenme
Randevu Al
Empati, ilişkilerin en kıymetli bileşenlerinden biri olarak görülür. Anlamak, anlamaya çalışmak, karşısındakinin duygusuna alan açmak… Bunların hepsi sağlıklı bir bağın temel taşlarıdır. Ancak empati tek yönlü hâle geldiğinde, bir erdem olmaktan çıkar ve sessiz bir yük hâline gelir. İşte bu noktada empati yorgunluğu ortaya çıkar. Empati yorgunluğu, kişinin ilişkide sürekli anlayan, idare eden, tolere eden tarafta kalmasıyla gelişir. Başta bu rol doğal ve hatta ilişkiyi ayakta tutan bir işlev görür. Ancak zamanla kişi, kendi duygularını ikinci plana atmaya alışır. Anlamak bir seçim olmaktan çıkar, otomatik bir görev hâline gelir.
Empati Yorgunluğu: Sürekli Anlayan Taraf Olmak

Sürekli Anlayan Taraf Olmak Ne Anlama Gelir?

Sürekli anlayan taraf olmak, yalnızca empatik olmak değildir. Bu konumda olan kişi, çoğu zaman karşı tarafın tepkilerini mazur görür, kırıcı davranışları bağlama yerleştirir ve kendi rahatsızlığını bastırır. “Onun da zor bir dönemden geçtiğini biliyorum”, “aslında niyeti kötü değildi” gibi cümleler bu iç konuşmanın parçasıdır.

Bu noktada empati, karşılıklı bir temas kurmaktan ziyade dengeyi tek başına taşıma çabasına dönüşür. İlişkide bir tarafın duyguları sürekli anlaşılırken, diğer tarafın duyguları sessizce ertelenir.

Empati Neden Yorar?

Empati yorgunluğu çoğu zaman fark edilmez, çünkü kişi kendini bencil hissetmemek için bu rolü sürdürür. Ancak sürekli anlamaya çalışmak, kişinin kendi sınırlarını belirsizleştirir. Zamanla şu sorular ortaya çıkar: “Ben ne hissediyorum?”, “Beni kim anlıyor?”, “Benim için kim duruyor?”

Bu sorular cevapsız kaldığında yorgunluk başlar. Yorgunluk yalnızca zihinsel değil, duygusaldır. Kişi ilişkide var olmaya devam eder ama içsel bir geri çekilme yaşar. Anlamak hâlâ vardır; fakat temas zayıflamıştır.

Empati ile Kendinden Vazgeçmek Arasındaki İnce Çizgi

Empati, karşı tarafın duygusunu tanımayı içerir; kendi duygusunu silmeyi değil. Ancak empati yorgunluğu yaşayan kişiler bu çizgiyi fark etmeden aşar. Çünkü geçmiş deneyimler, sevilmenin bedelini “idare etmek” olarak öğretmiş olabilir.

Özellikle çocuklukta duygusal yük taşıyan, erken yaşta sorumluluk alan ya da çatışmadan kaçınmayı öğrenen bireyler, yetişkinlikte de anlayan tarafta kalmaya daha yatkındır. Bu durum, empatiyi bir bağ kurma aracı olmaktan çıkarıp hayatta kalma stratejisine dönüştürür.

Empati Yorgunluğu İlişkide Ne Yaratır?

Bu yorgunluk çoğu zaman ani bir patlamayla değil, sessiz bir tükenmeyle kendini gösterir. Kişi artık eskisi kadar anlatmaz, beklenti dile getirmez. Çünkü karşı tarafın yükünü artırmak istemez. Ancak dile getirilmeyen her ihtiyaç, içsel bir kırgınlık olarak birikir.

Zamanla anlayan taraf, ilişkide yalnız hissetmeye başlar. Paradoksal bir şekilde, bu yalnızlık çoğu zaman çok kalabalık ilişkilerin içinde yaşanır. Çünkü herkes anlaşılır; bir kişi hariç.

Empati Yorgunluğundan Çıkmak Mümkün mü?

Empati yorgunluğundan çıkmanın ilk adımı, empatiyi yeniden tanımlamaktır. Empati, fedakârlık değildir. Sürekli alttan almak ya da her şeyi tolere etmek de değildir. Sağlıklı empati, iki tarafın da duygu alanına sahip çıkabildiği bir ilişkide var olabilir.

Burada kritik olan, “anlıyorum” demeye devam ederken “ben de buradayım” diyebilmektir. Kendi ihtiyacını dile getirmek empatiyi bozmaz; aksine onu dengeler.

Empati yorgunluğu, kişinin fazla empatik olmasından değil, empatinin tek taraflı yaşanmasından kaynaklanır. Sürekli anlayan taraf olmak, bir süre sonra kişinin kendisiyle temasını zayıflatır.

Eğer bir ilişkide kendinizi sık sık “anlıyorum ama yoruldum” derken buluyorsanız, bu empatinizin fazla olmasından değil; sınırlarınızın yeterince görünür olmamasından kaynaklanıyor olabilir.

Bazen ilişkiyi iyileştiren şey, daha çok anlamak değil; anlaşılmaya da yer açmaktır.

Yazar Hakkında

Psk. Şafak Kaan Karaman

Psk. Şafak Kaan Karaman

Psikolog Şafak Kaan Karaman, Kocaeli’de hizmet veren bir psikolog olarak yetişkin ve ergen danışmanlığı alanlarında çalışmaktadır. Lisans eğitimini Psikoloji bölümünde tamamlamış olup, kaygı bozuklukları, panik atak, depresyon, travma sonrası stres, ilişkisel sorunlar ve duygu düzenleme güçlükleri üzerine yoğunlaşmaktadır.

Önemli Bilgilendirme

Site içerisinde bulunan bilgiler bilgilendirme amaçlıdır. Bu bilgilendirme kesinlikle hekimin hastasını tıbbi amaçla muayene etmesi veya tanı koyması yerine geçmez.