Covid-19’un fiziksel mesafesinin sonucu dokunma eksikliğinin bizde yarattığı açlık hissi

Covid-19’un fiziksel mesafesinin sonucu dokunma eksikliğinin bizde yarattığı açlık hissi

PANDEMİ SÜRECİNDE İNSANLAR ÜZERİNDE OLUŞAN DOKUNMA AÇLIĞI, COVİD-19’UN FİZİKSEL MESAFESİNİN SONUCU DOKUNMA EKSİKLİĞİNİN BİZDE YARATTIĞI AÇLIK HİSSİ, YOKSUNLUĞUN PSİKOLOJİK VE FİZYOLOJİK ETKİLERİ

Fiziksel aç kaldığımız zaman neler hisseder, neler yaparız? Bu sorunun cevabı hemen hepimizde bellidir. Ne zaman acıktığımızı, yaşadığımız fiziksel veya psikolojik değişimlerin açlıktan olup olmadığını, açlığımızı nasıl doyuracağımızı biliriz. Peki hiç dokunma açlığı diye bir şey duydunuz mu? Fiziksel açlık gibi bir yoksunluk hissi oluşturan, doyurulması gereken, doyurulmadığı zaman hem fiziksel hem de psikolojik olarak etkileri olan bir durumdan bahsediyorum. Dokunma açlığı en kısa anlatımıyla tensel bir temasın hiç yaşanmaması durumu ile ortaya çıkar ve sonuçları gerçekten insan yaşamını etkileyecek boyuttadır.

Yapılan birçok araştırma dokunma açlığının aynı fiziksel açlık gibi kişide yoksunluk hissi oluşturduğunu ve sonucunda fizyolojik ve psikolojik etkileri olduğunu göstermekte. Bir insan dokunma açlığı yaşadığı zaman sinir sistemi bu durumdan etkileniyor ve bunun sonucu olarak bağışıklığında zayıflama görülüyor. Fiziksel bazı rahatsızlıklar oluşturduğu gibi aynı zamanda ruhsal olarak da etkileri yadsınamayacak durumda. Depresyon, yalnızlık, kaygı, stres, gerginlik, zayıflık duygusu gibi ruhsal durumların dokunma açlığı yaşayan kişilerde gözlemlendiğini birçok araştırma ortaya koymuş durumda. Nasıl bedenimiz yemek yemediğimiz zaman bize sinyal verip, yememeye devam ettiğimizde bir yoksunluk krizine girerek karşı koyamayacağımız tepkiler veriyorsa, dokunma açlığı yaşadığı zamanda da bize yaşadığı yoksunluğu az önce saydığım yollarla iletiyor.

2019’un son aylarında dünyada görünmeye başlayan ve yaklaşık bir yıldır ülkece mücadele ettiğimiz Covid-19 hastalığı da insanların üzerinde, tüm etkileri yanında, dokunma açlığı noktasında da bazı etkiler oluşturuyor. Virüsün yayılımının önüne geçmek için almamız gereken tedbirlerin başında gelen mesafe ve sosyal izolasyon uzun zamandır sevdiklerimize, arkadaşlarımıza dokunmama konusunda bizi adeta sınıyor durumda. Hatta aynı evi paylaştığımız aile bireylerimize bile dokunma konusunda temkinli davranır haldeyiz birçoğumuz. Hatta hatta kendimize bile …

Bu süreçte sadece sevdiklerimize temas edememek de değil, aynı zamanda kendimize temas ederken bile temkinli yaklaşmak zorunda oluşumuz, belki stresli olduğumuz bir anda ellerimizle istediğimiz gibi şakaklarımızı ovamayışımız, gergin olduğumuz bir anda ellerimizi rahat rahat yüzümüzde dolaştıramayışımız, her temasımızın ‘acaba’larla kısıtlanması da bu yoksunluk hissini arttıran bir durum diye düşünüyorum.

Yaşadığımız süreç, değişimler, karantina, izolasyon, yeni normal kuralları, maske takma mecburiyeti sosyal çevremizin kısıtlandığı, birbirimizi göremediğimiz, görsek dahi dokunamadığımız bir dönem yaşatıyor bize. Ve bu durum haliyle dokunma açlığımızı tetikliyor.

Zaten bizler özellikle dokunmayı, sarılmayı, kucaklaşmayı, öpmeyi seven bir toplumuz. Genelde bizlerde karşılamalarımız, yolculamalarımız, ayaküstü karşılaşmalarımız, birlikte vakit geçirmelerimiz hep bir temas içinde olur ve pandemi süreci ile bunların hepsine sınır koymak zorunda kaldık. Doğal olarak zaten hastalanma, hayatımızı kaybetme, sevdiklerimize bir şey olma ihtimalinin endişesini yaşadığımız ve hem kendimizi hem de çevremizdeki kişileri korumaya çalıştığımız bu süreç uzadıkça, orantılı olarak dokunma açlığımız da artıyor.

Kendimizi hastalığa karşı korumaya, sosyal mesafemizi koruyarak hayatımızı maske takarak sürdürmeye çalıştığımız, el hijyenine dikkat ederek virüsü yenmeye çabaladığımız bu süreçte sinir sistemimizi, bağışıklık sistemimizi etkileyen dokunma açlığı ile de savaşmaya çalışıyoruz. Hem hastalığa karşı kendimizi korumaya çalışırken hem de bağışıklık sistemimizin etkilenmesi ile hastalıklara karşı daha açık hale de gelebiliyoruz. Ayrıca dokunma açlığı arttıkça sürecin endişeli, stresli, kaygılı kısmına bir de bu yoksunluğun getirdiği artışlar da ekleniyor. Daha endişeli, kaygılı, stresli ve sinirli olabiliyoruz. Tahammül sınırlarımız düşüyor. 

Belki de uyulması gereken kurallara uymayan kişilerin bir kısmının kurallara uymamakta direnmesinin alt yapısında da bu dokunma açlığı var. Onlar bu yoksunluğa özellikle ruhsal olarak dayanamadıkları için kurallara uymayarak kendilerini doyurmaya çalışıyor olabilirler. Ama hiçbirimizin unutmaması gereken bir taraf var ki o da kurallara uyduğumuz sürece bu süreçten daha kısa sürede ve en sağlıklı şekilde çıkabileceğimiz. Evet tüm bu süreç bittiğinde bizi çok yormuş olacak, belki getirdikleri ve götürdükleri kısmında kendimizi toplamak için çaba sarf etmemiz gerekecek ama en önemli kısım olan sağlıklı ve hayatta oluşumuza tutunup o günleri de atlatmak için elimizden geleni yapacağız. Şuan ki önceliğimiz kurallara uyarak kendimizi sağlıklı tarafta tutmak…

Dokunma açlığını belki sevdiklerimize temas ederek doyuramıyoruz ama yine de yapabileceğimiz şeyler yok değil. Özellikle spor yapmak, yürüyüş yapmak gibi aktiviteler bedenimizin tensel temas ile salgıladığı hormonları salgılamasına fırsat veriyor ve kendimizi daha iyi hissetmemiz için bize yardımcı oluyor. Ayrıca kendi dokunuşlarımızı özellikle dışarıdayken kısıtlasak da evimizdeyken ve kişisel hijyenimizi sağladıktan sonra yapacağımız küçücük dokunuşlar bile bize fayda sağlayacaktır. Masaj yapmak gibi, krem sürmek gibi küçük aktivitelerle ya da çok daha basit bir el ovuşturması ile bile kendimize bu süreçte destek olabiliriz. Belki bunlar tamamen yeterli gelmeyecek ama kendimiz için, bu süreci daha sağlıklı atlatabilmemiz için faydalı olacaktır diye düşünüyorum.

Tüm bu süreçte, alışmaya çalıştığımız her yeni normal kuralı, sevdiklerimizle aramıza mesafeler girmesi zor bir durum evet. Bunun ruhsal ve fiziksel tarafını zorlaştıran dokunma açlığı da işimizi kolaylaştırmıyor belki ama hepimizin sağlığı ve bu pandemi sürecini hiçbir kayıp vermeden geçirmemiz için de kurallara uymaya devam etmemiz gerekiyor. Kurallara uyarak geçirdiğimiz günler sonrası sağlıklı günlere kavuştuğumuzda, dokunma açlığımızı sevdiklerimizle birlikte doyuracağımız günler göreceğimize inanıyorum. O günlere kavuşmak için bir kez daha yinelemekte fayda görüyorum ki sosyal mesafenize, hijyeninize, kuralına uygun maske takmaya devam edin lütfen…

Bu makale 22 Ocak 2021 tarihinde güncellendi. 0 kez okundu.

Yazar
Uzm. Kl. Psk. Tayyibe Gökçe

Uzm. KI. Psk.Tayyibe Gökçe, Haliç Üniversitesi Psikoloji bölümünde lisans eğitimimi tamamlayarak 2014 yılında ‘Psikolog’ ünvanı almıştır. Yüksek lisansını ise, Üsküdar Üniversitesi Klinik Psikoloji  bölümünde 2018 yılında tamamlamıştır.

Uzm. KI. Psk.Tayyibe Gökçe, Mesleki çalışmalarına Kocaeli'de bulunan Level Time Türkiye Danışmanlık Merkezi'nde devam etmektedir.

Etiketler
Ruhsal sorunlar
Uzm. Kl. Psk. Tayyibe Gökçe
Uzm. Kl. Psk. Tayyibe Gökçe
Kocaeli - Psikoloji
Facebook Twitter Instagram Youtube