Çocuklarımızın gelişimini değerlendirirken göz ardı ettiğimiz en önemli parametrelerden biri çocuğumuzun bireyselleşme (özerklik) yönüdür. Özerkliği kısaca; çocuğun yaşıtları gibi bireysel hareket edebilmesi ve ailesinden ayrı kalabilme becerisi olarak tanımlayabiliriz. Kontrol mekanizmalarını fazlaca kullanan aileler (ödül,ceza,ayıplama vb.) ya da fazlaca kuralsız, kontrolsüz, duygusal ihtiyaçlarına cevap vermeyen ailelerde çocuklar, aileden bağımsız bir kimlik geliştiremezler.
Çocukların yerine getirmesi gereken (yaşıyla uyumlu) sorumlulukları (kendi kendine yemek yeme, uyuma, üzerini giyinme, kendisini ifade etme, hakkını savunma vb.) ailelerin ‘yapıvermesi-edivermesi’ bu yönlerinin gelişimini engelleyen en önemli faktördür. Böylece aileler çocukları bağımsızlaştırmaktan çok bağımlı hale getirirler.
Böyle ailelerde yetişen çocuklar ilerleyen yıllarda karşımıza, günlük sorumluluklarını idare etmeyi başaramadıklarını hisseden, sürekli yardım istemek durumunda kalan, yanında her zaman bir ebeveyn figürü arayan, başarılı bir şekilde kendilerini ortaya koyamayan bireyler olarak gelirler. Ya da insanlarla yakın ilişki kurmakta kaygılanan, güçlük yaşayan bireyler olabilirler. Zorluklarla dolu dünyada, doğuştan bağımlı olarak dünyaya gelen çocuklarımızı sağlıklı bir şekilde bağımsızlaştırmak en önemli sorumluluklarımızdandır.
Çocuklarımızın kendisini güvende hissedeceği sınırlar içerisinde, duygusal ihtiyaçları karşılanmaları, seçimler yapmalarına fırsat verilmelidir.