İnme (beyin damar hastalığı)

İnme (beyin damar hastalığı)

İnme nedir?

İnme beyni besleyen damarların etkilenmesi sonucunda yüz, kol ve bacakta felç ya da hissizlik, dengesizlik, konuşma ve anlama bozukluğu, baş dönmesi, çift görme, bir yarıyı görememe veya bilinç kaybı gelişmesiyle seyreden bir hastalıktır. İnme dünya sağlık örgütü verilerine göre gelişmiş toplumlarda 2. gelişmekte olan toplumlarda 3. sıklıktaki ölüm nedenidir ancak özellikle oluşturduğu felç nedeniyle en sık sakatlığa yol açan hastalıktır. Daha önceden çalışan ve üretken olan bir birey inme sonrasında yatağa bağımlı ya da destekle yürüyebilen, artık çalışamaz durumda, tuvalet ve yemek yeme gibi günlük ihtiyaçlarını kendi başına gideremeyen, başkalarının bakımına muhtaç “tüketen” bir birey haline gelmektedir.

İnme iki şekilde görülebilir: Birinci ve en sık görülen inme tipi beyindeki bir damarın tıkanması sonucunda o damarın beslediği bölgedeki beyin hücrelerinin oksijensizlikten ve besinsizlikten ölmesi (gangren olması) şeklindedir. Bunlara tıp dilinde “serebral infarkt”, yani beyin enfarktüsü adı verilir. Bazen beyin enfarktüsleri gelişmeden günler-haftalar önce hastaları uyarabilir. Hastada 5 dakikadan-1 saate kadar sürüp tamamen düzelen konuşma bozukluğu, bir tarafta tutmama, uyuşma şeklinde bulgular görülebilir. Bunlara “Geçici İskemik Atak” adı verilir ve çok önemli bir uyarıdır. Hemen hastaneye gitmeyi gerektirir. Geçici İskemik Ataklar kalıcı ve hastanın hayatını kabusa çevirebilecek kalıcı bir inmenin “ben geliyorum” demesidir. Bunu çok büyük ve yıkıcı bir deprem öncesindeki hafif öncü sarsıntılara benzetebiliriz. Ancak depremi önlememiz mümkün değilken bu uyarıların olduğu durumda erken teşhis ve tedavi ile serebral enfarktüsü önleyebiliriz.

İkinci tip inme ise ise beyin damarlarından birinde yırtılma olarak kanın beyin dokusuna sızması sonucunda gelişen beyin kanamalarıdır. Bunlar çoğunlukla daha ölümcüldür.

İnme neden olur?

Kanama nedeniyle ortaya çıkan inmede neden beyin damarındaki yırtılmadır. Bu durumu tetikleyen en önemli neden tedavi edilmeyen tansiyon yüksekliğidir. Tansiyonun düzenli kontrolü ve yüksek tansiyonun tedavisi bu hastalık için korunmada en büyük önceliktir. Yüksek tansiyon dışında, kanamalı hastalıklarda, kanı sulandırıcı ilaç kullananlarda, beyin damarında baloncuk (anevrizma) ya da topaklaşma (anjiom ya da arteriovenöz malformasyon) olanlarda, kafa travmalarında da beyin kanaması riski artmıştır.

Damar tıkanıklığı ile ortaya çıkan inmede ise neden damarın pıhtı nedeniyle tıkanmasıdır. Bu pıhtı damar sertliği (Ateroskleroz) sonrası ortaya çıkabileceği gibi kalpte oluşan bir pıhtının beyin damarına kaçması (Emboli) şeklinde de olabilir. Damar sertliği sonucunda gelişen tıkanmalarda damar sertleşmesine neden olan ve tedavi ile düzeltilebilen bazı faktörler vardır. Bunlar tansiyon yüksekliği, şeker hastalığı, kolesterol yüksekliği ve sigara kullanımı şeklinde özetlenebilir. Hastalıktan korunmada en önemli faktör sigaranın bırakılıp bu hastalıkların uygun şekilde tedavi edilmesidir.

Ne zaman acilen hastaneye başvurmalıyım? Hastanede inmeli hastalara ne yapılır?

İnme acil bir durumdur. Şüphelenildiği anda hemen acil servise başvurulmalıdır. Beyin kanamasında kan basıncı uygun bir şekilde tedavi edilmezse saatler içinde kanamada büyüme olabilir ve bu durum hem hayatı tehtid eder hem de sakatlık derecesinde artışa sebep olur. Beyin damar tıkanıklığında ise hastaya yaklaşım kanamadan çok farklı olmaktadır ve bu iki durum tomografi ile birbirinden ayrılabilir. Beyin damar tıkanıklığında uygun koşullara sahip bazı hastalarda inme başlangıcından sonraki ilk 2 saat içerisinde acil servise başvurabildikleri takdirde bazı özel ilaçlarla tıkalı damar açılabilmektedir. Antalya merkez ve yakın çevredeki, ilk iki saatte Tıp Fakültesi hastanesine ulaşabilen ve tedavi için uygun özelliklere sahip beyin damar tıkanıklığı hastalarına damar açıcı ilaç tedavisi (trombolitik tedavi) uygulanmaktadır. İnme hastalarında gerek kanama gerekse damar tıkanıklığı olsun erken dönem tedavi sonrasındaki saatler ya da günler içindeki takip ve tedavi de çok önemlidir. Uygun tedavi edilmeyen hastalarda felcin ilerleme riski yüksektir. Damar tıkanıklığı nedeniyle felç geçiren hastalarda inme sonrası dönemde damar tıkanıklığının nedeninin araştırılması çok önemlidir çünkü farklı nedenler farklı tedavi yaklaşımları gerektirmektedir. Bazı hastalarda çeşitli ilaç tedavileri, bazı hastalarda ise daralmış olan damarı genişleterek açmaya yönelik stent ya da ameliyat tedavileri gerekebilmektedir.

İnme tedavisinin son basamağı inme geçiren hastanın rehabilitasyonu (Felçli kol ve bacağın uygun hareket tedavileri ile yeniden güçlendirilmesi), hasta bakımından sorumlu kişilerin bilgilendirilmesi ve eğitilmesidir. Bu konuda Fizik tedavi ve rehabilitasyon doktorları ile yakın bir işbirliği gerekmektedir.

Hastaneden çıktıktan sonra ne yapmalıyım? Tekrar inme geçirir miyim?

İnme geliştikten sonra amaç ikinci bir inmeyi önlemektir. Çünkü yapılan araştırmalar inme geçiren ve uygun tedavi almayan hastaların %10’unun ilk bir yıl, %40’ının da ilk 5 yıl içerisinde ikinci bir inme geçirdiklerini göstermektedir. Beyin kanamalarında esas koruyucu tedavi kan basıncının kontrol altında tutulmasıdır. Beyin infarktüsünde ise koruyucu tedavi inmenin sebebine göre değişir.

İnmeden korunmada ne gibi tedaviler uygulanıyor?

Kalp kökenli inmelerde genellikle kalp ilaçlarına ek olarak kanı sulandırıcı bir ilaç olan Warfarin (Coumadin) kullanılmaktadır. Bu ilacın düzeyi INR denilen bir tetkik ile takip edilmektedir. INR düzeyi normalde 1.3’ün altında iken bu hastalarda genellikle 2.0-3.0 arasında tutulmaya çalışılır. INR’nin değer aralığının altında olması ilacın koruyucu etkisinin azalmasına, yani yeni pıhtılar atma riskinin artmasına neden olur. Yüksek INR değerlerinde ise beyin kanaması riski artar. Bu nedenle doktorunuz size belli aralıklarla INR baktırmanızı önerecektir ve bunun takibi için size bir form verecektir.

Damar sertliğine bağlı inmelerde ilk seçilecek olan ilaç grubu yine kanı sulandırmayı amaçlayan antiagregan ilaçlar dediğimiz aspirin, clopidogrel, dipiridamol gibi ilaçlardır. Buna ek olarak damar sertliğini gerilettiği gösterilmiş olan bazı kolesterol düşürücü ilaçlar da tedaviye eklenir. İleri damar darlığında bazen cerrahi tedaviler gündeme gelebilir. Şah damarında (karotid arter) %50’nin üzerinde darlık olan hastalar uygun görüldüğünde cerrahi tedavi ya da stent tedavisine yönlendirilirler. Cerrahi tedavide şah damarı ameliyatla açılarak darlık olan bölgedeki aterom plağı damarın iç duvarı ile birlikte çıkartılarak damar açılır. Tam tıkalı damarlarda bu tür işlemler tıbben mümkün olmamaktadır, bu nedenle kritik darlıklarda (%99 darlık) damar tıkanmadan bir an önce müdahale etmek gerekir. Stent tedavisinde ise hastaya anjiografi ile kasıktan damar sistemine giriş yapılarak darlık olan bölgeye kadar ilerlenir ve buraya genişleyebilen metal bir kafes yerleştirilir. Bu kafes darlık yaratan aterom plağını sıkıştırarak damarı açık tutar ancak stentin içerinde pıhtı oluşma riskine karşı hasta kan sulandırıcı ilaçlarını hiç aksatmadan kullanmak zorundadır.

Hastalar hastaneden taburcu olduktan sonraki dönemde de tedavi ve takip son derecede önemlidir. Hastalara 3-6 ayda bir bir nöroloji hekiminin kontrolünde kan basıncı, kolesterol ve şeker düzeylerinin takibi ve bunların tedavisinin ayarlanması, mevcut aldığı tedavilerin yan etkilerinin izlenmesi ve belli aralıklarla kalp ve damar sertliği açısından kontrollerinin yapılması gereklidir.

Nelere dikkat etmem gerekir?

Inme büyük oranda önlenebilir bir hastalıktır. Öncelikle ortaya çıkmasını engelleyici tedbirler alınmalı, tansiyon, şeker hastalığı tedavi edilip, sigara bıraktırılmalıdır. Buna rağmen geliştiği durumda en erken dönemde damar açıcı tedavinin uygulanabildiği hastane acil servislerine başvurulmalıdır. Taburculuktan sonra ise hastaların ilaçlarını düzenli olarak, aksatmadan kullanmaları ve kontrollerine düzenli gitmeleri çok önemlidir. Sakatlık gelişen hastalarda bu bir kader olarak görülmemeli, hastalara destek olunarak iyileşmelerine katkıda bulunup, hastalar topluma kazandırılmalıdır.

Bu makale 9 Mart 2019 tarihinde güncellendi. 0 kez okundu.

Yazar
Prof. Dr. Babür Dora

Prof. Dr. Babür DORA, 1967’de Almanya’ da dünyaya gelmiştir. İlk öğrenim ve orta öğrenimini TED Ankara Koleji’ nde tamamlamış ve ardından 1991’de Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden mezun olmuştur. Prof. Dr. DORA, ihtisasını Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Nöroloji Kliniğinde Nöroloji üzerine tamamlamış ve 1996 yılında uzman unvanını almıştır. 1997- 1998 yılları arasında ise askerlik hizmetini Ankara GATA’da tamamlamıştır. Sonraki yıllarda bir müddet serbest muayenehane hekimi olarak çalışmış ve aynı dönem akademik faaliyetlerini de kadrosuz olarak S.B.Ankara Hastanesi Nöroloji kliniğinde sürdürmüştür. Prof. Dr. Dora, 2000’de Akdeniz Üniversitesi Nöroloji Anabilim Dalında uzman olarak çalışmaya başlamış, ardından 2002’de yardımcı doçentliğe atanmıştır. Kendisi 2004 yılında Doçentlik sınavında başarılı olmuş, 2005’de Doçent ve 2 ...

Prof. Dr. Babür Dora
Prof. Dr. Babür Dora
Antalya - Nöroloji (Beyin ve Sinir Hastalıkları)
Facebook Twitter Instagram Youtube