Terapi odası hakkında...

Terapi odası hakkında...

Hayatında ilk defa göreceğin kişiyle (danışan), terapötik ilişki (güven) kurmayı hedefleyeceğin, güven ilişkisi neticesinde aranızda terapist ve danışan ilişkisinin şekillenip kuvvetleneceği, akabinde danışanın kendisini açması neticesinde sorunlarına yönelik zayıf yanlarının güçleneceği, iç görü kazanacağı, kendini keşfetme sürecinde olacağı, yüzleştirmelerin yapılarak yeniden doğmuş hissiyatı kazanabileceği ve terapi yolculuğunda o kişinin hayatına dokunuşlar yapmanın hazzını alacağın özel bir odadır.

Terapi odasında danışan için uygun zaman hazırlanmış olup onun özel hissetmesi için gerekli yaklaşımlar sağlanır. Hayat öyküsünün dinlenmesi danışanı tanımada önceliklidir. Psikoterapi, belli başlı terapi ekollerinden oluşan bir iyileştirme sürecidir. Amiyane tabiriyle konuşma tedavisidir.

Psikoterapi sohbet havası içinde gerçekleşmez. Terapiyi bu alanda gerekli üniversite eğitimlerini ve süper vizyonlarını tamamlamış, ruh sağlığı çalışanları yapabilirler. Halkımızda arkadaşımla konuşmak çok rahatlattı, falanca kişi beni çok iyi anladı tarzında tabirler terapi niteliğinde olamaz. Yakınlarınız sizi anlayabilir evet ancak ruhunuza iyileştirmeler yapabilmek terapistlerin görev sorumluluklarındadır. Üstelik yakınlarınız size yardımcı olayım derken size zehirli geribildirimler vermeleri muhtemeldir. Var olan mevcut durumunuzu daha da aşağılara ister istemez çekebilirler. Genellikle yakınlarla paylaşılan sorunlar neticesinde “Boş ver, salla gitsin, takma kafana” gibi ifadeler kullanılabilir. Bu geri bildirimler zehirlidir ve karşı tarafın tam anlayamadığımızın yansımasıdır. Tedavi bu kelimelerde saklı olamaz. Bu işin kolay ve doğru olmayan kısmıdır. Ancak karşı taraf beni fark et niteliğinde derinlikli ifadeler kullanıyordur muhtemelen. İşte burada vurgulamak istediği dinamiği iyi yakalayıp güzel geribildirimler vererek onu tam olarak anladığımızın ve etkin dinlediğimizin geri dönütünü vermemiz gerekir. Sohbet havası ve psikoterapi arasındaki ilk fark burada ortaya çıkar.

Terapi odası ile tanışan danışanların süreci bazen çok kısa sürebiliyor. Burada sağlıklı olmayan bazı durumlar olduğu akıllara gelmektedir. Terapist kendisini sorgulamalı ve eksik ya da yanlış yaptığını düşündüğü noktaları yakalayıp kendisini kuvvetlendirmek üzere dersler çıkarmalıdır. Danışan ise terapi odası ve psikoterapi ile alakalı bilgi almak üzere terapistinden yardım istemeli veya araştırmalar yaparak terapi hakkında bilgi sahibi olması sürecin rahat işlemesi açısından işlevsellik kazanır. Danışanlar sürece inanmayarak ya da az inanarak gelmiş olabilir, önyargılı gelmiş olabilir, yanlış düşünceler taşıyor olabilir. Olabilir de olabilir. O kadar çok farklı durumla karşılaşıyorum ki hangi birini saysam bilemedim. Dolayısıyla bu birikimin kısa vadede çözümlenmesini beklemek biraz zor olabilir. Kısa sürede muazzam sonuçlar bekleyenler var. Elimizde sihirli bir değneğin olmadığını belirtmek istiyorum. Ne yazık ki bazen böyle düşünülüyoruz sanırım. Uzun süredir destek alma ihtiyacı olup harekete geçmemiş ve bir birikim oluşmuş danışan portföyü de çok gelenler arasında. Sabırlı olup sürece devam edebilmek ve terapistine güvenerek ona tüm gerçekliği ve benliği ile açık olmak çok işlevseldir. Ve aslında danışanın kendisine yaptığı kıymetli bir yatırımdır.

Psikoterapi sürecinde gizlilik ilkesi vardır. Terapist ve danışan ile görüşmeler tamamen terapi odasında kalacağı taahhüdünde bulunuyoruz. Çiftlere yönelik tarafsızlık ilkemiz var. Çiftlerden herhangi birisi ile koalisyon kurmayız mesajını onlara veriyoruz. Eşitlik ilkemiz var. Her çift danışana yönelik eşit mesafede yaklaşım sağlıyoruz. Bireysel danışmanlıkta da bireyin ailesine yönelikte eşit davranmak etik değerlere bağlılık açısından çok işlevseldir. Ve gerekli görülür ise diğer aile bireyleri ile de görüşmek istenilebilir açık kapısını bırakıyoruz. Çünkü aile dinamikleri birbiri ile örüntülüdür. Ve danışanı aileden soyut olarak ele almak yanlış olacaktır. Aile bir bütündür ve herkesin birbiri ile ilişkileri vardır. Sacayağına benzetirim. Bir tanesi zemine sağlam basmaz ise sacayağı yamuk olacaktır. Bu metaforik örnekten de anlaşılacağı üzere sağlıklı ilişkiler kurmak aile paydası altında herkesin birbirine yapmış olduğu birer yatırımdır aslında.

Peki terapi odasında süreç nasıl işliyor? Koşulsuz kabul ve saygı duyularak ve kesinlikle suçlama ve yargılamalar olmaksızın kabul dili kullanılıyor. Bu durumda danışanın kendisinin ne olursa olsun kabul edildiği düşüncesini oluşturuyor. Ve oluşan güven duygusu ile kendisini açmalar başlıyor. Psikoterapi bir ayna olarak düşünürsek; gerekli duygu, içerik yansıtmaları ve teknikler ile danışanın kendisini görmesine ayna tutmuş oluyoruz. Karanlık bir yolda iken danışan elinde tuttuğu el feneri görevi görür psikoterapist. Yani ne yapacağı ve neye karar vereceği sorumluluğu danışana aittir. Biz bu süreçte danışana eşlik ederiz. Kendisini en iyi tanıyan kişi yine danışanın kendisidir. Dolayısıyla “Hocam ne yapmalıyım?”, “Neye karar vermeliyim?” gibi soru yöneltenlere “Sizi en iyi tanıyan yine kendinizsiniz. Dolayısıyla karar merci sizsiniz.” ifadesini kullanmak yerinde ve sağlıklıdır. Ancak verecek olduğu kararın olumlu ve olumsuz yanları üzerine değerlendirmeler elbette yapılacaktır.

Ev ödevleri de seansların bir parçası niteliğindedir. Burada amaç danışanın mevcut problemlerine karşı kendisinde iç görü kazanmasını sağlamak ve seansa getirdiği ödevlerle üzerinde konuşarak ilerleme ve iyileştirmeler sağlamaktır.

Psikolojik testler de psikoterapinin ayrılmaz bir parçasıdır. Danışanı tanımamız ne düzeyde ve zayıf yanlarının neler olduğunu öğrenebilmemiz açısından gerekli testleri uygulamak işlevseldir.

Terapi odasının en güzel yanı bir terapist olarak bana göre şudur: Danışanlar ile gerekli çalışmayı yapıp psikoterapi sürecinde başarılı olduğunda ve neticelendirdiğinde süreci yine gerek duymaları halinde iletişime geçebilecekleri mesajını vermek gereklidir. Ve danışanlardan yaptığımız çalışmalara yönelik istediğim geribildirimler neticesinde güzel dönütler almak mesleki doyum açısından oldukça mutluluk verici olabiliyor. Onların hayatına bir terapist olarak dokunmak ve görevimi en güzel şekilde yapmanın verdiği huzur ile onları belki de son defa ofisimden yolcu edip arkalarından bakarken mutluluk ve huzurun hazzına ulaşmak paha biçilemez bir durum. Bu durumu bana sağlayan, sağlamaya çalışan, sağlamaya çalıştığımız ya da hayatına dokunuş yaptığımı bilen tüm danışanlarıma buradan çok teşekkür ediyorum. Emin olun benden öğrendikleriniz olduğu gibi benim de sizlerden öğrendiğim çok şeyler oluyor. İyi ki varsınız diyor, sevgilerimi iletiyorum. Bir sonraki yazımda görüşmek umuduyla. Sağlıcakla…

Bu makale 2 Kasım 2021 tarihinde güncellendi. 0 kez okundu.

Yazar
Psk. Aydın Şensoy

Psk. Aydın Şensoy lise öğreniminin ardından Girne Amerikan Üniversitesi Psikoloji (İngilizce) lisans programını kazanmıştır. Lisans eğitimi devam ederken; Alanya Devlet Hastanesi Psikoloji Kliniği ve Toplum ve Ruh Sağlığı Merkezi’nde (TRSM) stajını tamamlamıştır. Lisans eğitimi süresince başarılı çalışmalar yapan psikoloğumuz, üniversite eğitimini başarı ile tamamlayarak mezun olmuş ve “Psikolog” olmaya hak kazanmıştır. Mezun olduktan sonra Alanya Özel Eğitim Meslek Okulu’nda Özel Eğitim Öğretmeni unvanıyla iki (2) Eğitim-Öğretim yılı boyunca tamamı hafif düzeyde zihinsel engelli olan ve fiziksel engelli, down sendromlu, otizmli gibi özel öğrencilerinde bulunduğu okulda özel eğitim alanında çalışmalar yapmıştır. Birçok etkinlikte ve proje de aktif rol üstlenmiştir.   Özel eğitim alanında çalışırken, diğer taraftan da Alanya Hamdullah E ...

Yazarı sosyal medya'da takip edin
instagram
facebook
youtube
Etiketler
Terapi
Psk. Aydın Şensoy
Psk. Aydın Şensoy
Antalya - Psikoloji
Facebook Twitter Instagram Youtube