Siber zorbalığın öğrenciler üzerindeki etkileri

SİBER ZORBALIĞIN ÖĞRENCİLER ÜZERİNDEKİ ETKİLERİ

Siber zorbalığın öğrenciler üzerindeki etkileri

Ergenlik dönemine gelen çocuklar genellikle ailelerinden uzaklaşıp, daha fazla duygusal ve fiziksel yakınlık gösterdikleri arkadaşlarına yakınlık gösterirler. Bu dönemde arkadaş ilişkileri ergen bireyler için daha yoğun ve etkileyici bir hal kazanmaktadır. Teknolojik cihaz edinme yaşının azalması ile birlikte, ergenler kendi arkadaş çevreleri ile kişisel cep telefonları ve sosyal medya (internet) benzeri cihazlarla iletişimlerini sürekli devam ettirmektedirler. Günümüz şartlarında gelişmiş olan bilgi ve iletişim yolları ile ergenler kendi içlerinde oluşturdukları farklı bir alt kültürün üyesi haline gelmişlerdir. Yeni ergenlik çağına giren çocuklar doğumları ile teknolojinin içinde büyüdükleri için teknolojinin değiştirdiği zamana yetişkinlerden daha kolay adapte olup, uyum göstermektedirler. Bu uyum sağlama süreci ve gelişmeler bir diğer açıdan ergenleri sanal zorbalığa, tacize ve saldırgan tutumlara açık bir duruma getirmektedir.

  Kışkırtılma durumu söz konusu olmadan, fiziksel ve psikolojik olarak üstün olan kişi ya da kişilerin güçsüz olan tarafa karşı, kurbanda korku, panik, endişe yaratacak ve zarar görmesine neden olacak şekilde kasıtlı ve tekrarlı uyguladığı psikolojik ve fiziksel şiddet barından olumsuz davranışlar akran zorbalığı olarak tanımlanır (Olweus, 1993). Akran zorbalığı ile ilgili literatür taramalarında zorbalığın kendi içerisinde türlere ayrılmış olduğunu gözlemleriz (Björkqvist, 1994; Crick ve Grotpeter, 1995; Gültekin ve Sayıl, 2005; Mynard ve Joseph, 2000; Olweus, 1993; Varjas, Henrich ve Meyers, 2009). Bu zorbalık türleri fiziksel zorbalık (vurma, yaralama vb.), ilişki zorbalığı (sosyal çevreye dahil etmeme vb.), dolaylı yoldan zorbalık (Kişi hakkında onu yıpratacak söylemler çıkartmak vb.) ve sözel zorbalık (Hawker ve Boulton, 2000) olmak üzere dört grupta incelenir.

Çocuklar ve ergenler için teknolojik araçların gelişmesi ve kullanımının yaygınlaşması çocukların akranları ile iletişim halinde kalmalarını sağlayan en önemli araç gereçler olarak kullanılmaktadır. Bu gelişmeler sayesinde kullanılan bu cihazların bazı araştırmalarda ilişkisel ve dolaylı yoldan zorbalık için kullanıldığına yer verilmektedir. Bu beraberinde yeni bir zorbalık türünün oluştuğunu ortaya çıkarmaktadır. Literatür taramalarında birçok farklı araştırmada internet zorbalığı, tacizi, saldırganlığı, zorbalığı olarak karşımıza çıkan bu yeni zorbalık türünün ana ismi siber zorbalık (sanal zorbalık)’tır (Kowalski ve Limber, 2007; Raskauskas ve Stoltz, 2007; Williams ve Guerra, 2007; Ybarra ve Mitchell, 2004a). Bir ya da birden fazla kişi tarafından teknolojik araçlar kullanılarak karşıdaki kişiye özellikle psikolojik zarar vermeyi hedefleyen kasıtlı ve saldırgan bir tavırla yapılan zorbalığa sanal zorbalık denmektedir (Campbell, 2005; Li, 2006; Patchin ve Hinduja, 2006; Raskauskas ve Stoltz, 2007; Slonje ve Smith, 2008; Ybarra ve Mitchell, 2004a). Siber zorbalık sık sık karşılaşılan akran zorbalığı kadar çok oluşmaya başladıktan sonra ikisi arasında ki ayrımı iyi yapabilmek için sanal zorbalık ismi değiştirilerek geleneksel zorbalık olarak adlandırılmıştır. Araştırmalar da tarihsel olarak daha yakın zorbalık olarak geleneksel zorbalığın kullanılması belirgin ayırt edici bir faktör olarak belirlenmiştir (Li, 2006; Raskauskas ve Stoltz, 2007; Smith ve ark., 2008). Bu gelişmeler ışığında, bu araştırmada da bahsi geçen fiziksel zorbalık vb. gibi zorbalıklar geleneksel zorbalık, teknolojik araçlar ve bilgi platformlarında gerçekleşen zorbalıklar ise siber zorbalık olarak adlandırılmıştır.

Bu araştırmanın ana hedefi ergenlik çağındaki bireylerin sanal zorbalığa karşı olan düşüncelerini, karşılaştıklarında verdikleri tepkileri, onları psikolojik olarak nasıl etkilediği, siber zorbalık ile baş edebilmek için neler yaptıkları ve çözüm önerileri incelemektir, aynı zamanda da bu çalışma kapsamında kanıtlanmak istenen siber zorbalığın da aslında geleneksel zorbalık kadar psikolojik açıdan yıpratıcı bir olgu olduğu görüşüdür. Bu doğrultuda aşağıdaki bölümlerde ilk olarak geleneksel ve siber zorbalığın tanımları açıklanmıştır. Ayrıca siber zorbalığın etkileri konusunda detaylı bir literatür taraması yapılarak yurt içi ve yurt dışı araştırmalarına değinilmiştir. Son olarak literatür bulguları birleştirilerek sanal zorbalığın çözümüne yönelik tavsiye ve fikirler verilmeye çalışılmıştır.

2- GELENEKSEL ZORBALIk

 Zorbalık üzerine yapılan araştırma ve çalışmaların ilk olarak genellikle gelişmiş ülkelerde yapıldığı daha sonrasında farklı ülkelerde benzer çalışmaların yürütülmeye başladığını gözlemlemek mümkündür (Berger, 2007).

1970’li yıllarda İskandinavya’daki eğitim kurumlarında zorbalık bilimsel açıdan incelenip araştırılmaya başlanmıştır. Daha sonra ki yıllarda zorbalık konusunu ele alan araştırma sayısı literatür de giderek artmaya başlamıştır (Olweus, 2003). Zorbalık hakkında yazılan ilk bilimsel yazı olarak 1978 yılında Olweus tarafından yazılmış olan “Aggression in the Schools: Bullies and Whipping Boys” eser kabul edilmektedir. Norveç sınırları içerisinde 1982 yılında yaşları 10 ve 14 arasında değişen 3 erkek çocuğunun okulda gördükleri zorbalık yüzünden intihar etmeleri, zorbalığa karşı toplumun her kesiminin dikkatini çekmiştir. Norveç’e bağlı eğitim kurumları ve bakanlıkları zorbalık konusunda kampanyalar başlatıp ülke genelinde çocuk ve velileri bilinçlendirme çalışmaları yürütmüştür. Bu çalışmaların içinde bulunan ve ilk aşamalarına tanıklık eden kişi Olweus’tur (Bulgurcu, 2011; Fleming ve Towey, 2002; Olweus, 1978; 1999; Solberg, ve Olweus, 2003).

     Zorbalık olayını detaylı şekilde araştıran ve çalışmalarında buna ağırlık veren Olweus, yayınladığı çalışmalarda zorbalığı “mobbing” terimi ile ortaya koymuştur. Çalışmaların ilk aşamalarında mobbing olarak ifade edilen zorbalık, Olweus ve diğer araştırmacılar tarafından ilerleyen dönemlerde mobbing kelimesi yerine zorbalık “bullying” ile ifade edilmeye başlamıştır (Kılıç, 2009). Literatüre bakıldığı zaman bu alan içerisinde kullanılan ortak bir tanım bulunmamaktadır ve yazarlar Olweus’un eserlerinde kullandığı tanımı kullanmayı tercih etmişlerdir. Olweus’un tanımı zorbalığı, savunmasız olan bir bireye, bir veya birden fazla kişi tarafından yapılan duygusal ya da fiziksel hasara sebep olan ve sürekli halde tekrarlanan şiddet içerikli eylemler olarak nitelendirir (Olweys 1993; 2002). Olweus’un yaptığı tanımlama, araştırmalar sonucunda giderek gelişip bireysel zorbalıktan sonra grup zorbalığını da ortaya çıkartmıştır (Akt: Kılıç, 2009). 

    Bir diğer zorbalık tanımı, güçlü olan tarafın güçsüz olan tarafın acı çekmesine neden olduğu, mağdur olan taraftan gelen kışkırtıcı bir hamle olmaksızın saldırgan tavırların devam ettiği ve korkutma, baskı ile sürekli devam edilen fiziksel, sözel ve psikolojik şiddet içeren saldırganlık durumudur (Nansel ve diğ., 2001)

    Sharp ve Smith (1994)’e göre zorbalığın tanımı, bir öğrenci tarafından kendisinden güçsüz bir öğrencinin seçilip, ona karşı fiziksel ve sözel şiddet uygulayıp özgürlüğünü kısıtlama derecesinde bir yere kapatması ve ona tehdit, korku vermek amaçlı yazılar yazması ya da sosyal ortamda onu dışlayıp konuşmayı kesmesidir. Bu tanımlarda ortak olarak anlatılan rahatsız edici hareketlerin tümü kasıtlı acı çektirme amacı taşıyan bir şekilde yapılmaktadır. Rahatsız edici hareketler; sosyal anlamda dışlamak, hareket içeren kelimeler ile dalga geçilerek bireyin rahatsız olmasını sağlamak dışında acı vermek ya da incitme amacı taşıyarak vurma gibi fiziksel eylemleri de barındırabilir (Olweus, 1995; Sönmezay, 2010).

Olweus’a (1999) göre, bir davranışın geleneksel zorbalık kategorisinde yer bulabilmesi için üç ana unsuru barındırması gerekir. Bunlar:

1. Kasıtlı bir şekilde uygulanan ve zarar vermeyi amaçlayan bir eylem olması,

2. Zorbalık yapan kişi ya da kişilerle, bu eylemin uygulandığı kişi arasında belirgin bir güç farkının olması, 

3. Uygulanan zorbalığın tekrarlı bir şekilde devam etmesi.

Geleneksel zorbalık için kullanılan tanımlarda sıkça karşılaşılan ortak nokta; zorbalık yapan kişilerin karşı taraftan bir kışkırtma görmese de bunu yapıyor olması, zorbalık yapan ve mağdur arasında belli başlı psikolojik ve fiziksel güç farklılıklarının olması, sık sık yapılan zorbalığın kasti biçimde fiziksel ya da psikolojik zarar verme hedefi taşıyor olması ve zorbalığın bir ya da birden fazla kişi tarafından yapılıyor olmasıdır (Olweus, 1991; 1999; Pişkin; 2002; Rigby, 1995; Sharp ve Smith, 1994). 

Zorbalık kavramı ile ilgili yapılan literatür taramalarında birçok farklı teori ve model ile karşılaşılır. Araştırmacılar farklı teoriler ile zorbalık güdüsünü açıklamaya çalışırken en çok kullanılan teori ise sosyal bilişsel teoridir (Karataş ve Öztürk, 2009). Bu teoriye göre, çevresel, davranışsal ve bilişsel faktörler insan davranışlarını sürekli etkilemekte ve yön vermektedir. Sosyal bilişsel teori, insan davranışlarının öğrenilip değişime uğradığı kısımları incelemektedir. Bu teoriye göre özellikle çocuk ve gençler erken yaşlarda uyguladıkları hareketleri çevrelerinden öğrenerek uygulamaktadır yani toplumsal öğrenme ile hareket etmektedirler. Çocuk ve gençler zaman ile oluşturduğu kişiliklerini ilk olarak anne ve babadan, yakın ve uzak çevreden, toplumdan gördüğü örneklerden öğrenerek oluşturur ve geliştirir (Bandura, 1977; Bektaş, 2007; Kırhan, 2007).

   Ergen bireylerin sosyal ortamı; arkadaşları, ailesi ve eğitim çevresi kapsamaktadır. Okulunun bulunduğu bölge, yaşadığı yer ve etkilendiği kültür ergen bireyin etkileşim halinde bulunup maruz kaldığı çevredir. Ergenlerin davranışlarını değiştirebilmek için yaşadığı çevreyi değiştirme imkanları kısıtlıdır ve genellikle yapılan bir durum değildir (Bandura, 1989; 1999; Akt: Karataş ve Öztürk, 2009).

Araştırmalar hayatının belli noktalarında zorbalık ile karşılaşan ergenlerin ilerleyen yaşlarda zorba bir birey olma ihtimallerinin daha yüksek olduğunu belirtmektedir. Zorbalık yapan çocukların ortak özellikleri; aileleri tarafından davranışları cezalandırılan, çevresinde kendisine rol model olarak alabileceği sağlam bir birey bulunmayan, aile iletişimi az ve ailesi tarafından ihmal edilmiş olmalarıdır. Bu şartlar altında yetişen ergen ya da çocuk, okul hayatında karşılaştığı sorunları çözebilmek için ailesinden gördüğü ve benimsediği saldırgan tutumu kullanmayı seçmektedir (Karataş ve Öztürk, 2009).

  Zorbalık doğrudan zorbalık ve dolaylı zorbalık olarak kendi içerisinde ikiye ayrılmıştır (Olweus, 1993). Doğrudan zorbalık ise itme, vurma gibi eylemleri kapsayan fiziksel zorbalık ve mağduru sosyal olarak yalnız bırakmak adına hakkında yalan söylemek, aşağılamak, lakap takmak ya da dedikodu çıkartmak gibi eylemleri kapsayan sözel zorbalık olarak iki kategoriye ayrılmıştır. Dolaylı zorbalık ise belli bir çevreden mağduru dışlamak ve yalnızlaştırmak için yapılan sözel zorbalığın daha gizli bir şekilde yapılan versiyonudur. Bu zorbalığı kanıtlamak ya da fark etmek diğerlerine göre daha zordur (Collins, Mcaleavy ve Adamson, 2004; İrfaner, 2009; Olweus, 2005). 

Pişkin (2006) zorbalık kavramının Türkiye’de sadece fiziksel zorbalık kategorisinde algılandığını söylemektedir. Ancak zorbalık aşağıdaki şekillerde de gözlemlenebilir;

1. Fiziksel Zorbalık: Bıçak ile yaralama, dövme ve şiddet uygulama vb,

2. Sözel Zorbalık: Alay etme ve dalga geçme, korkutma, kızdırma, tehdit etme, kötü isimler takma, hakaret ve küfür etme, kendisini kötü hissetmesine sebep olacak ağır hakaret içerikli konuşmalar, zeka açısından küçük düşürmeye yönelik hakaretler vb,

3. Mağdur hakkında dedikodu yapma: Mağdur aleyhinde dedikodu çıkarmak, iftira atarak sosyal ortamında bulunan insanlarla arasını bozmaya çalışmak, mağdur için insanların görebilecekleri yerlere uygunsuz yazılar yazma vb.

4. Dışlama: Mağduru görmezden gelip kendisini yalnız hissettirme, yalnız kalmasını sağlamak için kasıtlı olarak grup dışı bırakma, etkinlik ve oyunlara katılımını engelleme vb.

5. Mağdurun bireysel eşyalarına zarar verme: Parasını ve bireysel eşyalarını çalmak ve gasp etmek, korkması için eşyalarını ve parasını alacağını söylemek, bireysel eşyalarına zarar vermek vb.

 Teknolojik gelişmeler ile birlikte okul ortamında ve dışında bulunan gençler ve ergenler uyguladıkları zorbalıklara teknoloji aracılığı ile devam etmeye başlamışlardır. Teknolojik gelişmelerin kötü alanlarda kullanımı ile birlikte okullarda yeni bir tür olan “siber zorbalık” (cyber bullying) ortaya çıkmıştır. Cep telefonu, bilgisayar gibi teknolojik iletişim araçları ile bir birey ya da gruba karşı yapılan kasıtlı ve tekrarlanan biçimde zarar verme amacı taşıyan eylemlere siber zorbalık denmektedir (Arıcak, 2011; Yaman, Eroğlu ve Peker, 2011).

2.1. Zorbalığın Yaygınlığı

Dünyanın birçok yerinde olduğu gibi Türkiye’de de zorbalık ile çok sık karşılaşılır. Küresel bir sorun olarak gözlemlenen zorbalığın sıklığı nedeni ile tüm ülkeler bu alanda farklı araştırmalar yapmıştır. Elde edilen verilere göre zorbalık uygulama oranları her ülkeye göre farklılık göstermektedir. 

  Hem Türkiye’de hem de diğer ülkelerde ki araştırmalara bakıldığı zaman, zorbalık olaylarının her bölge de yaygın olması ile beraber en çok okullarda yaşanıyor olduğu tespit edilmiştir. Araştırma verilerine bakıldığı zaman ilköğretim okulları, orta öğretim okullarından daha yüksek oranla zorbalık uygulamakta ve mağduriyeti yaşamaktadır (İrfaner, 2009; Olweus, 2005).

  Olweus’un (1989) araştırmalarına başladığı Norveç’te ilk ve ortaokul öğrencileri ile yaptığı bir araştırma, bu öğrencilerin % 11’inin zorbalık mağduriyeti yaşadığını ve % 7’sinin de zorbalık yaptığını ortaya sermektedir. Olweus’un (1993) başka bir araştırması ise, yine ilk ve ortaokul öğrencilerinin % 15’inin düzenli olarak zorbalık yaptıklarını göstermektedir (Akt: Alper, 2008). 

  Amerika Birleşik Devletleri’nde yapılan birçok araştırmada; 12-18 yaş aralığında olan çocukların % 80’inin hayatlarında en az bir kez zorbalık mağduru olduğuna, 6-10. sınıf düzeyindeki öğrencilerin ise %30’unda zorbalık tutumları olduğu gözlemlenmiştir. Zorbalık mağduru olan 12-18 yaş arasında ki öğrencilerin % 15’i yaşadıkları stres yüzünden psikolojik bunalım ve travma geçirdikleri gözlemlenmiştir (Ma, Stewin ve Mah, 2001; Nansel ve diğ., 2001).

  Litvanya’da ilk ve ortaöğretim öğrencileri üzerinde yapılan çalışmalarda öğrencilerin % 57’sinin zorbalık mağduru olduklarına rastlanmıştır. İtalya’da ortaöğretim öğrencileri üzerinde yapılan bir diğer araştırmaya göre ise, bu öğrencilerin % 28’inin okullarında zorbalığa maruz kaldıkları ve %15’inin ise düzenli olarak zorbalık davranışları gösterdiği gözlemlenmiştir (Genta ve diğ., 1996; Jankauskiene ve diğ., 2008). 

Kanada’da yapılan araştırmalara göre ilk ve ortaokul öğrencilerinin %50 kadarı okullarında zorbalık görmektedir. 8 - 12 yaş aralığında yürütülen bir diğer araştırmaya göre bu öğrencilerin % 21’i zorbalık mağduru iken, %12’si ise zorbalık davranışı gösteren öğrencilerdir. Daha küçük yaşları baz alınarak yapılan bir diğer araştırmaya göre, Kanada’da 5-14 yaş arasında olan çocukların % 38’inin sıklıkla okullarında zorbalık gördüğü gözlemlenmiştir (Bentley ve Li, 1995; Charach, Pepler ve Ziegler, 1995; O’Connell, Pepler ve Craig, 1999).

  Finlandiya’da 8-12 yaş aralığında olan öğrenciler üzerinde yapılan bir araştırmaya göre, öğrencilerin % 12’si zorbalığa maruz kalmaktadır. İskoçya’da ise aynı yaş aralığında olan öğrencilerin % 50’sinin eğitim gördükleri okullarda sık sık zorbalık gördükleri belirlenmiştir (Besag, 1989; Olafsen ve Viemrö, 2000).

Türkiye’de bulunan okullarda uygulanan zorbalık, yazılı ve görsel medyanın öncülüğü ile ailelerin ve Milli Eğitim Bakanlığı’nın da dikkatini çekmektedir ve bu konuda çalışmalar yürütülüp, araştırmalar yapılmaktadır. Bu araştırmaların sonuçlarına göz atıldığında ortaya kritik veriler çıkmaktadır. 

  Türkiye’de Pişkin (2002), aracılığı ile yürütülen bir araştırmada, zorbalık mağduru olan öğrencilerin oranının % 65, zorbalık uygulayan öğrencilerin oranının ise % 37 olduğu sonucuna varılmıştır. Pişkin (2003), tarafından yürütülen bir diğer araştırmada katılımı sağlanan 5 - 8. sınıf öğrencilerinin % 35’inin zorbalık mağduru olduğunu, % 30 kadarının hem zorba hem mağdur olduğu ve % 6’sının zorbalık yapan öğrenciler olduğu bulgularına varılmıştır. 

  Dölek (2002) tarafından Türkiye’de bulunan ilk ve ortaokul öğrencileri ile yürütülen bir araştırmada, bu öğrencilerin % 52’sinin zorbalık mağduru, % 38’inin tekrarlayan zorbalık davranışları gösterdikleri bulunmuştur. 

Türkiye’de ilk ve ortaöğretim kurumlarında eğitim gören öğrencilerin yaklaşık % 40’ı hem fiziksel hem de dolaylı yoldan olan zorbalıkların hepsine maruz kalmaktadır (Kapcı, 2004). Öğrencilerin % 23’ü herhangi bir şekilde zorbalık davranışlarını uygulamaktadır (Pekel, Uludağlı, Uçanok, 2005).

   Yürütülen bir çalışmada 8-12 yaş aralığında olan öğrencilerin yalnızca dörtte birinin herhangi bir zorbalık görmediği ya da uygulamadığı, ilkokul öğrencilerinin ortaokul öğrencilerine kıyasla çok daha fazla zorbalık ile karşı karşıya kaldıkları ve ortaokul öğrencilerinin ilkokul öğrencilerine kıyasla çok daha fazla zorbalık yaptıkları sonucuna varılmıştır ( Kartal ve Bilgin, 2012).

Türkiye’de lise öğrencileri üzerinde yapılan bir araştırmada, öğrencilerin % 35.5’lik bir kısmının diğer öğrencilere karşı zorbalık gösterdiği ve zorba davranışlar sergileyen öğrencilerin kız ve erkek öğrenciler arasında erkeklerin baskın olduğu sonucuna varılmıştır (Atik, Özmen ve Kemer, 2012). 

2.2. Zorbalığın Nedenleri

  Literatür taraması ve yapılan araştırmalara bakıldığı zaman zorbalığın tek bir sebep sonucunda oluşmadığı gözlemlenmiştir. Bu sebepler; bireysel etkenler, aileden ve çevreden gözlemlenen öğrenilmiş davranışlar, yaşanılan çevre ve toplumdan, teknoloji ve kitle iletişim araçlarından kaynaklı faktörler ergen ya da çocuğu zorba bir birey olma yoluna sevk edebilmektedir (Alper, 2008; İrfaner, 2009; Olweus, 1993; Siegel, Welsh ve Senna, 2006).

2.2.1. Bireysel nedenler; Bireysel sebepler olarak nitelendirilen yaş ve cinsiyetin zorba ve mağdur arasında olan ilişkiyi inceleyen araştırmalar, erkeklerin kızlardan daha fazla zorbalık yaptığını ve yaşı büyük olan çocuk ve ergenlerin ise yaşı küçük olanlardan daha fazla zorbalık davranışı sergilediğini göz önüne sermektedir (Genç ve Aksu, 2010). Araştırma sonuçlarına bakıldığı zaman zorba bireylerin genel özelliklerinde sosyal sorunları çözme konularında kötü oldukları, ani öfkelenme sorunları yaşayan, baskın karaktere sahip, psikolojik ve fiziksel şiddeti sorunların çözümü olarak gören, güç dengeleri farklı ergen ve çocuklar oldukları görülmektedir. Sonuçlara bakıldığı zaman zorbalık uygulayan çocukların fiziki olarak mağdurlardan daha kilolu ve güçlü oldukları belirlenmiştir. Literatür incelendiği zaman, bazı araştırmalarda bu faktörün dikkate alındığı ve genetik özelliklerin de zorbalığı destekleyen bir unsur olarak ele alındığı gözlemlenmektedir (Craig, 2003; Fleming, 2002; Janssen v.d, 2004; Akt: Alper, 2008; Bulgurcu; 2011). 

2.2.2. Ailesel nedenler; Zorbalık ile ilgili yapılan araştırmalara bakıldığı zaman, ailesi tarafından dışlanmış ve ihmal edilmiş çocuklarda şiddete meyilli ve anti-sosyal tutum, davranışların bulunduğu gözlemlenmektedir. Çocuğunun hareketlerini ve tutumlarını takip eden, ilgilenen ailelerde zorbalık gibi sorunlu davranışlar gösteren bir çocuk sahibi olma olasılığı diğer faktörlere göre daha azdır. Çocukların arkadaş seçimi ve arkadaşları ile olan iletişimleri konusunda anne babaların tavsiye ve yorumları, çocukların arkadaş ilişkilerinde olumlu bir konumda bulunmaktadır. Bunun tersi olarak, çocuklarına karşı şiddet gösteren veya çocuğun saldırganlığına yol açan aile bireylerinin, çocuk tarafından örnek alınıp taklit edilmesi ihtimali oldukça fazladır (Sönmezay, 2010).

Birçok olumlu ve olumsuz davranışta olduğu gibi, zorbalık konusunda da ailelerin çocuk yetiştirme tutumları ve çocuklarına ne gösterdikleri çok önemli bir noktadadır. Çocukların büyüme aşamasında ki ilk yıllarda, ailelerin çocuklarına karşı tutumları ileride çocuğun zorba bir birey olup olmayacağı konusunda belirleyici bir faktör olarak yer etmektedir. Küçük yaşlarda aileden alması gereken sevgiyi alamayan bir çocuk, temel ihtiyaçlarını karşılamada yetersiz kalacağı için zorba bir birey olma ihtimali çok yüksektir. Bir çocuğun sevgisiz, baskı ve istismar altında büyümesi kadar aşırı hoşgörü ve kuralsızlık altında büyümesi de riskli bir durumdur. Aile içerisinde bulunan kişi sayısının da zorbalık ile alakalı olduğu gözlemlenmiştir. Kişi sayısı fazla olan ailelerde duygusal ve maddi yönden ihtiyaç arttığı için bu şartlar altında büyüyen bir çocuğun gelişiminde yaşadığı olumsuzlukları karakterine yansıttığı sonucuna varılmıştır (Field, 1999; Sönmezay, 2010).

2.2.3. Kitle İletişim Araçlarının Sebep Olduğu Nedenler; Gelişen teknoloji ile beraber her türlü habere ulaşabilmek çocukların televizyon, gazete, internet gibi mecralar ile saldırgan olaylara daha fazla maruz kalmasına ve erken yaşta tanışmalarına neden olmaktadır. Televizyonda çocukların karşılaştığı saldırgan içerikler bunu onlar için normalleştirmekte ve gerçek hayatta karşılaştığında daha az duyarlılık göstermelerine neden olmaktadır. Normalleşen bu şiddet olayları ve duyarsızlık durumu çocukların zorbalık gibi olumsuz davranışlarının düzelmesini engellemekte ya da artmasına sebebiyet vermektedir (Sönmezay, 2010).

  Oyun, televizyon ya da medya araçlarının, ergen ve çocukların zorbalık davranışı göstermesine neden olduğu bugüne kadar yürütülen araştırmalarda, çalışmalarda gösterilmiştir. Yurt dışında yapılan araştırmalarda, televizyon izleme alışkanlığı olan çocuklarda zorbalık eğiliminin daha fazla görüldüğü sonucuna varılmıştır. Çok kişi tarafından sevilerek izlenen, şiddet gösteren programlar çocukları etkilemeye daha açıktır ve bu etki izleyen kişilerin gördüklerini kendi hayatlarına adapte etmek istemeleri ile sonuçlanır. Amerika Birleşik Devletleri’nde yürütülen araştırmalar, şiddet içerikli oyunların özellikle çocuklar üzerinde öfkeli ve şiddetli tutumlar sergileme gibi etkilere yol açtığını ortaya koymaktadır (Coşkun, 2008; İrfaner, 2009; Kelleci, 2008; Merttürk, 2005).

2.2.4. Arkadaş Çevresi ve Okuldan Kaynaklanan Nedenler; Çocukların gelişiminde ki bir belirleyici faktör de arkadaş ve yakın çevredir. Bugüne kadar yapılan araştırmalara bakıldığı zaman arkadaş, okul ve mahalle çevresinde bulunan oyun grupları çocukların sosyal hayatının biçimlenmesinde önemli bir rol oynar (İrfaner, 2009).

   Halihazırda başka çocuklara zorbalık yapan çocukların kendi arkadaş ortamında da baskın ve şiddeti çözüm odaklı gören karakterler oldukları gözlemlenmektedir. Zorbalık yapma oranı ise okullar arası fark göstermektedir. Öğretmen denetiminin ve gözetiminin az olduğu okullarda zorbalık oranları belirgin şekilde fark göstermektedir. Öğretmen ve öğrenci zorbalığının, çocuk gelişiminde normal olarak karşılandığı okullarda da zorbalık seviyesinin çok yüksek olduğu gözlemlenmektedir (Fleming, 2002; Spector, 2006; Akt: Alper, 2008). Yapılmış araştırmalarda çocuklar için zorbalığın önüne geçme ve miktarını ayarlama da en önemli faktörlerden birinin okul olduğu görülmektedir. Öğrenci denetiminin daha az yapıldığı okullarda zorbalık seviyesi yüksekken, öğrenciler ve öğretmenler arasında güçlü bir iletişimin ve sorunları şiddete başvurmadan çözmeye odaklı eğitim veren öğretmenlerin bulunduğu okullarda görülen zorbalık oranı çok daha azdır (Bulgurcu, 2011; Craig ve Pepler, 2003; Olweus, 1995). Ayrıca çocuğun yaşadığı, okulun bulunduğu bölgenin ekonomik yapısının da zorbalık ile ilişkisi olduğuna yapılan araştırmalardan ulaşabiliriz (Genç ve Aksu, 2010).

2.3. Zorbaların ve mağdurların özellikleri ve sınıflandırılması ile alakalı yapılan araştırmalara bakıldığında, çocukların zorba, kurban ve zorba / kurban olarak üç farklı kategoride incelendiğini gözlemleriz (Demirbağ - Bolat, Şahin ve Baloğlu, 2011; Boulton ve Smith, 1994; Pişkin, 2002).

1. Zorba: Zorbalığı başlatan ve devam ettiren kişidir. Fiziksel ve psikolojik olarak güçlü olarak sınıflandırılır ve dışarıdan herhangi bir zorbalığa maruz kalmaz.

2. Kurban (Mağdur): Zorba tarafından gelen olumsuz davranışlara devamlı olarak maruz kalan, karşısında ki kişi ile arasında güç dengesizliği olduğu için sessiz ve korumasız kalıp karşılık veremeyen kişidir. 

3. Zorba / Kurban: Bazı zamanlarda başka kişilere zorbalık yapan aynı zamanda başka bireylerden zorbalık gören kişidir. Bu kategoride olan çocuklar diğer gruplarda bulunan çocuklardan farklı karakteristik özellikler taşır (Bulgurcu, 2011).

2.3.1. Zorba Öğrencilerin Özellikleri

Olweus’a göre (1993), zorba öğrencilerin özellikleri şu şekilde sıralanır:

1. Baskın karakterde oldukları için bunu diğer öğrencilere yansıtıp kendi istediklerini yaptırmaya çalışırlar.

2. Ani tepki verirler ve sinirlenirler. 

3. Öğretmenlerinin yanında ailelerine karşı da saldırgan tavırlar sergilerler.

4. Zorbalık yaptıkları öğrencilere karşı empati kurma yeteneğinden yoksundurlar.

5. Zorba öğrenciler erkek ise mağdur olan diğer öğrencilerden fiziksel özellik bakımından daha güçlülerdir.

   Literatürde zorba öğrencileri inceleyen bazı araştırmalar, zorba öğrencileri kendi isteklerine önem veren, sosyal yeteneği olmasına karşın bunu sadece anti sosyal biçimde kullanmaya yatkın, mağdur olan bireylerle empati kurma yetenekleri düşük olan ve sorun çözme becerilerine sahip olmadıkları için öfke ile sorunlarını halletmeye çalışan bireyler olarak tanımlar (Banks, 1997; Coloroso, 2003; Smith ve Brain, 2000). 

   Zorba çocukların kişiliklerinin araştırıldığı bir projede, Nörotisizm ve Dışadönüklük alanlarında, zorba çocukların kendileri için olumsuz şeyler ithaf ettiklerine ve duygusal anlamda zayıf oldukları sonucuna varılmıştır. Bu araştırmaya dahil olan çocukların aileleri incelendiğinde ise, aileleri ile aralarında çelişkili ilişki tabanı olduğu gözlemlenmiştir (Connolly ve O’Moore, 2003). 

2.3.2. Mağdur Öğrencilerin Özellikleri

Olweus’a göre (2003), mağdurları iki farklı kategoride sınıflandırmak mümkündür. İlki kendisini zorbalığa karşı korumasız, hassas, korkmuş ve yetersiz olan pasif mağdurlar, ikincisi ise, endişeli ve savunmacı kışkırtıcı mağdurlardır. 

2.3.2.1. Pasif Mağdurlar

  Pasif mağdurlar, kendine olan güvenleri az olan ve çok kaygılanan, sosyal yetenekleri fiziksel özellikleri gibi düşük olan ve bu yüzden kendilerini koruyamayacaklarını düşünen en savunmasız gruptur. Zorbalıkla karşılaştıkları zaman, kendileri ile ilgili bu düşünceler sebebi ile ağlama ya da kaçma tepkilerini verirler. İçe kapanık oldukları için başka bireylere karşı saldırgan tavır gösteremezler ve başkalarını taciz etme ihtimalleri azdır (İrfaner, 2009; Koç, 2006; Olweus, 1994; Satan, 2006).

2.3.2.2. Kışkırtıcı Mağdurlar

   Kışkırtıcı mağdurlar, sosyal ve okul çevresinde yalnız olan, oyun gibi aktivitelerde dışlanan, endişeli ve saldırgan ruh halinde olan, odaklanma sorunları yaşadığı için çevresinde bulunan akranlarını tedirgin eden ve çevresinde bulunan diğer akranlarını kışkırtmaya müsait olan gruptur. Bu gruba giren mağdurlar genel mağdurlar arasındaki grubun sadece beşte birini kapsamaktadır (İrfaner, 2009; Olweus, 1993; Satan, 2006)

Olweus’a göre (1993), mağdur kategorisinde olan öğrencilerin özellikleri şöyle sıralanabilir;

1. Çekingen, endişeli, tetikte ve geri planda duran öğrencilerdir.

2. Çoğu zaman kaygılı, güven sorunu yaşayan, üzgün ve kendine güveni az öğrencilerdir.

3. Yaşıtları ile karşılaştırıldıklarında depresyon gibi psikolojik sorunlar yaşama ve intihar düşünme eğilimleri daha fazladır.

4. Arkadaşlık ilişkileri iyi değildir ve yakın arkadaşları yoktur, çoğunlukla kendinden büyük bireylerle daha sağlıklı iletişim kurarlar.

5. Mağdur erkek ise, zorbalık gördüğü kişilerden fiziksel özellik olarak daha güçsüz konumdadır.

 Literatürdeki araştırmalar incelendiği zaman mağdur olan öğrencilerin diğer öğrencilere kıyasla daha az özgüven sahibi olduğuna, daha zayıf sosyal ilişkilere ve daha az toplum arasında bilinirliğe sahip oldukları görülür. Mağdur öğrenciler şiddet ve şiddet aracı olan şeylere, diğer öğrencilerden daha olumsuz yaklaşırlar ve bu sebepler yüzünden arkadaş edinme aşamasında zorluk çekip, genellikle yalnız kalırlar (Demirbağ - Bolat, Şahin ve Baloğlu, 2011; Olweus, 1995a; 1999).                                                                                                                                                                                                                                                                          

3- SİBER ZORBALIK

  Okullarda sık rastlanan geleneksel zorbalık sorunu, teknoloji ve araçlarının gelişimi sayesinde internet ortamına taşınmıştır. Gençlerin içinde bulunduğu çağ ile birlikte teknolojik cihazları kullanım sıklığı ve bu alanda var olma yaşının giderek düşmesi, bu araçların zorbalık içinde kullanılmasına yol açmıştır. Gözlemlenen geleneksel zorbalık, teknolojik durumda yaşanan bu değişimler ile birlikte “Siber Zorbalık” veya “Sanal Zorbalık” olarak adlandırılan yeni bir başlığa dönüşmüştür (Yaman vd., 2011 s.162).

İnternet ve telefon kullanımının en etkin araçları olan; telefon, mail, mesaj, e-posta gibi araçların yardımı ile yapılan zorbalık türüne siber zorbalık denmektedir (Li, 2008 s. 224). Siber zorbalık elektronik saldırganlık olarak da araştırmalarda geçmektedir ve bu saldırganlık, internet gibi dijital araçlar kullanarak bir kullanıcının başka birine yönelik saldırgan paylaşımlarda bulunmayı, zarar vermeye yönelik içerik göndermeyi ve bunun gibi sosyal saldırganlık tutumu sergileyerek acımasız davranışlarda bulunmayı içermektedir (Wilard, 2007). Literatürde geçen bir diğer siber zorbalık tanımı; bir veya daha fazla kişi tarafından kendini savunma durumu zayıf olan bir bireye karşı sanal ve elektronik yollar ile tekrarlı, devamlı olarak yapılan zorbalıktır (Smith vd., 2008 s.376). Juvoven and Gross (2008 s. 497)’a göre, internet, telefon gibi teknolojik araçlar aracılığı ile başka bir bireyi tehdit etmek ve o bireye karşı hakaret içeren paylaşım ve mesaj yollamak siber zorbalık olarak tanımlanır.

Siber zorbalık, okul, sokak gibi fiziksel olarak bulunulan alanların dışında uygulanıldığı için geleneksel zorbalığın daha kalıcı bir hali olarak tanımlanmaktadır (Dinakar vd., 2012 s.18). Zorba bireyler tarafından mağdurlara uygulanan zorba davranışlar arasında bulunan; mağdurun zorba tarafından isteğinin dışında görüntülerinin çekilmesi ve bu görüntülerin sanal ortamda paylaşılması, e mail ya da kısa mesaj yolu ile mağdura yönelik hakaret, şiddet, cinsel taciz ve dalga geçmeye yönelik tehdit, şiddet içeren mesajlar göndermek, bir bireyin aşağılanması ve küçük düşürülmesi için onun adına uygunsuz web siteleri ve sayfalar hazırlamak siber zorbalık kalıcılığını oluşturan ana sebeplerdir (Akça vd., 2014 s.18). 

Arıcak (2011 s. 10)’a göre siber zorbalık, elektronik zorbalık ve elektronik iletişim zorbalığı olarak iki farklı kategoride bulunup, bu elektronik araçlar vasıtası ile bir birey ya da gruba karşı yapılan zarar verme amacı taşıyan teknik saldırılan tamamına denmektedir. Siber zorbalığın tanımlandığı bu iki kategorinin ilki olan elektronik ve teknik zorbalık (electronic bullying) bu şiddetin daha çok teknik kısmını kapsayan alanıdır. İkinci kategoride ise zorbalık şiddetinin daha çok psikolojik açısını kapsayan elektronik iletişim zorbalığıdır (e-communication bullying). Elektronik zorbalık; bireylerin internet gibi sosyal ortamlarda bulunan kişisel hesap şifrelerini çalmak, yoğun ve sık olarak spam ve uygunsuz mesaj gönderimi yapmak ve kişilerin teknolojik araçlarına virüs bulaştırmayı sağlayan e postalar göndermek gibi teknik olayları içeren türdür. Bir kişi tarafından mağdura karşı elektronik zorbalık uygulanabilmektedir ve bazı durumlarda bir grup tarafından da takım halinde mağdurlara yönelik saldırılar gerçekleştirilebilmektedir. Grup olarak yapılan zorbalık için Ddos olarak adlandırılan, online ortamda işlem yapmayı engelleyen dosya mağdura eş zamanlı gönderilerek kişinin yaptığı işin engellenmesi örnek gösterilebilir. Bu tür bireysel ve grup tarafından uygulanan elektronik zorbalık, bireylere uygulandığı gibi aynı zamanda büyük şirket ve kurumlara, kamu ve devlet özelinde bulunan sayfa, sitelere yönelikte olabilmektedir. Bu saldırılar teknik içerikleri nedeni ile direkt olarak yazılım ve donanıma zarar vermeyi hedefleyen şekilde yapılıyor olsa da dolaylı olarak kişilerin duygu ve psikolojilerine yönelik zararlı etkileri de bulunmaktadır (Arıcak, 2011 s.10).

   Elektronik iletişim zorbalığı; bilgi ve iletişim teknolojileri aracılığı ile mağdurları devamlı olarak rahatsız etmeye yönelik iletişim kurmak, mağdurlarla olumsuz etki bırakacak şekilde alay etmek, lakap takmak, haklarında asılsız bilgiler çıkartıp bunları yayınlamak, sesli ve yazılı hakaret içeren mesajlar göndermek ya da mağdurun izni olmadan onun psikolojisine olumsuz yönde etkileyecek fotoğraflarını sanal ortamda paylaşmak gibi saldırgan davranışları içerir ve mağdura yönelik direkt duygusal hasar oluşturmaktadır (Arıcak, 2011 s.10). Hinduja ve Patchin (2009 s. 5)’e göre siber zorbalık tanımı; bilgisayar, telefon gibi elektronik cihazların tümü aracılığı ile başka bir bireye yönelik zarar verme amacı güden davranışların tümüne söylenmektedir. Literatürde yapılan bu tanıma göre bir davranışın siber zorbalık adı altında tanımlanabilmesi için şu ana unsurları bulundurması gerekmektedir:

1. Kasıt: Zorbalık yapılmasından önce planlanmış ve isteyerek yapılmalıdır.

2. Tekrar: Mağdura uygulanan zorbalığın tekrarlanıyor olması gerekmektedir.

3. Zarar verme: Psikolojik ve bazı durumlarda fiziksel olarak mağdurun zarar görmesidir.

4. Cep telefonu, bilgisayar ve bu gibi teknolojik, elektronik cihazların bu zorbalık için araç olarak kullanılması gerekmektedir. Bu tür teknolojik araçlar geleneksel zorbalıkla siber zorbalığı birbirinden ayıran en önemli unsurdur.

           Ancak siber zorbalık olarak tanımlanan bir eylemde tekrarlanma durumu gerekiyor denilse de tek bir defa yapılmasına rağmen ciddi zarar oluşturabilen bir davranış, siber zorbalık olarak tanımlanabilmektedir. Burada bulunan temel ilişki, zorbalığın mağdur üstünde oluşturduğu zararın etkisi ve boyutu ile alakalıdır (Yaman vd., 2011 s.167).

Geleneksel ve siber zorbalığın ortak özellikleri; mağdurda psikolojik hasar oluşturması, duygusal olarak incitmesi, öfkelenmesine sebep olması, çaresizlik ve yalnız bırakılmış hissetmesine yol açmasıdır. İki tür zorbalıkta mağdurlar da depresyon, kaygı, benlik sıkıntısı gibi problemlerle beraber intihar etmeye varan hasarlar oluşturmaktadır. Buna rağmen çoğu siber zorbalık durumunun geleneksel zorbalığa kıyasla daha acı ve zararlı olduğu gözlemlenmiştir. Çünkü:

1- Siber zorbalık, geleneksel zorbalık gibi sadece belli alanlarda olmanın dışında evde, okulda, herhangi bir zamanda ve yerde uygulanabilmektedir. 

2- Siber zorbalık davranışları gelenekselin aksine anonim bir şekilde uygulanabildiği için mağdurlara çaresizlik hissi verip, zorbalık uygulamaya yatkın olan kişileri daha çok motive edebilmektedir.

3- İnternet ortamında yapılan zorbalık çok fazla kullanıcıya ulaşabilmektedir. İçerik erişiminin bu kadar kolay ve büyük çapta yapılabildiği bu sistemde, yapılan zorbalığın bu kadar çok kişiye ulaşması mağduru daha yoğun aşağılanma ve psikolojik rahatsızlıklara sürükleyebilir. 

Her tür zorbalık kişiyi incitir, öfkeli, çaresiz, yalıtılmış hissettirir hatta kişinin intihar etmesine neden olabilir veya depresyon, kaygı, düşük benlik saygısı gibi sorunlara neden olabilir. Çoğu durumda, siber zorbalık, geleneksel zorbalığa göre daha acı vericidir: Çünkü:

1- Siber zorbalık, evde, işyerinde, okulda olduğu gibi en az beklenen yerde herhangi bir zamanda, her yerde olabilir. 

2- Birçok siber zorbalık davranışı kimlik bilinmeden yapılabilir. Bu, çevrimiçi anonimliğin yakalanma ihtimalinin düşük olduğu anlamına geleceğinden kişi kendini daha fazla tehdit altında hissedebilir ve zorbalığa neden olabilir (Robinson vd., 2015).

3.1 – Siber zorbalığın türleri

   Siber zorbalık kendi içinde farklı kategorilerde incelenmektedir çünkü her zorbalık türü farklı şekillerde uygulanabilmektedir. İnternet ortamında uygulanan zorbalığın kendi içinde değişen dinamiklerinin bulunması, literatürde yapılan araştırmaları farklı kategoriler oluşturmaya yönlendirmiştir. Siber zorbalığın ayrıldığı kategorileri belirleyen ana unsur eğitim kurumlarında bu alanda yapılan araştırmalar olmuştur. Örneğin bu alanda yapılan araştırmaların sonucuna göre, bir öğrencinin fotoğrafını fotoğraf editleme programları aracılığı ile kesip uygunsuz, hakaret içerikli başka bir görsel ile birleştirip sosyal medyada ya da e posta sisteminde başka kişilerle paylaşmak siber zorbalığın türlerinden birisidir. Buna benzer olarak öğrencilerin başka öğrencilerin kişisel bilgilerini mesaj ve e posta yolu ile başka öğrenciler ile paylaşması, öğrenciler ve internet kullanıcılarının erişmesine olanak sağlayan web siteler kurup burada başka öğrencilere ait video, fotoğraf ve yazı gibi içerikler paylaşması yada kurulan web sitelerinde okulda bulunan öğrenciler arasından en çirkin, kilolu öğrenciyi seçmek üzere anket düzenlenmesi okullarda uygulanan siber zorbalık davranışlarına örnek olarak gösterilebilir (Akça vd., 2014 s.21).

  Siber zorbalık, can sıkıcı olumsuz yorumlarla beraber ölüm tehdidi içeren yorumlara kadar birçok farklı içerik barındıran eylemleri içermektedir bu yüzden siber zorbalık davranışları çok farklı sınıflara ayrılabilir ve farklı isimlerle adlandırılabilir (Evegü, 2014 s.24). Literatür taraması yapıldığı zaman 7 başlık altında bu eylemlerin incelendikleri görülmektedir. Bunlar: (Kowalski vd., 2012 s.62; Wilard, 2007 s.265; Tamer ve Vatanarttıran, 2014 s.5). 

Tahrik etme, Sinirlendirme (Flamming): Devamlı bir şekilde bir bireye ya da gruba karşı yapılan nefret, şiddet ve aşağılama içeren ileti göndermek ve tahrik etmeye çalışmaktır. Sinirlendirme ve kışkırtma ise özel mesajdan daha çok online oyun, insanların iletişim kurduğu e-sohbet odaları ve tartışma yürüttüğü alanlarda gerçekleşir. 

Siber Taciz (Online Harrashment): Konu ile ilgili araştırmalara bakıldığı zaman bazı araştırmaların siber taciz ve siber zorbalığı aynı anlamda incelediği gözlemlenir. E-posta ve diğer mesaj gönderme araçları siber tacizin en çok uygulandığı alanlardır. Siber taciz; zorba tarafından mağdur ya da mağdurlara karşı sürekli gönderilen hakaret, taciz ve saldırgan konular içeren mesajlardır.

İftira, Karalama (Denigration): Zorba bireylerin mağdurlara yönelik oluşturduğu gerçeklik payı olmayan, zararlı ve zarar verme amacı taşıyan bilgileri internet ortamında yayınlamak ve paylaşmaktır. Siber ortamda uygulanan iftira ve karalama zorbalığının en büyük hedefi mağdurun sosyal çevresi tarafından uzaklaştırılması, arkadaşları ile arasının bozulması ve psikolojik yönden hasar almasıdır. 

Taklit Etme (Impersonation): Zorbanın mağdur yada başka biri gibi davranarak karşısında ki kişiye zarar vermeye çalışmasıdır. Farklı hesaplar açarak kurgu bir olayı yapıyormuş gibi göstermek hedef alınır. En sık rastlanan durum mağdurun internette bulunan hesaplarının şifrelerini ele geçirilmesi ve onun hesaplarından uygunsuz şeyler paylaşılmasıdır. Bu zorbalığın sonucunda mağdurun sosyal hayatında ve yakın çevresinde bulunan insanların ona karşı saygılarını yitirmesi hedeflenir.

Kandırmaca (Outing and Trickery): Mağdura yönelik kişisel bilgileri (Fotoğraf, video, yazı vb.) elde ederek bunları internette mağdurun izni olmadan yayınlamak ve başka kişilerin görmesine olanak sağlamaktır.

Dışlama (Exclusion): Mağdur üzerinde psikolojik zarar vermek adına kasıtlı şekilde onu bulunduğu gruptan yada sanal ortamdan dışlamaya çalışmaktır. Bu durumun düşünülenin aksine mağdurda ağır psikolojik sorunlar ve sonuçlar oluşturabilmektedir. 

Siber Tehdit (Cyber Talking): İnternet teknolojileri aracılığı içinde zorbanın mağduru tekrarlı ve çok sık küçük düşürmesi, tehdit etmesi ve endişe etmesine sebep olacak tehditlerde bulunması gibi davranışlardır. 

3.2 Siber Zorbalığın Nedenleri

    Geleneksel zorbalığın ardından ortaya çıkan siber zorbalık ve siber mağduriyet durumlarının temelinin incelenip neden görülmeye başlandığını anlamak çok önemlidir. Bir sorunu tam anlamıyla algılamak ve çözümüne ulaşabilmek için ilk önce kaynağına gidilip nasıl ve neden oluştuğunu kavramak gerekmektedir. Buradan yola çıkarak siber zorbalığın tüm nedenlerinin bilmek ve anlamak, sorunun sebeplerini temellendirecek aynı zamanda sorunun çözümüne giden yolda yardımcı olup kolaylık sağlayacaktır (Özel, 2013 s.15). 

  Öğrencilerin siber zorbalık davranışları incelendiğinde zorbalık yapmalarına sebep olan belli başlı motivasyonlar ortaya çıkmıştır. Zorbalık davranışı ile mağdura ya da mağdurlara zarar verirken kendi arkadaş çevrelerinin gelişeceğini düşünmeleri, siber zorbalığı eğlenceli bir aktivite olarak görüp can sıkıntısı durumlarını gidermek için uygulamaları ve rahatsız oldukları bir davranış gördükleri zaman mağdura karşı intikam alma, acı çektirme istekleri bunlara örnek olarak gösterilebilir (Yaman ve Peker, 2012 s.824).

Öğrencilerin neden siber zorbalık yaptıklarına yönelik bir araştırmaya göre, zorba öğrencilerin % 72’si başka bir öğrenci tarafından maruz kaldıkları kötü yada rahatsız edici bir davranışın intikamını almak ve karşılık vermek için, % 22’si canlarının sıkıntısını gidermek ve eğlenceli bir aktivite olarak düşündükleri için, % 17’si yaptıkları zorbalığın mağdura dönük herhangi bir zararı olmadığını düşündükleri için zorbalık yaptığı belirlenmiştir. Aynı araştırma sonucuna göre bu öğrencilerin % 17’si ise neden zorbalık yaptıklarına dair bir fikre sahip değiller (Mark ve Ratliffe, 2011 s.102). 

    Mishna ve diğerleri (2009, s. 1224; Akt.: Evegü, 2014 s.25)’ne göre, bazı zorba öğrencilerin bunu sadece eğlence amaçlı, canlarının sıkıntısını gidermek için yapmaktadır. Bir başka öğrenci grubu ise gerçek hayatta zorbalık yapamayan, diğer öğrencilere göre daha sessiz olan ve bu sebepler yüzünden siber ortamda yapmak istedikleri zorbalığı uygulayan öğrencilerdir. Yapılan araştırmaya göre siber ortamın getirdiği anonim kullanım özelliği ile birlikte gerçek hayatta rastlanan zorbalıktan daha fazlasının siber ortamda oluşacağı ve bu özelliğin siber zorbalığı zamanla daha fazla arttıracağı öngörülmektedir.

   Lenhart (2007)’nin bir çalışmasına göre, tehdit, aşağılama ve hakaret içeren metinlerin, içeriklerin çok fazla kişiye çok hızlı bir şekilde ulaştırması, bu içerikleri hali hazırda bulunan web sitelerine yada sırf bu içerikleri paylaşmak için hızla kurulabilen yeni bir web sitesine devamlı olarak yüklenmesi ve orada paylaşılması, bu içeriklerin çok kolay bir biçimde çoğaltılıp saklanabilmesi ve bunu yapan kişilerin anonimliğini koruyabilip kimliğinin hiç bir şekilde açığa çıkmayacağını düşünmelerine imkan sağlaması siber zorbalığın en etkili nedenleri olarak görülmektedir (Akt.: Özel, 2013 s16).

Başka birey ve grupların üstünde kontrol sahibi olmayı hedeflemek, bu kontrolü saldırgan tavırlarla elde edip bundan keyif almak, sosyal çevre tarafından sevilme ve saygınlık kazanma isteği, gerçek hayatta gösterilemeyen saldırganlık davranışlarını sanal ortamda rahatça uygulayabilmek, misilleme ve intikam isteklerini bastırmak, yüz yüze gelmeden zorbalık yapabilme avantajı ve bu durumun başka birey ve kuruluşlara yakalanma ihtimalini azaltıyor olması gibi nedenler sanal zorbalık davranışlarının uygulanmasında ana sebepler olarak görülmektedir (Kowalski vd., 2008; Akt.: Sarak, 2012 s. 32). 

           
Gordon (2017)’a göre, siber zorbalığın oluşmasında en etkili olan sebepler şunlardır: 

- Siber zorbalık davranışlarının nedenlerine bakıldığı zaman mağdur çocukların durumu ile ilgili sağlıklı ve mantıklı hareket etmektense intikam alma isteği duyduğu görülmektedir. Siber zorbaların kayda değer bir kısmı intikam duygusu ile zorbalık yapmaktadır. Zorbalık mağduru olan çocuklar çektikleri sıkıntı ve bunalımı karşı tarafa da yaşatmak adına zorbaca tavırlar sergilemek isterler. Kendi yaptıkları zorbalıkları yapmalarında haklı olduklarını ve kendilerini mağdur eden kişilerinde aynı duruma düşmelerini hedeflerler. Bu sebepler nedeni ile başkalarına yaptıkları siber zorbalığın kendilerini iyi hissetmelerini sağlayacağını ve çektikleri sıkıntılarda haklı olduklarını düşünmelerini sağlarlar. 

- Siber zorbalar mağdurun zorbalığı hak ettiğini düşünürler: siber zorbalık davranışı gösteren çocuklar genellikle kendilerini suçlu bulmaz, pişmanlık duymaz ve mağdurların bu davranışları hak ettiklerini düşünerek kendilerini rahatlatırlar. 

- Siber zorbalık davranışlarının sebebi can sıkıntısını giderme ve eğlenme olabilmektedir: Siber zorbalık bazı durumlarda çocuklar tarafından eğlenme aracı ve internette öne çıkmak için en etkili yol olarak görülebilmektedir. Ayrıca, çevresinden gördükleri ile canları sıkılan çocukların hayatlarına biraz farklılık ve eğlence katmak istemeleri sebebi ile bu davranışa yöneldikleri gözlemlenebilir. 

- Arkadaş çevresinin zorlaması ile siber zorbalık davranışı yapılabilir: Bazı durumlarda çocuklar dahil olmak istedikleri bir gruba girebilmek adına siber zorbalık uygulamak durumunda kalabilir ve çevresinin zorlaması ile siber zorbalık yapabilir.

- Siber zorbalığı normalleştiren kişiler bunu internet ve teknolojik araç kullanan herkesin yaptığını, normal karşıladığını düşünerek bu davranışı sıradanlaştırabilir.

- Siber zorbalık davranışı bazı çocukların kendi çevrelerinde ve sosyal ağlarda statü simgesi haline gelebilmektedir. Bu davranışı bulundukları statüde güçlü bireyler olduklarını göstermek için yapabilirler. 

- Siber zorbaların davranışları ne derecede olursa olsun, yakalanmayacaklarını ve kimliklerinin gizli kalacak olmalarını düşünmeleri sebebi ile devamlı halde uygulanabilir ve yapılabilir. Siber zorbalar mağdurlara karşı verdikleri zararı ve tepkileri görmedikleri için gerçek hayatta yapamayacakları şeyleri, söyleyemeyecekleri sözleri internet ortamında çok rahat uygulayabilmektedir.

- Empati eksikliği siber zorbalık yapan öğrencileri bu davranışlara iten bir diğer unsurdur. Mağdurlar üzerinde oluşturdukları etkileri bilmedikleri ve görmedikleri için yaptıkları davranışların önemsiz ve ciddiye alınması gereken şeyler olmadıklarını varsayabilirler. Siber zorbalık davranışı gösteren çocuklar üzerinde yapılan araştırmalara göre, çocuklardan birçoğu yaptıkları siber zorbalığın sonucunda mağdur ile ilgili bir şey hissetmediğini ve bir diğer grup çocuk ise yaptıkları zorbalık sayesinde kendilerini güçlü, komik ve popüler hissettiklerini söylemişlerdir.

3.3 Siber zorbalığın yaygınlığı

   Siber zorbalık ile ilgili literatür taraması yapıldığında çocuk ve ergenler özellikle öğrenciler arasında siber zorbalığın oldukça yaygın, bilimsel bir durum olduğu ve devamlı olarak artarak karşımıza çıktığı gözlemlenmektedir (Evegü, 2014 s.21). Yurt dışındı yapılan araştırmalarda verilen siber zorbalık uygulama verilerini: Riebel vd. (2009) siber zorbalığın % 4; siber mağduriyetin % 5.5, Mishna (2010) siber zorbalığın % 33.7; siber mağduriyetin   % 49.5, Juvonen ve Gross (2008) siber zorbalığın % 72 olduğunu gözlemleriz. Geçmiş veriler incelendiğinde, 2013 yılında Amerika’da 12-18 yaş arası gençlerin gittiği öğretim kurumlarında karşılaşılan zorbalık oranı % 6.9’dur (Robers vd, 2015 s.135). Hinduja ve Patchin (2017) ‘nin 2016 yılında yaptığı bir diğer araştırmada ise çalışmaya katılan 5707 öğrencinin okul ortamında zorbalık mağduru olma oranları % 33.8 olarak ortaya çıkmıştır. 

   2014 yılında Ankara’da 200 ortaokul öğrencisi arasında yapılan bir araştırmaya göre; araştırmaya katılan öğrencilerin % 80’inin evinde internet ve öğrencilerin kullanabildiği bir bilgisayar olmakta, öğrencilerin % 90’ı günde bir yada birden fazla kez sosyal medya hesaplarına giriş yapmaktadır. Öğrencilerin ziyaret ettikleri sosyal medya alanlarına bakıldığı zaman çoğunluğun en sık kullandığı mecranın Facebook olduğu gözlemlenmiştir. Araştırmaya katılan 200 öğrencinin % 10’unun siber zorbalık mağduru olduğu, % 8’inin en az bir kez siber zorbalık uyguladığı ve % 8’inin hem siber zorbalık yaptığı hem de siber zorbalık mağduru olduğu sonucuna varılmıştır. Örneklerime bakıldığı zaman, öğrencilerin % 26’sının bir şekilde siber zorbalık ya da siber mağduriyet durumu ile yüzleştikleri sonucuna varılır (Baştürk-Akca, Sayımer ve Ergül 2015).

Erdur, Baker ve Kavşut (2007)’un yaptığı bir araştırmanın sonucuna göre, Türkiye’de siber zorbalık yapma oranları % 28, Siber mağdur olan kişilerin oranı ise % 30’dur. Serin (2012)’nin İstanbul’da ortaöğretim öğrencilerinin arasında yaptığı bir araştırmaya göre, çalışmaya katılan öğrencilerin % 9,50’sinin siber zorba davranışları uyguladığı, % 12’sinin siber zorbalık gördüğü ve % 5.40’ının hem siber zorbalık davranışı gösterdiği hem de siber zorbalık mağduru olduğu gözlemlenmiştir. Evegü (2014)’ün 909 lise öğrencisi ile yaptığı araştırmaya göre, bu öğrencilerin % 7’sinin siber zorbalık davranışı gösterdiği, % 6.5’inin siber zorbalık mağduru ve % 6.4 ünün hem siber zorbalık uyguladığı hem de mağduru olduğu bulunmuştur. Uludaşdemir (2017)’in ergen bireyler ile yaptığı bir çalışmaya göre, ergenlerin % 66’sı siber zorba, % 57’si siber zorba mağduru olarak belirlenmiştir.

  Araştırma sonuçlarına bakıldığı zaman farklı sonuçlar elde edilmesini; araştırmacıların farklı ölçüm biçimleri kullanmaları, farklı okul türlerini hedeflemeleri, farklı ülkeler ve kültürler seçmeleri ve farklı sınıf ve yaş grubunda olan öğrencileri baz alarak araştırmalarını yapmış olmaları gibi sebeplerin etkisi olduğu varsayılmaktadır. Araştırma yöntemleri incelendiği zaman, araştırmacıların farklı yöntemler kullanarak siber zorbalığın öğrenciler ve ergenler arasında olan yaygınlığını bulmaya çalışması sonucunda farklı oranların oluştuğu ve karşımıza çıktığı gözlemlenmektedir. Siber zorbalık araştırmalarında farklı yöntemler farklı sorular sormayı içermektedir. Bazı araştırmacılar katılımcılara son bir hafta içerisinde, bir ay içerisinde ya da hayatları boyunca kaç defa siber zorbalığa maruz kaldıklarını sorarken bazı araştırmacılar ise hayatları boyunca kaç defa siber zorbalığa maruz kalıp kalmadıklarını sormaktadırlar (Özel, 2013 s.18).

3.4 Siber zorbalığın oluşturduğu etkiler

            Sanal ortamda uygulanan zorbalıkların fiziksel ve doğrusal bir etkisi olmasa bile mağdurların sosyal hayatını, ilişkilerini, ruhsal yapısını ve ruhsal iyilik dengesini etkileyen bazı negatif etkiler ortaya çıkardığı gözlemlenmiştir (Erdur-Baker ve KavĢut, 2007; Flaspohler, Elfstrom, Vanderzee, Sink ve Birchmeier, 2009; Hinduja ve Patchin, 2008; Raskauskas ve Stoltz, 2007). Duygusal olarak mağdurlarda aşırı kaygılanma (Juvonen ve Gross, 2008; Patchin ve Hinduja, 2006), stres (Caspi ve Gorsky, 2006; Ybarra ve Mitchell, 2004a, 2004b), üzüntü ve bunalım (Patchin ve Hinduja, 2006; Topçu ve ark., 2008), kızgınlık ve utanma (Topçu ve ark., 2008) gibi negatif duygusal tepkiler ortaya çıkmaktadır. Zorbalık mağduru olma ve depresyon arasında ki ilişki araştırıldığında, hem siber zorbalığa maruz kalan hem uygulayan ergenlerin, sadece mağdur olan çocuklardan yedi kat daha fazla stres ve depresyon gibi duygular altında yaşadıkları (Ybarra ve Mitchell, 2004b); siber taciz ve zorbalık altında olan bireylerin % 33’ünün kendilerini sürekli üzgün ve depresyonda hissettikleri ve devamlı stres halinde oldukları gözlemlenmektedir (Finkelhor, Mitchell ve Wolak, 2000). Kendine ait özel içerik ve bilgilerin başkalarına gönderilmesinin etkisi ile mağdurların % 33’ü kendilerini utanç ve devamlı stres altında hissettiklerini söylemiştir (Ybarra ve Mitchell, 2004a). Başka bir araştırmaya katılan katılımcılar, siber zorbalığın sonucunda hissettikleri mutsuzluk, sinir, endişe ve korku gibi hisler sebebi ile akademik başarılarının olumsuz etkilendiğini, araştırmaya katılanların % 60’ı kendilerini devamlı olarak üzgün ve kırgın, % 40’ı kendilerini kızgın hissettiğini belirtmiştir (Beran ve Li, 2005). 

Farklı yaş gruplarından oluşan katılımcılar ile yapılan bir araştırmaya göre siber zorbalık mağduru olan her üç katılımcıdan birinin bu olayın sonucunda depresyona girdiği ve yarısının kendilerini kötü, hayal kırıklığına uğramış hissettiği ve % 27’lik bir grubun kendisini sinirli hissettiği sonucuna varılmıştır (Patchin ve Hinduja, 2006). 10 ile 18 yaş arasında bulunan ergen siber zorbalık mağdurlarının % 40’ının yaşadıkları durumdan çok korktukları, çok üzüldükleri ve uzun süre boyunca duygusal olarak kötü bir etki altında oldukları sonucuna varılmıştır (Ybarra ve ark., 2006). Sanal zorbalık mağduru birçok öğrenci kendilerini üzgün, tedirgin ve sıkıntılı hissetmeleri sebebi ile okula gitmekten çekinip korktuklarını söylemişlerdir. (Dehue ve ark., 2008; Raskauskas ve Stoltz, 2007). Yapılan araştırmaların sonucuna göre siber mağduriyet yaşayan kurbanların sürekli hissettiği korku, acizlik hissi ve depresyon gibi duygular, onları zorbalık yapmaya itebilir (Beran ve Li, 2005). Hem siber mağdur hem zorba olan öğrenciler, sadece mağdur ya da sadece zorba olan öğrencilere kıyasla depresyon gibi ciddi duygusal problemler yaşamaya daha yatkın oldukları için araştırmacılar tarafından daha fazla önemle incelenip üstlerinde durulur (Arıcak, 2009; Flaspohler ve ark., 2009; Sourander ve ark., 2010; Wolak ve ark., 2007; Ybarra ve Mitchell, 2004a; 2004b).

Ortega, Elipe, Mora-Merchan, Calmaestra ve Vega (2009)’nın yaptığı ortaokul birinci ve son sınıf ve lise birinci sınıf öğrencilerinin dahil olduğu bir araştırmasında, bu öğrencilerin okul ve sanal ortamda karşılaştıkları ve uyguladıkları zorbalıklara karşı duygu ve düşünceleri incelenip sınıflandırılmıştır. Bu araştırmada öğrencilerin utanç, endişe - kaygı, mutsuzluk, tedirginlik, yalnızlık, savunmasızlık - umutsuzluk, depresif hissetme, kızgınlık, stres ve önemsememe gibi kategorileri inceleyerek bunlardan bir veya birden fazlasını işaretlemeleri talep edilmiştir. Yanıtlar ergenlerin yaşlarına, cinsiyetlerine ve zorbalık türlerine göre sınıflandırılıp bir tablo oluşturulmuştur. Araştırma sonucuna göre öğrencilerin yüz yüze gerçekleşen zorbalık karşısında kendilerini daha çok kızgın hissettiği, sanal zorbalık ile karşılaştıkları zaman ise zorbalık özel mesaj yolu ile kimsenin görmediği şekilde yapılıyorsa önemsemedikleri gözlemlenmiştir. Ancak sanal zorbalık başka insanlar tarafından görülen ya da mağdur hakkında özel bilgi içeren şeylerin paylaşılması ile yapılıyorsa bu ergenlerde depresyon ve umutsuzluk hissini ortaya çıkardığı sonucu çıkmıştır. Sanal ortamda meydana gelen zorbalığın önemsenmeme durumunu öğrenciler, diğer insanlardan zorbalığı gizli tutabilecekleri ve zorba ile karşılaşmayacakları için önemli bulmadıklarını belirtmişlerdir. Cinsiyet bazlı araştırmaya bakıldığı zaman kızların duygusal tepkilerinin ve kendilerini depresif hissetme oranlarının erkeklere kıyasla daha fazla olduğu ortaya çıkmaktadır. Bu çıkan sonuç, kızların erkeklere göre hisleri algılama ve anlamlandırma durumunun daha fazla duyarlılığa sahip olmaları ile yorumlanmıştır (Barett, Lane, Sechrest ve Shwartz, 2000; Mestre,Lopes, Salovey ve Gil-Olarte, 2006). Yine bu araştırmanın sonucuna göre cep telefonu yolu ile sıklıkla zorbalığa maruz kalan öğrencilerin diğerlerine göre yalnız ve stresli hissettiği, internet yolu ile sürekli olarak zorbalığa kalan öğrencilerin ise yalnızca daha fazla depresyon belirtileri ve umutsuzluk hissettiği gözlemlenmiştir. Cinsiyet odaklı bakıldığı zaman ise mobil cihazlar yolu ile zorbalığa uğrayan kızların erkeklerden daha fazla endişe - kaygı hissettiği, erkeklerin ise kızlara göre daha fazla önemsememe gösterdiği ve internet yolu ile zorbalığa uğrayan kızların erkeklere göre daha fazla depresyon, mutsuzluk belirtileri gösterdikleri gözlemlenmiştir. 

Depresyon semptomları, siber zorbalık ile karşılaşıldığında mağdurları etkileyen ve üzerinde önemle durulan duyguların başında gelmektedir. Zorbalığın depresyon gibi çaresizlik, mutsuzluk veren duygusal sonuçları, mağdura görüldüğünden daha ağır etki edebilmekte ve kötü sonuçlar ortaya çıkarabilmektedir. Duygusal tepkilerini gizleyemeyen ve yaşadığı olumsuz etkileri zorba bireye gösteren bazı kurbanların zorbaların bu baskın olma durumundan zevk alıp zorbalığın devam etmesine sebep olabilecekleri düşünülmektedir. (Garner ve Lemerise, 2007; Kelly, Shwartz, Gorman ve Nakamoto, 2008).

Siber zorbalık, mağdurları gerçek hayatta birçok açıdan olumsuz etkilemekle beraber onların hayatlarında ki önemli unsurları da olumsuz etkileyebilir. Bu olumsuz etkilerin en önemlileri siber zorbalık mağdurlarının kendilerini depresif, mutsuz, sinirli ve değersiz hissetmeleri olarak sınıflandırılır. Mağdurların hayatlarının olumsuz etkilenmesine ise bu kişilerin akademik hayatlarının olumsuz etkilenmesi örnek olarak gösterilebilir çünkü mağdurlar uğradıkları zorbalık sebebi ile okula gitmekten korktuklarını ve utanç duyduklarını belirtirler. Literatürde konu ile alakalı araştırmalar incelendiği zaman siber zorbalıkla; kendine olan saygının az olması, erken yaşta başlayan ailevi problemler, akademik hayatta başarısız olmak, okulda karşılaşılan şiddet ve bu gibi hatalı, problemli davranışlar arasında bir bağ göz önüne sermektedir. Araştırmacıların üstünde durduğu en önemli kısım ise siber zorbalık mağduru olan gençlerin büyük bir çoğunluğunun depresyon sebebi ile intihar düşüncesini ve eğilimini yoğun olarak sergiliyor olmalarıdır (Hinduja ve Patchin, 2014 s.2).
Sleglova ve Cerna (2011, s. 1)’nın bir araştırmasına göre, 14-18 yaş arasında ki siber mağdur olan öğrencilerin % 90 gibi büyük bir kısmında depresyon, düşük benlik saygısı, yoğun mutsuzluk ve çaresizlik, yalnızlık, hayal kırıklığı ve insanlara güvenememe gibi ciddi siber zorbalık etkileri gözlemlenmektedir. Aynı araştırmaya göre, depresyonun ağırlaşması sonucunda kendine zarar verme, sosyal hayatında bulunan bireylere (Arkadaş, aile vb.) karşı saldırgan tutumlar sergileme gibi daha aşırı etkiler gözlendiği belirtilmiştir.

  Sourander ve arkadaşları (2010, s. 720)’nın 13-16 yaşında olan 2215 öğrenci arasında yaptıkları bir araştırmaya göre, siber zorbalık mağduru olan öğrencilerin kendi arkadaş çevreleri ile ilişki kurmada problem yaşadıkları, duygusal olarak sorunlar yaşayıp depresyon belirtileri gösterdikleri gibi psikolojik sorunların yanında karın, baş ağrısı ve uykusuzluk gibi fiziksel sorunlar yaşadıkları belirlenmiştir. Aynı araştırmanın sonucuna göre siber zorbalık mağduru olan çocuklar okul ortamına karşı güvensiz olduklarını, kendilerini okulda savunmasız hissettiklerini belirtmişlerdir. 

  Hinduja ve Patchin (2010, s.2)’inin 1200 ergen kız öğrenci ile yaptığı bir araştırmaya göre, siber zorbalığa maruz kalan ergenlerin % 45’inin kendisini üzgün hissettiği, % 35’inin hayal kırıklığına uğradığı ve % 30’unun karşılaştıkları zorbalık karşısında sinirlenip, kızgın oldukları sonucuna varılmıştır.

Kestel ve Akbıyık’ın (2016, s.844)’ın ortaokul öğrenci grubu ile yaptıkları bir araştırmaya göre siber zorbalık mağduru olan öğrencilerin bunun etkisi olarak korku, umutsuzluk, öfke ve sürekli tedirginlik hissettikleri sonucuna varılmıştır. Ayrıca bu öğrencilerin yaşadıkları durumu altında bulundukları stresten ve umutsuzluktan dolayı başka biri ile paylaşmaktan kaçınıp saklamayı tercih ettikleri belirtilmiştir. Araştırmaya katılan öğrenciler yaşadıkları zorbalık sebebi ile içinde bulundukları depresyon halinin aile ve arkadaş ilişkilerine yansıdığını, sosyal ilişkilerinin bozulduğunu söylemişlerdir. Bunlarla beraber bir diğer sonuç ise siber zorbalık mağduru olan öğrencilerin derslerinin ve akademik başarılarının zorbalık başladığı andan itibaren olumsuz etkilenmesi ve notlarında düşüşler olmasıdır. Araştırmanın en ciddi ve dikkat edilen sonuçları ise zorbalık mağduru olan öğrencilerin uyku problemleri yaşamaları, yalnız kalmaktan korkmaları, dışarı çıkmaktan korkmaları ve intihar etmeyi düşünüyor olmalarıdır.

Gençler siber zorbalık davranışı ile karşılaştıkları zaman uzun ya da kısa süreli şiddetli depresyon, sosyal anksiyete, öfke ve sinir, madde bağımlılığı, yemek yeme alışkanlığı değişimi ya da bozukluğu, kendine zarar verme isteği, yoğun intihar düşüncesi hatta bazı durumlarda intiharı deneme gibi ciddi duygusal, sosyal ve davranışsal tepkiler verebilmektedirler (Perry, 2015).

Siber zorbalık mağduru olan gençler ciddi depresyon, endişe - kaygı, korku, düşük benlik saygısı gibi semptomlar göstermektedir. Ayrıca siber zorbalık mağdurlarının acı çektiği yoğun depresyonun etkisi ile gençlerde fiziksel semptomlar da ortaya çıkabilmektedir (Gordon, 2018; Erdur Baker, 2013 s.282).

   Siber zorbalık mağduru olan ergenlerin duygusal semptom ve tepkileri genellikle şu şekilde oluşmaktadır (Gordon, 2018): 

  • Bunalımda Hissetme: Devamlı ve düzenli olarak özellikle birden fazla kişi tarafından siber zorbalık davranışı görmek ve bunun başka insanlar tarafından bilineceği tedirginliği mağdurun kendisini bunalmış hissetmesine sebep olabilmektedir. 
  • Güçsüz, Güvensiz ve Savunmasız Hissetme: Siber zorbalık mağduru olan bireyler kendilerini güvende ve emniyette hissetmezler. Bunun en büyük sebebi siber ortamda yapılan zorbalığın zaman ya da mekan sınırı olmamasıdır. Mağdur kendini evinde, ya da herhangi biri ile birlikteyken de zorbalığa maruz kalırken bulabileceği için kendini güçsüz ve savunmasız hisseder ve kaçabilecek bir yeri olmadığı düşüncesi mağdura güvensizlik hissi verir. 
  • Aşağılanmış Hissetme: Siber zorbalığın meydana geldiği durumlarda zorbalık içerikleri (mesaj, video, metinler, görseller vb.) birçok başka kişi veya kişiler ile paylaşılabilir. Bu paylaşımlar ya da paylaşma ihtimali mağdurun kendisini aşağılanma korkusu içinde bulmasına ve paylaşım halinde aşağılanma hissini yaşamasına sebep olmaktadır. 
  • Hayata Karşı İlgisizlik Hissetme: Siber zorbalık mağduru olan bireylerin zaman içerisinde normalde sevdiği şeylerden uzaklaştığı ve ilgisizleştiği gözlemlenmektedir. Mağdurların hayatları onlar için mutsuz ve anlamsız hale gelirken aile ve diğer sosyal çevrelerine yönelik ilgileri de azalır, iletişim kurmaya daha az zaman harcamaya başlarlar. 
  • Oldukları Kişiden Memnun Olmama: Devamlı siber zorbalık davranışı ile karşı karşıya olan bireyler kendilerini durumun etkisi ile sorgulamaya başlayabilirler. Zorbalıkta bahsi geçen konuların doğruluk payını düşünüp kendilerinden şüphe etmeye başlayabilirler. Bu duygu ve sorulara cevap bulmak için kendilerine zarar vermeyi göze alabilirler.
  • Kızgın ve Öfkeli Hissetme: Siber zorbalık mağdurları yaşadıkları olumsuz tecrübe dolayısı ile karşı tarafa çok öfkeli olabilirler. Kendilerine yapılan davranışı kabullenmeyip zorba olan tarafa karşı hamle göstermek isteyip intikam almak isteyebilirler. Bu intikam alma isteğinin sonucunda kendileri için daha sorunlu bir sonuç elde edebilirler çünkü birey kendisini istemediği halde hem zorba hem mağdur olduğu bir düzenin içinde bulabilmektedir.
  • Yalnız ve İzole Edilmiş Hissetme: Siber zorbalık mağdurlarına yönelik, zorbalık içeriklerinin paylaşılması mağdurların okul ortamından dışlanmasına sebep olabilmektedir. Bu durum zaten sıkıntılı bir dönem geçiren mağdurun durumunu daha ciddi boyutlara getirebilmektedir. Çünkü siber zorbalık davranışını hafifletmek için mağdur arkadaş desteği arar ve arkadaşlık bağları zorbalık döneminde mağdur tarafından en önem verilen unsur olabilmektedir.
  • Okula Karşı İlgisizlik: Siber zorbalık mağdurlarının akademik durumu incelendiğinde diğer öğrencilere kıyasla daha fazla devamsızlık yaptıkları gözlemlenmiştir. Okulda kendilerini güvende hissetmedikleri ve zorbalığa maruz kalmamak için okuldan kaçma eğilimleri oluşabiliyor veya okuldan kaçabiliyorlar.
  • Depresyona Girme: Duygusal olarak yıkıcı bir etki altında olmaları sebebi ile siber mağdurlar kendilerini depresyonda, endişeli ve stresli hissetmektedirler. Özgüvenleri sürekli bu olumsuz etkiler ile tahrip olan mağdurlar depresyon ile baş edemediği noktalarda içinde bulundukları durumdan çıkış için daha ciddi semptomları çözüm olarak düşünebilirler.
  • Hasta Hissetme: Depresyonun ilerleyen aşamalarında sorununu kendi içerisinde çözemeyen mağdurlarda baş ağrısı, mide bulantısı veya diğer fiziksel rahatsızlıklar gözükmeye başlar. Yoğun zorbalık stresi yaşayan çocuklar stres kaynaklı bazı cilt hastalıkları ve mide ülseri gibi ciddi fiziksel semptomlar da gösterebilmektedir.
  • İntihar Etme Düşüncesi: Depresyonun getirdiği bunalım ve mutsuzluk hissinden kurtulmayı başaramayan çocuklar yaşadığı fiziksel sıkıntılar ile birlikte ilerleyen aşamalarda intihar düşüncesini ortaya çıkarabilir. İçinde bulunduğu durumdan kurtulmayı hayatlarını sonlandırarak başarabileceğini düşünen çocuklarda intihar düşüncesi ve teşebbüsü görülebilir. Metin, görsel, video, sosyal medya vb. araçlarlar sürekli zorbalık gören çocuklar içinde bulundukları umutsuzluk ve depresyon etkilerinden çıkamayabilir ve bundan kaçış yolu olarak hayatlarına son vermeyi çözüm olarak görebilirler.

Siber zorbalığın psikolojik, sosyal ve akademik etkileri genel olarak tabloda özetlenmiştir.

4- SİBER ZORBALIĞIN GELENEKSEL ZORBALIK İLE OLAN İLİŞKİSİ

 

            Siber zorbalık, geleneksel zorbalıktan daha farklı bir kavram olarak nitelendirilir. Geleneksel zorbalık; vurma, tehdit etme, kızdırma, dalga geçme gibi açık fiziksel saldırıların yanında yalan bilgiler yayma, dedikodu çıkartma gibi sosyal ortamdan dışlama amacı taşıyan saldırıları kapsamaktadır. Siber zorbalık ise, mesajlaşma araçları, mobil cihazlar, sanal mesajlaşma odaları, e-posta, sosyal medya siteleri, forumlar ve blog gibi diğer web siteleri gibi sanal iletişim yolları üzerinden zorbalığı kapsayacak şekilde yapılan davranışlardan meydana gelmektedir. Geleneksel zorbalıkta zorba birey mağdurdan fiziksel olarak daha üstünken, siber zorbalıkta böyle bir şart gerekmemektedir. Siber zorbalığın anonim ve içerik yolu ile yapılması fiziksel gücün önemini yitirmesine sebep olmaktadır (Bjorkqvist, Lagerspetz ve Kaukianien, 1992; Heirman ve Walrave, 2008; Olweus, 1993; Akt: Eroğlu ve Peker, 2011). 

   Siber zorbalık ve geleneksel zorbalık arasında etki ve tepki açısından benzerlikler bulunmasına rağmen, aralarında bulunan temel farklar sebebi ile ayırt edilebilmektedir. Bu farklar siber zorbalığın oluşturduğu etkiyi anlamada ve uygun başa çıkma strateji ve yöntemlerini uygulamada önem oluşturmaktadır. Li, Cross ve Smith, (2012)’e göre bu özellikler şu şekilde sıralanabilir:

 

Siber zorbalık temelleri teknoloji kullanma becerisi ile alakalıdır. E-posta ve özel mesaj göndermek herkes tarafından yapılması kolay özellikler olmasına rağmen, anonim şekilde kişiye özel verilere erişme ve bunları yine anonim şekilde paylaşma gibi sahtekarlık içeren siber zorbalık işleri özel yetenek gerektiren işlerdir.

  1. Siber zorbalık, anonim yürütülebilen bir süreç olma özelliği taşıdığı için geleneksel zorbalığa göre daha dolaylı gerçekleştirilir. Zorba bireyin sanal ortamda gizliliği ve bulunmasının zorluğu söz konusudur. Siber zorbalar genelde yaptıkları zorbalıkları gizli kimlikler kullanarak yaparlar ve bu durum onların yakalanmasını ya da tespit edilmesini zorlaştırır.
  2. Geleneksel zorbalıkta kurbana uygulanan zorbalığı izlemek ve mağdurun çektiği sıkıntı ve acıdan zevk almak söz konusudur. Siber zorbalıkta zorba kurbandan çektiği sıkıntılar hakkında bir geri bildirim alamamaktadır. Bu durum zorbanın kurban ile empati kurmasını engellerken aynı zaman da kurbanın neler yaşadığını bilmediği için pişmanlık hissini ortadan kaldırarak siber zorbalık uygulamayı daha kolay bir hale getirebilmektedir.
  3. Siber zorbalık uygulanırken seyirci faktörü geleneksel zorbalık seyircisinden daha farklı ve karmaşık durumda olabilir. Siber zorbalık seyircisi geleneksel zorbalıkta ki gibi dışarıdan gözlemleyen tek seyirci yerine üç farklı kategoride olabilmektedir. Bunlar; siber zorbalık içerikleri kurbana gönderildiğinde zorbanın yanında olup içerikleri gözlemleyen seyirci, zorbalık içerikleri kurbana ulaştığında kurbanın yanında olan seyirci ya da ikisiyle de yan yana olmayıp içerikleri internette paylaşılmış olarak gören ya da bildirim yolu ile içerikleri gören seyirci.
  4. Geleneksel zorbalığın motivasyonu çevreye verilen korku ve güçlü olduğunu sergileme güdüleridir. Siber zorbalıkta böyle bir durum yapılan zorbalık sanal ortamda, başka kullanıcılar ile, bir mesajlaşma platformunda ya da arkadaş çevresi ile özel mesajlarda paylaşılmadığı sürece böyle bir güç sergileme durumu söz konusu değildir. 
  5. Geleneksel zorbalık yüz yüze gerçekleşmesi sebebi ile çok fazla kişiye ulaşmamaktadır. Siber zorbalık, herhangi bir platformda paylaşılması halinde çok ciddi sayıda kişiye ulaşabilme şansı vardır.
  6. Geleneksel zorbalık mağdurun evine ve kendi özel alanlarına dönmesiyle son bulur. En azından birkaç günlüğüne bir kaçış noktası bulunmaktadır. Siber zorbalıktan kaçıp saklanabilecek bir nokta bulmak çok daha zordur. Zorba kurbana mesaj, telefon ya da sosyal medya yorumları ile kurban nerede olursa olsun ona ulaşabilir. Kurbanın evinde ya da kendine ait özel bir yerde bulunması uygunsuz yayın, yorum ve mesaj gibi içerikleri almasını engelleyemeyeceği için kendini hiçbir yerde güvende hissetmeyebilir.
  7. Siber zorbalık genellikle okul dışında, internette yoğun zaman geçirilen anlarda olmasına rağmen mağdurun eğitim ve öğrenim durumunu etkileyip okula negatif yansıdığı için eğitim için riskli bir tehdittir. Shariff (2005)’in geleneksel ve siber zorbalık arasında söylediği farklara göre, siber zorbalık yapan kişiler genellikle anonim şekilde bunu yapmaktadır. Geleneksel zorbalığa kıyasla cinsel zorbalık siber zorbalıkta daha çok ve daha kolay yapılmaktadır. Geleneksel zorbalıkta uygulanan şiddeti olay çevresinde bulunan kişiler bilirken, siber zorbalık, internetin sağladığı paylaşım özelliği sayesinde büyük kitleler tarafından bilinebilir.

   Geleneksel zorbalık yapanların sosyal statüleri ve fiziksel özellikleri (Güç vb.) daha önem taşımaktayken siber zorbalıkta daha çok kişinin bilgi iletişim cihazlarını kullanım başarısı ön plana çıkmaktadır (Patchin ve Hinduja, 2006). Siber zorbalığın önemli bir özelliğini birkaç dakika içinde bir sürü kişiye ulaşabilme imkanı oluşturmaktadır. Teknolojik cihazların sağladığı avantajlar ile bilgilerin kısa sürede sayısız insana ulaşabilmesi siber zorbalığı kontrol etmeyi ve mağdurun zorbalığa karşı direncini zorlaştıran faktörlerdir. İletişim araçlarının sağladığı avantajlar mağdura her an zorbalığa maruz kalma riski vermektedir çünkü teknolojik cihazlar sayesinde bireyler nerede ve ne zaman olursa olsun birbirleri ile iletişim halinde olabilir ya da birbirlerine ulaşabilmektedir (Li, 2007; Strom ve Strom, 2004). 

   Siber dünyada kimlik gizleme çok kolay sağlanabildiği için tüm hareketlerini görünmez kılmakta kolaydır. Bu özellik ile siber zorbaların yakalanma, tespit edilme, ceza alma ve sosyal dışlanma gibi çekinceleri olmamaktadır ve normalde gizli tuttukları bazı karakter özelliklerini siber alemde gün yüzüne çıkarabilirler. Gizli yanlarını ortaya koydukları zorbalık olaylarından anonim olma özelliği sayesinde yükümlülük almadan hayatlarına devam edebilirler. Uyguladıkları zorbalığın kurban üzerinde ki etkisine şahit olmadıkları için bu şiddeti devamlı hale getirip, empati yoksunluğu çekme, duygusal yetkinliklerinin azalması ve pişmanlık duyma gibi yeteneklerinde körelme meydana gelebilir (Cooper, 2005; Suler, 2004; Willard, 2005; Akt: Baker, 2010). 

  Siber alem, geleneksel zorbalık gibi kurban ve zorbanın aynı ortamda bulunma zorunluluğunun olmadığı, iletişimin aniden gerçekleştiği ve ulaşan kişi sayısının sınırlarının olmadığı bir ortamdır. Siber zorbalık ve geleneksel zorbalığı oluşturan farklardan en önemlisi de budur çünkü zorbalık taşıyan içerikler çok sayıda kişiye çok hızlı ulaşabilmektedir. Siber zorba uygulamak istediği şiddeti internet erişimi olan ya da iletişim kurmayı sağlayan cihazlarla istediği herhangi bir yerde ve zamanda çok rahat bir şekilde yapabilmektedir (Bauman, 2007; Akt: Çetinkaya, 2010). Örneğin, bir siber zorbanın mağdura yönelik utanç verici bir içerik göndermek istemesi durumunda, geleneksel zorbalığın aksine gönderilen ya da paylaşılan içeriği akran çocukların görme ihtimali geleneksel zorbalığa göre çok daha fazladır.  Shariff ve Johnny (2007)’e göre, Ghizlain Reza adında bir yüksek okul öğrencisinin ergenlik döneminde Star Wars karakterlerini canlandırdığı bir video içeriği ele geçirilip sosyal medya ve web sitelerinde paylaşıldığında uluslararası bir kitle tarafından takip edilip ilgi odağı haline gelmiştir. Video içeriğinin 100’den fazla kopyası yapılmıştır ve videonun ilk yüklendiği web site 5.000.000’dan fazla ziyaret almıştır. Ghizlain Reza durumun getirdiği psikolojik zorluğa dayanamayarak öğrenim gördüğü okulu bırakmış ve ailesi de videoyu izinsiz alıp yayınlayan çocuğa dava açarak haklarını hukuk yolu ile aramaya çalışmıştır (Akt: Johnson, 2011).

  Siber zorbanın davranışlarının mağdurda oluşturduğu etkiye tanık olmaması, pişmanlık duygusunu yitirmesine, empati kurmasına ve oluşturduğu etkiler yüzünden sorumluluk duymasına engel olmaktadır. Bu empati yoksunluğu zorbanın mağdur üzerinde oluşturduğu etkiyi kabul etmemesine, zorbalığın sadece sanal ortamda olduğuna ve gerçek hayatı etkilemediğini düşünmesine, oluşturduğu ciddi duygusal hasarı anlamamasına ve sonucunda yaptığı zorbalığı bırakmasının ona zor gelmesine neden olmaktadır (Kowalski ve Limber, 2007; Akt. Eroğlu ve Peker, 2011). 

  Yapılan araştırmalar incelendiği zaman siber zorbalık davranışını tanımlayabilmek için birden fazla kez yapılmış olma özelliği arandığı gözükmektedir. Ancak, siber zorbalık davranışı bir kez yapılıp büyük bir etki de bırakabilir. Yapılan zorbalığın değerlendirilmesinde mağdur olan bireyin üzerinde bıraktığı hasar dikkate alınmalıdır (Yaman, Eroğlu ve Peker, 2011). 

  Literatür taraması yapıldığı zaman bazı araştırmalarda siber zorbalık ve geleneksel zorbalık arasında çok fazla bağ bulunduğu gözlemlenebilir. Ybarra ve Mitchell (2004)’ın yaptığı bir araştırmaya göre, okul ortamında zorba davranışlar sergileyen öğrencilerin büyük bir kısmı sanal ortamda da zorba davranışlar gösterip başka insanlara benzer içerikler ile zorbalık uygulayan kişilerdir. Aynı araştırmaya göre okul ortamında zorbalık uygulayan öğrencilerin % 60’ı siber ortamda başkaları tarafından zorbalığa maruz kalmaktadır. Campfield (2008) tarafından yapılan bir araştırmaya göre, okul ortamında zorbalık gören öğrencilerin % 60’ı internet ve mobil iletişim cihazları ile başka kişilere siber zorbalık yapmakta ve okul ortamında zorbalık mağduru olan öğrencilerin % 75’inin aynı zamanda internet ve telefon gibi akıllı cihazlar yoluyla da zorbalık gördüğünü göstermiştir. 

Okul zorbalığı (Geleneksel zorbalık) ve siber zorbalık arasında bulunan ana farklar aşağıdaki tabloda gösterilmiştir.

5 YURT DIŞINDA YAPILAN ARAŞTIRMALAR

  Pew Internet & American Life Project (2007)’nin Amerika Birleşik Devletleri’nde yaptıkları bir çalışmaya göre, İnternet kullanımı yapan gençlerin % 35’i sosyal medya sitelerinden ya da e posta yolu ile rahatsız edici ve tehdit içeren mesajlar almakta, kendi bilgileri dışında özel hesaplarından başka kişilere uygunsuz, utanç verici içerikler gönderilmekte ya da internet üzerinden onlar hakkında başka kişilere asılsız, dedikodu gibi söylentiler yayılmaktadır.

Ybarra, Diener-West ve Leaf (2007)’in beraber yürüttüğü bir çalışmanın sonucuna göre, gençlerin % 35’i siber zorbalığa maruz kalmakta, % 10’unun ise diğer kısma göre çok daha sık siber zorbalık görüp bu davranış altında yaşadıkları sonucunu göstermektedir. Çalışmada siber zorbalık gören öğrencilerin % 65’i zorbalığı okulda olmadığı zamanlarda yaşadıklarını belirtmiştir ve siber zorbalık mağduru olan öğrencilerin ciddi oranlarda sosyal ilişki bozukluğu ve depresyon semptomları yaşadıkları belirlenmiştir. 

  Schenk ve Fremoun (2012) tarafından Amerika Birleşik Devletleri’nde lise öğrencileri arasında siber zorbalığın yaygınlığı ve psikolojik etkilerini anlamaya yönelik yapılan bir çalışmaya göre, öğrencilerin % 10’unun siber zorbalık gördüğü ve bu mağduriyeti yaşayan öğrencilerin diğer öğrencilere kıyasla daha fazla depresyon ve bunalım geçirip intihar düşüncesine yatkın olduğu sonucuna ulaşılmıştır. 

  Li (2005b)’nin Kanada’da ortaokul ve lise öğrencileri arasında yaptığı bir çalışmaya göre, araştırmaya katılan öğrencilerin % 70’inin siber zorbalık gören öğrencileri tanıdığı, % 21’inin siber zorbalık davranışına bir şekilde maruz kaldığı ve % 5’inin hayatlarında en az bir kez siber zorbalık yaptığı sonucuna varılmıştır. Mağdur olan öğrencilerin yaşadıkları duruma karşı üzüntü, mutsuzluk ve öfke hissettikleri belirlenmiştir. Calvete, Orue, Estévez, Villardón ve Padilla, (2010)’nın İspanya’da yaşları 12-17 arasında değişen ergenler ile ilgili yaptıkları bir araştırmaya göre, ergen bireylerin % 45’inin hayatlarında en az bir kez siber zorbalık mağduru olduklarını ve cinsiyet açısından incelendiğinde erkeklerin kızlara göre siber zorbalığa daha yatkın olduğu sonucuna varmıştır. 

Dehue, Bolman ve Vollink (2008)’in 5 ve 6. sınıflar üzerinde siber zorbalığın yaygınlığı ve ebeveynlerin siber zorbalığa olan farkındalık düzeylerini anlamak üzere yaptıkları bir araştırmaya göre, araştırmaya katılan öğrencilerin % 16’sı siber zorbalık yapmakta ve % 23’ü siber zorbalık davranışlarına maruz kalmaktadır. Araştırma sonucunda ebeveynlerin büyük bir kısmının çocuklarının internet kullanımına denetim ve sınırlama koyarak kontrol ettiği ancak çocuklarının gördüğü siber zorbalıktan haberleri olmadığı sonucuna varılmıştır. Ayrıca çocukları siber zorba olan ebeveynlerin bu davranışları önemsiz olarak görüp yeterince önem vermediği ve siber zorbalık gören diğer çocukların yaşadıkları duruma karşı yeterli farkındalık ve empati becerisine sahip olmadıkları belirlenmiştir.

Hinduja ve Patchin (2010)’in Amerika Birleşik Devletlerinde ortaokulda eğitim gören öğrenciler arasında siber zorbalığın depresyon ve intihar düşüncesi üzerinde etkisini anlamaya yönelik yaptığı bir araştırmaya göre, geleneksel ve siber zorbalık ya da mağduru olan öğrencilerin bunların ikisine de dahil olmayan öğrencilere göre daha mutsuz, depresyon hissi taşıyan ve intihar düşüncesine sahip bireyler olduğu ve intiharı deneme ihtimallerinin diğer öğrencilere göre daha yüksek olduğu sonucuna varılmıştır. Ayrıca sadece zorbalığa maruz kalmanın ve zorbalık göstermemenin ergenler üzerinde diğer kişilere göre daha fazla depresyon ve intihar düşüncesi ihtimali doğurduğu sonucuna varılmıştır.

Juvonen ve Gross (2008)’un 12-17 yaş arasında bulunan öğrencilerin katılımı ile yaptığı bir çalışmaya göre, öğrencilerin % 72’si siber zorbalık mağduru, % 85’i ise eğitim gördükleri okulda geleneksel zorbalık mağdurudur. Siber zorbalık gören öğrencilerin çoğunluğu karşılaştıkları zorbalığın internet ve mobil cihaz mesajlaşma özelliği ile yapıldığını, mağdurların üçte birinin siber zorbayı tanıdığı ve mağdur olan öğrencilerin % 90’ının aile ya da başka bir yetişkin ile gördüğü siber zorbalığı paylaşmadığı sonucuna varılmıştır. Öğrencilerin ufak bir kısmı ise siber zorbalık davranışına maruz kalmamak için özel dijital araç ve filtreler kullandığını belirtmiştir.

  Li (2005a)’nin siber zorbalığın 7. sınıf öğrencileri arasında yaygınlığını bulmak amacıyla yaptığı bir çalışmaya göre, öğrencilerin % 54’ü geleneksel zorbalık mağduru ve öğrencilerin % 30’unun siber zorbalık mağduru olduğu sonucuna varmıştır. Bu öğrencilerin yarısından fazlası en az bir siber zorbalık vakasına tanıklık ettiklerini belirtmektedir. Siber zorbalık gören öğrencilerin % 40’ı zorbalık yapan kişinin kim olduğunu bilmediğini belirtmektedir. Genele bakıldığı zaman hem geleneksel hem siber zorbalık ve mağdurları arasında benzer ve yakın bir ilişki durumu olduğu belirtilmektedir.

Kowalski ve Limber (2007)’in Amerika Birleşik Devletleri’nde ilkokul ve ortaokul öğrencileri arasında yaptıkları bir çalışmaya göre, katılan öğrencilerin % 11’i siber zorbalık mağduru olduğu ve bu oranın kız öğrencilere bakıldığında % 25 oranına çıktığı tespit edilmiştir. Öğrencilerin % 7’si hem siber mağdur hem de zorba, % 4’ü ise siber zorba olduğu belirlenmiştir. Siber zorbalık yapan ve mağduru olan öğrenciler zorbalığın e-posta, sosyal medya mesajlaşma odaları ve anlık mobil mesaj sistemleri aracılığı ile yapıldığını söylemişlerdir. Siber zorbalık mağdurlarının % 45’i siber zorbalık yapan kişinin kim olduğunu bilmediklerini belirtmiştir. Kowalski ve Limber (2007) araştırma sonucunda siber zorbalığın gençler için ciddi bir problem olduğu kanaatine varmıştır. 

   Slonje ve Smith (2008)’in İsveç okullarında siber zorbalık yaygınlığını tespit etmek amacı ile yaptıkları bir araştırmaya göre, siber zorbalık mağduru olan çocukların bu durumu sadece çok yakın gördükleri arkadaşları ile paylaştıkları ya da hiç kimseye söylemedikleri sonucuna varılmıştır. Aynı zamanda mağdur çocukların yaşadığı durumdan ailelerinin haberinin olmadığı ve çocukların bu zorbalık altında ne hissettiği ve düşündüğü konusunda ailelerin bir fikri olmadığı sonucuna ulaşılmıştır.

  Smith, Mahdavi, Carvalho, Fisher, Russel ve Tippet (2006)’in 11-16 yaş arasında bulunan öğrenciler ile yürüttükleri bir çalışmanın sonucuna göre, geleneksel zorbalık gören çocukların sayısının siber zorbalık gören çocuklara kıyasla daha fazla olduğu fakat siber zorbalık mağduru olma oranlarının ciddi rakamlara ulaştığı belirtilmiştir. Siber zorbalığa maruz kalan çocukların genellikle mobil mesajlaşma cihazları, e-posta gibi iletiler ile zorbalık gördüğü ve gördükleri zorbalığın etkilerinin geleneksel zorbalık ile benzerlik taşıdığı sonucuna varılmıştır.

Twyman, Saylor, Taylor ve Comeaux (2009)’in 11-17 yaş arasında bulunan öğrencilere yönelik yürüttüğü bir araştırmada, siber zorbalık mağduru olan ergenlerin üçte ikisinin aynı zamanda hem geleneksel zorba hem de mağdur oldukları sonucuna ulaşılmıştır.

Ybarra ve Mitchell (2004b)’ün Amerika Birleşik Devletleri’nde 10-17 yaş arasında düzenli internet kullanan çocuklar ve aileleri üzerine yapılan bir araştırmaya göre, ergenlerin % 19’unun siber zorbalık olaylarına bir şekilde dahil olduğu, % 12’sinin başka kişilere karşı siber zorbalık uyguladığı ve % 3’ünün hem siber zorbalık yaptığı hem de siber zorbalık mağduru olduğu belirlenmiştir.

Ybarra ve Mitchell (2007)’in 10-17 yaş arasında bulunan çocuklara yönelik yaptıkları bir diğer araştırmaya göre, ergen bireylerin % 6’sının genellikle siber zorbalık yaptıklarına,
% 6’sının ara sıra siber zorbalık yapmayı tercih ettiklerine ve % 17’sinin ise çok nadir, sınırlı olarak siber zorbalık yaptığını bildirmektedir. Araştırma sonucu detaylı incelendiğinde siber zorbalık yapma oranlarında ki artışın ergenlerin davranış ve psikolojik durumunda problemler oluşmasına etki ettiği gözlemlenmiştir. 

6 YURT DIŞINDA / İÇİNDE YAPILAN ARAŞTIRMALAR

  Arıcak ve diğerleri (2008)’nin ergen öğrencilerin siber zorbalık davranışlarını anlama ve belirlemeye yönelik yaptıkları bir araştırmaya göre, ergenlerin % 35.7’si siber zorbalık yapmakta ve % 23.8’i hem siber zorbalık hem de siber mağduriyet yaşamaktadır. Araştırma verileri incelendiğinde erkek öğrencilerin kız öğrencilere kıyasla daha fazla siber zorbalık yaptığı ve mağdur oldukları belirlenmiştir. Birinin yüzüne söylemek istediği şeyleri söylemediği için bunu sanal yolla anonim bir şekilde iletmek, doğruluk payı bulunmayan yanlış bilgiler iletmek, başka biriymiş gibi davranarak kullanabileceği bilgiler edinmeye çalışmak siber zorbalık yapan öğrencilerin en fazla uyguladığı yöntemler olarak ortaya çıkmaktadır. Öğrencilerin % 20.2’si elektronik iletişim araçları aracılığı ile siber zorbalığa maruz kalmakta ve bu oran en yüksek rakamı içermektedir. Araştırmaya katılan öğrencilerin % 40’ı siber zorbalık ile karşılaştıkları zaman kime danışıp kimden yardım isteyeceğini bildiklerini ve öğrencilerin % 49’unun ise siber zorbalık yapan kişinin yakalanacağını düşünmektedir.

Erdur-Baker, Güneri ve Altun (2006)’unun Türkiye’de bulunan okullarda meydana gelen şiddet olaylarını gazetelerde yer alan haberler yoluyla gözlemlemek için yürüttükleri bir araştırmaya göre, okulda ortaya çıkan şiddet olaylarında taraf fark etmeksizin şiddeti hem uygulayan hem de mağdur olan ergenlerin olduğu belirtilmiştir. Öğrencinin şiddet ve zorbalık uyguladığı bazı olayların ölümle sonuçlandığı belirtilmiştir.

  Çetinkaya (2010)’nın Türkiye’de ilköğretim ikinci sınıf öğrencilerini kapsayan bir araştırmasına göre, erkek öğrencilerin kız öğrencilere kıyasla zorbalık olaylarını daha çok uyguladığı ve daha çok maruz kaldığı sonucuna varılmıştır. Bu durum sebebi ile erkek öğrencilerin daha büyük risk altında oldukları görülmüştür. Araştırmaya katılan ergen öğrencilerin büyük bir kısmı siber zorbalık davranışına maruz kaldıkları zaman ne yapılması gerektiğini bilmediklerini belirtmişlerdir. 

   Bayar (2010)’ın Türkiye’de ilkokul ve ortaokul öğrencileri ile siber zorbalığın yaygınlığını anlamaya yönelik yaptığı bir çalışmaya göre, öğrencilerin % 5.7’sinin siber zorbalık mağduru olduğu, % 3.7’sinin başka kişilere siber zorbalık yaptığı ve % 4.7’sinin hem siber zorbalık yaptığı hem de siber zorbalık mağduru olduğu sonucuna varılmıştır. 

   Özdemir ve Akar (2011)’ın Türkiye’de yaptığı bir araştırmaya göre, lise öğrencisi olan katılımcıların % 14’ünün siber zorbalık mağduru oldukları, % 10’unun ise siber zorbalık yaptıkları sonucuna varılmıştır. Siber zorba ve mağduru olan öğrencilerin bu davranışı en çok uyguladıkları, maruz kaldıkları yer sosyal medya paylaşım siteleri ve mobil cihazlar olduğu ve demografik özelliklerin siber zorbalık ile bir ilişkisinin olmadığı belirtilmiştir. Günlük 5 saatten fazla internet kullanan öğrencilerin siber zorbalık yapma oranının diğer öğrencilere kıyasla daha fazla olduğu belirtilmiştir.

  Burnukara (2009)’nın 12-18 yaş arasında bulunan öğrenciler ile yaptığı bir çalışmaya göre, ergenlerin % 21.7’si siber zorbalığa bir şekilde tanıklık etmekte, % 5.8’i siber zorbalık yapmakta, % 10’u siber zorbalık mağduriyeti yaşamakta ve % 5.9’u hem siber zorbalık yapmakta hem de siber zorbalık mağduriyeti yaşamaktadır. Ayrıca çalışma sonuçlarına bakıldığı zaman siber zorbalık mağduru olan çocuklar ve annelerinin çalışması arasında bir bağlantı olduğu belirtilmiştir. Gerçek dünyada ve siber ortamda oluşan bu iki farklı tür zorbalık arasında % 29’luk bir ortak alan bulunduğu belirtilmiştir. 

  Erdur-Baker ve Kavşut (2007)’un lise öğrencilerini kapsayan bir araştırmasına göre, erkek öğrenciler kız öğrencilere kıyasla daha fazla siber zorbalık yapmakta ve siber zorbalık mağduriyeti yaşamaktadır. İnternetin bağlı olduğu iletişim cihazları kullanımının artması ve siber zorbalık arasında pozitif bir ilişki araştırma sonucunda gözükmektedir. Mağdurun gittiği okul türü, ailesinin ekonomik durumu, yaş ya da sınıf gibi demografik özelliklerin siber zorbalık ile bir bağ oluşturmadığı sonucu araştırmada belirtilmiştir. 

  Erdur-Baker (2010)’in 14-18 yaş arasında bulunan ergen öğrencilerle yaptığı bir araştırmanın sonucuna göre, ergen öğrencilerin % 32’lik bir kısmı hayatlarında hem siber zorbalık hem geleneksel zorbalık görmektedir ve % 26’sı hem sanal ortamda zorbalık davranışı gösterip hem de gerçek hayatta geleneksel zorbalık yapmaktadır. Cinsiyet bazlı hem geleneksel hem siber zorbalık incelendiğinde erkeklerin kızlara göre oluşturduğu sayılarda farklı sonuçlar elde edilmiştir. Araştırma incelendiğinde erkeklerin kızlara göre daha fazla geleneksel ve siber zorbalık yaptığı ve maruz kaldığı gözlemlenmektedir.

Topçu, Erdur-Baker ve Çapa-Aydın (2008)’ın 14-15 yaş arasında yaptığı bir araştırmada, özel ve devlet eğitim kurumlarında okuyan öğrencilerin siber zorbalık davranışları belli kategorilere ayrılarak karşılaştırılmıştır. Toplam siber zorbalık oranı % 35 olarak çıkarken aynı zamanda erkek ve kızların siber zorbalık oranı birbirine eşit çıkmaktadır.

Topçu (2008)’in siber zorbalık ve empati düzeyi arasındaki ilişkinin toplumsal cinsiyete bağlı olarak incelenmesi hedefi ile yürüttüğü bir çalışmaya göre, yaş ortalamaları 17 civarı olan ergenlerin % 50’si siber zorbalık yapmakta ve erkeklerin % 58’i kızların ise % 41’i siber zorbalık uygulamaktadır. Araştırma verilerine göre empati seviyesi yüksek olan kızların hem erkeklere hem de diğer kızlara göre daha az siber zorbalık yaptığını ve empati seviyesi düşük olan erkeklerin ise hem kızlara hem hemcinslerine göre daha fazla siber zorbalık yaptığı söylenebilir.

 

   Teknolojik araçların gelişmesi ile ilgi akışını ve iletişimi kolaylaştıran özelliklerin yanında çocuklar için öğrenmeyi daha kolay hale getiren cihazlar insanların bu özellikleri farklı amaçlarda kullanması siber zorbalık gibi kötü kullanım sonuçlarını da ortaya çıkarmıştır. İnternet ve mobil cihazların iletişimi, zaman ve mekan sınırlarını kaldırarak kullanabileceğimiz bir olgu haline getirmesi ve bu cihazların kullanımının artması bu alanda yapılan çalışmaların sayısının artmasına neden olmuştur. Yapılan çalışmalara bakıldığı zaman her ülkede siber zorbalık mağduru olan çocuklar görülmektedir.

  Siber zorbalık etkileri ve oluşum aşamaları bakımından geleneksel zorbalıkla benzer özellikler taşımasına rağmen etkileri ve özellikleri incelendiğinde geleneksel zorbalıktan daha tehlikeli olduğu gözlemlenmektedir. Teknolojinin sağladığı anonimlik ve yer, zaman fark etmeksizin bir kişiye ulaşabilme avantajları siber zorbalık mağduru olan ergenlerin bu durumdan kaçıp güvende olacak bir yerleri olmadığını düşünmelerine sebep olmaktadır. Aynı zamanda siber zorba geleneksel zorbanın aksine mağdurun yaşadığı psikolojik ve fiziksel hasarı göremediği için empatiden yoksun ve şiddeti durdurmaya yönelik adım atmayacak şekilde eyleme devam edebilmektedir. 

Siber zorbalık ile depresyon arasındaki ilişkiyi tespit etmeye yönelik çalışmalar, mağduriyet altında olan bireyin içindeki durumdan çıkamayacağını ve birileri ile paylaşmaktan çekinmesi sebebi ile bir süreç içerisinde depresyon belirtileri gösterdiğini belirtmektedir. Mutsuzluk, umutsuzluk, güvensizlik, öfke gibi duygular yaşayan mağdurda depresyon semptomları ile beraber sosyal ve aile ortamından uzaklaşma, akademik başarısında gerileme, okula gitme isteğini kaybetme, intihar düşüncesi ve intiharı teşebbüsü gibi semptomlar ortaya çıkmaktadır. Araştırmaların sonucuna göre siber zorbalık ve depresyon birbirine paralel gitmektedir. 

Araştırmaların sonuçlarına göre siber zorbalık mağduru olan ergenlerin internet ve telefon gibi teknolojik cihazlarını tekrar kullanamayacakları korkusu ile bunu ailelerine söylemekten çekindikleri sonucuna varılmıştır. Ebeveynler bilgisayar, internet ve telefon gibi cihazlara korunma filtreleri tanımlayarak uygunsuz olan içeriklerden ve insanlardan çocuklarının korunduğunu düşünmektedirler. Ancak çocukların bu filtreleri aşabilecek teknoloji kabiliyetleri bulunmaktadır. Siber zorbalığın önüne geçebilmek için ailelerin daha temkinli olması gerekmektedir. En önemli olan kısım ailelerin çocuklarının internet ve iletişim cihazları ile neler yaptığının ve nelere maruz kaldığının bilincinde olması gerekmektedir. Çocukların kullandığı bilgisayar vb, cihazların kendilerine özel ayrı bir odada olmasındansa ailenin beraber paylaştığı odalarda bulunması ve ebeveynlerin çocuklar kadar hatta daha iyi teknolojik cihaz kullanma kabiliyetinin bulunması, kullanımın denetlenmesi açısından önem taşımaktadır. Zorba ya da mağdur olan çocuğun internet erişimini sınırlamak ve kısıtlamalar getirmek çocuk için etkili bir yöntem değildir. Ailelerin böyle bir durumda okuldan destek alıp, uzman birinden psikolojik yardım almaları ve en büyük desteği kendilerinin vermeleri gerekmektedir.

Siber zorbalığa karşı bir diğer önemli kontrol kısmını okul oluşturmaktadır. Siber zorbalık yeni üstünde durulan ciddi bir problem olması sebebi ile kesin olarak nitelendirilebilecek çözümleri bulunmamaktadır. Bu yüzden okullarda bu tehdide karşı bilinçli olmalı ve profesyonel, uzman kişilerden tavsiyeler alıp uymalıdır. Araştırma sonuçlarına bakıldığı zaman siber zorbalık davranışının okuldan uzakta gerçekleştiği belirtilmektedir. Eğitimciler ve öğrencileri siber zorbalık konusunda eğitmek okulların önceliği olmalıdır. Okullar aileler için seminerler hazırlayarak siber zorbalığa karşı neler yapılması gerektiği konusunda onları eğitebilir ve çalışma atölyeleri ile ebeveynlere teknolojik araç kullanma kabiliyeti dersleri verebilir. Okulun alacağı önlemler arasında en temel faktör birebir öğrenciye yönelik olanlardır. Çocukları, siber zorbalıkla karşılaştıklarında bunu ailelerine ya da öğretmenlerine söyleme konusunda cesaretlendirmeleri gerekmektedir. Onlara zorbalık yapan kişilerin kimliklerini tespit etmek için nasıl bir yol izlemeleri gerektiği öğrencilere öğretilmelidir. Çocukların siber zorbalık gördüklerinde bunun duyulması sebebi ile telefon ve internete ulaşma imkanlarının kaybolacağı korkularını yenmeleri sağlanmalıdır.

8- TARTIŞMA

     Siber zorbalık tüm dünyada giderek yaygınlaşan ve öğrencilerin akademik, psikolojik ve fiziksel durumunu negatif etkileyen bir unsurdur. Küresel çaplı gözlemlenen bir epidemik gibi giderek şiddetle yayılan bu durumun temelini kuşak farklılıkları oluşturmaktadır. Yeni doğan çocukların teknolojinin içinde hayatına başlayıp onun yeniliklerini öğrenerek yaşamını devam ettirdiği bu çağda eski kuşak ebeveynler geride kalmaktadır. Bu durum çocukların zorbalık sebebi ile yaşadığı depresyonu kontrol altına almanın hatta haberdar olmanın bile önüne geçmektedir. 

  Sürekli mutsuzluk ve umutsuzluk hissinin getirdiği depresyon ergenler tarafından içinden çıkılması zor bir durumdur. Hayat farkındalığının yeni oluşmaya başladığı çağlarda ergen çocukların böyle bir baskı altına girmeleri, onların sosyal hayatlarında güvensiz, çekingen, benlik saygısı düşük bireyler olarak gelişmesine neden olmakla beraber intihar etme düşüncesini ve teşebbüsünü de tetiklemektedir. 

   Çocuklar ve aile arasında olan ilişkinin izinler ve sınırlamalar ile belirlendiği günümüzde, öğrenciler ailelerinin izin verilmesi ile elde ettikleri şeyleri kaybetmemek için kendilerini mutsuzluk altında tutarak karşılaştıkları olumsuz durumları saklamaktadır. Bunun önüne geçmek adına çocuklar ile iletişimi hiyerarşiye göre düzenlememek, onları kısıtlayarak onları korumaya çalışılmamalıdır. 

Siber zorbalık yüzünden öğrencilerin depresyona girmesinin ana sebebi içinde bulundukları mutsuzluğun onları yalnızlaştırması ve kendi güvenli ortamlarında bile güvende olmadıkları düşünceleridir. Çocuklara onların kendilerini güvende hissedeceği alanlar tanınmalıdır. Bu okul ve ailenin beraber yürüteceği önemli bir kısımdır çünkü teknolojinin getirdiği sayısız özellik giderek artmakta bununla beraber siber zorbalık uygulama çeşitliliği artmaktadır. 

Bu makale 8 Nisan 2022 tarihinde güncellendi. 0 kez okundu.

Yazar
Uzm. Kl. Psk. Ege Ebrar Önür

Uzm. Klnk. Psk. Ege Ebrar Önür;İstanbul Demiroğlu Bilim Üniversitesi Psikoloji bölümünden 3.02 başarı ortalaması ile mezun olmuştur. İstanbul Üniversitesi – Cerrahpaşa Hasan Ali Yücel Fakültesi’nde Pedagojik formasyon sertifikasını almıştır. Ardından Üsküdar Üniversitesi Klinik Psikoloji yüksek lisans programını 3.58 başarı ortalaması ile tamamlamıştır. Prof. Dr. Gökhan ORAL’ın 3 yıl boyunca asistanlığını yapmış, kendisi ile kitap bölümleri ve makaleler yazmış, çeşitli üniversite ve fakültelerde asistan hoca olarak ders anlatımı gerçekleştirmiştir. Bu süre zarfında Prof. Dr. Gökhan Oral ve Psikanalist Yavuz Ertem önderliğinde supervizyon desteği almıştır. Aktif olarak Haramidere Açı Koleji’nde çalışmaktadır. Online ve yüz yüze danışan görmektedir. Üyelikler, Türk Psikologlar Derneği – Asil Üye Sosyal Aktiviteler ve Ödüller  Özel Nilg ...

Yazarı sosyal medya'da takip edin
instagram
linkedin
Uzm. Kl. Psk. Ege Ebrar Önür
Uzm. Kl. Psk. Ege Ebrar Önür
İstanbul - Klinik Psikolog
Facebook Twitter Instagram Youtube