Psikodinamik Bakış Açısına Göre Kimlik ve Önyargıların Gelişimi


Anne karnından erişkin yaşama kadar insanların bireysel kimlikleri sürekli olarak gelişmekte ve değişiklikler yaşayabilmektedir. Bunun yanında insan yavrusunun doğumdan ergenlik dönemine kadar geçirdiği süre çekirdek bireysel kimlik oluşumunda çok önemli bir yer tutar. Çekirdek kimliğin oluşumu ile birey, çevresi, kendisi, ülkesi, diğer insanlar, politika, siyaset ve gündelik yaşam gibi çeşitli konularda kendisine özgün fikirlere ve inançlara sahip olabilmektedir.
Kimlik, psikodinamik bir bakış açısıyla, bireyin iç dünyasında işleyen kendilik modelini ve kendi geçmişi, şimdisi ve geleceğini, anımsanan, duyumsanan ve beklenen bir varoluşun sürekliliğinde bütünleştirmesini ifade etmektedir. Kimliği netleşen, yerleşen bir birey; gerçekçi bir beden imgesine, kendi cinsiyetine ilişkin öznel bir berraklığa, vicdan duygusuna, grubu ve idealleriyle içsel bir dayanışma duygusuna sahip demektir. Bu anlamda da kimlik bütünlüğünü tam anlamıyla oluşturamamış bireylerin gerçekçi bir dünya algısı oluşturamaması, önyargılı düşünce ve davranışlarda bulunabilecekleri anlamına gelmektedir.
Çocuğun psikolojik ve biyolojik olarak ben ve öteki ayrımını zihinsel olarak yapabilir bir kapasiteye gelmesi, bireysel kimlik gelişimin önemli bir dönüm noktası olarak kabul edilmektedir. Bunun yanında çocuğun sağlıklı bir kimlik gelişimi için tamamlaması gerek önemli bir görevi de özdeşimdir. Freud’ un tanımladığı psikoseksüel gelişim dönemlerinden Ödipal dönemde, çocuk, kendisi ile aynı cinsiyete sahip ebeveyni ile özdeşim kurmaya başlar. Onun değerlerini, emir ve yasaklarını kendi iç dünyasına taşır. Böylece ebeveyne ait olan bazı tutumlar artık çocuğun kişiliğinin, karakterinin ve kimliğinin bir parçası haline gelmiş olur. Başka bir deyişle Pre-ödipal dönemde hâkim olan taklit davranışı daha kompleks bir yapıya dönüşerek, taklit ettiği erişkinlere ait bazı özellikler artık kendisine ait olmuş olur.
Nesne ilişkileri kuramcılarına göre bireysel kimlik gelişiminin diğer bir önemli dönemi ise bütünleştirmedir. Bu dönemde iyi ve kötü kendilik ve nesne tasarımları bütünleştirilerek, bireysel kimliğin oluşum sürecinde önemli bir dönüm noktası daha geçilmiş olur ve bireyler böylece daha gerçekçi bir hayat görüşüne sahip olabilir. İyi-kötü kendilik tasarımların ve iyi-kötü nesne tasarımların bütünleştirilmesi yaklaşık olarak 36. Ayda başlar ve bütünleştirme işlevi tamamlandığında “nesne sürekliliği” sağlanmış olur. Artık çocuk için iyi ve kötü yönleri ile bir bütün halinde değerlendirilebilen tek bir anne ve ben bulunmaktadır.
Ayrıca çocuk nesne sürekliliğinin sağlanması ile annenin nesne temsilini zihninde tutabilme kapasitesi geliştirir ve ayrılıklara karşı olan duyarlılığı azalır. Anne olmadan ve buna bağlı belirgin bir kaygı yaşamadan çevrede araştırmalar yapabilir, oyun oynayabilir. Bu dönemin tamamlanmadığı durumlarda bireylerin zihinsel dünyasındaki nesne ve kendilik temsilleri iyi ve kötü olarak bütünleştirilmeden, keskin sınırlarla birbirilerinden ayrı olarak kalırlar. Kimlik gelişimi bu aşamada takılmış bireyler, kendilik ve nesne temsillerini iyi ve kötü olarak keskin sınırlarla bölme eğiliminde olurlar. Bu nedenle de ilişki içinde oldukları kişileri ve grupları iyiler ve kötüler, ben ve öteki, biz ve ötekiler gibi keskin sınırlarla ayırma eğiliminde olurlar. Bunun yanında ilişkide oldukları kişileri ilkel bir biçimde ülküleştirerek onları “iyi” ya da ilkel bir biçimde aşağılayarak “kötü” hale getirirler. Bu nedenle de gerçekçi bir dünya görüşünden çok, kendi iç dünyalarının bölünmüş özelliklerine göre bir dış dünya algısı oluştururlar.
Dünya ya siyah ya da beyazdır. Stres ve sıkıntı dönemlerinde temel olarak “bölme” savunma düzeneğinin kullanılması, kişilerin kötü huylu ve katı önyargılar geliştirmelerine neden olabilmektedir. Bu anlamda kimlik gelişimi sürecindeki takılmalar bireylerin sahip olduğu önyargıların kaynağını ve niteliğini belirleyebilmektedir. Klinik olarak sınırda (borderline) ve narsisistik kişilik yapılanmaları olan hastalar ile bazı psikotik yelpazedeki hastalar böyle bir kişilik örgütlenmesine sahiptir.
Bölme savunma düzeneğini sıkça kullanan kişilerin beraberinde sıkça kullandığı savunma düzeneklerinden birisi de “yansıtmalı özdeşimdir”. Yansıtmalı özdeşimin önyargıların ortaya çıkmasında, gelişmesinde ve kemikleşmesinde önemli katkıları bulunmaktadır. Özellikle eğitimle düzelmeyen, bilgiye rağmen halen var olan önyargıların oluşumunda bu zihinsel düzeneğin önemli bir katkısı bulunmaktadır.
Kaynakça: https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/111793
Yazar: Rifat S. İLHAN, Abdülkadir ÇEVİK