Paris Anlaşması'nın İnsan Ruh Sağlığına Zararları


Paris İklim Anlaşması, küresel ısınmayı sınırlama hedefiyle çevresel ve ekonomik düzlemde önemli değişimleri öngörse de, insan ruh sağlığı üzerindeki etkileri çoğu zaman göz ardı edilmektedir. Özellikle genç nesillerde bu anlaşmanın yarattığı iklim kaygısı (eko-anksiyete) ciddi bir ruhsal yük oluşturmakta ve geleceğe dair umutsuzluk hissini artırmaktadır.
Anlaşmanın getirdiği kısıtlamalar ve politika değişiklikleri, bazı bireylerde ekonomik belirsizlikler, yaşam tarzı değişiklikleri ve iş kaybı endişelerine yol açmaktadır. Bu durum, bireyin temel güvenlik duygusunu zedeleyerek, kronik stres, uyku bozuklukları ve anksiyete gibi psikolojik sorunlara zemin hazırlamaktadır.
İklim politikalarının bireylerin günlük yaşamında doğrudan etkili olması, özellikle kırsal kesimde ve doğaya bağımlı yaşam sürdüren topluluklarda daha derin ruhsal etkiler yaratmaktadır. Tarımsal üretimdeki zorunlu dönüşümler, geçim kaynaklarının tehdit altında olması gibi durumlar bireyin kontrol algısını azaltmakta ve depresif belirtileri artırmaktadır.
Ayrıca, iklim temelli uluslararası baskı ve kolektif suçluluk duygusu, bireyin kişisel düzeyde yetersizlik ve suçluluk hissetmesine neden olabilmektedir. “Gezegenin geleceği senin ellerinde” gibi söylemler, özellikle duyarlı bireylerde ağır bir psikolojik yük yaratmakta ve tükenmişlik duygusunu pekiştirmektedir.
Paris Anlaşması'nın psikolojik etkilerini azaltmak için ruh sağlığı perspektifiyle oluşturulmuş destek mekanizmalarına, psikoeğitim çalışmalarına ve toplumsal dayanışmayı güçlendiren programlara ihtiyaç duyulmaktadır. İklim krizi yalnızca fiziksel değil; aynı zamanda psikolojik bir krizdir ve bu gerçeklik, politik kararların merkezine yerleştirilmelidir.
Hazırlayan: Uzman Psikolog Mustafa Cem Oğuz