Okullar tatil ama anneliğe devam

Okullar tatil ama anneliğe devam

Okula giden çocukların hevesle beklediği ay geldi. Haziran ortaları itibarıyla okullar tatile giriyor. Belki birçok anne baba için de aynı hevesle bekleniyor olabilir bu ay. Ancak özellikle çalışan anneler için çok geçerli bir beklenti değil bu.
Her ne kadar tatil sabahları erkenden kalkmak, sabahın köründe kahvaltı hazırlamak, servise yetişmek, ödev yetiştirmek, geç yatma kavgaları yaşamak sorunları olmasa da tatil, ilk birkaç hafta sonrasında ciddi anlamda sıkıntı olmaya başlıyor.
Sıkıntı oluyor çünkü tüm yıl yoğun eğitim, sınav, ödev, test telaşesiyle geçen uzun haftalardan sonra bir anda 3.5 ay gibi uzunca bir tatil başlıyor.
Sadece ülkemiz için geçerli olan ve gerçekten uzun bir tatilden bahsediyorum.

Gelişmiş ülkelerde ortalama olarak bir aylık tatiller varken biz tüm yaz boyu tatil yapıyoruz. Aslında tatil dinlenme zamanıdır ama bu kadar uzun tatiller maalesef eziyet oluyor. Hem anne babalar için hem de çocuklar için.
Bir süre sonra tatil ilk haftaların heyecanı geçince ciddi anlamda can sıkıntısı yaratmaya başlıyor. Çünkü anneler çalışsa da çalışmasa da çocukları nasıl oyalayacakları konusunda epeyce sıkıntı yaşıyorlar.

Özellikle büyük kentlerde sokak oyunları dönemi bitti, mahalle arkadaşları sıcaklığı kalmadı, hatta mahalleler bile kalmadı.
Hemen hemen herkes güvenlikli sitelerde oturuyor ve neredeyse hepimiz birbirine yabancı insanlara dönüştük. O nedenle çocukları dışarıya bırakmaya korkuyoruz. Bir de büyük bir baş belası var: Bilgisayarlar. Çocukları ekranlardan alamıyoruz.
Okul yok, etkinlik alanları yok, spor merkezleri yok, mahalleler yok, sokak oyunları yok. Ama elde son derece gelişmiş telefonlar ve tablet bilgisayarlar var.

Çocuklara bilgisayarlardan ya da telefonlardan uzak durmalarını söylerken onlara ne sunuyoruz ki telefonları kısıtlayabilelim? Anne babaların içine düştüğü handikap bu. Çocukları eğlendirecek ve eğlendirirken de eğitecek, öğretecek hiçbir etkinlik sunamıyoruz, bulamıyoruz. Son yıllarda sınırlı olarak ulaşılabilen yaz okulları var sadece. Onlar da ya çok pahalı ya uzakta ya da yetersiz.

Oysa çocukların en iyi öğrendikleri yaşlar bu eğitime açık oldukları dönemler aslında. Bazı belediyeler bu tür sosyal etkinlik merkezleri açmaya başladılar.
Bunlar sevindirici gelişmeler olsa da hala çok yeterli değil. Anadolu kentlerinde biraz daha doğayla iç içe olmaları açısından çocuklar daha şanslı. Ağaçla, toprakla, bitkiyle, meyveyle büyüyüp gelişme fırsatı buluyorlar.

İstanbul, Ankara, İzmir gibi büyük şehirlerdeki çocukların %30-40 civarında kas kaybı yaşadıkları ortaya çıktı. Çünkü çocuklar koşup oynayacakları alanlardan yoksunlar. Ağaca tırmanmayı, düşüp kalkmayı bilmiyorlar. Kirlenmiyorlar, yaralanmıyorlar. Dolayısıyla kendi yaralarını iyileştirmeyi de bilmiyorlar. Bu yıllarda yaşanması gereken bu tür yaralanıp iyileşmeler aslında gelecekteki hayatları için bir ön deneyim olacaktı. Zorluklarla başa çıkmayı, mücadele etmeyi, kaybetmeyi, hata yapmayı, hatalardan ders almayı öğreneceklerdi. Sokaklarla beraber çocukların elinden deneyimlerini ve geleceklerini de almış olduk bir bakıma.

İster bir yaz okulunda, ister sokakta, ister köyde, kasabada olsun çocuklar doğayla, ağaçla, taşla, toprakla buluşsun. Düşsün, kirlensin, hoplasın, zıplasın.

Hiçbir çocuk kirlendi diye zarar görmedi korkmayın ama çocukluğunu yaşayamadığı için, biyolojik olarak gelişemediği için, çocuk olamadığı için, oynayamadığı için zarar gördü emin olun.

Hayat sadece ders ve sınav değil. Hayat, aslında olduğu gibi hayatı yaşamak. Bırakın çocuklar yazın bisiklete binsin, sokakta arkadaşlarıyla oynasın, toza toprağa bulansın, çocuk gibi davransın, çocukluğunu yaşasın.

Bunun için fırsat yaratmak bizim görevimiz. Hepinize sağlıkla, neşeli, eğlenceli ve bol kahkahalı bir yaz tatili dilerim. 

Bu makale 11 Mart 2019 tarihinde güncellendi. 0 kez okundu.

Yazar
Psk. Serap Duygulu

Psk. Serap DUYGULU, İstanbul'da doğmuştur.  Psikoloji dalında gerçekleştirdiği çalışmalarına önemli ölçüde katkılar sağlayan, Sosyoloji, Edebiyat, Kamu Yönetimi alanlarında da Lisans  düzeyinde akademik eğitimler alan Serap Duygulu İstanbul Ticaret Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü’nde ‘Uygulamalı Psikoloji’ üzerine Yüksek Lisans yapmış ve  "Afazi Hastası Yakınlarında Depresyon ve Olumsuz Otomatik Düşünceler" başlıklı tezi ile lisansüstü derecesini almıştır.  Ayrıca bu çalışma bu alanda yapılmış ilk ve tek psikolojik araştırma olarak önemini halen korumaktadır.  2009- 2011 yılları arasında Bakırköy Halk Eğitim Merkezi ile yürütülen ortak bir çalışma sonucunda her hafta Perşembe günleri, Bakırköy Halk Eğitim Merkezi'nde Bakırköy halkına kişisel gelişim seminerleri vermiştir. 2012 yılında Cine5'te her gün canlı olarak yayınlanan ‘ ...

Etiketler
Tatil
Psk. Serap Duygulu
Psk. Serap Duygulu
İstanbul - Psikoloji
Facebook Twitter Instagram Youtube