Doktorsitesi.com

Öfkeye neden olan etkenler

Klinik Psikolog Şahin Uçar
Klinik Psikolog Şahin Uçar
14 Temmuz 2009974 görüntülenme
Randevu Al
Öfkeye neden olan etkenler

Öfkeye neden olan etkenlerin neler olduğuna bakıldığında, aslında bu konuda psikologlarca kabul edilen tek bir cevap yoktur. Literatürde, engellenme (frustration) öfkeye neden olan etmenlerin başında gelmektedir (Berkowitz 1990; Averill 1983). Bilindiği gibi engellenme istek, ihtiyaç ya da bir davranışın amaca ulaşmasının önlenmesidir (Köknel 1986). Cüceloğlu (1991)’na göre ise, engellenme bireyin elde etmek istediği bir nesneye, ulaşmak istediği belirli bir amaca varmasında veya ihtiyaçlarının giderilmesi önlendiği zaman ortaya çıkan olumsuz duygudur. Anastasia ve arkadaşları yaptıkları bir araştırmada, öfke tepkisine neden olan durumların başında engellenmiş plan (% 52) olduğunu bulmuşlardır. Bunu % 20.9 ile aşağılık duygusu ve prestij kaybı, % 12.7 ile ailede karşılaşılan güçlükler izlemiştir (Akt. Stearns 1972:12).

Öfkeyi ortaya çıkaran diğer bir sebep de kışkırtmadır (Averill 1983). Kışkırtmalar genelde karşıdaki bireyi tahrik eden ve onu bir davranışı yapmaya zorlayan uyarımlardır. Bilişsel kuramcılardan Beck’e göre kışkırtma ve tehdit, öfkenin temel nedenlerindendir. (Akt. Kennedy 1992). Öfkeye neden olan diğer etkenler ise, rahatsız edici ve hoş olmayan uyaran, model alma, memnuniyetsizlik, kişisel haklara ve benliğe saygı gösterilmemesi ve kabul edilen sosyal normların ihlal edilmesidir. Ahlaksızlık ve kötülük içeren davranışlar da öfkeye neden olan etkenler arasında sayılabilir (Averill 1983).

Öfkeyle ilgili son yıllarda yapılan araştırmalar; biyolojik faktörler, ailesel özellikler, okul yapısı ve akran grupları (Debaryshe ve Fryxell 1998) ve genel anlamda kültürel, sosyal ve ekonomik faktörlerin öfke üzerinde etkili olduğunu vurgulamışlardır (Smith ve Furlong 1998).

Örneğin, kolayca kızan insanların, engellenmeye karşı toleransları genellikle çok düşüktür. Bu kişiler kendilerinin engellenmeye, rahatsız edilmeye ya da sinirlendirilmeye maruz bırakılmamaları gerektiğini düşünen kişilerdir. Olayları olduğu gibi kabullenmekte güçlük çekmektedirler. Başlarına gelen, örneğin küçük bir hatalarının düzeltilmesi gibi, basit bir olayı bile kendilerine bir haksızlık yapılmış gibi algılarlar.

Bu insanlar neden böyledir? Bunun pek çok nedeni vardır. Nedenlerden biri genetik ya da fizyolojik olabilir. Araştırmalar, bazı çocukların daha doğuştan sinirli, alıngan ve kolayca kızabilen bir yapıda olduklarına ilişkin kanıtlar sunmuştur. Sosyokültürel açıdan ise, kızgınlık genellikle olumsuz bir duygu olarak kabul edilmektedir. Daha küçük yaşlardan itibaren, kaygı, üzüntü ya da diğer duyguları ifade etmenin uygun olduğu, ancak kızgınlık ifadesinin “ayıp” ya da “günah” olduğu mesajı verilmektedir. Sonuçta, bu duyguyla nasıl başa çıkılacağı ve nasıl yapıcı bir şekilde yönlendirileceği öğretilmemektedir.

Araştırmalar bunda aile yapısının da önemli olduğunu göstermiştir. Kolayca kızan ve öfkelenen kişilerin tipik olarak kavgacı, dengesiz, düzensiz ve duygusal iletişim becerisi olmayan ailelerden geldikleri gözlenmiştir.

Psikologlara göre, öfkelenildiğinde 5 boyut birbiriyle ilişkili ve eşzamanlı olarak aktif olur. Bu boyutlar:

1. Biliş            :           Kişinin o andaki düşünceleridir.

2. Duygu         :           Öfkenin yol açtığı fiziksel uyarılmadır.

3. İletişim        :           Kişinin öfkesini çevresindekilere yansıtma biçimidir.

4. Etkileniş      :           Kişinin öfkeli olduğunda hayatı algılayış biçimidir.

5. Davranış     :           Kişinin öfkeli olduğunda sergilediği davranışlardır.

 

Etiketler

İletişimÖfkeDavranışNedenHiddetKışkırtmaEtkileniş

Yazar Hakkında

Klinik Psikolog Şahin Uçar

Klinik Psikolog Şahin Uçar

Uzm. Psk. Şahin UÇAR, lisans öncesi öğreniminin ardından Uludağ Üniversitesi Psikolojik Danışma ve Rehberlik bölümünde başladığı lisans eğitimini 2002 yılında tamamlayarak Psikolog unvanı almıştır. Yüksek lisans eğitimini ise 2008 yılında Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü’nde tamamlamış ve lisansüstü derecesini almıştır. Ayrıca 2013 yılında Arel Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Psikoloji bölümünde ikinci lisans eğitimini ve 2016 yılında İstanbul Esenyurt Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Klinik Psikoloji yüksek lisans eğitimini tamamlamıştır.

Önemli Bilgilendirme

Site içerisinde bulunan bilgiler bilgilendirme amaçlıdır. Bu bilgilendirme kesinlikle hekimin hastasını tıbbi amaçla muayene etmesi veya tanı koyması yerine geçmez.

Benzer Makaleler

Bu uzmanın başka makalesi bulunmamaktadır