Günlerdir hepimizde var olan anksiyete ve yaşadığımız anksiyetenin kaynağından biri olan bu virüsün ne zaman sona ereceğine dair fikrimizin olmaması, herkesin karamsar düşüncelere kapılmasına vesile oldu. Anksiyetemizi tetikleyen tüm unsurları, düşünsel olarak kendi iç dünyamızda yürürlüğe koymaya devam ettiğimiz bir süreçte unuttuğumuz şeyleri de hatırlama vaktimizin geldiğini düşünüyorum. Evet, ciddi ve önemli bir süreçten geçiyoruz. Ve herkesin ‘’sosyal izolasyon’’ sürecine uyumlu davranmasının hem kendimiz için hem de taşıyıcı olma riskimizden ötürü, başkalarının hayatını tehlikeye sokmamak adına kıymetli olduğunu kendimize sürekli tekrar etmemiz gerektiği bir dönemdeyiz. Zaten kolay olmayan bir süreçten geçiyoruz peki bu süreci biraz daha olumlu düşünerek geçirmeye ne dersiniz?
Gelelim koronavirüsün bize fark ettirdiklerine,
Farkında mısınız bu virüs ile birlikte hepimiz nefes alabilmenin ne kadar kıymetli olduğunu bir kez daha hatırladık. Sevdiklerimizin bizim için ne kadar önemli olduğunu ve insanlar ile yüz yüze iletişimin hayatımızda ne kadar anlamlı olduğunu fark ettik. Toplum olarak sıcakkanlı olduğumuzdan ve duygularımızı temas ile ifade etmeyi sevdiğimizden artık temassız da iletişim kurabileceğimizi öğrenmeye başladık. Teknoloji ile arası iyi olmayanlar için bu süreç teknolojinin kıymetinin anlaşılmasına neden oldu. Ve gördük ki karmaşık olarak algıladığımız bu teknolojik yaşam hayatımızı aslında sandığımızdan daha da kolaylaştırıyor. Bol bol vaktimiz olduğu için evimizin diğer fertleri ile iletişimi artırma şansını da yakaladık. Hatta birbirimize beden olarak çok yakın iken ruhsal olarak ne kadar uzak olduğumuzu fark ettik. Şimdi ise beden olarak uzağız fakat ruhsal olarak yakınlaşmaya yani birbirimizin ruhuna temas etmeyi öğreniyoruz. İşimizi eve taşıdık ve evde de hayatın devam ettiğini fark ettik. Sokakta gönül rahatlığı ile yürümenin, doğa ile baş başa kalmanın ne kadar rahatlatıcı ve önemli olduğunu bir kez daha hatırladık. Kayıtlı olduğumuz spor merkezlerine tembellik yapıp gitmediğimiz için milyon kere pişman olduk. Bu süreçte arkadaşlarımız ile yan yana vakit geçirmenin, dans etmenin, yüz yüze sohbet etmenin, özgürlüğün bir kez daha farkına vardık ve ‘’empati’’ yapabilmeye başladık. Hapishanede yaşayan mahkumların,, hastanede tedavi alan insanların, her gün çocuklarımız ile birlikte olan öğretmenlerin, ev hanımlarının işlerinin hiçte kolay olmadığını fark etmeye başladık. ‘’Asla yapmam ‘’ ile başlayan cümlelerimizin ruhumuzda nasıl da sert bir duvar ördüğünü ve ruhumuzun duvarları sevmediğini, düşüncelerimizdeki duvarları yıkabileceğimizi fark etmeye başladık. Evimiz olduğu için teşekkür ettik, markette daha önce raflara eşya yerleştirirken fark etmediğimiz market çalışanlarının ne kadar önemli bir iş yaptıklarını fark ettik, hekimlerimizin ve tüm sağlık çalışanların kıymetini bir kez daha anladık. Musluklarımızdan akan suyun bir maden kadar değerli olduğunu ve israfın gereksizliğini fark ettik. Market rafları yağmalanırken aç kalma korkusu ile karşılaştık ve açlıkla sınav veren insanların duygularını kısmen de olsa anlamaya başladık. Şatafatlı yaşantılarımızın da, maddi gücümüzün de her şeye yetemediğini anladık. Herkesin şartlarının eşit olduğunu ve önce sağlıklı bir şekilde nefes almanın ne kadar kıymetli olduğunu fark ettik. Sağlıkla çalışan tüm organlarımıza teşekkür etmeye başladık. Hastalanmamak için elimizden gelen her şeyi yapmaya başladık. Ufacık bir bedensel sorunda koşarak gittiğimiz hastanelere gitmeye korkmanın ve gidememenin ne olduğu anladık.
İşte koronavirüsün sonucunun tüm insanlığa ortak tek faydası belki de sahip olduğumuz şeylere defalarca teşekkür etmemiz gerektiğini bir kez daha hatırlatmasıdır. Sizce de öyle değil mi?