Ülkemizde Koronavirüs yani namı diğer COVID-19 yaygınlaşmaya başladıkça bu salgına dair kaygı ve korku da yaygınlaşmaya başladı.
Salgın ilk defa Çin’in Wuhan kentinde meydana geldiğinde Çin’de yaşamayanlar bu salgın ile ilgili sadece haberlerden izlediği kadar bilgiliydi ve en önemli hususta bu salgının dünya geneline kısa sürede hızla yayılacağı öngörülememişti. Bu durumda, Çin’de başlayan virüsün bizleri sadece tedirgin etmesi beklenirdi ve öylede oldu. Yani haberlerde duyduklarımız bizleri sadece üzdü fakat yüksek düzeyde kaygılandırmadı. Neden? Çünkü zihnimiz tehlikenin uzakta olduğunu düşündü. Her ne kadar ülkemizde tedbir amaçlı önlemler alınmaya başlanmış olsa da virüs ile ilgili olaylar bizim farkındalık alanımızda değildi. Ta ki komşu ülkemiz İran’dan gelen ölüm haberleri, İtalya’dan gelen ölüm haberleri ve bizim ülkemizde ilk Koronavirüs ölümü ile yüzleşinceye kadar.
Kaygı ve Korku Arasındaki Fark
‘’Kaygı ‘’ ile ‘’Korku’’ çoğunlukla aynı ifadeler olarak bilinir. Peki; korku ve kaygı arasındaki fark nedir? Korku; aniden ortaya çıkan bir tehlikeye karşı gösterilen fiziksel reaksiyondur. Korku anında kişi ya uzaklaşmaya ya da mücadele etmeye çalışır. Korku anında nabız artar, hızlı nefes alınıp verilir, vücudumuz terler, gözbebeklerimiz büyür, ellerimiz titrer ve o anda korkuyu ve onu yaratan durumdan başka bir şey düşünemez hale geliriz. Kontrolsüz şekilde düşüncelerimiz uçuşur. Ve korku anında verdiğimiz tepki planlı değil refleks sonucudur.
Kaygı ise fiziksel anlamda bizi tehdit eden bir durum olmamasına rağmen ‘’olmuş gibi’’ düşünmemiz sonucunda ortaya çıkan bir panik hissidir. Kişi her şeyin en olumsuzunu düşünür. Negatif düşüncelerin artması ile birlikte kaygı da gittikçe artar. Koronavirüs korkusu mu yoksa kaygısı mı yaşıyorsunuz bunu anlamak için de az önce ifade ettiğim ayrımı fark etmeniz kıymetlidir. Bu durumda Covid-19 testleri yapılmış ve pozitif çıkmış biri artık gerçekten fiziksel sağlığını tehdit eden bir durum ile karşı karşıyadır ve bunun ismi korkudur.
Virüs ile temas halinde olmamış kişinin sadece virüs semptomlarından birini kendinde hissetmesi ile ya da hiçbir belirti olmaksızın bunun ile ilgili kendinin ya da sevdiklerinin yakalanma riskinin olduğunu sürekli düşünüyor, bu negatif ve gerçekleşme ihtimalinin belirsiz olduğu düşünceler ile ilgili görselleştirmeler yapıyor(hayal kurma), bunun sonucunda fizyolojik değişiklikler (terleme, soluk alıp vermede artış, kan basıncının artması, titreme, kalp atışlarının hızlanması, gerginlik, kaslarda gerginlik) meydana geliyorsa; gün boyunca sedece koronovirüs ile ilgili heberleri izliyor ya da dinliyorsa, aşırı tedbir önlemleri alıyor ve kendini bunları yapmaktan alıkoymakta zorlanıyorsa koronovirüs ile ilgi kaygı yaşıyorsunuz demektir.
Belirsizlik, kaygıyı artıran en önemli unsurdur ve bu salgının ne zaman sonlanacağı, virüsün aşısının bulunup bulunamayacağı, risk altında olduğumuzu düşündüren buna benzer her türlü belirsizlik yaratan faktörler de kaygının artmasına neden olur.
Kaygı ile Baş Edebilmek İçin Almamın Gereken Tedbirler
Sağlık Bakanlığı’nın koronovirüs mücadelesinde belirlediği 14 kuralı uygulamak
Sosyal İzolasyona önem vermek ve uygulamak.
Yaşadığımız belirsizliği ve sonucunda ortaya çıkan kaygıyı herkesin yaşadığını bilmek ve bunun son derece normal bir süreç olduğunu kabul etmek gerekir. Orta düzey yaşadığımız kaygı bizim hayatta kalmamız için gereklidir fakat hiç kaygılanmamak ya da aşırı kaygı dikkat edilmesi gereken bir husustur. Çünkü sonucunda ya hiç tedbir almayız ya da aşırı tedbir alarak kendimizi korumaya çalışırken gözümüzün önündeki çözüm yöntemlerini fark edememize neden olur. Kaygımız kontrollü kullanıldığında işe yarar.
Bilgilenmek; kaygı yönetiminde oldukça önemlidir fakat aşırı düzeyde bilgilenmek ise kaygıyı daha da artırır. Aşırı bilgi edinmenin her türlü kaynağı okuduğundan, neyin doğru neyin yanlış olduğu ile ilgili bir bilgi kirliliği ve karmaşası yaşayabilirsin. Bu yüzden sadece güvenilir kaynaklardan ve günde sadece bir ya da iki kere bu konu ile ilgili gelişmeleri takip etmen senin için kaygını yönetmede faydalı olacaktır.
Koronovirüs ile ilgili istatistik rakamlarını incelerken ölen kişi sayısına dikkatinizi vermek yerine bu virüse yakalanan insanlarını yarıdan fazlasının iyileştiğine dikkat edin ve sadece çok az kısmında ciddi hasara yol açan bir hastalığa sahip olduğunu fark etmek yararlı olacaktır.
Beden ile zihin birlikte çalışır. Dolayısı ile bedeninize ii bakın. Sağlıklı beslenin, düzenli uyuyun, spor yapın.
Sosyal izolasyon günlerinde evdeyiz ve bu süre boyunca kendi günlük rutininizi oluşturun( belirli saatte kalkma, kahvaltı, spor, kitap okuma, film izleme vb)
Sosyal iletişim araçları vasıtası ile sevdiğiniz insanlar ve sosyal çevreniz ile iletişimi sürdürün bunu yaparken de virüs ile ilgili yanlış bilgileri birbirinize göndermek yerine birbirinize güzel şeylerden bahsedin.
Hedefinize odaklanmaya devam edin, bol bol hayal edin. İşiniz ya da kendiniz için neler yapabilirsiniz? Bu süreçte bu düşüncelere odaklanın. Bol bol hayal kurmayı da unutmayın. Çünkü bu süreçte motivasyonun yüksek olması çok önemli.
Yukarıdaki yöntemleri uyguladığınız takdirde koronovirüs kaygısı ile baş edebilmek daha da kolay olacaktır. Kendi başınıza kaygı ile baş etmekte zorlanıyorsanız lütfen profesyonel bir uzmandan destek almayı ihmal etmeyin