Her kayıp, sadece dışarıda bir şeyi yitirmek değildir.
Aslında içimizde, bir şeyin yerinden oynamasıdır.
Psikanalizin de söylediği gibi: Kayıp dışarıda olur — ama yas, içeride çalışır.
📖 Freud’a göre yas, sevilen bir nesnenin (kişi, ilişki, idealler…) kaybından sonra ortaya çıkan içsel bir “çözülme” sürecidir.
O kişiyle kurduğumuz bağlar, bilinçdışımızda kök salmıştır.
Ve o bağlar koparken, içimizde bir yeniden yapılanma başlar.
Freud, yas sürecini doğal bir “çalışma” (Trauerarbeit) olarak tanımlar:
Zihin, yavaş yavaş, kaybedilen şeyi serbest bırakır…
Ama bu serbest bırakma bir unutma değil, yerini değiştirme biçimindedir.
Kayıp içimizde bir hayalete, bir iz’e dönüşür.
🌀 Lacan ise bizi başka bir boyuta taşır:
Ona göre kayıp, insan olmanın temel koşuludur.
Bir şeyi kaybetmek değil, zaten hep bir eksiklikle doğmuş olmaktır.
Lacan, “büyük Öteki” (le Grand Autre) kavramıyla, bizim arzularımızın hep başkalarının dilinde şekillendiğini söyler.
Ve yas, sadece bir kişiyi değil — bir arzuyu, bir ideali, bir hayali de kaybetmektir.
Yani yas, bazen şunu fark etmektir:
“Ben onunla sadece onu değil, kendimden bir parçayı da yitirdim.”
O yüzden bazı kayıplar bu kadar yakıcıdır.
Çünkü biz sadece bir insanı değil, kendimizi onun gözünde nasıl gördüğümüzü de kaybederiz.
Lacan der ki:
“Arzu, eksiklikle doğar. Ve her kayıpta, o ilk eksikliği yeniden yaşarız.”
🌑
Bu yüzden yas, sadece geçmişle değil, benlikle ilgilidir.
Ve her yas çalışması, aynı zamanda bir benlik yeniden inşasıdır.
Zor olan şudur:
Kimi zaman yas tuttuğumuz şey, bir insan değil…
İçimizde kurduğumuz bir hikayedir.
Ve bu hikâyeye veda etmek,
bazen bir ölümden bile daha derin bir sarsıntı yaratır.
Ama bu da insan ruhunun çalışmasıdır:
Yıkılır, yas tutar, anlam arar… ve zamanla,
o kaybı taşıyan bir benlik inşa eder.
🕯️
Bu yazı, kayıpları olan herkese:
Siz sadece birini değil, bir anlamı kaybettiniz.
Ve bu yüzden canınız yanıyor.
Ama bilin: Yas, ruhun kendine açtığı en derin yoldur.
#Yas #Freud #Lacan #Psikanaliz #Kayıp #Eksiklik #Arzu #İçselYolculuk #Melankoli