İnsülin direnci ve beslenme tedavisi

İnsülin direnci ve beslenme tedavisi

Çağımızın en büyük sorunu olan hatta  birçok bireyin “su içsem yarıyor”demesinin ya da “yemek sonrası tatlı isteğim oluyor” şikayetlerinin en büyük nedenlerinden biri insülin direncidir.

İnsülin Nedir?

İnsülin direncini tanımlamadan önce kısaca insülini tanımlamamız gerekirse; insülin yediğimiz besinlerden özellikle karbonhidrat içeren besinler sindirilip en küçük yapı taşı olan glukoza yani diğer adıyla şekere parçalanarak, emilip kana karışır. Emilim ile kandaki şeker yükselir. İşte tam bu devrede pankreasın Langerhans adacıklarının beta hücresinden insülin adını verdiğimiz bir hormon salgılanır. Ve insülin hücrelerdeki reseptörlerine bağlanarak kandaki şekerin hücrelere alınmasını sağlar. Böylece kandaki şekerin sabit ve sağlıklı aralıklarda kalmasını sağlamış olur.

İnsülin Direnci Nedir?

İnsülin direnci; bazı nedenlere bağlı olarak insülinin hücredeki reseptör sayısının azalması ya da hücrelerdeki reseptörlerine insülinin bağlanamaması sonucunda kandaki şekerin kontrolünü sağlayan insüline karşı duyarsızlık gelişmesi olarak tanımlayabiliriz. İnsülin direnci geliştiğinde kandaki şekeri hücre içine sokmak için vücut daha fazla insülin salgılamaya başlar. Normal sağlıklı bireylerde açlıkta 5-10 µU/mL, yemek sonrasında 60-90 µU/mL olan insülin değerleri yavaş yavaş artmaya başlar. Bir süre sonra çok fazla insülin salgılansa da kandaki şeker hücre içerisine alınamayacak noktaya gelir başlangıçta insülindirenci olarak başlayan durum Tip-2 diyabet gibi kronik ve ilerleyici bir hastalığa davetiye çıkarmış olur. İnsülin direnci sonucunda kanda artan insülin vücuda alınan besinlerin yağ olarak depolanmasına neden olur. Bununla birlikte insülin direnci aşırı kilo alımına, karaciğer yağlanmasına ve kalp damar hastalıklarına neden olur. İnsülin direnci özellikle Tip 2 diyabet, hipertansiyon, kan yağları yüksekliği, polikistik over sendromu gibi metabolik sendrom kriterlerine eşlik eder.

 

İnsülin Direnci Oluşumunun Şematik Gösterimi

Çağımızda insülin direncinin artma nedenini besin içeriği düşük, kalori içeriği yüksek fast food tarzı ürünleri sıklıkla tüketmemize ve hareketsiz bir yaşamla birlikte özellikle karın bölgesindeki yağ dokusunun artışına bağlayabiliriz. İnsülin direnci bireye özel olarak geliştirilmiş beslenme tedavisi, egzersiz programı ve hekim uygun görürse ilaç tedavisi ile geri dönüştürülebilir. İnsülin direncinin tedavisinde sağlıklı beslenme ve fiziksel olarak aktif olma çok önemlidir.

İnsülin Direnci Teşhisi Nasıl Konur?

İnsülin direncinin teşhisi kan tahlillerinde açlık/tokluk kan şekerine ya da  HbA1C’ye bakılarak değerlendirilse de tanı için bu değerler tek başına yeterli değildir. HOMAIR değeri dediğimiz açlık insülinive açlık kan şekeri değerlerine bakılarak elde edilen değere göre teşhis konulur. Eğer HOMAIR değeri 2,5 ve üstünde ise insülin direnci tanısı konur.

İnsülin Direnci İçin Kimler Risk Grubu İçindedir?

Obez  bireyler(BKİ≥30)

Özellikle karın bölgesinde aşırı yağlanma olan bireyler (bel çevresi erkeklerde 102 cm, kadınlarda 88 cm üstü ise risk çok fazladır)

Polikistik over sendromu olan kadınlar

Ailesine insülin direnci ve Tip 2 diyabet öyküsü olan bireyler

Yoğun olarak stresli bir yaşama sahip olanlar

Ayrıca beslenmesini fast food gibi fazla kalorili besinlerle sağlayan ve fiziksel olarak aktif olmayan bireyler risk grupları içerisindedir.

İnsülin Direnci Olduğumuzu Nasıl Anlarız?

Kontrolsüz kilo artışı ve kilo vermede zorluk

Ağır bir yemekten ya da basit şeker içeriği yüksek bir besin tükettikten sonra sonra aşırı bir ağırlık hissi, uyku hali oluşması;

Yemek sonrası kan şekerinin düşmesiyle el titremesi, terleme ve aşırı bir tatlı tüketme isteği

Sık sık acıkma şikayetleri

Yorgunluk hissi

Karın bölgesinde aşırı yağlanma şikayetleri

‘Akantozis Nigrikans‘ olarak adlandırılan özellikle koltuk altı, kasık, boyun bölgelerinde koyu renk değişimi

Kadınlarda adet düzensizlikleri ya da polikistik over sendromu görülmesi

Karaciğer yağlanması gibi problemleri yaşıyor olmamız insülin direncinin göstergesi olarak kabul edilebilir. İnsülin direnci belirtilerine sahip iseniz en kısa zamanda hastanelerin dahiliye ya da endokrin polikliniklerinde muayene olunuz.

Boyun bölgesinde Akantozis Nigrikans olarak adlandırılan koyu renk değişimi

İnsülin Direncinde Tedavisi Nasıl Olmalı?

İnsülin direncinin tedavisinde en önemli kısım beslenmemizde, fiziksel aktivitemizde sürdürülebilir şekilde yaşam tarzı değişikliği sağlayabilmektir.

Tedavi seçenekleri:

bireye özel olarak geliştirilmiş beslenme tedavisi

bireyin yaşamına uygun düzenli egzersiz programı

hekim uygun görürse ilaç tedavisi şeklinde sıralanabilir.

İnsülin Direnci ve Beslenme Tedavisi

İnsülin direncinde uygulanacak diyet hızlı bir şekilde kilo kaybı sağlamadan 6 aylık süreçte en az %7’lik kilo kaybı hedeflemelidir.

Uygulanan diyette tüm besin ögeleri yeterli ve dengeli bir şekilde dahil edilmelidir.

Bireyin günlük mevcut kalori alımı hesaplanmalı ve haftada 0.5-1 kg ağırlık kaybı sağlayacak kalori alımı bazal metabolik hızın altına düşmeyecek şekilde ayarlanmalıdır.

Uygulanan program bireyin kişisel farklılıklarını, iştahını, açlığını, günlük iş temposunu göz önünde bulundurarak oluşturulmalıdır. Ve kalıcı yaşam tarzı değişiklikleri oluşturmak için beslenme programının uygulanabilirliği, sürdürülebilirliği de sağlanmalıdır.

Beslenme programındaki öğün sayısı bireye göre oluşturulmalıdır. Sık sık kan şekeri düşüklüğü, ani tatlı yeme isteği oluşan bireylerde öğün sayısı 4-6 öğün olarak ayarlanabilir. Ani kan şekeri düşüklüğü yaşanmıyorsa öğün sayısını daha az tutmak gerekir. Böylelikle sürekli insülin salgılanması da uyarılmamış olur. Hatta bazı araştırmalarda ”İntermittent Fasting Diet” yani ”Aralıklı Oruç Diyeti” ile iki öğün beslenme sürekli insülin salınımını uyarmadığı için ani kan şekeri düşüklüğü yaşanmadığı durumlarda insülin direncinin tedavisi için bir seçenek olabilir. Ancak öğün sayısının azalması ile bir anda yenilen besin miktarı artacağı için bu tarz diyetler bu alanda tecrübeli bir diyetisyenin yardımı ile uygulanmalıdır. Her şeye rağmen insülin direncinin tedavisinde aralıklı oruç diyetinin bir üstünlüğü yoktur. Özellikle akşam yemeğinden en az iki saat önce ara öğün yapmak uzun süre aç kalmayı önleyerek akşam yemeğinde kendimizi frenlememizi sağlar, akşam yemeği sonrasında da atıştırma yapmamızı da önlemiş olur, böylece akşam yemeğinde fazla kalori alımı azaltılmış olur. Öğün sayısı tamamen yaşantımıza ve bireysel farklılıklarımıza bağlı olarak değişir.

Beslenmemiz de işlenmiş besinlerden gelen şekeri mümkün olduğunca azaltarak bunların yerine kompleks karbonhidratları(tam tahıllı ürünler, kuru baklagiller, kepekli ya da tam buğday makarna ya da bulgur vb.) tercih etmemiz gerekir.

Meyve- sebze gibi çeşitli antioksidan vitaminleri, mineralleri içeren ve özellikle lif açısından zengin besinlere yeterli miktarlarda beslenmemizde yer verilmelidir.

Tüketilen yağın türüne ve miktarına dikkat edilmeli doymuş yağ(tereyağ, kuyruk yağ vb. hayvansal yağlar) tüketimi azaltılarak daha çok tekli doymamış yağlara(zeytinyağ vb.), omega-3(balık yağ) ve omega-6(ayçicek, mısır özü yağ vb. sıvı yağlar) gibi iyi yağlara yer verilmelidir.

Süt, yoğurt, et, tavuk, balık, yumurta, peynir vb. protein içeren besinlerin yeterli miktarda alınması tokluk hissi ve yağsız vücut kitlesini koruması açısından önemlidir.

İnsülin Direnci ve Düzenli Egzersiz

Düzenli egzersizler kilo kaybından bağımsız olarak kandaki şekerin ve glikojen depolarının boşaltılmasını sağlayarak insülin direncinin önlenmesinde büyük bir etki göstermektedir. Yeterli egzersiz seviyeleri yetişkinler için en az haftada 150 dk orta şiddette veya 75 dk yoğun şiddette olacak şekilde önerilmektedir.

İnsülin Direnci ve İlaç Tedavisi

Bazı ilaçlarla da insülin direncinin tedavisi sağlanabilir. Hatta başlangıçta bu ilaçlar kilo kaybına da yardımcı olabilir. Fakat ilaca gerek kalmadan beslenme, egzersiz ve yaşam tarzında oluşturulacak kalıcı değişikliklerle insülin direncinden kurtulmak mümkün.

Tip 2 diyabet  başta olmak üzere çeşitli kronik hastalıklara neden olan insülin direncinden yaşam tarzınızda yapacağınız yavaş ve etkili değişikliklerle kalıcı olarak kurtulmak mümkün. Başlangıçta değişim,kilo kaybı ve beslenme programına uyum zor olabilir ancak konu sağlık olduğunda pes etmeden küçük adımlarla bir şeyleri kalıcı olarak değiştirebiliriz.

Bu makale 7 Ağustos 2019 tarihinde güncellendi. 0 kez okundu.

Yazar
Uzm. Dyt. Merve Demirbilek

Uzm. Dyt. Merve Demirbilek, lisans öncesi öğrenimlerinin ardından Atatürk Üniversitesi  Beslenme ve Diyetetik bölümünü  2018 yılında başarıyla tamamlayarak Diyetisyen unvanı almıştır.  Atatürk Üniversitesi Öğrenci Yemekhanesi ve Atatürk Üniversitesi Araştırma Hastanesi’nde yemek hizmeti veren mutfakta etkin mutfak yönetimi, menü planlama, hijyen konularında toplu beslenme stajı, Atatürk Üniversitesi Araştırma Hastanesi’nde pediatri kliniği, kadın doğum kliniği, yeni doğan kliniği ve pediatri polikliniği bölümlerinde çocuk stajı, endokrinoloji, nefroloji, gastroenteroloji, onkoloji, yoğun bakım ve cerrahi kliniklerinde yetişkin stajı uygulamalarını başarıyla tamamlamış, ve Nörolojik Hastalıklar ve Ketojenik Diyet’’ konulu seminer çalışmaları'da yapmıştır. Ayrıca mesleki olarak'ta Diyabette Beslenme ve Karbonhidrat Sayımı, Sporcu Diyetisye ...

Etiketler
#tip2diyabet
Uzm. Dyt. Merve Demirbilek
Uzm. Dyt. Merve Demirbilek
Kayseri - Diyetisyen
Facebook Twitter Instagram Youtube