İkili İlişkilerde Çıkış Yolları


İkili ilişkilerde bir manipülatörün davranışı ve çıkış yolları
Âşık bir erkek gibi davranır; dolayısıyla yalnızca cazibenin ve empatinin olduğu yerde anormalliği fark etmenin güçlüğü buradan kaynaklanır.
İdeal erkekle karşılaştığınızı sanırsınız. Yakışıklı biridir, çok baştan çıkartıcıdır. Gözü sizden başkasını görmüyor gibidir, size karşı abartılı bir ilgi gösterir, komplimanlar yapar. Yine de, içten içe “biraz abartılı” davrandığını hissedersiniz, sanki ne pahasına olursa olsun sizi baştan çıkartmak ister gibidir, sanki abartıyor gibidir…
Bununla birlikte ve yalnızca âşık olan erkekle arasındaki tüm fark buradadır, çok anlık da olsa bir rahatsızlık hissediyor olmalısınız, sanki “aksayan” bir şey var gibidir. Bu durum nerdeyse hiç algılanamaz değinmelerle kendini gösterebilir, siz onları püskürttükçe saptanması daha da güçleşir.Siz aldırmazsınız, ayağınıza gelmiş ideali lekelememek için önemsizleştirirsiniz. Oysa bu hatadır. İçinizdeki sesi dinlemeniz gerekir, yani duygularınıza kulak vermelisiniz. Kimileri buna “sezmek” der.
Çabucak bir “talep” yaratmak için düzenlemeler yapar. Kimi zaman sizi (başlangıçta hafif ve münferit dokunuşlarla) mahrum kılar, örneğin sizi aramaz ya da aniden mesafeli olur, sonra anında sizi “geri kazanır.” Bu “verme-geri alma” git geli sizde eksiklik duygusu yaratır, dolayısıyla onu talep etmeye başlarsınız. Böylece, oldukça kısa sürede “ona ihtiyaç duymaya”, onu beklemeye, onun duygulanım kanıtlarını arzulamaya başlarsınız. Bu davranış biçimi manipülatörde oldukça erken ortaya çıkabilir, bu nedenle bunları burada “ilk bakışta” çerçevesine yerleştiriyoruz.
OTURMUŞ BİR İLİŞKİDE
Başlangıçta ilişki şiirseldi, yakışıklı prensi bulduğunuzu sanıyordunuz. Her şey kusursuz gözüküyordu. Eşiniz özenli, yardımseverdi… Sonra ilişkiler değişti; şimdi kimi zaman boğulduğunuzu, cehennemde olduğunuzu sanıyorsunuz: Başlangıçtaki durum ile birkaç hafta / ay / yıl sonunda ortaya çıkan durum arasındaki bu belirgin tezat semptomatiktir.
Artık kendinizi “tanıyamazsınız”: Neşeli, yaşam dolu, canlı iyimser biriyken şimdi depresif olmuşsunuzdur, her şeyden kuşku duyarsınız, özellikle de kendinizden.
“Gerektiği gibi” olamamaktan kendinizi suçlu hissedersiniz: Kocanız, eşiniz size sürekli sitem etmektedir. “Benimle, çocuklarla yeterince ilgilenmiyorsun…”
Arkadaşlarınız vardı, onlarla çıkıyordunuz. Şimdiyse artık kimseyi görmezsiniz. Tecrit olmuşsunuzdur.
Eşinizde bilmediğiniz karakter özelliklerini keşfettikçeinanamazsınız. Tehditkâr, hatta şiddet kullanan biri olmuştur. Kimi zaman size şantaj yapmaya bile kalkar (“O arkadaşını bir daha görürsen seni terk ederim”). Bazı konularda size yalan söylediğini keşfedersiniz.
Evde ve dışarıda, sizinleyken ve başkalarıylayken farklı davranmaktadır. Başkalarına ondan söz ettiğinizde problemin nerde olduğunu göremezler. Onu kusursuz bulurlar! “Niçin şikâyet ediyorsun? Çok nazik biri. Açıkçası, daha iyisini bulamazsın. Sen yorulmuşsun, bu yüzden olmalı.” Ve siz de anlaşılmadığınızı hissedersiniz.
Suçlu olduğunuzu, onu mutlu etmeyi başaramadığınızı düşünürsünüz. Hoşnutsuzluğunu adım adım sergiler, öfkeli ve küçümseyici olur.
ONUN ETKİSİNDEN NASIL KURTULUNUR?
Öncelikle bir ilişkinin başında sizi rahatsız eden şeyi, hissettiğiniz münasebetsizlikleri gizlemeyin. Bunlar özellikle baştan çıkarma evresinde size yersiz gelen, kafanızı karıştıran anlık bir “şiddet” hissi ya da bu tür öğelerin çakışması olabilir.
Daha baştan size “gerçek olamayacak kadar güzel” geliyorsa ve çok tanımlayamadığınız bir rahatsızlık hissediyorsanız, söyledikleri hakkında en ufak bir kuşkunuz varsa, yalan söyleyebileceğinden çekiniyorsanız, mesleki deneyimleri konusunda muğlak kalıyorsa, ileri sürdükleri hakkında elle tutulur kanıt veremeden kendini övüyorsa, kendini ortaya sermeden sizi konuşturmaya çalıştığı hissi içindeyseniz… o zaman böyle bir adamla diyaloga devam etmeden önce iyi düşünün.
Bu, paranoyaya düşmek değil, kendini korumaktır.
Eğer ilişki kurulmuşsa, kimi zaman yıllarca sürmüşse, manipülatörden kurtulmak gerçekten güçtür, çünkü “partneri”ni kolay kolay bırakmaz; tek istisnası, gerçekten alabileceği bir şey kalmamış olması ve başka yerde daha iyisini bulmasıdır, bu durumda “partneri”ni boş bir çuval gibi fırlatıp atar.
Filozof Hegel, efendi-köle ilişkisini gayet iyi tanımlamıştır. Manipülatörün partneriyle ilişkisi de bu şemanın ileri bir evresine uymaktadır, çünkü artık birinin diğeri üzerindeki gerçek tahakkümü kurulmuştur. Şunu da belirtmek gerekir ki, bu tür olaylar zincirinde, yalnızca ikisinden biri içinde bulunduğu durumdan çıkabilir: Bu da kurban konumunda yaşamış olan kişidir elbette. Çünkü “köle” özgürleşebilir. Efendi ise, kendi kölesinin eksikliğini çekiyorsa, yeni bir köle arayabilir ancak. Sıfatından vazgeçmeyi asla düşünmez! Gerçekten de, manipülatör kişi değişmez, asla değişmez. O, partnerine bağımlıdır, partneri ise kendi geleceğini açma, bağı çözme gücünü bulabilir.
Söz konusu olan da budur; “bağ çözme” ifadesine asla daha uygun bir anlam veremeyiz!
Bu etkiden çıkabilmek için öncelikle bu etki altına girildiğini kabul etmek gerekir. Bu kadar kaba ağların içinde kaldığını itiraf etmek ise elbette güçtür. Aldatıldığını görmek asla hoş değildir. Bu durumda bulunan kadın genellikle başına geleni kabul etmekte tereddüt eder, ama sürdürdüğü katlanılmaz yaşam ve çektiği çile onu, her şeye rağmen, günün birinde acı gerçekle yüzleşmeye mecbur eder. Elbette yine tereddüt eder, çünkü bir yenilgi saptaması yapmak oluşturabildiğini sandığı çiftin yenilgisi otomatik olarak “Peki ya şimdi?” diye düşünmeye yöneltir. Sıçrama yapmak, değiştirmek, özgürleşmek, başka bir yaşama yönelmek gerekmektedir. Bu durumda, başka güçlükler kendini gösterir ve bunlar da önceki yaşamdan daha az güç değildir. Bir “kurtuluş” teşebbüsü karşısında manipülatör genellikle güçlü tepkiler verdiğinden, sahip olunan kartları iyi oynamaya dikkat etmek gerekir. Birçok kadın, doğrudan doğruya kaçmaktansa, bu manipülatör adama karşı koymaya çalışır; özellikle de o emir verdiğinde cevabı yapıştırarak, sorulara sorularla karşılık vererek… Bu tavır tüketici olabilir, ama tüketiciliğe tüketicilikle karşılık verilir… Ortak yaşamdaki savaş, her şeye rağmen yalnızca kısa vadede öngörülebilir: Evet, onun kadar sapkın olmak denenebilir, daha fazlasını yapmak tercih edilebilir, ama genellikle bu kayıp bir çabadır. Gerçek manipülatör bu konuda daha fazla deneyimlidir, oyun eşitsizdir: Onun duygusu olmadığını, dolayısıyla acı çekmediğini unutmayalım.
Bu etki altında yaşayan ve kurtulamayan, çünkü uygun zamanı beklemesi gereken, çocukları da olan, mali durumu eşininkine bağlı olan bir kadına bazı öğütler yararlı olabilir. Her koşulda, eğer eşinden kurtulmak istiyorsa, ondan iğrenecek gücü bulabilmelidir. Ayrıca kendine müttefikler, destek de bulmalıdır.
Sonuçta, bir karşı-manipülasyon gerçekleştirmeyi deneyebilir. Bu karşı-manipülasyon neden ibarettir? Sapkın bir manipülatörün saldırılarına nasıl direnilebilir?
Kimilerinin inanmak isteyeceği gibi bunun bir reçetesi, mucizevi kelimeler, kurtarıcı ifadeler ya da karşılıklar yoktur. Eğer herhangi bir kadın bir manipülatörün etkisi altına girmişse, tam da “direniş”ten, kurtarıcı reflekslerden yoksun olduğu içindir. “Karşı koyması” ancak kendi içinde bulacağı güce bağlıdır, yoksa sözde el kitaplarından ezbere öğrendiği cümleleri tekrarlayarak olmaz. Bunun için asıl önem taşıyan şey, öncelikle kadının yaşadığı şeyin bilincine varması, bunu kendine itiraf etmesi, dile getirilemez şeyi ifade edebilmek için ıstırabını kelimelere dökmesidir… Bu acı ama zorunlu saptamadan yola çıkarak, eşi karşısında hissedeceği kini, hatta nefreti kabul etmelidir. Gerçek anlamda bir kötü muameleye maruz kaldığını kendine itiraf etmelidir. Eşini “kurtarmak”tan, “onun olmasını istediği kişi” olmaktan vazgeçmelidir. Sözel ve fiilî olarak, kendini mümkün olduğunca korumayı öğrenmelidir, sonra da eğer yapabiliyorsa, böyle bir eşin varlığından tamamen kurtulmalıdır.
Karşı-manipülasyon, manipülasyona direnmektir, yoksa manipülasyon yapmak değil. Bu durumdaki kadın ise bunu yapamaz; en azından, bunun onun doğasında olmadığı söylenebilir! Daha ziyade, manipülatörün sözel saldırısının bir top gibi geri sıçraması için sert, sağlam ya da tersine, kauçuk gibi yumuşak bir “durdurucu engel” tutumu benimsenebilir. Bu, oyuna dahil olmanın reddine denktir. Manipülatörün “kurban”ının aynı zamanda onun “suç ortağı” olduğu da sıklıkla ileri sürülür; oysa, karşı-manipülasyonla birlikte, kadın ona, açıkça söylemese de, oyunun yönelim değiştirdiğini belirtmiş olur. Direnmek, kurban için tüketicidir, çünkü her “felaket karşısında” kendine anında bir koruma siperi inşa etmesi gerekir. Bununla birlikte, bunu yapacak (ya da çekip gidecek) cesareti bulmalıdır.
Genellikle, kadın partner, kendisini suçlayan, yeren ya da tehdit eden manipülatörcü karşısında “afallar”, çünkü her cevap karşısındakinin öfkesine yol açacaktır ve çünkü “doğru cevap” yoktur, özellikle görmüş olduğumuz gibi, paradoksal buyruklarda, ünlü double bind’de, daha ağzını açmadan tuzağa düşer. Somut olarak ne yapmalı?
Bu adamın sözüne güvenmemeli; tartışmaların tartışma olmadığını bilmek gerekir, çünkü bu sapkının karşısında her şey tek yanlıdır. Sıklıkla yalan söyler ve ne olursa olsun, sözleri daima manipülasyona yöneliktir, dolayısıyla partnerine yönelik bir “eylem”in izini taşır.
Planlı bir manevra olan, pohpohlamaya yönelik nezaketine dair hayallere kapılmamalı. Bu sevimliliğin geçici olması ve partnerin kötü muamele gördüğü daha uzun dönemlerle dönüşümlü meydana gelmesi bunun kanıtıdır.
Söylenenleri değil eylemleri yargılamalı. Bu güzel sözlerin ardından hakaretlerin ya da şiddetin geleceği biliniyorsa, ezeli aşk ilanlarıyla yumuşamaya izin vermemeli.
Onun istediğine uyum sağlamamayı kabul etmeli. İdeal eş imgesini reddetmek, dış gözden kurtulmak. Yanıldığımızda, yanılmış olduğumuz için kendimizi bağışlamalıyız.
Kendi zaaflarını vurgulamamalı.
Eş, küçük göstermeye ya da gözden düşürmeye çalışsa bile, kendi başarılarına gereken değeri vermeli.
“Yükümlülükler”den kaçınmalı: hiçbir şey asla zorunlu değildir; yalnızca kişinin kendine dayattığı ya da maruz kalmayı kabul ettiği zorlamalar vardır.
Daha kesin bir ifadeyle
Basitçe sıvışma, cevap vermeme, muhatabını “kendisiyle alay etmekle”, küçümsemekle suçlayacak sapkının en kötü şimşeklerini kışkırtmamak koşuluyla bir çözümdür. Ancak, “laf etmeyen, rıza gösterir.” Dolayısıyla cevap vermek genellikle daha uygun olur.
Mali bağımsızlık aramak. Çalışmak, mümkün olduğunda iş bulmak; bir iş varsa onu sürdürmek. Partnerin işi bırakma buyruklarına teslim olmamak.
Sapkın manipülatörün dayattığı ritme uymamak: Onun talepleri daima acildir. Cevap böyle olmayabilir. Örneğin kaçamak cevaplar vererek bu döngüyü parçalamak gerekir. Zaman kazanmak onu kendisiyle karşı karşıya bırakmaktır.
Gereksiz yüz yüze tartışmalarından kaçınmalı; çünkü o olguları tersine çevirmeyi ve her şeye cevap vermeyi bilir.
Kendine bir alan ayırmak. Her şeyi söylememek.
Kendini sürekli aklamaya çalışmamak. Bu otomatik olarak zayıflık, eksiklik konumuna düşürür.
Onun açısından inkâr edilmesi imkânsız, belirgin ve somut şikâyetler söz konusu değilse, doğrudan eleştirilerden kaçınmak.
“Paradoksal buyruklar” durumunda -yani ne denirse densin haksız olunacağından “uygun cevap verme”nin imkânsız olduğu bu küçük cümle ya da sorular örneğinde, sorunun paradoksal yanını vurgulamak. Genel olarak, bumerang misali manipülatörün sözlerini ona geri göndermek uygun görülür.
İlgisizlik taklidi yapmak. Provokasyonlara tepki vermemek; ki tepki vermek çanak tutmak anlamına gelir.
Kabullenmediğimiz bir cinselliğe sürüklenmemek. Bu alanda manipülatörün taleplerinin sonu olmayabilir. Bu, onun için, kendi otoritesini dayatma ve partnerinin itaatini vurgulama biçimidir. Sınırları saptamak, hayır demeyi bilmek gerekir. Onun tüm taleplerini benimsemek bir çözüm değildir.