Hırslı Değil Azimli Olun


Antropolog Edward Lowe’un ‘evrimin bir yan ürünü’ olarak tanımladığı hırs, basit anlamıyla belirlenen bir hedefe ulaşmak ya da hayatın her alanında başarıya ulaşmak için duyulan aşırı tutku olarak tanımlanır. Hırsın gerekliliği ve yararı üzerine birçok farklı görüş vardır. Bazı görüşe göre başarı yolunda hırslı olmak başarıya ulaşma açısından yararlı ve etkilidir. Bazı görüşe göre ise hırsın aşırı boyutlarda olması insanın kendisine ve çevresine zarar verici olabilir. Dikkat edilmesi gereken bir husus hırs ile azim kavramının karıştırılmaması gerektiğidir. Azim, bir konuyu başarmak için hissedilen kararlılıktır. Hırs ise sürekli artan ve arttıkça kişiye zarar veren yoğun ihtirastır.
Araştırmalarda hırsın kökeni ve nedenleri konusunda kesin bir sonuç henüz ortaya çıkmamıştır. Ancak genel bir kişilik özelliği olduğu gibi ailelerin yönlendirmesiyle sonradan öğrenildiği de düşünülmektedir. Okul yıllarında başlayan en iyi olma isteği iş hayatı boyunca artarak devam eder.
Aşırı hırslı insanların ortak özelliği agresif kişilik yapısı, düşük özgüven, zarar vermek potansiyeli taşıma ve sürekli kıyaslama yapmalarıdır. Hırslı insanlar aynı zamanda mükemmeliyetçi insanlardır. Bu tip insanlar hiçbir zaman ulaştıkları başarıyla yetinmezler. Her zaman daha fazlasını ve daha iyisini isterler. Dolayısıyla daha iyi olmak adına yoğun bir stresle eşliğinde daha fazla çalıştıkları için hem zihinleri hem de vücutları yorulur. Bu durum süreç içerisinde kaygı bozuklukları, psikotik bozukluklar, yüksek tansiyon ve diğer kalp hastalıkları gibi ciddi hastalıklara sebep olabilir.
Aşırı hırslı olmak fiziksel ve ruhsal sorunlara yol açabileceği gibi sosyal sorunlara da neden olabilir. Bu tür insanların özellikle iş hayatlarındaki hedeflerine ulaşma yolunda başkalarına zarar vermesi de olasıdır. Belçika’da 2009 yılında Dr. Pershwing tarafından 70 kişi ile yapılan bir araştırmada çocukluğundan beri yoğun bir hırsla yetişmiş olan insanların iş hayatlarında başarılı oldukları ancak evlilik ve sosyal hayatlarında mutsuz oldukları ve kendilerini yalnız hissettikleri ortaya çıkmıştır.
Zarar verici boyutlarda hırslı olan insanların, mükemmel olmamanın kötü bir durum olmadığını ve başarısızlıktan da çok şey öğrenilebileceğini algılayıp kabul etmeleri gerekir. Kazanılanlarla yetinmeyip daha başarılı, daha mevki sahibi, daha paralı olma isteği insanı yalnızlaştırır, ötekileştirir ve özünden uzaklaştırır. Başarısız olmak ya da hata yapmak zayıflık değildir. Hata yapmanın, başarısız olmanın güzelliği bu hatalardan ve başarısızlıklardan ders çıkarmaktır. İnsanın özünde yetinmek ve kararlılıkla çalışmak vardır. Paylaşmak ve diğer insanları takdir edebilmek başarı yolunda büyük bir erdemdir.
Uzman Klinik Psikolog
Merve Saraçoğlu