Hiçbir Şeye Heves Edememe: Duygusal Düzleşme

“Hiçbir şey yapmak içimden gelmiyor” cümlesi, son yıllarda çok sık duyulan bir ifade haline geldi. Kişi üzgün olduğunu söylemez ama mutlu da değildir. Hayat sanki renksizleşmiştir. İşte bu durum çoğu zaman duygusal düzleşme olarak adlandırılır.
Duygusal düzleşme, kişinin olumlu ya da olumsuz duyguları eskisi kadar yoğun hissedememesiyle ortaya çıkar. Sevinçler sönükleşir, üzüntüler bile donuklaşır. Bu durum genellikle bir isteksizlik ya da tembellik değil, zihnin kendini koruma biçimidir.
Uzun süreli stres, hayal kırıklıkları ve duygusal yüklenmeler sonrasında beyin, “hissetmemek” yolunu seçebilir. Çünkü yoğun duygularla baş etmek zorlaştığında, duyguları kapatmak geçici bir rahatlama sağlar. Ancak bu savunma mekanizması uzadığında kişi hayattan kopmuş gibi hissetmeye başlar.
Duygusal düzleşme çoğu zaman depresyonla karıştırılır. Oysa her isteksizlik depresyon değildir. Bazı bireylerde temel sorun umutsuzluk değil, duygusal yorgunluktur. Sürekli güçlü olmak, idare etmek ve dayanmak zorunda kalan kişilerde bu tablo sık görülür.
Travmatik yaşantılar da duygusal düzleşmeye yol açabilir. Kişi yaşadığı zor deneyimlerden sonra duygularını kapatarak kendini korumaya çalışır. Ancak zamanla bu durum genelleşir ve günlük hayata yayılır.
Bir diğer önemli etken de yaşamın sürekli performans odaklı hale gelmesidir. Sürekli üretmek, başarmak ve yetişmek zorunda olmak; keyif alma kapasitesini azaltır. Hayat görev listesine dönüştüğünde, heves duygusu doğal olarak zayıflar.
Duygusal düzleşme kalıcı bir durum değildir. Ancak fark edilmediğinde derinleşebilir. Duygularla yeniden temas kurmak, kişinin kendine yüklediği rolleri sorgulaması ve psikolojik destek alması bu süreçte oldukça önemlidir.

