Hayatta kalma içgüdüsü mü dediniz?

Hayatta kalma içgüdüsü mü dediniz?

İnsan denen canlı türünün devamını sağlayan iki temel içgüdü var. Birisi hayatta kalma, diğeri ise nesli devam ettirme.

Bugün günümüz perspektifinden hayatta kalma içgüdüsünden konuşalım istiyorum.

Hayatta kalma içgüdümüz mağara döneminden beri bizim var olmamızı sağlayan en önemli içgüdü. Peki, 21.yüzyılda mağara döneminde insanlığı hayatta tutan bu içgüdü ne durumda. “Kaç ya da savaş” ama mutlak hayatta kal komutu ile aramız nasıl bu modern çağda? Ama en önemlisi bu “Yeni Normal” sürecinde biz bu içgüdü ile ne yapıyoruz? Sadece milletçe değil, insanlık olarak ne yapıyoruz bu “hayatta kalma” ile?

Önce şu hayatta kalma içgüdüsünün nasıl çalıştığına bir bakalım: Şöyle bir mağara dönemine kadar gidelim, insanların süreğen olarak yaşamsal tehdit altında olduğu dönemlere. Hayatta kalmak için çevresindeki yaşamsal tehditlerden bir şekilde kurtulmak zorunda olan insanda “kaç ya da savaş, ama mutlak hayatta kal” mekanizması gelişmiştir.

Dışarıda bir tehlike olduğu bilgisi Amigdala’ya ulaştığında bilgi henüz Neocortex’e ulaşmadan böbreküstü bezlerine yaşamsal tehdit bilgisi gider ve böbreküstü bezleri kişinin kondisyonuna ve durumun gerekliliğine göre adrenalin (saldır, savaş, gerekirse parçala, mutlak hayatta kal) ya da noradrenalin (kaç, saklan, kurtul, mutlak hayatta kal) salgılar. Bu sayede vücutta gerekli olan fizyolojik değişimler oluşur.

Biz modern hayatın “aslanları” zannettiğimiz finans, iş, ilişkilerden kaynaklanan baskıların neden olduğu stres faktörlerini kronik strese çeviriyoruz günümüzde. Beynimiz üstesinden gelmemiz gereken modern stres faktörleri ile karşılaştığında, tehlike olarak algıladığında, Hipotalamus’a[5] anında tehlike sinyali gönderir. Vücudumuz da tehlikeyi hızla bertaraf etmek için enerjiyi yükseltecek bir dizi reaksiyonu başlatır. Böbreküstü bezleri adrenalin/noradrenalin ve kortizol hormonlarını salgılar. Bu hormonlar nabzımızı ve kan basıncımızı yükselterek daha hızlı solumamızı sağlar. Vücudumuzda depolanmış olan kan şekeri ve yağlar serbest bırakılarak enerji seviyemiz yükseltilir. Bu yükselen enerji seviyesi evrimsel olarak insan denen canlının süreçte çok işine yaramış olsa da bugün ya kaygı bozukluğuna ya psikosomatik reaksiyonlara ya da en kötüsü stres temelli fiziksel sağlık problemlerine yol açıyor.

Günümüz dünyasında yaşamsal tehditler vahşi hayvanlardan, korunaksız kaldığımız mevsimsel etkilerden, doğal afetlerden neredeyse arındırılmış korunaklı bir dünya da yaşadığımızı düşünüyorduk ki bir gün tüm bu teknolojik gelişmişlik içinde çaresiz bir biçimde tüm insanlığın yaşamsal tehditle yüzyüze kaldığı bir kriz içinde bulduk kendimizi.

Zaten bu modern dünyada mağara dönemindeki gibi aslanlar tarafından yenme ihtimalimiz olmamasına rağmen yaşadığımız yoğun stresler neticesinde modern toplumlarda “aslan var” zannedip böbrek üstü bezlerimize yaşamsal tehdit mesajı gönderip ortada gerçek bir tehlike olmamasına rağmen kaç ya da savaş komutu iletip gittikçe yükselen oranda kaygı bozukluğu yaşıyorduk ki birden Covid-19 denen “gerçekbir aslan” çıktı ortaya.

“Gerçek bir aslanla” bazılarımız birkaç kere, çoğumuz ise hiç karşılamadığımız için, bu Covid-19 denen aslan karşısında ne yapacağımızı bilemedik. Hepimiz evlere kapandık. Her şeyi dezenfekte ettik kendimiz de dahil. Hatta bazılarımız daha tenha olacağını ve virüsün o bölgelere gelmeyeceğini düşünüp daha güneye kaçtık ve virüsün her bölgeye yayılıp tavan yapmasına neden olduk.

Uzun bir dönem evlere kapandıktan sonra, yasakların gevşetilmesi ile büyük bir çoğunluk kendisini dışarı attı. Ve dışarıda kaldı. Ne maske ne sosyal mesafe. Bu yoğun korku sonrası muhakeme yeteneğimiz ciddi bir sarsıntı geçirdi ve en temel içgüdümüz arayıp bulmamız gereken bir yerlere saklandı.

Ciddi bir çoğunluk için o hayatta kalma içgüdüsünden pek bir eser kalmadı. “Bize Corona işlemez.”, “Yalan söylüyorlar, Corona diye bir şey yok.”, “Abartıyorlar, gribin biraz ağırı.”, “İlk Corona virüsünü kapan büyük ödülü alır partisi.” Seçin, beğenin, alın.

Siz de içgüdüsü saklanmışlardansanız, en temel içgüdünüzü bulun ve sağlıkla uzun yaşayın.

Dr.phil. R. Meltem KAVCAR SIRMALI

14 Temmuz 2020

Bu makale 16 Temmuz 2020 tarihinde güncellendi. 0 kez okundu.

Yazar
Dr. Psk. R.  Meltem Kavcar Sırmalı

Dr. Psk. R.Meltem Kavcar Sırmalı, lisans öncesi öğrenimlerinin ardından Boğaziçi Üniversitesi Psikoloji Bölümünü başarıyla tamamlamıştır. Viyana Üniversitesi, Psikoloji Bölümü’nden doktora derecesini alarak tamamlamıştır.

Mesleki çalışmalarına kurucusu olduğu danışmanlık merkezi'nde devam etmektedir.

APA (American Psychological Assosiation), TPD (Türk Psikologlar Derneği), ESTD (European Society for Trauma and Dissociation), IAMFC (The International Association of Marriage and Family Counselors) ve ISMHO (International Society for Mental Health Online) üyesidir.

 

Etiketler
corona
Dr. Psk. R.  Meltem Kavcar Sırmalı
Dr. Psk. R. Meltem Kavcar Sırmalı
İstanbul - Psikoloji
Facebook Twitter Instagram Youtube