Görünürlük Çağında Kaygı


1. Sürekli Paylaşma Zorunluluğu ve Değer Arayışı
Sosyal medya algoritmaları, kullanıcıyı daha çok içerik üretmeye ve paylaşmaya teşvik eder. Bu durum, bireyin değeri ve varlığıyla ilgili içsel algısını dışsal onaylara (beğeni, yorum, takipçi sayısı) bağlamasına yol açar. Kendi içinde yeterli hissedemeyen birey, görünür oldukça değerli olduğunu düşünmeye başlar ve bu döngü, kaygıyı artırır.
2. Karşılaştırma Tuzağı ve Öz-Değer Yitimi
Sosyal medya bireyin hayatını idealize ederek sunmasına izin verir. Bu sunumlar, diğer kullanıcılar tarafından gerçeklik gibi algılanır ve kişi kendi hayatını bu filtrelenmiş yaşamlarla kıyaslamaya başlar. Sonuç olarak birey kendini yetersiz, başarısız ve geri kalmış hisseder. Bu durum öz-değerin erozyona uğramasına ve sosyal karşılaştırma temelli kaygıların oluşmasına neden olur.
3. Performans Anksiyetesi ve Duygusal Ayrışma
Sosyal medyada var olmak, sadece var olmakla değil, 'iyi' görünmekle ölçülmektedir. Bu durum, bireyin gerçek benliği ile dijital benliği arasında bir kopuş yaratır. Bu kopuş; sahicilikten uzaklaşma, duygu bastırma ve sürekli bir temsil içinde olma haliyle ilişkilidir. Birey artık kendisi için değil, izleyici için yaşar hale gelir.
4. Kaygıyla Baş Etme Yolları ve Dijital Farkındalık
Görünürlük çağında kaygı ile baş etmek için bireyin sosyal medya kullanımına dair farkındalık geliştirmesi gerekir. Dijital sınırlar koymak, çevrimdışı zaman dilimleri oluşturmak ve öz-değerin içsel kaynaklara dayanmasını sağlamak önemlidir. Ayrıca sosyal medya detoksları ve öz-şefkat pratikleri de bu süreci destekleyici müdahaleler arasında yer alır.
Sonuç
Görünürlük baskısının yoğunlaştığı bu çağda bireylerin ruhsal dengeyi koruyabilmeleri için dijital dünyanın gerçeklikten ayrılan yönlerine karşı bilinçli olmaları gerekmektedir. Öz-değeri dışsal ölçütlerden bağımsızlaştırmak, bireyin ruh sağlığını korumanın temel yollarından biridir.
Hazırlayan: Uzman Psikolog Mustafa Cem Oğuz