Doktorsitesi.com

Duygularımızın Adını Koymak Neden Bu Kadar Önemli?

Klinik Psikolog Saliha Ceren Ekiz
Klinik Psikolog Saliha Ceren Ekiz
22 Ekim 202522 görüntülenme
Randevu Al
Duygularımızın Adını Koymak Neden Önemli? Duygular, hayatımızın her anında bize eşlik eden rehberlerdir. Psikodinamik açıdan duygular, bilinçdışı dünyamızın bir yansımasıdır; bu yüzden onları tanımak, kendimizi daha derin bir düzeyde anlamamıza yardımcı olur. Duyguların adını koymak, onları bastırmadan fark etmek ve kabul etmek anlamına gelir. Bu, hem duyguların yoğunluğunu düzenlemeyi hem de içsel huzur bulmayı sağlar. Olumsuz duygular (öfke, korku, üzüntü vb.) de bu sürecin doğal bir parçasıdır. Öfke, genellikle haksızlığa uğradığımızda ortaya çıkar ve doğru işlendiğinde ihtiyaçlarımızı fark etmemize yardımcı olur. Kaygı ise belli bir düzeyde olduğunda koruyucu bir işlev görür; ancak aşırı hale geldiğinde yaşam kalitesini düşürür. Araştırmalar, duygularını isimlendiren kişilerin beyinlerinde duygusal bölgelerin daha az aktive olduğunu ve duygularını daha kolay kontrol edebildiklerini göstermektedir (Lieberman et al., 2007). Duyguları bastırmak onları yok etmez; aksine, zamanla bedensel belirtiler (ağrılar, mide problemleri, kronik yorgunluk vb.) olarak geri dönebilir (Van der Kolk, 2014). Sonuç olarak, duygularımızı adlandırmak onları kabul etmenin ve iyileşmenin ilk adımıdır. Bu farkındalık, hem kendimizle daha şefkatli bir ilişki kurmamızı hem de çevremizle daha sağlıklı iletişim geliştirmemizi sağlar.
Duygularımızın Adını Koymak Neden Bu Kadar Önemli?

Duygularımızın Adını Koymak Neden Bu Kadar Önemli?

                Duygular, her anımızda bizimle beraberdir. İlişiklerimizde, tepkilerimizde, kararlarımızda, bedenimizde etkilerini görürüz, bizlere adeta bir rehber gibi yol gösterir. Psikodinamik bir bakış açısından incelediğimizde duygular aynı zamanda bilinçdışı dünyamızın da bir yansımasıdır. Tam da bu sebeplerle, duygularımızın bizleri nasıl etkilediğini anlamak, içimizde olup bitenleri daha derin bir seviyede tanımak adına oldukça kıymetlidir.

                Duygularımızı anlamak zaman zaman çok zorlayıcı olabilir. Bazen o kadar yoğun olurlar ki sanki durumlarla ilgili gerçeklik o anki duygularımızmış gibi gelir. Zaman zaman çok farklı birçok duygu iç içe gelebilir ve anlamlandırmamız daha da güçleşebilir. Duygularımızın isimlerini koyabilmek, onları gerektiği gibi yaşayabilmenin ilk adımıdır. Duygular olması gerektiği gibi gelip gidebildiklerinde bu bizlere içsel bir huzur ve rahatlama sağlar. Duygulardan kastım yalnızca olumlu ve rahat deneyimlenebilen duygular değil aynı zamanda öfke, üzüntü, hayal kırıklığı, korku gibi daha zor deneyimlenen duyguları da kapsamaktadır. Duyguların adını koydukça bize ne anlatmak istediklerini ve bunun doğrultusunda ihtiyaçlarımızı daha rahat anlar hale geliriz.

Öfke ve Kaygıyı Kısaca Tanımak

                Öfke duygusu genellikle haksızlığa uğradığımızı hissettiğimizde ve ihtiyaçlarımız karşılanmadığında hissedilen bir duygudur. Öfkeyi terapi içerisinde çalışabilmek burada bize ihtiyaçlarımızı işaret edebileceğinden kendimizi gözetebildiğimiz ve ihtiyacımızı giderebildiğimiz bir yol çıkartır. Öfke ateş gibidir. Ateş yakıcı ve yıkıcı da olabilir fakat yemek pişirmek ya da sterilizasyon gibi hayati şeylerde de büyük önem taşır. Öfke de aynı şekilde yıkıcı da olabilir fakat iyileştirici ve geliştirici de. Önemli olan bizim onu nasıl kullandığımızdır. Seanslarda bu duyguları çalışmak ve nasıl ele alınabileceğini öğrenmek gündelik yaşantımıza da taşıyabileceğimiz bir kabiliyete dönüşebilir.

                Kaygı duygumuz eğer ki kontrol edilebilir bir seviyedeyse aslında çok işimize yarar. Bir konu hakkında kaygılanmak kendimizi korumamıza ya da belli zorluklar için hazırlıklı olmamıza hizmet eder. Örnek vermemiz gerekirse aslında her arabaya binişimizde emniyet kemerini bağlamamız ve yola çıkmamız sürdürülebilir sağlıklı bir kaygı sayesindedir. Bunun sağlıksız ve sürdürülemez bir seviyeye gelmesi demek aslında kaza kaygısından arabaya binememek şeklinde olabilir. Bu noktada kaygı çalışılmalıdır. Kaygıyı tamamen ortadan kaldıramayız ama yine kendi faydamıza kullanabileceğimiz bir düzende yaşayabiliriz.

Duygularımızı Bastırırsak Ne Olur?

                Duygunun adını koyabilmenin onunla başa çıkabilmek adına kolaylık sağladığı şeklinde araştırmalar yapılmıştır. Bu şekilde beyin üzerindeki etkileri kontrol altına alınabilmektedir. Korku veya öfke dediğimiz duyguları yoğun bir şekilde ifade edebildiğimizde, beynimizdeki duygusal işlemlerden sorumlu bölgelerin daha az aktive olduğu gözlemlenmiştir. Bu da duyguların kontrolünü kolaylaştırır (Lieberman et al., 2007).

                Hangi duyguyu yaşadığımızı anlayabildiğimizde buna uygun tepki verebileceğimiz için hem kendi iç dünyamızda daha rahat hissedebiliriz hem de aslında duygularımız ve yaşadıklarımız çevremiz tarafından da doğru anlaşılmış olma imkanına kavuşur. Gereksiz tartışmaların ve yanlış anlaşılmaların önüne geçebiliriz. Bu şekilde hem kendimizle hem de çevremizle daha güçlü ve sağlıklı bir iletişim içerisinde oluruz.

                Duygularımızı adlandırmak demek aslında bir taraftan onları kabul etmek de demektir ki bu aslında yine çok önemli noktalardan bir tanesidir. İnkâr edilen ve yaşanılmayan bir duygu mutlaka kendi yolunu bularak farklı şekillerde çıkmaya çalışacaktır. Zaman zaman asıl duygunun hissedildiği kişi ya da durum dışında farklı hedeflere bu duyguları ve tepkileri aktarırken kendimizi bulabiliriz. Bazen duyguların bedenimizde kendilerine yer bulduğunuz fark edebiliriz. Örneğin duyguları çok yoğun yaşamak ve üstünde durulmaması, adlandırılmaması, inkar edilmesi hali ağrılara, mide ve bağırsak huzursuzluklarına, sürekli uykulu olma hallerine, çok ya da az yeme ve uyuma haline, kronik yorgunluğa ve bedende fizyolojik olarak anlamlandırılamayan sızlamalara sebep verebilir. Seanslar içerisinde bu duyguları anlamlandırmak ve çalışmak fiziksel kökenli olamayan bu gibi somatik semptomlarda da oldukça faydalı olabilmektedir. Bu kısımdan da anlaşılabileceği gibi duygular yalnızca zihinsel değil aynı zamanda bedensel olarak da hayatımızı etkiler (Van der Kolk, 2014).

                Duyguların adını koymak kabullenebilmenin ilk adımıdır. İnkâr etmek ve bastırmaktan ziyade onları isimlendirerek tanımak, yaşanmalarına izin vermek psikolojik sağlığınız için atabileceğiniz en önemli adımlardandır. Bununla beraber kendiniz için şefkatli bir süreci başlatabileceğiniz gibi çevrenizle de sağlıklı ilişkilerin temelini atarsınız. Hayat yolculuğumuzu daha bilinçli ve keyifli bir şekilde sürdürmemizin de kapısını açacaktır.

Kaynakça

  • Van der Kolk, B. (2014). The Body Keeps the Score: Brain, Mind, and Body in the Healing of Trauma. Penguin Books.
  • Lieberman, M. D., Eisenberger, N. I., Crockett, M. J., Tom, S. M., Pfeifer, J. H., & Way, B. M. (2007). Putting feelings into words: Affect labeling disrupts amygdala activity in response to affective stimuli. Psychological Science, 18(5), 421-428.

Etiketler

Psikolojik destekAnksiyeteÖfkeDuygularDuyguları ifade etmekDuyguları göstermekPsikodimanikDuygularımı bastırdımDuygularımı nasıl ifade edebilirimDuygularını anlatamama sorunu kaynagıDuyguları doğru tanımlamakDuyguları doğru anlamakPsikodinamik psikoterapiDuyguları kontrol etmeDuygularını ifade edememekNeden öfkeleniriz?Neden öfkeleniyoruzNeden kaygılanıyoruzpsikodinamikduyguları anlamakPsikodinamik terapiKaygılanmak

Yazar Hakkında

Klinik Psikolog Saliha Ceren Ekiz

Klinik Psikolog Saliha Ceren Ekiz

Yeditepe Üniversitesi Psikoloji lisans eğitimimin ardından, aynı üniversitede Tezli Klinik Psikoloji Yüksek Lisans programına kabul edildim. Her iki programı da %100 İngilizce tamamladım. 2020 yılından bu yana aktif olarak psikoterapi hizmeti veriyorum. Çalışmalarımda psikodinamik yaklaşımı temel alıyor ve aktarım odaklı bir yöntem benimsiyorum. Haziran 2023’te yüksek onur derecesiyle Klinik Psikolog unvanını aldım ve mesleki yolculuğuma hem online hem de yüz yüze seanslarla, kendi ofisimde devam ediyorum. 18 yaş ve üzerindeki yetişkin bireylerle bireysel psikoterapi çalışmaları yürütüyorum. Başlıca çalışma alanlarım; Depresyon, Kaygı (ilişkisel kaygılar, gelecek kaygısı, yaygın kaygı bozukluğu), Obsesif Kompulsif Bozukluk, Panik Bozukluk, Özgüven Problemleri, Dürtüsellik, İlişkisel Sorunlar, Ayrılık/Boşanma Süreçleri, Yas Süreci, Mükemmeliyetçilik, Yetersizlik, Değersizlik, Göç ve Adaptasyon Süreçleri, Duygu Durum Bozuklukları, İsteksizlik ve Keyifsizlik, Çocukluk Çağı Travmaları, Travmatik Deneyimler, Kişilik Bozuklukları (Borderline Kişilik Örgütlenmeleri, Narsistik Kişilik Örgütlenmeleri, Obsesif Kişilik Örgütlenmeleri, Depresif Kişilik Örgütlenmeleri, Mazoşistik Kişilik Örgütlenmeleri), Bağlanma Problemleri, Dissosiyatif Bozukluklar, Olumsuz Anılar ve Deneyimler, Tekrarlayan Yaşam ve Kişilik Örüntüleri, Cinsel Kimlik Problemleri ve Cinsellik Üzerine Çalışmalar (LGBT+ Friendly)

Önemli Bilgilendirme

Site içerisinde bulunan bilgiler bilgilendirme amaçlıdır. Bu bilgilendirme kesinlikle hekimin hastasını tıbbi amaçla muayene etmesi veya tanı koyması yerine geçmez.