Doktorsitesi.com

Doğum Sonrası Görünmeyen Yük: Postpartum Depresyonun Psikolojik ve Toplumsal Boyutları

Uzm. Kl. Psk. Damla Kankaya
Uzm. Kl. Psk. Damla Kankaya
9 Nisan 202528 görüntülenme
Randevu Al
Doğum, pek çok kadın için hayatın en özel ve dönüştürücü deneyimlerinden biridir. Ancak bu dönemin sadece sevinç ve heyecanla geçmediği bir gerçektir. Doğum sonrası dönemde birçok kadın, derin bir psikolojik çöküntüyle baş başa kalabilir. Postpartum depresyon (PPD), doğumdan sonraki ilk yıl içinde ortaya çıkan ve annelerin ruhsal sağlığını önemli ölçüde etkileyen bir duygu durum bozukluğudur. Dünya Sağlık Örgütü’ne göre her 7 kadından biri, doğumdan sonra depresyon belirtileri göstermektedir (WHO, 2022). PPD yalnızca bireysel bir sorun değil; aynı zamanda aile yapısını, çocuk gelişimini ve toplum sağlığını etkileyen çok katmanlı bir durumdur.
Doğum Sonrası Görünmeyen Yük: Postpartum Depresyonun Psikolojik ve Toplumsal Boyutları

Doğum Sonrası Görünmeyen Yük: Postpartum Depresyonun Psikolojik ve Toplumsal Boyutları

Doğum, pek çok kadın için hayatın en özel ve dönüştürücü deneyimlerinden biridir. Ancak bu dönemin sadece sevinç ve heyecanla geçmediği bir gerçektir. Doğum sonrası dönemde birçok kadın, derin bir psikolojik çöküntüyle baş başa kalabilir. Postpartum depresyon (PPD), doğumdan sonraki ilk yıl içinde ortaya çıkan ve annelerin ruhsal sağlığını önemli ölçüde etkileyen bir duygu durum bozukluğudur. Dünya Sağlık Örgütü’ne göre her 7 kadından biri, doğumdan sonra depresyon belirtileri göstermektedir (WHO, 2022). PPD yalnızca bireysel bir sorun değil; aynı zamanda aile yapısını, çocuk gelişimini ve toplum sağlığını etkileyen çok katmanlı bir durumdur.

Postpartum depresyon, genellikle doğumdan sonraki ilk 4 ila 6 hafta içinde ortaya çıksa da belirtiler bazen daha geç başlayabilir. Depresif ruh hali, umutsuzluk, yorgunluk, ağlama nöbetleri, bebeğe karşı ilgisizlik ya da aşırı kaygı, suçluluk duyguları, konsantrasyon güçlüğü ve hatta intihar düşünceleri PPD’nin en yaygın belirtilerindendir (APA, 2013). Bazı anneler, bebeklerine zarar verme düşüncelerine bile kapılabilir. Bu tür belirtiler, yalnızca anne için değil, bebeğin fiziksel ve duygusal gelişimi için de ciddi riskler doğurur.

PPD’nin tek bir nedeni yoktur; biyolojik, psikolojik ve çevresel faktörlerin etkileşimiyle ortaya çıktığı düşünülmektedir. Doğum sonrası dönemde östrojen ve progesteron düzeylerinde meydana gelen hızlı düşüş, beyin kimyasallarında dengesizlik yaratabilir. Uyku bozuklukları, annelik rolüne alışma sürecinde yaşanan zorluklar ve geçmişte yaşanmış travmatik doğum deneyimleri de PPD riskini artırabilir (O’Hara & McCabe, 2013). Ayrıca sosyal destek eksikliği, evlilik problemleri, ekonomik zorluklar ve düşük benlik saygısı gibi faktörler psikolojik yükü ağırlaştırabilir.

 

PPD’nin önlenmesinde en önemli adım, doğum öncesi ve sonrası dönemde kadınların ruhsal durumlarının düzenli olarak izlenmesidir. Sağlık çalışanlarının bu konuda eğitimli olması, erken müdahale için elzemdir. Aynı zamanda eş desteği, aile içi anlayış ve toplumun damgalayıcı yaklaşımlardan uzaklaşması da önleyici faktörler arasında yer alır. Annelerin yalnız olmadığını bilmeleri ve psikolojik yardım almanın bir güç göstergesi olduğunu fark etmeleri, iyileşme sürecini olumlu yönde etkiler.

Postpartum depresyon, doğum sonrası dönemde kadınların karşı karşıya kaldığı en önemli ruhsal sağlık sorunlarından biridir. Biyolojik temelleri olduğu kadar, sosyal ve kültürel bağlamda da değerlendirilmesi gereken bu durum, yalnızca bireysel bir rahatsızlık değil, toplumsal bir sorumluluktur. Kadınların seslerini duyurabilecekleri güvenli alanların oluşturulması, PPD ile mücadelede en önemli adımlardan biridir. Ruh sağlığı, beden sağlığı kadar değerlidir ve her anne bu konuda desteklenmeyi hak eder.

Yazar Hakkında

Uzm. Kl. Psk. Damla Kankaya

Uzm. Kl. Psk. Damla Kankaya

Uzm. Psk. Damla KANKAYA, Almanya doğmuştur . PsikoTerap-İST Eğitim ve Danışmanlık Merkezi`nin İstanbul ve Antalya şubelerinin kurucusudur.
Lisans öncesi eğitimini (ilk, orta ve lise) Nürnberg'de tamamlamıştır. Ardından başlamış olduğu Beykent Üniversitesi Psikoloji Bölümünden "Onur Öğrencisi" olarak mezun olmuş ve Psk. unvanı almıştır. Üniversite eğitimi süresince birçok ulusal kongre ve üniversite seminerlerine katılım göstermiştir. Birçok sosyal sorumluluk projesinde ve Beykent Üniversitesi Psikoloji Kulübünde asil üye olarak aktif görev yapmıştır. Ve Lisans eğitimi sırasında, Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi, Sana Klinik Hastanesi (Almanya) stajyer psikolog olarak birçok kurum ve hastanede staj yapmış ve kendini geliştirmeyi hedeflemiştir.
Mezuniyetini takiben aynı üniversitenin Sosyal Bilimler Enstitüsü Klinik Psikoloji yüksek lisans eğitimine başlamış ve "Klinik Psikolog" olarak yüksek lisans derecesini tamamlamış ve "Evli bireylerde Cinsel Doyum Ve Aldatma Eğiliminin İlişkisi" adlı tez çalışmasını yayınlamıştır. Okan Üniversitesi Klinik Psikoloji Doktora Programının Tez aşamasındadır.
2014 yılında Özel Olimpos Hastanesi- Antalya'da Psikolog olarak görev yapmıştır. Kurumsal Şirketlere yönelik Endüstriyel Psikoloji alanında danışmanlık vermektedir. Birçok Yurtiçi ve Yurtdışı Eğitimlerde Sunum ve Kongrelere Konuşmacı ve katılımcı olarak çalışmalarına devam etmektedirPsikoTerap-İST Eğitim ve Danışmanlık Danışmanlık Merkezi’nde yetişkinlere yönelik; Bireysel, Cinsel, Aile ve Çift Terapileri alanlarında hizmet sunmaktadır. İyi derecede Almanca, İngilizce ve Fransızca bilmektedir. Türk Psikologlar Derneği (TPD) üyesidir.
Ayrıca lisans eğitimi esnasında, Goodenough Harris Bir İnsan Çiz Testi, Bender Gestalt Görsel Motor Algılama Testi, Luisa Duss Psikanalitik Öykü Tamamlama Testi, Peabody Resim- Kelime Testi, Metropolitan Okul Olgunluğu Testi, Kent E.G.Y Testi, Catel 2A Zeka Testi, Cinsel Terapi Eğitimi, MMPI, WISC-R, BDT Eğitimi (Prof. Dr. Hakan TÜRKÇAPAR) , Temel Hipnoz ve İleri Hipnoz Eğitimi (Dr.Mehmet KARAV),Rorschach Eğitimi (Prof. Dr. Kadir ÖZER) ve Aile ve Çift Terapisi Eğitimlerini tamamlamıştır.

Önemli Bilgilendirme

Site içerisinde bulunan bilgiler bilgilendirme amaçlıdır. Bu bilgilendirme kesinlikle hekimin hastasını tıbbi amaçla muayene etmesi veya tanı koyması yerine geçmez.