Doktorsitesi.com

Dinamik Psikoterapide Aktarım: Geçmişin İzleri ve Terapideki Dönüşüm

Psk. Dilara Şimşek
Psk. Dilara Şimşek
29 Ağustos 202536 görüntülenme
Randevu Al
Dinamik psikoterapide aktarım nedir? Geçmiş ilişkilerin bugünkü duygularımıza nasıl yansıdığını ve terapide nasıl dönüştüğünü öğrenin.
Dinamik Psikoterapide Aktarım: Geçmişin İzleri ve Terapideki Dönüşüm

Dinamik psikoterapinin merkezinde yer alan en önemli kavramlardan biri aktarım (transference) olgusudur. Terapide yaşanan birçok duygu, danışanın geçmiş ilişkilerinden bugüne taşıdığı izlerle açıklanır. Bu nedenle aktarımı bilmeden, seansların içeriğini tam olarak anlamak mümkün değildir.

Aktarımın Tanımı ve Kökeni

Aktarım, danışanın geçmişteki önemli figürlerden kaynaklanan duygu ve beklentileri terapiste yönlendirmesidir. Çocuklukta anne, baba veya bakım verenle yaşanan deneyimler burada belirleyici rol oynar. Danışan bilinçsiz biçimde terapistine hiç olmadığı roller yükler. Kimi zaman terapisti eleştirel bir baba gibi algılar. Kimi zaman ise onu koşulsuz kabul eden bir anne gibi deneyimler.

Bu süreç, danışanın gerçeklik algısından çok bilinçdışında yerleşmiş ilişkisel şemalarla ilgilidir. Başka bir deyişle, aktarım geçmişin bugünde yeniden sahnelenmesidir.

Terapötik Süreçte Aktarımın Rolü

Dinamik terapide aktarım bir yan olgu değil, tedavinin merkezinde duran iyileştirici bir mekanizmadır. Aktarım terapötik sürece üç temel katkı sağlar:

  1. Görünmeyeni görünür kılar. Danışan fark etmediği ilişki kalıplarını terapi odasında yeniden üretir.

  2. Güvenli bir deneyim sunar. Geçmişte acı veren duygular terapötik çerçevede yeniden yaşanır ve işlenir.

  3. İçgörü kazandırır. Danışan duygularının kökenini fark ettiğinde ilişkilerinde özgürleşmeye başlar.

Aktarım böylece danışanın bilinçdışı dünyasını açığa çıkaran güçlü bir araç olur.

Aktarımın Çeşitleri ve Modern Yorum

Freud aktarımı başlangıçta olumlu ve olumsuz olarak sınıflandırdı. Olumlu aktarım, güven ve hayranlık içerir. Olumsuz aktarım ise öfke veya güvensizlik duygularıyla belirir. Bu ayrım kavramın tarihsel gelişimi için önemlidir.

Fakat modern dinamik terapiler aktarımı daha geniş ve karmaşık bir olgu olarak ele alır. Danışan geçmiş ilişkilerden getirdiği içsel temsilleri bugünkü ilişkilere, özellikle terapötik bağa taşır.

Bu nedenle aktarım çoğu zaman çok boyutlu ve ambivalandır:

  • Danışan bir yandan güven hissederken aynı anda terk edilme kaygısı yaşayabilir.

  • Sevgiyle öfke, yakınlıkla mesafe ihtiyacı aynı süreçte yan yana bulunabilir.

Dolayısıyla aktarımı yalnızca “iyi” ya da “kötü” diye sınıflandırmak yetersiz kalır. Daha işlevsel olan, aktarımı danışanın ilişki örüntülerini yeniden sahnelemesinin bir parçası olarak görmek olur.

Terapistin Tutumu

Dinamik terapist aktarımı bastırmaya çalışmaz. Onu sürecin merkezinde bir fırsat olarak değerlendirir. Terapistin görevi aktarımı fark etmek, danışanın getirdiği duyguları anlamlandırmak ve bağlantıları görünür kılmaktır.

Örneğin danışan “Sizin beni sürekli yargıladığınızı hissediyorum” diyebilir. Terapist bu hissin kökenini araştırır. Çoğu zaman bu duygu geçmişteki eleştirel bir figürün izini taşır. Terapist aktarımı yorumladığında danışan duygularıyla tarihsel bağları arasındaki ilişkiyi fark eder.

Klasik psikanalizden günümüzün kısa süreli dinamik terapilerine kadar tüm ekoller aktarımın işlenmesini içgörü için temel görür.

Günlük Yaşamda Aktarım

Aktarım yalnızca terapi odasında yaşanmaz. İnsanlar gündelik ilişkilerinde de aktarım yaşar:

  • Patronunu otoriter bir baba gibi algılayan çalışan,

  • Partnerinden sürekli onay bekleyen birey,

  • Arkadaşının ilgisizliğini terk edilme deneyimiyle bağdaştıran kişi…

Bu tekrar eden senaryolar ilişkilerde kısıtlayıcı bir etki yaratır. Dinamik terapi, bu senaryoları fark etme ve dönüştürme imkânı sunar. Danışan, geçmişin gölgesini gördüğünde bugünkü seçimlerinde daha özgürleşir.

Sonuç: Geçmişin Bugünle Buluştuğu Yer

Aktarım, danışanın ruhsal tarihini bugüne taşıyan bir süreçtir. Dinamik terapist için bu olgu hem tanısal hem de iyileştirici bir araçtır. Danışan terapistte aslında geçmişine ait bir figürü gördüğünü fark ettiğinde, kendi hayatını farklı bir gözle okumaya başlar.

Bu nedenle aktarımın işlenmesi yalnızca seansın içeriğini anlamak için değil, kalıcı değişim yaratmak için de kritik önemdedir. Geçmişin görünmez zincirleri çözüldükçe kişi bugününde daha özgür, geleceğinde ise daha yaratıcı hale gelir.

Kaynaklar:

https://levylab.la.psu.edu/wp-content/uploads/sites/9/2022/01/Kernbergetal.2008Transferencefocusedpsychotherapy_Overviewandupdate.IntJPsychoanal.-1.pdf

https://onlinelibrary.wiley.com/doi/abs/10.1002/(SICI)1097-4679(200002)56:2%3C163::AID-JCLP3%3E3.0.CO;2-D

 

Yazar Hakkında

Psk. Dilara Şimşek

Psk. Dilara Şimşek

Dilara Şimşek, MEF Üniversitesi Psikoloji bölümünden onur derecesiyle mezun olduktan sonra İngiltere'deki University of Sussex’te Klinik Psikoloji ve Mental Sağlık üzerine yüksek lisans yapmıştır. Bu süreçte yazdığı tezde, kadın dayanışmasının ve feminist aktivizmin iyilik haline etkilerini araştırmıştır.

Önemli Bilgilendirme

Site içerisinde bulunan bilgiler bilgilendirme amaçlıdır. Bu bilgilendirme kesinlikle hekimin hastasını tıbbi amaçla muayene etmesi veya tanı koyması yerine geçmez.