Çocukta momo korkusu

Çocukta momo korkusu

      Çocukların pek çoğu gelişimleri boyunca değişen derecelerde, yoğunluk ve sürede korku deneyimi yaşarlar. Bu korkuların bir kısmı kısa süreli olur ve sorun yaratmaz. Bir kısmı ise çocuğun günlük işlevlerini ciddi şekilde etkiler. Korku genel anlamda sevgi, öfke, neşe ya da üzüntü gibi doğal bir duygudur. Tehlike karşısında oluşan en doğal tepkidir ve türü korumaya yöneliktir. Her çocuk, gelişimi sırasında doğal olarak diğer duygular gibi bu duyguyu da yaşar. Önemli olan çocukların korkularının iyi gözlenmesi, çocuklara korkularını açıklama olanağı sağlanması ve korkuların sürekliliğinin araştırılmasıdır.

    Pek çok çocuk zaman zaman hissettiği korkular ve endişeler konusunda zorlanır ve aileler çoğunlukla profesyonel bir yardım almadan bunların yol açtığı sorunların üstesinden gelebilir. Bazı çocuklarda da bu korku var olabilir ama çocuk ve ailesi için özel bir sorun yaratmaz, yapmak istedikleri herhangi bir şeyden kaçınmaları gerekmez ve bu korku çocuğu rahatsız etmez. Ancak bazı çocuklarda bu korkular veya endişeler daha uzun süre devam edebilir veya çocuğun ya da aile üyelerinin hayatında daha çok soruna yol açabilir. Çocuk sık sık sorun yaşayabilir ve korkusu yüzünden bir şeyleri yapmaktan kaçınabilir. Son zamanlarda yaşanan ve birçok çocuğun hayatını alt üst eden Momo korkusu gibi. Momo, birçok çocuğun karşısına ya bir çizgi film izlerken ya da internette bir oyun oynarken ve ya bundan korkan bir arkadaşının okulda anlattıkları sayesinde çıkıyor. Momo korkusu  çocukları okulda ve evde yalnız başına hareket edemez duruma getiriyor. 

   Yaşanan bu durum  yetişkinler için anlamsız ve gülünç olabilir ama çocuklar için bir travma. Çocuk beklemediği bir anda,  yıldırım gibi çarpıp onu sersemleten, değiştiren ve bedeniyle, zihniyle ve özüyle bağını koparan yoğun bir deneyim yaşadığında travma geçirir.  Sahip olduğu her türlü başa çıkma mekanizması yıkılmıştır ve  son derece çaresiz hisseder. Uzun süren stres tepkileri çocuğun sağlığında, canlılığında ve güveninde sarsıntıya neden olur. Eğer ebeveynleri bu durumun normal olmadığını hissediyorsa, çocuğun bir travma sonrasında 1 ay geçmesine rağmen etkilenmesi devam ediyorsa, korkuları çocuğun arkadaş edinmesini engelliyorsa, okula gitmesine engel oluyorsa, uykudan uyanma, gün içi başka davranış problemleri yaşanıyorsa profesyonel yardım almakta fayda olabilir.

  Çocuklar, yaşadıkları korkunun sonsuza kadar sürmeyeceğini ve kendilerini daha iyi hissetmeye başlayana kadar yanlarından ayrılmayacağınızı bilirlerse rahatlar ve kendilerini güçlenmiş hissederler. Çocuklar ebeveynlerinin yüzlerinin, duruşlarının, ve ses tonlarının verdiği ipuçlarını okurlar. Dolayısıyla söylediğiniz sözden önce beden dilinizin verdiği mesaj daha etkilidir.

  Anne babanın davranışlarının çocukluk korkularının gelişiminde önemli yer tuttuğu da bilinmektedir. Korku ve kaygılar doğrudan ya da dolaylı yoldan çocuklara aktarılabilmektedir. Olaydan sonra, anne ve babaları çok kaygılı ve koruyucu olan çocuklarda daha fazla sorun görülmektedir. Aile ayrıca çocuğun kaçınma davranışını destekleyebilir, böylece bu çocuklar kaçındıkları olay ya da durumla ilgili işlevsel başa çıkma yollarını öğrenmekte zorlanırlar. Bazen de aileler fark etmeden korku davranışını sosyal açıdan desteklerler ve bu konuya yoğun ilgi göstererek sorunu güçlendirirler. Bunu sorunun ortadan kalkması için iyi niyetle yaparlar. Ancak bu arada çocuğun sorunla baş ettiği ve korkusuzca davrandığı durumları göz ardı ederek sadece soruna yoğun ilgi gösterirler

Genellikle kaygı ve korkuları olan çocuklar yeteneklerini küçümserler ve herhangi bir başarıdan dolayı kendilerini ödüllendirmeyi bilmezler. Anne babaların yaklaşımı ve beklentileri çocuğun kendine güvenini ve başa çıkma yollarını etkileyecektir. Modelleme için aileden başka kardeşler, televizyon ve öğretmenler de alternatif kaynaklardır. Gözleyerek öğrenme çok önemli olduğundan olumlu örneklerin izlenmesi, korku davranışının azalması için kullanılabilir.

Korkuyla baş ederken neler yapılmalı?

. Çocuğun kendini güvende hissetmesine yardımcı olmak için, onun temposu ve ritmini izleyip, onu, sizinkine uymaya zorlamayın. Çocuğunuzun davranışlarını dikkatle izleyip kendinizi onun yerine koyarsanız, onunla nasıl uyumlu ilişki kuracağınızı da öğrenmiş olursunuz.

Çocuğunuza hala yanında ve onun tarafında olduğunuzun güvencesini vererek, sakin ve sabırlı bir tavırla beklerseniz bu tepkiler kaybolacaktır. Genellikle çocuğunuzun gözleri ve nefes alış verişi, ne zaman devam etmeye hazır olduğunu size söyleyecektir.

Çocuğunuz korkmuş ve sinmiş görüyorsa, ona güvence verin, ama o sırada daha  fazla hareketi teşvik etmeyin. Bütün dikkatiniz ve desteğinizle orada olun. Çocuğunuzun korkusu geçinceye kadar sabırla bekleyin. Çocuğunuz yorgunluk belirtileri gösteriyorsa, dinlenmesi için izin verin.

Çocuğunuzdan iki ayrı kağıda, iki ayrı çizim yapmasını isteyin. Çiziminin birinde korku, diğerinde onu rahatlatan, umut veren, iyi,  güvende, mutlu ve huzurlu hissetmesini sağlayan bir resim çizmesini isteyin. Sonra bu iki resimde yaşadığı duyu ve duyguları size anlatsın. Bunun ardından korku resmini mutlu ve güvende olduğu resimle kapatabilir. Böylece duyu ve duygularının nasıl değiştiğini görebilir.

Korku, güvenlik duygusundan daha çok yer kaplıyorsa, çocuğunuzun kendisini daha güvende hissetmesine yardımcı olacak yollar bulun.

                   • “Erkek adam korkar mı?”, “Bebek gibisin.” gibi yaklaşımlardan kaçınarak,       korkusunu ciddiye alın, önemseyin, alay etmeyin.
                   • Değişik ortamlara girmesine, kişilerle olmasına ve çevresini tanımasına olanak  verin, Aşırı koruyucu olmadan, bireyselleşmesine destek olun,.
                  • Korkusunu anlatırken tetikleyecek aşırı tepkiler vermeyin.
                  • Kendi endişe ve korkularınızı yansıtmayın..
                  • Korkusuyla baş ettiği durumlar olduğunda bunu destekleyin..
                  • Korku baş edilemeyen, yaşamı olumsuz etkileyen bir durumdaysa bir uzmandan destek alın..

Korkularından başkalarının yanında söz edip onu küçük düşürmeyin ve utandırmayın.

Korkuları karşısında sabırsızlanıp ona bebekmiş gibi davranmayın.

En önemlisi çocuklara bilgisayarı yatıştırıcı olarak vermeyin  ve onu internetten maruz kalacağı zararlı içeriklere karşı koruyun.

Bu makale 6 Mayıs 2019 tarihinde güncellendi. 0 kez okundu.

Yazar
Uzm. Psk. Dan. Nurhan Ünder

Uzm.Psk.Dan. Nurhan ÜNDER, Lisans eğitimini Marmara Üniversitesi Psikoloji Bölümü’nde tamamlayarak Psikolog unvanı almıştır. Uzun yıllar çeşitli merkezlerde ve milli eğitim bünyesinde çalıştı. Ailelerle gönüllü Anne Çocuk eğitimleri yaparak bir çok anne ve çocuğun yaşam değişiminde etkin görev yaptı. Psikolojik Danışmanlarla Psikodrama ve Yaratıcı Drama çalışmaları yaparak meslektaşlarının mesleklerinin gelişiminde büyük değişimler yaratmalarına yardımcı oldu. Yine uzun yıllar sınıf öğretmenleriyle Yaratıcı Drama çalışmaları yaparak öğretmenlerin sınıflarına yaratıcı dramayı kullanarak eğitim ortamını zenginleştirmelerine vesile oldu. Bireysel danışmanlık çalışmalarını, sistemik bir yaklaşım temelinde götürmekte; mesleki gelişimine katkı sağlamak için almış olduğu Psikodrama, EMDR, Hipnoterapi, Transaksiyonel Analiz, Stratejik Aile ...

Etiketler
Çocuk psikolojisi
Uzm. Psk. Dan. Nurhan Ünder
Uzm. Psk. Dan. Nurhan Ünder
İstanbul - Psikoloji
Facebook Twitter Instagram Youtube