Bir ilişkide partnerlerin cinsellikle ilgili duygu, istek ve beklentilerini açık bir iletişimle ifade edip paylaşmaları çok önemlidir. Ancak cinselliğe dair eksik/çarpık/yanlış inanç ve bilgiler, edinilmiş ön yargılar buna engel olmakta, bu da çoğu ilişkide cinselliği -mış gibi yaşamaya, rol yapmaya ve hatta partnerlerin birbirine cinsel olarak da yabancılaşmasına yol açmaktadır.
Cinselliğin tabu kılınmasıyla, özellikle toplumsal olarak kadın ve erkek cinselliğine yüklenen yanlış kodlarla cinsel yaşamın doğal akışı bozulmaktadır. Örneğin; kadının cinsel istek ve beklentilerini paylaştığında, bilinen erkek diliyle etiketlenmesi, bunu paylaşabildigine göre ona herşeyin yapılabileceği (kişisel sınırlarının da aşılabileceği) ve ya erkeğin paylaşmak istediğinde,kadın tarafından yanlış anlaşılacağı korkusu, partnerinden o bilinen erkek dilindeki kadın olmadığına dair tepki alması olasılığı gibi.. Öğrenilmiş kadınlık/erkeklik rollerinden ne kadar arınılabilinirse, erkek kendi içindeki kadını, kadın da kendi içindeki erkeği ne kadar anlayabilir ve onunla buluşabilirse, bu engeller de o denli azalacak, duygu/süreç odaklı, doğal, uyumlu ve dengeli bir cinsel yaşamın da önü açılacaktır. Öyleyse, erkeklik ve kadınlık adına içine düşülen/düşürülen/düşünülen/düşündürülen/yaşanan ve yaşattırılan hallerden, ezberlerden çıkıp yeni bir erkeği ve yeni bir kadını yaratmak elzemdir!
