Tüm travma mağdurları olarak kronik savunmasızlık olgusuna az ya da çok maruz kalırız.Bu yüzden yeni durumlara alışmakta zorlanırız.Savunmasızlığı bilen ve yaşayanlar herhangi bir kurtuluş ve ileriye doğru hateket etmek neredeyse imkansızdır.
Kendi düşüncelerimizin ve benlik imgelerimizin kurbanı oluruz.Fizyolojimiz bir olay ya da uyarana uyarılma tepkisi verdiğinde, sağlıklı insanlar gibi yönelme ya da savunma tepkisine geçemiyoruz. Tekrar tekrar kurban olama beklentisiyle kurbanlaşıyoruz.
Tehdit altında olduğumuzda normal yönelme tepkisine erişemediğimizden koşullar imkan tanısa bile başarılı bir şekilde kaçıp kurtulamıyoruz.Söz konusu fırsatı göremiyoruz bile.Uyarılma hareketsizliğe yol açıyor.Bu senaryo obsesif ilişkilerde de yaygn olarak görülür. İlişkiyi bitirmek istiyor olabiliriz ama korku ve hareketsizlik yaşadığımız çevreye bağlı hissetmeye dair ilkel güdümüzü ezer geçer ve kendimize rağmen o ilişkide kalırız.
Travmadan dolayı sıkıntı çektiğimizde yaşam enerjisiyle negatif duygularv arasındaki ilişki o kadar yakındır ki onları birbirinden ayıramayız. Boşalma kesinlikle ihtiyaç duyduğumuz şey olamakla birlikte meydana gelmeye başladığında etkileri ürkütücü ve katlanılmaz olabilir çünkü boşalmakta olan enerji negatif olarak algılanır. Bu korku yüzünden de enerjiyi bastırırız ya da yarım yamalak boşaltırız.
Sağlıklı ve yaşam dolu olmaya geri dönme yolculuğu anlık bir şeydir. Atılan her adım küçük te olsa anlamlı ve kayda değerdir. Travmadan sonra ortaya çıkan etkiler kronikleştiğinde kaybettiğimiz bedensel kontrolümüzü tekrar ele almanın bir yolu var. Sinir sistemini herekete geçinceye kadar bilerek uyarıp sonra bu uyarılmadan doğan enerjiyi yavaşça boşaltmak.