Doktorsitesi.com

Bedenin Sesi Sana Ne Söylüyor

Uzm. Psk. Aslı Songün
Uzm. Psk. Aslı Songün
20 Mart 202514 görüntülenme
Randevu Al
“Ruhsal açıdan acı çekmiyorum, sadece fiziksel olarak hastayım” diyen bir bir danışan..
Bedenin Sesi Sana Ne Söylüyor

 

     Bedeni ruhsallığın dışında anlamaya çalışıp yorumlamak, ruhsallığı da beden olmadan anlamlı kılmak mümkün değildir. Beden daima duyulmak, göremediklerinizi dile getirmek ister, sustuğu zaman da; acılar, ağrılar yada döküntüler yolu ile konuştuğu zamanda aslında onu anlamlandırmamızı ister.

     Peki biz nasıl oluyor da ruhsal acımızı fark edemiyoruz? Başka bir ifadeyle bedenin ızdırabı kaynağını nereden alıyor?

     Erken çocukluk döneminde yaşadığımız kayıplar, duygusal yoksunluk, ailenizin onayını almak için bazı istek ve arzularınızdan vazgeçmeniz gerektiğinin size aktarılması, ebeveynlerinizin sevgisini koşullu olarak hissedebiliyor olmanız, onları asla hayal kırıklığına uğratmayacak kadar sadık olmanız gerektiği inancı, öfke , acı , üzüntü gibi olumsuz duyguların ifadesinin mümkün olmadığı bir ortamda büyümek , çocuğun bu duygularını kapsayacak onu sakinleştirecek duygusal kapasiteye sahip bir annenin yokluğu, ve bu nedenle çocuğun rahatsızlık veren hislerinden kurtulmak için başa çıkma yöntemi olarak geliştirdiği ‘inkarın’ öğrenildiği, ayrıca olumlu yada olumsuz duygularının aile tarafından değer görmemesi nedeniyle duygularını ifade etmenin önemsizleştiği böylelikle onları bastırdığı ve fark edemediği bir hale dönüşmesi.. Tüm bu yaşantıların izleri birer kişilik özelliği olarak benliğinize katılmaktadır.

     Bir yetişkine dönüşüldüğü yıllarda ise, yine aynı şekilde “o kadar hassas olma,” “duygularını dinlemek yanıltır” gibi cümlelerin çokça duyulduğu, akılcılığın bu yolla yüceltilmeye çalışıldığı bir sosyokültürel toplumda var olmanın, ve içinde ifade edemediğin öfkeyi biriktirmenin bazı hastalıklara yakalanma riskini arttırarak bedeninizin çığlıkları olarak görünür ve somut bir hal aldığını biliyor muydunuz?

     Küçüklüğünde, ailesi ile çatışan istekleri yüzünden sorun yaşamamak yada onların onayını alabilmek adına vazgeçmeyi öğrenen kişinin, yetişkin bir birey olduğunda da kendi arzu ve isteklerini göremeyen, partneri yada çocukları için kendi hayatından vazgeçebilen kişilere dönüşmesi oldukça sık rastlanmaktadır. Hatta bir çok danışan kendi istediği türde bir hayatı şekillendirmeye çalışırken başkalarını hayal kırıklığına uğrattığını düşünerek yaşadığı suçluluk ve kendini bencil hissetme gibi onları zorlayan bu duyguları terapiye taşır.

     Dr. Gabor Mate’ ; Kanser, Als, ülser, reflü, bağırsak hastalıkları, kronik yorgunluk, fibromiyalji, migren, cilt rahatsızlıklarının büyük bir kısmı, otoimmün hastalıklar gibi rahatsızlıklar ile boğuşan hastaların hemen hepsinin yaşamlarının önemli bir bölümünde ‘hayır’ demeyi öğrenmemiş kişiler olduğunu, temelde yatan duygusal baskının ise hepsinde var olduğunu söylemektedir.

Burada karşımıza çıkan hastalığa yakalanmış kişilerin önemli ortak özellikleri ise;

1. Başa çıkma stratejisi olarak bastırmanın kullanılması

2. Duygusal kapasitenin yetersizliği

3. Onaylanmak için kendi istek ve ihtiyaçlarından vazgeçmek

4. Hayır diyememek, sınır koymada zorluk, aşırı kontrolcülük, mükemmeliyetçilik

5. Hayatı hissettiğin deneyimlerle yaşamak yerine kalıp yargılar aracılığı ile deneyimlemeye çalış

6. Başkalarından yardım isteyememek ve aşırı yük sırtlanmak, güçlü görünme çabası

7. Duyguların inkarı ‘dır.

     Bu bağlamda en basit anlatımla duygular; bağışıklık sistemimizi, hormonlarımızı, stres düzeyimizi etkiler. Hormon üretimi de psikolojik stres ile bir etkileşim içerisindedir.

     ABD Ulusal Kanser Entitüsü’nde (1985), yapılan araştırmalar hormonların kanser tümörlerinin tetikleyicisi yada engelleyicisi olduğunu göstermektedir ki, “öfke gibi güçlü duyguların bastırılması , maruz kalınan psikolojik stresi genişlettiğinden kanser riskini de haliyle arttırmaktadır” denilmektedir.

     Bundan dolayıdır ki; hayatında doğru beslenme alışkanlıklarına sahip, alkol ve sigara gibi maddeler kullanmayan hatta düzenli spor yapan bireylerin kanser yada diğer otoimmün hastalıklara yakalanması sadece genetik yatkınlıkla açıklanamamaktadır. 

     Hayatta mutsuz hissettiğin anlarda onu geçiştirip, görmezden gelmek yerine yada hemen kendini başka bir şey ile oyalamaya çalışmak yerine biraz bu duygu ile kalıp “ya, evet bir süredir kendimi iyi hissetmiyorum, bir çok şeyi doğru yaptığımı düşünüyorum aslında ama eksiğini hissettiğim ne o halde?” Gibi bir soruyu kendine yöneltip üzerinde biraz düşünmek , hissettiğin öfkeyi sağlıklı bir biçimde ifade edebilmenin yolları üzerine çalışmak, hayatta acı, üzüntü ve ölümden kaçamayacağınızı kabul edip bu zorlayıcı durumlarla ilgili tutumlarınızı ve ilişki biçimlerinizi gözden geçirip yapabileceklerinizin keşfine varmak, hayatının sana ait olduğu bilinci ile sana ait anlamlar ve hedefler yaratmak..

     Söylemesi kolay ama belki de yapabilmek için çaba isteyen bu bakış açısını geliştirmediğin, önce kendin iyi hissetmediğin takdirde unutma ki bu eksiği bedenin sana farklı yollarla göstermeye devam edicektir. Kendine gölge ettiğin için göremediklerine ışık tutar beden..

Yazar Hakkında

Uzm. Psk. Aslı Songün

Uzm. Psk. Aslı Songün

     Haliç Üniversitesi Psikoloji Bölümü 2003 yılı mezunuyum. Aynı üniversitede 2004 yılında başladığım Uygulamalı Psikoloji yüksek lisansını “Çocukların Sahip Oldukları Denetim Odağının, Algıladıkları Ebeveyn Çatışması İle İlişkisi” konulu tezimle tamamlayarak 2006 yılında uzmanlık derecemi almış bulunmaktayım.

Önemli Bilgilendirme

Site içerisinde bulunan bilgiler bilgilendirme amaçlıdır. Bu bilgilendirme kesinlikle hekimin hastasını tıbbi amaçla muayene etmesi veya tanı koyması yerine geçmez.

Benzer Makaleler

Bu uzmanın başka makalesi bulunmamaktadır