Bağımlılıkta yeni yaklaşımlar

Bağımlılık kavramı, yüzyıllardır insanlık tarafından bilinmekle birlikte, son yıllarda multidisipliner bir yaklaşımla ele alınmaktadır. Bu makalede, bağımlılık fenomeninin biyolojik, psikolojik ve sosyal boyutlarını içeren biyopsikososyal perspektiften ele alınarak, bu yaklaşımın bağımlılıkla mücadelede nasıl önemli bir rol oynayabileceği tartışılacaktır. Bağımlılık, bireyin bir madde veya aktiviteye karşı kontrolünü kaybetmesi ve bu durumun olumsuz sonuçlar doğurması olarak tanımlanır. Geleneksel yaklaşımlar genellikle sadece fiziksel bağımlılığı ve madde kullanımını ele alırken, modern psikoloji biyopsikososyal model çerçevesinde bağımlılığı daha kapsamlı bir şekilde açıklamakta ve tedavi etmekte yeni yollar sunmaktadır.

Bağımlılıkta yeni yaklaşımlar

Bağımlılık kavramı, yüzyıllardır insanlık tarafından bilinmekle birlikte, son yıllarda multidisipliner bir yaklaşımla ele alınmaktadır. Bu makalede, bağımlılık fenomeninin biyolojik, psikolojik ve sosyal boyutlarını içeren biyopsikososyal perspektiften ele alınarak, bu yaklaşımın bağımlılıkla mücadelede nasıl önemli bir rol oynayabileceği tartışılacaktır. Bağımlılık, bireyin bir madde veya aktiviteye karşı kontrolünü kaybetmesi ve bu durumun olumsuz sonuçlar doğurması olarak tanımlanır. Geleneksel yaklaşımlar genellikle sadece fiziksel bağımlılığı ve madde kullanımını ele alırken, modern psikoloji biyopsikososyal model çerçevesinde bağımlılığı daha kapsamlı bir şekilde açıklamakta ve tedavi etmekte yeni yollar sunmaktadır.

Bağımlılıkta biyolojik faktörler, özellikle beyin kimyası ve nörolojik mekanizmalar üzerinde odaklanmaktadır. Madde kullanımı veya bazı davranışsal bağımlılıkların beyin yapısını ve işlevselliğini nasıl etkilediği, bağımlılığın neden ortaya çıktığı ve neden bazı insanların diğerlerinden daha fazla risk altında olduğu üzerine araştırmalar incelenecektir.

Örneğin, Volkow ve arkadaşlarının (2016) yaptığı çalışma, bağımlılığın nörobiyolojik temellerini ele almış ve dopamin sistemlerinin rolünü vurgulamıştır. Ayrıca, Kalivas ve Volkow'un (2005) çalışmaları, bağımlılığın sinirsel adaptasyonlar ve ödül devreleri üzerindeki etkilerini detaylandırmıştır.

Psikolojik olarak bağımlılık, bireyin duygusal ve zihinsel sağlığı üzerinde derin etkilere sahiptir. Özellikle duygusal düzenleme eksiklikleri, stresle başa çıkma zorlukları ve düşük özsaygı gibi faktörler, bağımlılık riskini artırabilir. Psikolojik terapi ve danışmanlık hizmetlerinin bağımlılık tedavisinde nasıl kullanılabileceği ve bireyin bağımlılıkla mücadelesindeki önemi ele alınacaktır.

Bu bağlamda, Marlatt ve Gordon'un (1985) çalışması, geri düşme süreçleri ve bağımlılıkla mücadelede psikososyal stratejiler üzerine önemli bir kaynak olarak öne çıkmaktadır. Ayrıca, Hayes ve arkadaşlarının (2011) kabul ve kararlılık terapisi gibi yeni psikoterapi yaklaşımları, bağımlılık tedavisindeki yenilikçi uygulamaları temsil etmektedir.

            Sosyal çevre, bağımlılık gelişiminde önemli bir rol oynar. Aile ilişkileri, akran baskısı, sosyo-ekonomik faktörler ve kültürel normlar, bağımlılık davranışlarını şekillendirebilir ve sürdürebilir. Toplumsal destek ağlarının güçlendirilmesi ve sosyal izolasyonun azaltılması, bağımlılıkla mücadelede etkili stratejiler olarak tartışılacaktır.

Burada, Granfield ve Cloud'un (1999) sosyal etkileşim ve bağımlılık arasındaki ilişkiyi inceledikleri çalışma, sosyal boyutun bağımlılık üzerindeki etkisini anlamamızı sağlayan önemli bir örnektir. Ayrıca, Witkiewitz ve arkadaşlarının (2019) topluluk destekli yaklaşımların bağımlılık tedavisindeki etkinliğini değerlendirdikleri araştırma da bu konuda değerli bilgiler sunmaktadır.

Bağımlılık, karmaşık ve çok boyutlu bir fenomendir ve bu nedenle tedavi ve önleme stratejilerinin de çok yönlü olması gerekmektedir. Biyopsikososyal perspektif, bağımlılığı sadece bireyin biyolojik yapısından değil, aynı zamanda psikolojik ve sosyal faktörlerden de anlamamıza yardımcı olur. Bu makalede tartışılan bilgiler, bağımlılıkla mücadelede yeni yaklaşımlar geliştirmede araştırmacılara ve klinisyenlere ilham verebilir.

Yaren Hilal Ergül

Damla Kankaya Sünteroğlu

Bu makale 5 Temmuz 2024 tarihinde güncellendi. 0 kez okundu.

Yazar
Uzm. Kl. Psk. Damla Kankaya

Uzm. Psk. Damla KANKAYA, Almanya doğmuştur. Lisans öncesi eğitimini (ilk, orta ve lise) Nürnberg'de tamamlamıştır. Ardından başlamış olduğu Beykent Üniversitesi Psikoloji Bölümünden "Onur Öğrencisi" olarak mezun olmuş ve Psk. unvanı almıştır. Üniversite eğitimi süresince birçok ulusal kongre ve üniversite seminerlerine katılım göstermiştir. Birçok sosyal sorumluluk projesinde ve Beykent Üniversitesi Psikoloji Klübün'nde asil üye olarak  aktif görev yapmıştır. Ve Lisans eğitimi sırasında, Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi, Sana Klinik Hastanesi (Almanya) stajyer psikolog olarak birçok kurum ve hastanede staj yapmış ve kendini geliştirmeyi hedeflemiştir. Mezuniyetini takiben aynı üniversitenin Sosyal Bilimler Enstitüsü Klinik Psikoloji yüksek lisans eğitimine başlamış ve "Klinik Psikolog" olarak  yüksek lisans derecesini tamam ...

Yazarı sosyal medya'da takip edin
linkedin
instagram
facebook
Etiketler
Bağımlılık belirtileri
Uzm. Kl. Psk. Damla Kankaya
Uzm. Kl. Psk. Damla Kankaya
İstanbul - Psikoloji
Facebook Twitter Instagram Youtube