AYÇİÇEĞİ VE SER ÇİÇEĞİ


Ayçiçeğinin güneşe tahammülü ile nâzik bir ser çiçeğinin tahammülü bir midir?Biri, güneş ne tarafa giderse yüzünü o yöne çevirecek kadar ona muhtaçtır.Diğeri ise, yalnızca bir parça güneşle bozulur, kurur.
İstidatlarımız farklıdır.Çoğu zaman birbirimizi anlayamayız; anlamak zorunda da değiliz.“Rahat mı battı?” denir mesela.Artık hepimize bir cevap hakkı doğuyor. Deyin ki: “Ser çiçeğiyim; güneş kuruttu. Bir çırayım; ateş yaktı.”
Birilerini yargılıyor ya da yargılanıyorsanız, gönlünüz ikiye ayrıldıysa, gecelerinize ışık olmaya geldim. Çünkü “yargı”, birinin diğerini kendi gözünden görmesi ve gördüğünden memnun kalmaması hâlidir.Eğer birinin dünyaya bakan penceresi yargılarla doluysa ve bunları “değerlerim” çatısı altına gizliyor ise size yalnızca istidadınızdan dolayı suçlu hissettirebilir.
Oysa suçluluk ile sorumluluk farklı şeylerdir.Kur’an’da sıkça geçen “Akletmez misiniz?” ifadesi, bizler için içinde bulunduğumuz hallere dışarıdan bakmaya bir çağrıdır. Aynı zamanda insanın bu kapasiteye sahip olduğuna duyulan bir güvenin de ifadesidir.
İnsan, kendini tanımaya gayret ettikçe yalnızca aklıyla değil, kalbiyle de görmeye başlar.
Sel, dağları geçmek için izin ister mi?
Ayçiçeği de ser çiçeği olmak istemez.
Güneş, doğmadan önce sormaz.
Ruhun müsveddesi yoktur; bir kez yazılır ve bir daha bozulmaz.