Anlam Arayışı ve Varoluşsal Krizler


Varoluşsal Boşluk ve Kriz
Varoluşsal kriz, bireyin yaşamındaki değer sistemlerinin sarsılması, amaçsızlık hissi veya yaşanan travmatik bir olay sonrasında ortaya çıkabilir. Bu durum, depresyon ya da anksiyete ile karıştırılsa da temelinde ‘anlam’ boşluğu vardır. Frankl’ın logoterapi yaklaşımı, bu boşluğu doldurmanın temel yolu olarak bireyin kendi anlamını bulmasını önerir.
Terapötik Yaklaşımlar
Varoluşsal yönelimli terapide terapist, danışanın yaşama dair sorularını yargılamadan ele alır. Belirsizlik, ölüm, yalnızlık ve özgürlük gibi kavramlar konuşularak bireyin kendi yaşamına dair içsel yön bulması sağlanır. İçsel kaynaklara odaklanmak ve değer temelli bir yaşam oluşturmak, danışanın bu krizden güçlenerek çıkmasına katkı sağlar.
Modern Yaşamda Anlam Arayışı
Tüketim kültürü, dijital yaşam ve sürekli başarı baskısı, bireyin anlamla ilişkisini zayıflatabilir. Bu nedenle modern çağda anlam arayışı daha sık karşımıza çıkar. Sosyal medya karşılaştırmaları, başarı takıntısı ve yalnızlık duygusu, bireyin içsel tatminini zorlaştırabilir. Terapide bu dışsal kaynaklardan içsel değerlere geçiş teşvik edilir.
Sonuç
Varoluşsal kriz, birey için yıkıcı olduğu kadar dönüştürücü bir süreç de olabilir. Psikoterapi, bu dönemde bireyin kendiyle yüzleşmesine ve yaşamına yön verecek içsel pusulayı bulmasına aracılık eder. Anlam arayışı bitmeyen bir yolculuktur ve bu yolculukta danışana eşlik eden terapist, umutla büyüyen bir ortaklığa imza atar.
Hazırlayan: Uzman Psikolog Mustafa Cem Oğuz