Aldatma (“var olan ilişkiyi bitirip, yeni bir ilişkiye başlamak varken, neden bazı insanlar aldatmayı tercih ediyor?”)

Aldatma (“var olan ilişkiyi bitirip, yeni bir ilişkiye başlamak varken, neden bazı insanlar aldatmayı tercih ediyor?”)

Genel olarak temelde var olan bir ilişkiyi geliştirebilmek, üretebilmek ve yaşamı paylaşabilmek becerisini geliştirememiş kişilerin kendilerini yeniden ifade etme, dürtüsellikteki anlık hazların sürekliliğini sağlama ve sonsuz bağlanma arayışlarına aldatma diyebiliriz. Aldatma; belki de insanlık tarihinin en eski zamanlarından bu yana değişmeyen bir gündem maddesidir ve son yıllarda sosyal bir yara haline gelmiştir.

İhanet hem kadın hem erkek için de yaralayıcı ve kabullenilmesi güç bir durumdur. Toplumumuzda “erkektir yapar, erkeğin elinin kiri’’ gibi erkeğin aldatmasını meşru gösteren bir yaklaşım da mevcuttur. Kadın da eşini affetmelidir ve yuvasını bozmamalıdır. Ancak kadınlar genellikle eşlerini affetmiş görünseler de, içlerinde aldatılmayı sindirmeleri kolay değildir. Bir kadın için belki kocasının başka bir kadınla cinsel birliktelik yaşaması bir derece kabul edilebilir gibi görünse de, kocasının başka bir kadına duygusal olarak bağlanması veya âşık olması çok inciticidir. Kadının affedemeyeceği bir durumdur. Erkek için de aldatılmak yaralayıcı ve özgüveni sarsıcı bir durumdur. Çiftin arasındaki iletişimin niteliği, aradaki sevgi bağının gücü onların bunun üstesinden gelmesini sağlayabilir ancak aldatılmak mutlaka ilişkide bir iz bırakır.

TÜM ALDATMALAR CAN SIKAR ve KEYİF KAÇIRIR

Aldatma veya aldatılma daha çok duygusal boşluklar nedeniyle yaşanır. Yalnız cinselliğe dayalı bir birliktelik değil cinsellik barındırmayan duygusal bir ilişki de aldatmadır ve aldatmanın sadece kadın erkek ilişkileri bağlamında yaşanmadığı bir gerçektir. Aile, iş yaşamı, arkadaşlık ortamı ve sosyal yaşamda da aldatma veya aldatılma farklı biçimlerde karşımıza çıkar. Sonuçları açısından ilkine göre daha affedilir gibi görünse de tüm aldatmalar canımızı sıkar ve keyfimizi kaçırır.

Aldatılmak kişide özgüven kaybına, artık yakışıklı veya güzel ve çekici biri olmadığı, eşi tarafından beğenilmediği düşüncesine, değersizlik ve çaresizlik duygularına yol açabilir. Bu duygularla baş etmek kolay değildir. Kişi aldatıldığında eşiyle bu konuyu konuşmalı, eşinin neden buna ihtiyaç duyduğunu anlamaya çalışmalıdır. Eğer bu olayda kendisine düşen bir pay varsa onu çıkarmalıdır. Ancak asıl önemli olan kendi özgüvenini ve öz saygısını yüksek tutmaya çalışmasıdır.

ALDATMANIN OLMADIĞI BİR EVLİLİK MÜMKÜN MÜ?

Evliliklerde ve uzun ilişkilerde aldatma kaçınılmaz mıdır? İhanetin yaşanmadığı bir evlilik mümkün mü? Bu konuda da bir genelleme yapmak uygun olmaz, çünkü aldatmada cinsel ve psikolojik ihtiyaçlar rol oynadığı gibi erkeğin ve kadının kişilik yapıları da önemlidir. Her çifti bulundukları şartlar içinde ele almak gereklidir. Mutlaka ki uzun süren ilişkilerde rutin ve monotonluk kadın veya erkeğin sıkılmasına sebep olabilir, ancak çift hayatlarında bazı değişiklikler yaparak ilişkilerini canlı tutabilir. Burada çaba göstermek ve istemek de önemlidir.

Bütün erkek ve kadınlar sadık bir eşe dönüşebilir mi?

Bütün kadın ve erkekler olarak bir genelleme yapmak mümkün değildir, Her insanı kendi özellikleri ile değerlendirmek gereklidir. Aldatmaya yol açan faktörler nelerdir? O insanın hayatında aldatma ihtiyacı nasıl bir yer tutmaktadır? Eşin bu durumdaki sorumluluğu nedir? Tüm bu soruları değerlendirmek ve yanıtlarını aramak gereklidir. Bunun için evlilik veya çift terapisi faydalı olacaktır. Eğer çift iletişimi güçlendirip, çatışmalarını nasıl çözeceğini öğrenirse ve cinsel ilişkilerinin de kalitesini arttırırsa aldatma sorunun da üstesinden gelinebilir. Ancak aldatmanın da birçok çeşidi vardır, bunun bir alışkanlık mı yoksa bir defaya mahsus bir durum mu olduğu önemlidir.

ELİMİZİN KİRİ ve NAMUS MESELESİ

Aldatmanın kişiler üzerindeki etkileri herkesin olaydan etkileniş biçimine göre farklılıklar gösterebilir. Bazen, insanlar aldatıldıklarını bilmelerine rağmen, partnerleriyle yaşamaya devam edebiliyorlar. Bazıları ilişkiyi anında koparıyor, bazıları ise sürekli gelgitler halinde bocalıyor. Tabi bunda aldatmaya Türk toplumu olarak bakış açımızın da etkisi büyük. Türkiye'de “erkek aldatır ama kadın aldatmaz” gibi bir önyargı bulunuyor. Yani erkek aldatınca elimizin kiri, kadın aldatınca namus meselesi olarak aldatmayı algılamak ve arkasında yatan toplumsal sorunları görmemesizlikten gelmek; aldatmanın her geçen gün artarak devam etmesinde en önemli unsurlardan biridir.

EVLİLİK veya EŞ TERAPİSİ

Aldatılan veya aldatıldığını düşünenlerin sorunu görmemezlikten gelmeyip partneriyle paylaşması ve konuşması gerekir. Aldatıldığını düşünenler, “benimle eskisi gibi ilgilenmiyorsun, ilişkimizde sorunlar var, başka birisi olabileceğini hissediyorum, böyle bir sorun var mı?” şeklinde partneriyle konuşmalıdır. Eğer partner başka birisi olduğunu itiraf ederse; aldatılanda öfke, yas süreci, üzüntü, sıkıntı, uykusuzluk, onur ve gurur yaralanması, tedirginlik, özgüven sarsılması ve depresyon dönemi başlayacaktır. Bu dönem kişiden kişiye değişmekle birlikte bir kaç ay sürebilir. Bu dönemde bir evlilik veya eş terapistine başvurulması gerekir. Çünkü kurulu bir düzeni yıkmak zordur ve aldatılan kişinin partneriye bir araya gelerek sadece karşı taraftan değil kendisinden de kaynaklanabilen sorunları çözmek için adım atması uygun olacaktır. Ayrıca kültürel şartlanmada bunu gerektirir. Unutulmaması gerekir ki aldatılma ve sonrasında yaşanan sorunlar çözülebilen bir durumdur. Ayrıca eşin sadakatsizliğinde evliliği hemen bitirmek yerine, yapılan hatayı bir sopa olarak, aldatan kişiye karşı kullanmak yerine; -eşim beni sevmediği için mi yoksa insani bir zaaftan dolayı mı aldattı?- sorusuna bir evlilik terapistinin nezaretinde yanıt aramak ve kar zarar analizi yapmak doğru bir yol olacaktır. Çünkü bir çıkış yolu her zaman vardır. Sevgiyi, güveni ve saygıyı artırıcı çözümler bulmak o kadar da zor değildir. Her iki tarafta şu soruyu kendisine sormalı; “bu olay bize ne öğretti?” Bu konuda samimi yanıtlar veren çiftler evliliklerini yeniden yapılandırabilir ve eskisinden daha mutlu olabilirler.

Bu makale 5 Temmuz 2019 tarihinde güncellendi. 0 kez okundu.

Yazar
Psk. Dan. Muharrem Köse

Psk. Dan. Muharrem Köse, 1973 yılında İzmir'de doğmuştur. Lisans öncesi öğrenimlerinin ardından Karadeniz Teknik Üniversitesi Fatih Eğitim Fakültesi Rehberlik ve Psikolojik danışmanlık bölümünü başarıyla tamamlayarak psikolog danışman  unvanı almıştır.

Okullarda Arabuluculuk Eğitimi,Çözüm Odaklı Kısa Danışmanlık Yaklaşımı, Boşanma Arabuluculuğu, Kognitif Terapi İlkeleri ve Depresyon Tedavisinde Uygulanması, Pozitif Psikoterapi Temel Eğitimi, Bağımlık Eğitimi,Pozitif Psikoterapi Temel Eğitimi,Cinsel işlev bozuklukları gibi birçok eğitimlere katılmıştır.

Psk. Dan. Muharrem Köse, mesleki çalışmalarına İzmit Kocaeli'de bulunan Psk. Dan. Muharrem Köse Terapi Ve Danışmanlık Merkezi'nde devam ettirerek danışanlarına hizmet vermektedir.

Yazarı sosyal medya'da takip edin
instagram
Psk. Dan. Muharrem Köse
Psk. Dan. Muharrem Köse
Kocaeli - Psikolojik Danışman
Facebook Twitter Instagram Youtube