Aktif Yaşlanma Sürecinde Yerinde Yaşlanma :Bilişsel, Duygusal Ve Davranışsal Düzeyde Psikolojik Etkenleri


1. Aktif Yaşlanma Sürecinde Yerinde Yaşlanma :Bilişsel, Duygusal Ve Davranışsal Düzeyde Psikolojik Etkenleri
Özge Öz Batır*
Özet: Yaşlanma biyolojik açıdan en küçük organizma ve birimi olarak hücrelerin zamanla değişmesi, sosyal olarak ta toplumsal ve sosyal işlevlerin zaman içerisinde oluşan değişimlerin , eylemlerin ve normların değişmesi olarak tanımlanmaktadır. Sosyal olarak bağımsızlığın azaldığı, çocukluk dönemime benzer olarak korunma ve gözetim gerektiren dönemdir.Dünya Sağlık Örgütü’ne göre yaşlılık üç grupta ele alınmaktadır: 65-74 yaş “ genç yaşlı”, 75-84 yaş “ ileri yaşlı”, 85 ve üzeri yaş “ çok ileri yaşlı” dır. Aktif yaşlanma, insanların yaşlandıkça yaşam kalitesini artırmak için daha iyi sağlık ve güvenlik fırsatlarına katılımı optimize etme sürecini ifade eder. İnsanların yaşlandıkça yaşam kalitesinin yükseltilmesi tutumudur. Aktif yaşlanma; sağlık ve sosyal hizmetler, fiziksel çevre ve davranışsal, kişisel, sosyal ve ekonomik belirleyiciler gibi çeşitli etkenlere veya faktörlere bağlıdır. Sosyal olarak açık alanların aktif yaşlanmayı geliştirebileceği ve sosyal katılımlarının teşviki yalnızlıklarını azaltarak daha sağlıklı yaşam kalitelerinin artacağı düşünülmektedir.Sağlık alanındaki uygulamaların etkili bir şekilde planlanması ve yaşlıların sosyal dışlanmasının önlemeye yönelik politikaların benimsenmesi yaşılıların aktif bir şekilde topluma katılımında önemlidir. Aktif yaşlanmanın amacı, insanların fiziksel, sosyal ve zihinsel sağlık potansiyellerini gerçekleştirmelerini ve yaşam döngüsünün son aşamasında bile sosyal hayata katılmalarını sağlamaktır. Bu evrede aktif yaşlılık döneminde bilişsel, duygusal ve davranışsal ilişki durumları çerçevelenir.
Anahtar Sözcükler: Yaşlanma, Yerinde yaşlanma ,Aktif yaşlanma, Aktif yaşlanma süreci, Bilişsel, Duygusal Ve Davranışsal Düzeyde Yaşlılık
1.Giriş
Dünya nüfusu günümüz geçtikçe yaşlanmakta ve doğum ve ölüm oranı düştükçe genç nüfus oranı düşmektedir.Ülkeler arası genç nüfus oranı değişmektedir.Gelişmiş ülkelerin yaşlı nüfus oranı gelişmemiş ülkelere göre daha fazla olmaktadır ve bununla birlikte yaşlılık oranı da daha yüksektir.Yaşlı nüfus oaranı arttıkça yaşlılık sorunları da artmaktadır (Esendemir, 2016). Türkiyenin yaşlanma süreci 2010 yılından itibaren artış göstermiştir.TÜİK verilerine göre yaşlı nüfus oranı 2040 yılında % 16,3’e , 2060 yılında %22,6’ya ve 2080 yılında %25,6’ya ulaşıcağı düşünülmektedir (TÜİK, 2018).
Yaşlılar toplumun en tecrübeli ve bilgili üyeleri olmakla birlikte 65 yaş ve üstü kişiler olarak tanımlanmaktadır.Yaşlanma bir süreçtir ve yaşamın son dönemi olan bir evredir.Yaşlanma sürecinde genetik faktörlerin yanında çevresel yaşam düzenin de etkenleri bulunmaktadır.Yaşlanma her ne kadar olumsuz süreç zorlukları olsa da olumlu olarak nitelendirilebilecek bilgelik deneyimini keyfi yaşantı tadını çıkarmak gibi fırsatlar sunabilir.Kaliteli yaşlanma ya da aktif yaşlanmak için sağlıklı yaşam tarzı seçimleri, sosyal bağlantılar ve kendini geliştirmeye dönük çabalar çok önemlidir.Rekreasyon olarak adlandırılan serbest zaman etkinlikleri yaşlıların yaşamlarını daha anlamlı ve keyifli hale getirebilecek fikirler oluşturabilir.Emeklilik haliyle yaşam evresinin son döneminde serbest zaman değerlendirmesi hayatı düzene koyabilir.Sosyal faaliyetler, spor ve sanatsal etkinlikler psikolojik ve fiziksel gelişimle sosyal bağları güçlendirebilir( Yancı, 2022).Yaşlanma sürecinde ve bu sürece özgü sorunları konu alan gerontoloji bilimidir.Yaşlı hayatını konu alan gerontoloji biliminin odağı tasrımsal düzeyde yaşlıların güvenli ve konforlu yaşam sürmeleri için ergonomik tasarımlar analiz ve teknikleri kullanmaktadır (Özgün Başıbüyük, G.ve ark., 2023).
Aile yapısı geniş aile modelinden çekirdek aile modeline geçmesi,aile yaşantısının zorlaşması, ailede birden fazla kişinin çalışması ve daha iyi yaşam beklentisinin artması, evlilik oranlarının ve doğum oranları azalması, kentsel yaşama geçilme durumlarının artması yalnızlığın artmasıyla yaşlılık bakımını ve yaşam bakım sorunlarını arttırmaktadır.Yaşlı toplum bireyler içib sağlık,ekonomik,sosyal, güvenlik, emeklilik sistemleri ve işgücü alanlarında politikaların yeniden gözden geçirilmesi gerekmektedir (Bilgin ve ark., 2021).
İnsan ve Çevre Uyum Modeli’ni temel alarak konut seçiminde ekolojik sistem ve bireyin özelliklerinin bir arada ele alınması gerekmektedir.Yaşlı bireyin geçmiş yaşamı, geçmiş davranışları, fiziksel ve zihinsel kapasitesi, aile yapısı gibi bir takım faktörel yapısal özellikleri bulunmaktadır.Bireyin yaşam alanı olarak ev ortamı büyüklük, tasarım, konfor ortamı mikro düzey çevresel alanını oluşturmaktadır.Kişisel alan olarak aile üyeleri ve arkadaşları yer almaktadır.Doğal çevre denilen fiziksel çevrede de doğal yapılı ev ve etrafında nesneler yaşam çevresindedir. Çevresel gerontolojiye göre çalışmalarda, kişilerin yaşlanma sürecinin ilerleyen aşamalarında yaşadıkları fiziksel ve sosyal çevreye daha fazla bağlı olduklarına odaklanılmaktadır (Irmak Yaşar ve ark., 2023).Günümüzde yerinde yaşlanmada “mekân” kavramı, çevreyi veya toplumu kapsayacak şekilde genişletilmiştir. Yerinde yaşlanma olgusunun kökleri, “yaşlı insan ve çevresi arasındaki ilişkinin tanımı, anlamı ve değiştirilmesi ya da optimizasyonu” ile ilgilenen çevresel gerontoloji alanında yer almaktadır. Bilişsel olarak bireyin yaşlılık aşamasında kendi yaşamının psikolojik iyi oluş, korunan bilişsel yetenekleri, psikolojik dayanıklılık yer alır.Psikolojik iyi oluş bireyin ideal fonksiyonlarına işaret eder.Korunan bilişsel yetenekleri Zihin Kuramı doğrultusunda bireyin kendi kendine yeterli olabilmesi ile olumlu etkilere sahip ilişki ağına aktif katılabilmesini açıklamaktadır. Bu tür becerilerle kişinin etrafındaki dünyayı açıklaması, yorumlamasını ve özerk bir şekilde kendisini yeterli şekilde yönetmesini sağlayabilmektedir.Duygusal olarak: İnsanlar yaşlandıkça, hem nesnelere hem de yerlere gittikçe daha fazla anlam yüklemekte duygusal olarak bağlanmakta ve yer bağlılığı daha güçlü hale gelmektedir.Davranışsal olarak yerlerin ve nesnelerin öngörülebilir olanaklar sağlaması, resmi rollerden sıyrılma fırsatı, kişiye yaratıcı olma ve hayatının çeşitli yönlerini kontrol etme durumu denebilir (Çapcıoğlu ve ark., 2019).
2.Yaşlanma
Yaşlanma kavramı yaşlılık ile beraber çoğukez birbirinin yerine kullanılmala birlikte, birbirinden farklı kavramdır.Bazı araştırmacılara göre yaşlanma biyolojik kavram olarak doğumdan ölüme kadar geçen süreçtir.Diğer yönden bakılırsa yaşlanma kavramını biyolojik olması dışında fiziksel,psikolojik,sosyal ve ekonomik gibi bir çok koşulda meydana gelen değişimleri açıklamak için kullanılmaktadır.Yaşlılıkm ise kendine özgü özelliklere sahip bir dönem olmaktadır. Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) ise yaşlılık kavramını belirli bir süreç içerisinde, aşamalı olarak bireylerin hücresel yapılarında meydana gelen deformasyon olarak tanımlamakta ve bu durumun zamanla kişilerin fiziksel aktivitelerinde kısıtlanmalara ve azalmalara neden olduğunu belirtmektedir (WHO, 2015, s. 25).
Yaşlılık dönemi, Erik H. Erikson’un geliştirdiği psikososyal gelişim evrelerinin sekizinci ve sonuncu evresidir. Erikson’un kuramına göre yaşamda sekiz kritik evre bulunmakta olup her evrede iki karşıt özellik ve aşılması gereken bir kriz bulunmaktadır. Kişi bu kriz ile birlikte başa çıkabildiği takdirde hayatta başarılı ve mutlu olabilmektedir. Eğer kişi içinde bulunduğu dönemdeki krizi başarıyla atlatabilirse bir diğer evreye gerekli donanımı kazanmış olarak geçebilmektedir. Yaşlılık dönemine eşlik eden iki zıt durum da benlik bütünlüğü ve umutsuzluktur. Bu süreçte kimliğine uygun yaşama biçimi bulabilen bireyler benlik bütünlüğüne sahip olmakta ve geçmiş yaşam tecrübeleri ile ilgili olarak olumlu duygulara sahip olmaktadırlar. Zıttı durumda ise birey huysuz ve inatçı olmakta, ölüm korkusu yaşamakta ve uyumsuz olmaktadır (Bilgin ve ark., 2021).
3.Yaşlılık Tarihçesi
Türk topluluğunda yaşlı bireyler, tarihsel süreç içinde hem gelenek ve görenekler doğrultusunda hem de dini kurallar boyutunda maddi ve manevi desteklerle korunmuşlardır. Türkiye’de ilk kurumsal yapı Sivas’ta 11. yüzyılda Reha Oğulları tarafından yaptırılan Darülreha’dır. Osmanlı döneminde yardıma ihtiyaç duyan yaşlılara hizmet veren imarethaneler, aşevleri, tekkeler, darülrehalar, vakfiyeler ve hastaneler bulunmaktaydı. 19. yüzyıla kadar vakıf kuruluşları tarafından verilen hizmetler bu yüzyıldan itibaren kamu kuruluşları ve hayır kurumları tarafından verilmeye başlanmıştır. Bu kurumlar arasında Kızılay Derneği (1868) ve Darülaceze (1895) günümüze kadar gelen kuruluşlar olmuşlardır. Darülaceze bakıma muhtaç ve yoksul kadın, erkek ve kimsesiz çocukları korumak için II. Abdülhamit devrinde hizmete girmiş olup, din ve millet ayırımı gözetmeden ihtiyaç sahiplerini barındırmak ve rahat bir yaşam sağlamak amacıyla günümüze kadar gelerek hizmetlerini devam ettirmektedir.
18. ve 19. yüzyılda azınlık cemaatlerinin kurdukları vakıflar da İstanbul’da yaşlılar,
düşkünler ve acizler için açmış oldukları yerlerde hizmet vermekteydiler. Bunlar;
•Balıklı Rum Hastanesi Vakfı Düşkünler Evi (1753),
•Surp Bilgiç Yedikule Ermeni Hastanesi Düşkünler Evi (1830),
•Surp Agop Hastanesi Düşkünler Evi (1839),
•Fransız Lapaix Hastanesi Düşkünler Evi (1856),
•Fransız Fakirhanesi’dir (1892) (Akan,2023).
Cumhuriyet döneminde yaşlılara bakım ve yardım görevi 1930 yılında çıkarılan Belediyeler Kanunu ile belediyelere verilmiştir. Belediyeler düşkünlere ve yaşlılara yaptıkları diğer yardımların yanı sıra onları barındıracak huzurevlerini açmaya başlamışlardır. 1930’lu yıllarda ülkemizin içinde bulunduğu zorlu ekonomik koşullar ve azınlıklarda dahil kültürümüzde var olan yaşlıya sahip çıkma biçimi, 1580 sayılı yasayla yerel yönetimleri yaşlı hizmetlerinde iki konuda hizmet vermeye yöneltmiştir. Bunlar;
•Korunmaya muhtaç yaşlıya sahip çıkma gerekliliği,
•Bu gerekliliğin ve yaşlıya yönelik hizmetin ancak yataklı bakım üniteleri yoluyla karşılanabileceği yargısıdır.
1982 Anayasası’nın 61. maddesi Sosyal Hizmetler alanına giren grupları belirlemiş, korunmaya, bakıma, rehabilitasyona ihtiyaç duyan yaşlı, sakat ve çocuklara öncelik tanıyarak, devletin bu alanda gerekli tesisleri kurması ve kurdurması hükmünü getirmiştir. Bu hüküm doğrultusunda hazırlanan 2828 sayılı Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kanunu ile sosyal hizmetlere ilişkin faaliyetlerin devletin denetim ve gözetiminde bir bütünlük içinde yürütülmesi esası getirilmiştir. 2011 yılında ise, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı kapsamındaki teşkilatlanma sonucu, Engelli ve Yaşlı Hizmetleri Genel Müdürlüğü bünyesinde Yaşlı Hizmetleri Dairesi Başkanlığı kurulmuştur. Türkiye’de yaşlılara yönelik sosyal yardım ve hizmetler; huzurevleri, kurumsal bakım hizmetleri ve evde bakım hizmetleri şeklinde gruplanmakta olup, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı Engelli ve Yaşlı Hizmetleri Genel Müdürlüğü tarafından verilmektedir. 2013 yılında Türkiye’de Yaşlıların Durumu ve Yaşlanma Eylem Planı’nda yer alan eylemlerin uygulamaya geçirilmesi ve öncelikli eylemlerin tespiti amacıyla Ulusal Yaşlanma Uygulama Programı hazırlanmıştır. İlki 2015 yılında hazırlanan Türkiye’de Yaşlılara Yönelik Kurumsal Bakım İhtiyacı Raporu Tespit ve Öneriler Raporu ile konu nitelik ve nicelik açısından geliştirilerek detaylandırılmış ve kitap olarak yayımlanmıştır. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’na bağlı olanlar dışındaki kurumsal bakım hizmetleri; kamu kurum ve kuruluşlarına bağlı olanlar ve özel huzurevleri olarak iki gruba ayrılmaktadır. Bunlardan kamu kurum ve kuruluşlarına bağlı olanlar, Sosyal Güvenlik Kurumu bünyesinde birleştirilen Emekli Sandığı ve Sosyal Sigortalar Kurumu ile yerel yönetimlere ait olanlardır. Özel huzurevleri ise, dernek ve vakıflar ile azınlıklara ve gerçek kişilere ait olanlar olarak sınıflandırılmaktadır (Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı, 2020).
4.Yerinde Yaşlanma
Yaşlanmanın coğrafyası gereği yaşlılığın mekânsal bağlamları incelemye alınarak yaşlı bireylerin mümkün olduğu takdirde yerinde yaşlanmayı tercih ettikleri düşünülmektedir.Bakım hizmetleri yönünden yaşanabilecek zorluklar hem alma hem verme zorluğu ve deneyimleri dahil olmak üzere yaşlı nüfusun mekânsal dağılımının niteliği eleştirilmektedir.Güçsüz denebilecek bakım ihtiyacı olan yaşlı bireylerin evde bakımı, yerinde yaşlanma için yaşlı alıcılar ve onlarıj ailelerinin tercihleri kurumsallaşma dışına çıkıp daha rahat evlerinde ki konforu hissetimek adına kamu politikaları ve işlevsel ikametgah bağımsızlığını teşvik etme niyetleri arasında bir temsil mevcuttur.Evde bakım hizmetleri sağlık sisteminin denetim ve desteği ile temel bizmet dayanağı olarak işlevsellik göstermektedir.
Literatürde kaşımıza çokça çıkan yer bağlılığı ve yerinde yaşlanma kavramları birbirini destekler biçimde birbirine bağlı kavramlardır.Yaşlı insanların mekanın mahkumları olarak nitelendirilen kurumsal bakım evleri veya kapalı mekanlar yerine zaten yaşadıkları mekanlarda kendi özerklikleri ve alışıla geldikleri sosyal hayatlarına korunan kimlik algılarının desteklemede ve sürdürmede yer bağlılığının önemi vurdulanmaktadır.Yerinde yaşlanma yaş, gelirve mental yeterliklik kapsamında daha rahat güvenli ve bağımsız olma becerisini konu edinmeketedir.Yaşlı bireyin evi dışında kendini evi gibi hissedebileceği en uygun yaşayabileceği başka yer de olabilebilecektir.
Diğer taraftan yer bağlılığı kavramı insanın yaşamını geçirdiği ev ve çevresindeki insanlarla geliştirdiği bağlara da değinmektedir.Yerlerin nesnel varlıklar olarak öngörülebilir olanakllar sağlaması k,işiye yaratıcı resmi rollerden sıyrılıp çeşitli yönlerden bilinir ve kontrol edebilir duygusu devam eden rutin sağlaması olanağıyla çevrelesindeki iletişim açık ve görünür kılmakatadır.Ayrıca çevredeki cansız nesnelerin sembolik olarak bireyelrin yakınlarını anımsatması anlamsal olarak daha güçlü bağ ortaya koymakatadır (Özgür, 2018).
5.Aktif Yaşlanma
Aktif yaşlanma yaşlı bireylerin gündelik yaşamlarını rutin bağlamında düzene koyma konusunda kendi istekleri doğrultusunda ihiyaçlarını kaliteli yaşam becerileri kazanması sürecini tanımlamaktadır.Sağlık bir yaşlılık geçiren ya da aktif yaşlanma daha iyi sağlık ve güvenlik gereksinimlerini olarak ta tanımlanabilmektedir.Günümüzde yaşlı nüfusun artması ile sağlık hizmeti olanakları tekrar değerlendirilmeye alınmaktadır.Yaşam süresi arttıkça yaşam kalitesi daha çok sorgulanaır hale gelmektedir.Sorgulanan sağlık hizmeti sadece etkili olması beklenmeksezi ekonomik, sosyal ve insancıl boyutta sürdürülebirliği beklenmektedir.Sağlık alanındaki uygulamaların etkili şekilde planlanması ve yaşlıların sosyal dışlanmasını önlemeye yönelik politikaların benimsenmesi, yaşlıların topluma katılımının güçlendirilmesi bakımından da gereklidir.Aktif rol oynayabilecek yaşlı bireyler ve yaşlılık politikaların gelişmesi için tüm toplumun birlikte ortak çabasına ihtiyaç duyulmaktadır.
Aktif yaşlanma, oldukça yeni bir kavram olmakla birlikte yaşlanmaya karşı bireylerin yaşlandıkça yaşam kalitesini arttıran aktif bir tutumu ifade eder. Aktif yaşlanmanın amacı, insanların fiziksel, sosyal ve zihinsel sağlık potansiyellerini gerçekleştirmelerini ve yaşam döngüsünün sonuna doğru bile sosyal hayata katılmalarını aktifleştirmektedir. Yaşamın bu kısmında , muhtemel sorunların ve eleştirel durumların ortaya çıkması karşısında yeterli destek, güvenlik ve bakım ağının varlığı çok önemlidir. Bütün bu nedenlerden dolayı, ilişkisel sosyoloji, yaşlanan nüfus olgusunu, öncelikle aile ve topluluk düzeyinde yoğun bir sosyal ilişkiler ağında çerçevelendirir (Çapcıoğlu ve ark., 2019).
5.1.Bilişsel
Bireyin yaşlılık aşamasında kendi yaşamının psikolojik iyi oluş, korunan bilişsel yetenekleri, psikolojik dayanıklılık gibi kavramları açıklar.Psikolojik iyi oluşu bireyin ideal fonksiyonlarına işaret eder.Korunan bilişsel yetenekleri Zihin kuramı doğrultusunda bireyin kendi kendine yeterli olabilmesi ile olumlu etkilere sahip ilişki ağına aktif katılabilmesini açıklamaktadır. Bu tür becerilerle kişinin etrafındaki dünyayı açıklaması, yorumlamasını ve özerk bir şekilde kendisini yeterli şekilde yönetmesini sağlayabilmektedir.Yaşlı bireyin bilişsel becerilerini geliştirmek ve gerilemelerin ötesine gidebilecek destekleyici çalışmalarda bulunmak yaşlı nüfusun değer kapsamında mental bağımsızlığını koruyacaktır.
5.2.Duygusal
İnsanlar yaşlandıkça, hem nesnelere hem de yerlere gittikçe daha fazla anlam yüklemekte duygusal olarak bağlanmakta ve yer bağlılığı daha güçlü hale gelmektedir.Bireylerin bulundukları ortamlarda sosyal olarak var olmaktadırlar maddi ve manevi ilişki içerisindedirler ve sosyal kimlikleri vardır.Sosyal kimlik algısı yaşlı bireye güçlü olduğunu hissettirmektedir.Grupsal olarak çevre edinmiş yaşlılar bulunduları ortamda kendilerini daha rahat ifade edebilmektedirler ve onlar için bu daha değerli olabilmektedir.
Eski yaşam yerleri olan yaşlıların kentsel topluluklarda yaşlılara yönelik sosyal ağlar önceden kurulmuştur. Yeni gelişme alanlarında ise, insanlar henüz güçlü bir bağlılık ve topluluk duygusu geliştirememiştir. Sosyal ihtiyaçlar, öncelikle sosyal katılımı içerir. Bunun sağlanamadığı ortamlarda yaşayan yaşlılar açısından günlük hayatlarını değiştirebilecek her şey son derece kaygı vericidir. Halka açık yerlerin planlanması, eski mahallelerde yaşlandıkça, yaşamlarının derinliklerine gömülen sükûnetlerinin ve toplulukların sosyo-kültürel köklerinin de anlaşılmasını sağlamalıdır. Özellikle, insanların kökleri, bu eski bölgelerin kültürel miras unsurları, hatıraları ve yerel özellikleri ile yakından bağlantılıdır.
5.3.Davranışsal
Yerlerin ve nesnelerin öngörülebilir olanaklar sağlaması, resmi rollerden sıyrılma fırsatı, kişiye yaratıcı olma ve hayatının çeşitli yönlerini kontrol etme durumu denebilir.Yaşlıların en uygun yaşam alanları olan evlerinin ya da evi gördüğü aların refah olması özellikle dış mekan tasarımının çevre, yeşil alan ve yürüyüş alanlarına sahip olması , kaldırımlar, yollar , bisiklet yolları, trafik, güvenlik, sosyal hizmetler ve halka açık tuvaletlerin onların kullanımına kolaylık sağlayacak şekilde tasarlanması daha rahat fiziksel yeterliliklerini gerçekleştirebilerler ve aktif yaşam alanları korunmuş olur.Yürüyüşün yaşlılar için özellikle dış mekan aktivitesi olduğu bilinmektedir.İç mekan olarak ta ev ergomik yapısı mutfak banyo tuvalet yatakodaları gibi ev içi ortamların boyutu da yaşlı bireylerin kullanabileceği şekilde tasarlanması onların özerk davaranışını kolaylaştırabilir (Çapcıoğlu ve ark., 2019).
Sonuç
Yaşlanma biyolojik olarak ve yaşlılık süreçlerini değerlendirilmesi bakımından yaşam döngüsü ve süreç olarak yaşamın bir parçası olmaktadır.Yaşlılığı sağlıklı ve anlamlı geçirmek toplumsal düzen için olmazsa olmaz bir gerekliliktir.Bu makalde yaşlılık tarihsel bağlamda incenmiş yaşlanma ve yaşlılık tanımları yapılmış daha çok aktif yaşlanma ve yerinde yaşlanma konularına değinilmiştir.Literatür taramlarından edinilen bilgilere göre yaşlanma evresi oldukça geniş konulara değinmektedir.Yaşlılığın evrimsel boyutta incelenmesi, ömür uzunluğu, nöropsikiyatrik açıdan yaşlanma ve yaşlı bireylerin daha değinilmeyen bir çok konulara açıklama ihitiyacı kapsamında daha çok konulara değinilerek yapılmış araştırmalar inceleme yapılabillir ve yaşlılara yönelik aktif yaşlanma becerileri için çalışmalar geliştirilmesi için bakış açısıyla fikirler geliiştirilip gerekli destekler sağlanabilir.
Kaynakça
1. Esendemir, Ş. (2016). Türkiye'de Yerinde Yaşlanma ve Mekan Gerontolojisinin Temel Paremetreleri. İstanbul University Journal of Sociology, 36(2), 411-429.
2. Bilgin, Ö. F., Tamkoç, B., & Aydoğdu, Ö. (2021). Türkiye’de Yaşlılara Yönelik Hizmetlerin Yerinde Yaşlanma Yaklaşımıyla Değerlendirilmesi. Sosyal Politika Çalışmaları Dergisi, 21(53), 963-977.
3. Yancı, H. B. A. (2022). Yaşlılık ve Serbest Zaman Değerlendirme. Akademisyen Kitabevi.
4. Özgün Başıbüyük, G., Kılıç, B., & AY, F., (2023). Ergonomi Ve Yaşlılık. Geleceğin Yeni Sahipleri Yaşlılar (pp.73-80), İstanbul: İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Yayınevi.
5. Irmak Yaşar, H. S., & Gültekin Bilir, T., (2023). Aging in Place in the Context of Environmental Gerontology. The Elderly are the New Owners of the Future (pp.81-86), İstanbul: İÜC Yayınevi.
6. Çapcıoğlu, İ., & Alpay, A. H. (2019). Çevresel gerontoloji bağlamında ‘yerinde yaşlanma’nın temel belirleyicileri ve aktif yaşlanma süreciyle ilişkisi. İnsan ve Toplum Bilimleri Araştırmaları Dergisi, 8(3), 1949-1966.
7. Akan, E. (2023). Toplumun Yaşlanması ve Yaşlılıkta Barınma Problemi Bağlamında Kurumsal Yaşlı Yaşam Alanları Tasarımı. Senectus, 1(2), 145-184.
8. Özgür, E. M. (2018). Coğrafi Gerontoloji: Coğrafya ile Gerontolojinin Kesişiminde Bir Disiplinin Oluşumu. TÜCAUM, 30, 3-6.