Panik bozukluk tanımlamadan önce panik atağın tanımlanmasına ihtiyaç vardır. Panik bozukluk, öncesinde bir veya birkaç panik atak geçiren kişinin tekrar atak geçirebilirim, kalp krizi geçirebilirim endişesi ve korkusu içinde yaşamasıdır.
Bir benzetmeyle anlatılacak olursa, azılı katillerin ellerinde silah ve sopalarla öldürmek amacıyla kovaladığı bir kişinin, can havliyle kaçarken girdiği bir sokağın çıkmaz sokak olduğunu gördüğü zaman yaşadığı korku hali, panik duygusunu anlatmak için güzel bir örnektir. Böyle bir durumla karşılaşan kişinin başından aşağıya kaynar sular dökülür adete, ateş basar, cildinde yanma hisseder, büyük bir ürküntü yaşar, sonunun geldiğini düşünür. Gözleri yuvalarından uğrar, can havliyle etrafa bakar dalacak bir delik kaçacak bir yer, tırmanacak bir duvar veya asma gibi bir şey var mı diye umutsuzca etrafa bakar. Yuvalarından dışarı çıkan gözleri her yeri görür, kurtulmak için acı içinde çırpınır. Kan beynine sıçrar, adrenalin tavan yapar, o enerjiyle canını kurtarmak için tırmanamayacağı duvar, zıplayamayacağı bir yükseklik ya da atlayamayacağı bir hendek nerdeyse yoktur, canını kurtarmak için. Kalbi yerinden fırlayacakmış gibi çarpar, korkudan ödü patlar. Bu durum panik halinin tanımıdır. Bu şartlarda normal olarak hepimiz aynı duyguları yaşarız, canımızı kurtarmak için bu duygu son şansımızdır. Panik atak sırasında da sanki ölüyormuşçasına aynı duyguları yaşarız, bir farkla, sadece yukarıdaki senaryodaki gibi peşimizde bizi kovalayan azılı katiller yoktur. Sebepsiz yere, adeta durup dururken aynı şekilde korku ve endişe yaşaması insana büyük bir korku ve ürküntü hissettirir.
Panik bozukluk ise ya bu atak yine durup dururken tekrarlanırsa korkusuyla insanda, Kapalı yerlerden, kalabalık yerlerden uzak durma, evde tek başına kalmak istememe gibi durumlar görülür. Kişi dışarıya yalnız çıkmaktan korkar ve sosyal ilişkilerini azaltır.