Obezite psikolojisi

Obezite psikolojisi

OBEZİTE

Obezite artık ülkemizde de giderek artan ciddi bir sağlık sorunu haline gelmektedir.  Bu sorun birçok toplumda olduğı gibi bizim toplumumuzda da özellikle kadınlar için önemli bir sosyal sorundur. Özellikle güzellik ideallerinin aşırı zayıf ve gerçek dışı olduğu tolumlarda kilolu insanlar ayrıma ve önyargıya maruz kalmaktadır.

Genetik, fizyolojik faktörler, yaşam şekli, psikoloji gibi birçok faktörün bazen birinin bazende birden fazlasının biraraya gelerek obeziteye neden olduğunu görüyoruz.

Davranışsal ve psikolojik faktörler obezitede oldukça önemli bir role sahiptir. Kilo problem olan ve kilo vermeye karar veren kişilerde, psikolojik faktörlerin kilo alımına etkisini ve bu faktörlerin kilo verme sürecini nasıl etkileyeceğini bilmek oldukça önemlidir.  Psikolojik faktörlerin en çok kendini gösterdiği durum duygusal/tepkisel yeme sendromudur.

Peki nedir bu duygusal/tepkisel yeme sendromu?

bazen sadece açlık nedeniyle değil, tadını sevdiğimiz için, canımız istediği içinde birşeyler yeriz. Ancak bunun sıklığı artmaya başlamış ve stress, mutsuzluk, çaresizlik gibi olumsuz duygular yaşadığımızda  da birşeyler yeme, atıştırma isteği duyuyorsak burada duygusal / tepkisel yeme sendromundan bahsedilebilir.

Duygusal yeme davranışında kişiyi yeme yönlendiren şey ‘açlık’ değil ‘olumsuz duygular’dır. Açlık aşamalı olarak gelişen, midede hissedilen ve bekleyebilen bir dürtüdür. Ancak duygusal/ tepkisel yeme aniden gelişen ve ağızda birşeyler yeme isteği olarak ortaya çıkan ve ertelenemez bir istek olarak ortaya çıkar. Duygusal nedenlerle yemeğe yöneliyoryasınız daha çok çikolata, pizza gibi hemen atıştırabileceğiniz yemeklere yönelirsiniz. Ama aç olduğunuz zaman seçenekleriniz daha fazla olacaktır. Ayrıca olumsuz duyguyla başa çıkabilmek için yiyorsanız kontrolsüz şekilde yemeye devam edersizniz. Ama aç olduğunuz için yiyorsanız doyduğunuz zaman yemeyi bırakırsınız.

Duyugusal yeme sendromu olan kişiler muzsuzluk, yalnızlık, stress, öfke, çaresizlik gibi olumsuz duygularla başa çıkabilmek için bu duygulardan kaçış oracı olarak kullanırlar. Sorunlarla yüzleşmek ve problem çözmeyi ertelemek için bu kişilerin yedikleri dikkatin dağılmasını sağlayan tıpkı bir ağrı kesici gibi görev görür. Ancak bu etki kısa sureli ve geçicidir; tekrar benzer sorunlarla karşılaştığında kişi yine yemekle kendini sakinleştirmeye çalışacaktır. Bu durum zamanla kilo alımına sebep olarak Başta ortaya çıkan stress, öfke, çaresizlik duyguları yedikten sonra yerini pişmanlık, suçluluk, başarısızlık gibi duyugulara bırakır. Zamanla bu durum tam bir kısır döngüye dönüşerek, yıllarca devam eder.

Obezitenin oluşumunda rol oynayan bir diğer etken gece yeme sendromudur.

Gece yeme sendromu kişinin daha çok akşam 20:00 ile sabah saat 6:00 arasında günlük kalori alımının %56’sını almasıdır. Kişiler gece yemeklerinde daha çok karbonhidrat ağırlıklı yüyeceklere yönelirler. Kişi bazen uykusundan uyanıp yerler. Gece yemenin ardından kişiler sabahları genellikle tok oldukları için kahvaltı etmezler, hatta öğlene kadar birşey yemek istemezler. Böylece g,n içinde tüm öğünlerin saati kayar. Gece yeme sendromu kilo alımına ve dolayısıyla obeziteye neden oluşturabilmektedir.

Depresyon ve kaygı bozuklukları gibi psikolojik sorunların varlığı da obezite oluşumuna neden olabilmektedir. Depresyondaki yoğun olarak yaşanan uyku düzensizlikleri, mutsuzluk, çaresizlik gibi duygular, kaygı bozukluklarındaysa, konsantrasyon bozuklukları, ani tepki vermeler, sürekli huzursuzluk, tedirdinlik gibi duygular davranışları etkilediği gibi yeme davranışınıda olumsuz etkileyebilmektedirler. Ayrıca yeni bir beslenme şekline uyum sağlamak ve yaşam değişikliği yaratabilmek oldukça sabır ve güç gerektirmktedir. Fakat bu tarz psikolojik sorunlar yaşyan kişiler yaşanan olumsuz duyguların etkisini yoğun olarak yaşamaktadırlar. Bu nedenle depresyon ve kaygı bozuklukları gibi psikolojik durumların varlığı kilo alımını etkilediği gibi kilo verme sürecine uyumuda güçleştirmektedir.

Obezitenin neden olduğu psikolojik sorunlar

Kişilerin psikolojisi kilo alımını etkileyebildiği gibi kilosu da psikolojisini etkileyebilmektedir. Özellikle kilolu insanlara karşı toplumun her kesimde olabilen önyargıyı yok saymak oldukça zordur. Aşırı kilolu kişiler fiziksel engeller, sağlık problemleri, aile, arkadaş ve çevreden gelen eleştirilerle başaçıkmak zorunda kalırlar. Bu durumla karşı karşıya kalmamak için kişi kendini çevresinden soyutlayabilir, özgüven eksikliği artar, duyugsal ve sosyal ilişkilerden kaçınırlar ve/veya sorun yaşarlar, olumsuz beden imajına basil cinsel problemler yaşayabilirler.

Kilolu kişiler eğer kilolarının sosyal ve duygusal sorunlara neden olduğunu düşünğyorlarsa mutlaka psikolojik destek almalıdırlar. Psikolojik destek ile kişinin bedenine olumlu bir algı geliştirmesi, olumsuz duygu ve düşünceler ile başa çıkabilme becerisi ve özgüvenin artması sağlanır. Böylece birkaç kilo alınması ile kişi başarısızlık duygusuna kapılarak yemeğe sığınması engellenebilir.

Ayrıca kilolu kişilerin oluşturdukları sosyal davranışlarının kilo verdikten sonra değişmesi oldukça zor olduğundan psikolojik destek bu noktada da oldukça büyük bir öneme sahiptir.

Obezite tedavisinde davranışsal yaklaşım

Obezite tedavisinde davranış terapisi, farmakoterapi, düşük kalori diyetleri, cerrahi gibi birçok yöntem vardır. Burada önemli olan kişi için uygun yöntemin bulunmasıdır. Ayrıca yöntem ne olursa olsun yaşam değişikliği sağlanması için davranış terapisi çok önemlidir.

Davranış terapisinde amaç kazanılmış sağlıksız davranışların yerine yeni davranışlar geliştirmek ve yaşam değişikliği sağlamaktır.

Kayıt tutma tedavinin en önemki unsurlarındandır. Kişi diyet boyunca, diyeti bozduğunda ya da aşırı yeme isteği uyandığı zamanlarda ki duygu ve düşğncelerini kaydederek, hangi durum ve duyguların yemeyi tetiklediğini saptayarak farkındalık kazanır. Bu durumlar psikolog ile incelenerek, yeni baş etme yöntemleri geliştirilir.

Hedef belirleme yine başka bir unusurdur. Kişinin hedef kilosunu belirlemek için kilo geçmişine bakılmalıdır. Genellikle kilonun %10’un verilmesi ilk başlarda yeterli görülür. Kişinin kilo beklentisi iyice araştırılıp, gerçekçi olmayan beklentilerin giderilmesi gerekir. Ayrıca hedef belirlerken ulaşılması güç, yüksek hedefler yerine küçük değişiklikler seçilmesi çnemlidir.  Ulaşılmazı zor yüksek hedefler kişinin motivasyonunu düşürerek, başarısızlık duygusunun yaşanmasına ve kilo verme programından vazgeçmesine neden olacaktır.

Düşünce değişikliği yaratmak bu tedavinin önemli digger bir unsurudur. Kilo problem yaşayan ve defalarca diyet yapıp bırakan kişilerde bazı olumsuz düşünme şekillerine rastlanır. Bunların ele alınarak değiştirilmesi ve davranışsal boyuta geçirilmesi gereklidir. Bu düşüncelerin birkaç tanesine göz atalım.

İki uçlu düşünme: Olayları ya da insanları ya hep ya hiç olarak değerlendirme eğilimidir.

Örneğin: bu çikolatayı yedim ve diyetimi bozdum, artık bitti.

Geleceği okuma: Geleceğe ilişkin kehanette bulunmak. Kesin birşeyler kötü gidecektir ya da ileride bir tehlike vardır.

Örneğin: Diyeti yapmayı kesin başaramayacağım.

Olumluyu yok sayma: Kazanılan başarının önemsiz olduğunun iddia edilmesidir.

Bu kadar kiloyu herkes verebilir.

Olumsuz süzgeç: Hemen hemen sadece olumsuzlar üzerine odaklanılır ve nadiren olumlular önemsenir.

Örneğin: Beni beğenmeyen tüm insanlara bak.

Aşırı Genelleme: Tek bir olay temelinde bütünsel bir olumsuzluk algılanmasıdır.

Örneğin: Kilo vermeyi denedim, işe yaramadı, demek ki benim kilo vermemin hiç imkanı yok.

Zihin Okuma: İnsanların düşünceleri hakkında yeterli kanıt olmaksızın onların ne düşündüğünü bildiğini varsayma.

Örneğin: herkes benim başarısız, iradesiz  olduğumu düşünüyor.

Ayrıca yaşam değişikliği yaratılırken çok önemli 2 nokta üzerinde de durulması gerekir: sağlıklı beslenme ve egzersiz alışkanlığı

Sağlıklı beslenme

Burada odak noktasının kilo vermekten ziyade sağlıklı beslenme olması gerekir. Sağlıklı bir diyet uygulandığı zaman zaten vücut verebileceği kilo verecektir. Aşırı besin kısıtlaması şeklinde olan diyetler istenmeyen sonuçlar doğurduğu gibi aşırı derece sınırlı beslenme bir yaşam tarzi olamayacağından, kişi bir sure sonra eski yeme alışkanlıklarına döndüğünde verdiği kiloları fazlasıyla geri alıyor.

Egzersiz

Egzersiz kalori yakımını sağladığı gibi aynı zamanda da iştahı bastırıcı bir etki yapararak dolaylı yoldan lakori alımını da engellemektedir. Egzersiz yapmak kilo verirken kas dokularının korunmasını sağlar. Ayrıca egzersizin kişinin vücudunu da olumlu değerlendirmesinde, özgüveninin artmasında ve psikolojisinin iyileşmesinde de önemli bir rol oynamaktadır.

Bu makale 12 Mart 2019 tarihinde güncellendi. 0 kez okundu.

Yazar
Uzm. Psk. Nilgün Hasan Dereköy

Uzm. Psk. Nilgün HASAN DEREKÖY, lisans öncesi eğitimlerinin ardından İstanbul Üniversitesi Psikoloji Bölümü'nde başladığı lisans eğitimini 2004 yılında tamamlayarak Psikolog unvanı almıştır. Maltepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Adli - Klinik Psikoloji Anabilim Dalı'nda başladığı yüksek lisansını “Alkol Bağımlılığı ve Çocukluk Çağı Travmaları” başlıklı tez çalışmasıyla tamamlayarak uzmanlık derecesini almıştır. Uzm. Psk. Nilgün HASAN DEREKÖY, Psikoloji eğitimini alırken bir yandan Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi ve Balıklı Rum Hastanelerinde staj yapmış ve henüz öğrenciyken mesleğine dair deneyim kazanmaya başlamıştır. Lisans ve lisansüstü eğitimlerinin yanı sıra 2005-2006 yılları arasında Yeniden Sağlık ve Eğitim Derneği’nde Alkol ve Madde Bağımlılığı Tedavi Eğitimi, 2007 - 2009 yılları arasında Rorschach ve Proj ...

Etiketler
Yeme alışkanlıkları
Uzm. Psk. Nilgün Hasan Dereköy
Uzm. Psk. Nilgün Hasan Dereköy
İstanbul - Psikoloji
Facebook Twitter Instagram Youtube