Doktorsitesi.com

Yas: Kaybın Dönüştürücü Yolculuğu (Psikanalitik ve Varoluşçu Bir Bakış)

Psk. Duygu Rabia Üzülmez
Psk. Duygu Rabia Üzülmez
19 Temmuz 202528 görüntülenme
Randevu Al
Bu makale, yas deneyimini psikanalitik ve varoluşçu bakış açılarıyla ele alarak, kaybın sadece bir son değil, aynı zamanda derin bir kişisel dönüşüm ve büyüme fırsatı sunduğunu vurgulamaktadır. Psikanalitik perspektiften, yasın kaybedilen nesneye duyulan libidinal bağın acılı bir "kök çekme" - "yeniden köklenme" süreci olduğunu, bu sırada içselleştirmeler - özdeşimler ("hatıralar sandığı") yapıldığını, tamamlanmamış işlerle yüzleşildiğini ("asılı kalan resimler") ve bilinçdışı süreçlerin ("deniz yüzeyinin altındaki akıntılar") devreye girdiğini belirtir. Varoluşçu perspektif ise, yasın ölümle yüzleşme ("perdenin aralığı"), yaşamın anlamını yeniden arama ("haritasız bir yolculuk"), bireyin özgürlük ve sorumluluğunu fark etme ("heykeltıraşın taş bloğu"), varoluşsal yalnızlığı deneyimleme ("evrendeki tek nokta") ve en nihayetinde yıkımdan sonra filizlenen bir büyüme ("yanmış ormandan filizlenen hayat") potansiyeli taşıdığını vurgular. Her iki yaklaşım da yasın karmaşık, kişisel ve dönüştürücü bir yolculuk olduğunu, sürecin doğası gereği zaman alabildiği ile birlikte ihtiyaç duyulduğunda destek almanın önemini vurgular.
Yas: Kaybın Dönüştürücü Yolculuğu (Psikanalitik ve Varoluşçu Bir Bakış)

Psikanalitik Perspektiften Yas: İçsel Bağların Çözülüşü

Psikanalitik yaklaşıma göre yas, kaybedilen nesneye (kişi, ilişki, ideal vb.) duyulan libidinal bağın geri çekilmesi sürecidir. Freud'un "Yas ve Melankoli" adlı eserinde detaylıca ele aldığı bu süreç, bir nevi duygusal bir "yeniden yapılandırma" operasyonudur. 

Libidinal Yatırımın Geri Çekilmesi: "Köklerini Çekmek" Metaforu Kaybettiğimiz kişiye veya şeye duygusal olarak yatırım yapmışızdır. Bu yatırım, adeta bir bitkinin toprağa saldığı kökler gibidir. Yas sürecinde, bu enerjinin yavaş yavaş geri çekilmesi ve yeni nesnelere yönlendirilmesi gerekir. Bu çekilme sancılı olabilir ve dirençle karşılaşabilir. Tıpkı derinlere işlemiş bir ağacın köklerini topraktan çekmeye çalışmak gibi, bu süreç de büyük bir güç ve çaba gerektirir. Bazen kökler kopar, bazen yavaşça çözülür. Bu süreç acı verici olsa da, yeniden kök salabilmenin ön koşuludur.

İçe Yansıtma ve Özdeşleşme: "Hatıralar Sandığı ve Miras" Metaforu Kaybedilen kişiyle olan bağın devamı niteliğinde, onun özelliklerini veya inançlarını kendi içimize alabiliriz. Bu, bir yandan kaybı kabullenmeye yardımcı olurken, diğer yandan kaybedilenin içimizde yaşamaya devam etmesini sağlar. Kaybedilen kişi, adeta bize bir hatıralar sandığı ve bir miras bırakır. Bu sandıkta onun ses tonu, gülüşü, öğütleri, değerleri bulunur. Biz bu mirası içselleştirir, kişiliğimizin bir parçası yaparız. Böylece, fiziksel yokluğuna rağmen, o kişi içsel dünyamızda yaşamaya devam eder. Bu bir hayaletle yaşamak değil, aksine sevginin ve bağın farklı bir boyutta dönüşmesidir.

Tamamlanmamış İşler ve Pişmanlıklar: "Asılı Kalan Resimler" Metaforu Yas, geçmişteki ilişkileri ve tamamlanmamış işleri yeniden ele alma fırsatı sunar. Söylenemeyen sözler, yapılamayan eylemler pişmanlık olarak ortaya çıkabilir ve bu duygularla yüzleşmek, yasın sağlıklı bir şekilde ilerlemesi için önemlidir. İlişkilerimizde, söylenmemiş sözler veya tamamlanmamış eylemler adeta bir duvarın üzerinde asılı kalmış resimler gibidir. Yas süreci, bu resimleri fark etmemize, onlara bakmamıza ve belki de içsel olarak tamamlamamıza olanak tanır. Onlara bakıp acı çekmek yerine, belki de içsel bir diyalogla, affetme veya anlama yoluyla o resimleri "çerçeveleyip yerine koyabiliriz".

Bilinçdışı Süreçler: "Deniz Yüzeyinin Altındaki Akıntılar" Metaforu Kaybın etkileri her zaman bilinçli değildir. Bilinçdışı çatışmalar, geçmiş travmalar veya bastırılmış duygular yas sürecini daha karmaşık hale getirebilir. Bir denizin yüzeyinde her şey sakin ve durgun görünebilir, ancak yüzeyin altında güçlü akıntılar ve görünmez dalgalar vardır. Bilinçdışımız da böyledir; yasın yüzeyde görünen belirtilerinin altında, farkında olmadığımız pek çok duygu, anı ve çatışma gizli olabilir. Rüya analizi veya serbest çağrışım gibi yöntemler, bu "deniz yüzeyinin altındaki akıntıları" anlamamıza yardımcı olabilir.

Psikanalitik açıdan bakıldığında yas, kaybedilen nesnenin sadece dışsal bir gerçeklik olmaktan çıkıp, içsel bir temsil haline geldiği ve psikolojik yapımızda bir dönüşüm yarattığı derin bir süreçtir. Bu, bir nevi ruhun kendini yeniden kalibre etme halidir.

 

Varoluşçu Perspektiften Yas: Anlam Arayışı ve Varoluşun Sınırları

Varoluşçu yaklaşım, yasın bireyin varoluşuyla, ölümle ve anlam arayışıyla doğrudan ilişkili olduğunu vurgular. Bu perspektif, yasın sadece bir kayba verilen tepki olmaktan öte, insan olmanın temel bir deneyimi olduğunu öne sürer.

Ölümle Yüzleşme: "Perdenin Aralığı" Metaforu Yas, kendi ölümlülüğümüzle ve sevdiklerimizin ölümlülüğüyle yüzleşmemizi sağlar. Bu yüzleşme, varoluşsal kaygıyı tetikleyebilir ancak aynı zamanda hayatın kısalığına ve değerine dair farkındalık da yaratır. Hayat perdesi, genellikle bize ölüm gerçeğini unutturur. Ancak bir kayıp yaşandığında, bu perde aniden aralanır ve ardındaki boşluğu, sonluluğu ve kaçınılmaz sona doğru giden yolu net bir şekilde görürüz. Bu korkutucu olabilir, ancak aynı zamanda hayatın her anının ne kadar değerli olduğunu, zamanın sınırlı bir hediye olduğunu bize hatırlatır.

Anlam Arayışı: "Haritasız Bir Yolculuk" Metaforu Bir kaybın ardından, hayatın anlamı sorgulanabilir. Kaybedilenin yokluğu, varoluşsal bir boşluk yaratabilir ve birey, bu boşluğu doldurmak için yeni anlamlar ve amaçlar arayışına girebilir. Kaybedilen kişi veya şey, adeta hayatımızın pusulası veya haritası gibidir. Onu kaybettiğimizde, kendimizi aniden haritasız, nereye gideceğimizi bilemediğimiz bir yolda buluruz. Bu, yeni bir yön bulma, yeni bir anlam inşa etme ve kendi yolumuzu yeniden çizme arayışıdır. Bu süreç, yeni bir yaşam haritası oluşturmayı gerektirir.

Özgürlük ve Sorumluluk: "Heykeltıraşın Taş Bloğu" Metaforu Varoluşçu felsefede birey, kendi seçimlerinden ve hayatının sorumluluğundan mesuldür. Yas sürecinde, acıyı kabullenme, anlam yaratma ve hayata devam etme konusunda bireyin özgür iradesi ve sorumluluğu vurgulanır. Yas, bize verilen şekilsiz bir taş bloğu gibidir. Biz bir heykeltıraş gibi, bu acı veren bloğu kendi ellerimizle şekillendirme özgürlüğüne ve sorumluluğuna sahibiz. Acıyı inkar etmek yerine, onu dönüştürmeyi, ondan bir anlam çıkarmayı seçebiliriz. Bu, kendi acımızın ve iyileşme yolculuğumuzun mimarı olduğumuz anlamına gelir.

Yalnızlık ve Yalıtılmışlık: "Evrendeki Tek Nokta" Metaforu Kaybın getirdiği yalnızlık duygusu, varoluşsal yalnızlık temasıyla örtüşebilir. Her ne kadar etrafımızda insanlar olsa da, acıyı bireysel olarak deneyimleriz. Bu yalnızlığı kabul etmek ve onunla başa çıkmak, varoluşçu bir perspektiften yasın önemli bir parçasıdır. En kalabalık anlarımızda bile, varoluşsal olarak hepimiz evrendeki tek bir nokta gibiyizdir. Acıyı en derin seviyede kimse tam olarak hissedemez veya anlayamaz. Yas, bu temel varoluşsal yalnızlığımızı en keskin haliyle hissettiğimiz anlardan biridir. Bu yalnızlık, kabul edildiğinde, kendi içsel gücümüzü bulmamızı sağlayabilir.

Dönüşüm ve Büyüme: "Yanmış Ormandan Filizlenen Hayat" Metaforu Varoluşçu yaklaşıma göre yas, bireyin kendini yeniden keşfetme ve varoluşsal olarak büyüme potansiyeli taşır. Kayıpla yüzleşmek, değerleri yeniden gözden geçirmeye, öncelikleri belirlemeye ve daha otantik bir yaşam sürmeye teşvik edebilir. Büyük bir orman yangını sonrası her yer külle kaplanmış gibi görünür. Ancak zamanla, o küllerden yeni filizler yükselir, hayat yeniden yeşerir ve orman daha güçlü, daha dayanıklı bir şekilde geri döner. Yas da böyledir; yıkım ve acı barındırsa da, içsel bir dönüşüm ve büyüme için potansiyel barındırır. Bu süreçte, küllerimizden yeniden doğarız, daha derin bir anlayışla ve daha otantik bir varoluşla.

Varoluşçu açıdan yas, bireyin kendi varoluşunun kırılganlığını deneyimlediği, anlam arayışına girdiği ve potansiyel olarak yeni bir benlik ve yaşam görüşü geliştirdiği derinlemesine kişisel bir süreçtir.

Unutmayın, yas her birey için farklıdır ve iyileşme süreci zaman alır. Kendinize karşı sabırlı olun ve bu zorlu yolculukta kendinize şefkat göstermeye - kendinize eşlik etmeye çalışın.


*Dipnot: Kullanılan fotoğraf "Pervahuman" Pinterest'ten alıntıdır.

Etiketler

YalnızlıkBüyümekKayıpSorumlulukVaroluşçulukÖzgürlükÖlümle karşılaşma hissiPsikanalitik-psikodinamik psikoterapilerVaroluşçu yaklaşımvaroluşçu felsefeanlam arayışı

Yazar Hakkında

Psk. Duygu Rabia Üzülmez

Psk. Duygu Rabia Üzülmez

Duygu Rabia Üzülmez, ergen ve yetişkinlerle psikodinamik bir yaklaşımla çalışan bir psikoterapisttir. Bireylerin iç dünyalarını, geçmiş deneyimlerini ve bilinçdışı süreçlerini anlamalarına odaklanarak, yaşamlarındaki zorlukların temel nedenlerine inmeyi hedefler. Danışanların kendilerini daha derinden tanımalarına, ilişkilerini ve davranış kalıplarını anlamlandırmalarına yardımcı olur.

Terapi sürecinde empati, güven ve gizlilik temel ilkelerdir. Kendisi, danışanların kendilerini yargılanmadan ifade edebilecekleri güvenli bir ortam sunar. Bu güvenli alanda, bireyler bastırılmış duygularını ve çatışmalarını keşfederek, geçmişin bugüne olan etkilerini anlamlandırır ve daha sağlıklı başa çıkma stratejileri geliştirirler.

Üzerine çalıştığı alanlar arasında kişilik bozuklukları, kimlik arayışı, ilişki dinamikleri, tekrar eden örüntüler, anksiyete, depresyon, yeme bozukluğu, yas ve travma gibi konular yer alır. Yetişkin ve ergenler ile bireysel psikodinamik yaklaşımının yanı sıra çift terapisi, çocuklarla deneyimsel oyun terapisi ve ebeveynlere yönelik psikoeğitim de sunmaktadır. Ayrıca çeşitli kurum ve gruplarla mindfulness ve sanat terapisi çalışmaları gerçekleştirmekte, endüstriyel psikoloji alanı kapsamında çalışan bireylere yönelik stres yönetimi, motivasyon, liderlik gelişimi ve ekip dinamiğini güçlendirme gibi konularda eğitim ve danışmanlık hizmetleri vermektedir. Bilimsel gelişmeleri yakından takip ederek kendini sürekli güncelleyen Duygu Rabia Üzülmez, her danışanın bireysel ihtiyaçlarına göre özelleştirilmiş, bütüncül bir yaklaşım sunar.

Kendinizi daha iyi anlamak, geçmiş deneyimlerinizin bugünkü yaşamınıza etkilerini çözmek ve daha anlamlı bir yaşam inşa etmek isterseniz, Duygu Rabia Üzülmez'den destek alabilirsiniz.

Önemli Bilgilendirme

Site içerisinde bulunan bilgiler bilgilendirme amaçlıdır. Bu bilgilendirme kesinlikle hekimin hastasını tıbbi amaçla muayene etmesi veya tanı koyması yerine geçmez.