Vajinismuslu hastalar çoğu zaman kendilerinin gerçekten vajinismus olmadığını ve zaman içinde bu problemin kendiliğinden düzeleceğini düşünürler. Birlikteliklerinde belli bir süre geçip hala cinsel ilişkiye giremediklerinin farkına vardıklarında da tedavi için pek çok mazeret öne sürerler ve tedavi olmaktan kaçınırlar. Ancak bu süre içinde çiftlerin ilişkilerinde pek çok geri dönüşü olmayan hasarların geliştiğine tanık olmaktayız.
Vajinismuslu çiftler eğer bir şekilde tedavi kararı alıp, uygulamaya geçtiklerinde ise maalesef yanlış merkezlerde yanlış tedavi yöntemlerinin uygulanması çiftlerde gereksiz para ve zaman kaybına neden olmaktadır.
Zaten tedaviye çok çekinerek gelen çiftlerin tedavi olacaklarına yönelik inançları tükenerek, hayal kırıkları yaşamaktadırlar. Bu nedenlerden dolayı vajinismuslu çiftlerin tedavi alacakları klinikleri çok iyi araştırmalarını öneririz.
Kliniğimize başvuran hastalaramızın hikayelerinde tanık olduğumuz ve kesinlikle önerilmeyen, yanlış tedavi yöntemlerini şöyle sıralayabiliriz:
. Kas gevşetici veya ağrı kesici etkisi olan ilaçlar
.Lokal anestezi etkili merhemler
. Sıcak su oturma banyoları
. Cinsel birliktelik öncesi alkol almak veya sakinleştirici ilaçlar içmek
. Genel anestezi altında, uyutularak ofis ortamında cinsel ilişkiye girmek
. Epidural veya spinal anestezi altında yani belden aşağı bölgenin uyuşturularak cinsel ilişkiye girmek
. Kızlık zarının çıkarılması: Eğer kızlık zarı anatomik olarak kalın ve yüksek kenarlı ise kızlık zarı çıkartılmalıdır. Aksi takdirde, vajinismusun çözümünde hiçbir katkısı olmayacaktır.
. Büyücüler, cinci hocalar
Lokal veya genel etkili bu uygulamalarla vajinismuslu çiftler tam olarak gevşeyip, ilişkiye giremeyecekleri gibi cinsellikden tamamen soğumalarına neden olabilir. Uygulanan ilaçlar veya alkole ait yan etkiler nedeniyle depresif ruh hali, kendilerine güvensizlik daha da derinleşir ve sonraki ilişkilerde kasılmalar daha da fazlalaşır.
Bu tip tedavi yaklaşımlarının hepsinde vajinismusun kalıcı olarak tedavisinin mümkün olmadığı için çiftlerin tedavi sonrasında çoğu zaman başarılı tedavi olacaklarına yönelik inançlarının tamamen yok olduğunu görmekteyiz. Bu tedavilerle geçen süre içinde gereksiz para ve zaman kaybının yanı sıra çiftlerin ilişkilerinin negatif yönde etkilendiği bir gerçek.
Önerilmeyen bu tedavilerle hastaların karamsarlıkları ve endişelerinin daha da yoğunlaştığı ve sorunun çözümü yerine daha da büyüdüğü unutulmamalıdır.
