Covid-19 salgınında hangi aşamadayız? yeni salgın mümkün mü?

COVİD-19 salgınında hangi aşamadayız? Yeni salgın mümkün mü?

Covid-19 salgınında hangi aşamadayız? yeni salgın mümkün mü?

Başlangıcından bu yana neredeyse üç yıl geçmesine rağmen ne yazık ki hastalık devam etmektedir. Virusun ölümcül  hastalık yapabilme gücü azalmakla birlikte hastalığın yayılımı sürmektedir. Öte yandan tüm ülkelerde ekonomik, politik ve sosyal nedenlerden dolayı COVID-19 ile ilgili önlemler kaldırıldı. Maske – mesafe - temizlik mottosu unutuldu. Test yapma zorunluluğu kalmadı. Günlük pratiğimizde artık sadece ameliyat hastalarında test yapıyoruz ve ne yazık ki her hafta mutlaka en az bir hastamızda test pozitif olarak bildirilmektedir. Öte yandan insanlar izolasyondan ve maske takmaktan yorulduğu için ani bir rahatlama ile bütün önlemleri kolayca bir tarafa bıraktılar. Üç yıllık korunmanın sonucunda immun sistemlerimiz hazırlıksız olduğundan, birdenbire mikroplarla yeniden karşılaşılma sonrası bu dönemde üst solunum yolları enfeksiyon hastalıklarına sıkça rastlar olduk.

Viral enfeksiyonların soğukta ve kapalı ortamlarda yayılımının arttığı bilinen bir gerçektir. Önümüz kış ve insanlar kapalı ortamlarda ve kalabalıklar halinde daha fazla zaman geçirecekler. Dolayısıyla COVID-19 başta olmak üzere bu dönemde nezle-grip ve diğer enfeksiyonların sıklığının ve yayılımın artacağı malumdur. Geçen haftalarda Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) Başkanı Ghebreyesus ve ABD Başkanının sağlık danışmanı A. Fauci önümüzdeki günlerde salgının artacağı ve hatta daha ölümcül olabilecek mutasyonların ortaya çıkabileceği hususunda uyarılarda bulundular.

 

COVID SOUP ve TRIPLEDEMIC SALGIN

ABD’de yeni ortaya çıkan BQ-1, BQ-1.1, BBX varyantı son bir ayda oniki kat artmıştır. NY ve New Jersey eyaletinde COVİD-19 hastalarının %20’sini bu varyantlar oluşturmuştur. Covid-19-Omicron varyantlarının yeni subvaryantlarını oluşturan bu grup için COVID SOUP (çorbası) ismi verildi ve önümüzdeki kış döneminde bu mikroplarla salgınların olacağı tahmin edilmektedir.

Latin Amerika ülkelerinde ciddi sayıda virus bulaşı ve ölümlerin tekrar başladığı bildirilmektedir. Çin’de başkent Pekin’inde dahil olduğu belli bazı bölgelerde ciddi şekilde Covid yayılımı sonucunda izolasyon uygulanmaya başlanmıştır. Burada toplam 13 milyon insan bir hafta süreyle yeniden karantinaya alınmış ve yeniden test yapma zorunluluğu getirilmiştir. Yeni salgının Dünyanın pekçok yerine hatta Antartika kıtasına kadar yayıldığı ile ilgili bilgilerimiz mevcuttur.

Son bir ay içinde Amerika Birleşik Devletleri’ndeki çocuk hastalıkları hastanelerinde respiratuvar sinsitiyal virüs (RSV) tanısı ile yatırılan çocuk hasta sayısında ciddi oranda artış bildirilmektedir. RSV çocuklarda ve 65 yaş üstü bireylerde ciddi komplikasyonlara neden olabilen viral bir üst solunum yolu hastalığıdır. Bu virus Dünya’da yıllık ortalama 160.000 civarında insanın ölümüne sebep olmakta ve bunların 100.000’ini beş yaşının altındaki çocuklar oluşturmaktadır.

Ekim ayının sonunda İngiltere’de H5N1 (Kus gribi ) influenza salgını baş göstermiştir. Kus gribi vaka sayısının tüm dünyada son yılda bir önceki yıla göre iki kat arttığı bildirmektedir. Amerika Birleşik Devletleri ve Latin Amerika ülkeleri başta olmak üzere pekçok ülkede influenza salgınlarının son bir ayda artış gösterdiği bildirilmektedir. Bunların yaklaşık %25’inin H3N2 varyantı ile oluştuğu tespit edilmiştir. Ülkelerde tekrar artıs gosteren COVID-19 ile birlikte influenza (grip) ve respiratuar sinsitiyal virüs (RSV) vakalarındaki yükselis Tripledemic olarak değerlendirilebilir. Soğuk ve kapalı ortamlarda viral enfeksiyonların yayılimi kolaylıkla artabileceğinden, önümüzdeki bu soğuk günlerde enfeksiyon hastalıkları sıklığının ve bulaşının artacağı beklenmelidir.

COVID-19 çok güncel olduğundan bugünlerde sadece o konu edilmektedir, lakin influenza ondan çok daha tehlikeli olabilir. Nitekim geçmişte yeryüzünde pekçok ölümcül influenza pandemileri yaşanmıştır. 1918 İspanyol gribi esnasında 40-50 milyon civarında insanın hayatını kaybettiği tahmin edilmektedir. Oysa ki COVID-19 nedeniyle şu ana kadar 6.6 milyon insanın vefat ettiği tespit edilmiştir.

 

Maske Mesafe Temizlik devam etmeli mi?

MESAFE

İnsanlık tarihinin en ciddi pandemilerinden birisi geçen üç yılda yaşandı. COVID-19 pandemisinin ilk aşamalarında uluslar aşıları ve spesifik tedavileri beklerken, hükümetler hastalığın yayılımını azaltmak için çeşitli halk sağlığı önlemleri aldılar. Maske, sosyal mesafe ve el hijyeni hastalığın bulaşmasını önlemek ve kontrol altına almak için ilk adımlar olarak kabul edildi.

Başta COVID-19, nezle ve grip olmak üzere suçiçeği, kızamık, kızamıkçık, kabakulak, menenjit, difteri ve tüberküloz havayolu ve damlacık ile bulaşan hastalıklardır. Mikroplar konuşma, nefes alıp-verme, öksürük ve hapşırık esnasında havadan yayılırlar. Kuvvetli bir hapşırık sırasında damlacık ya da ondan yüz kat daha küçük boyutlardaki aerosoller havada 1,5 metre mesafeye saçılır ve ortalama üç saat kadar havada asılı kalırlar. Bu esnada oradan geçen bireyin havada asılı vaziyetteki mikroplarla teması sonrası hasta olması tümüyle vücudunun immün direncine baglıdır. Bu bağlamda enfeksiyon riskinin arttığı mevsimlerde kapalı mekanlar ve kalabalık ortamlarda mesafe önem kazanmaktadır.

 

MASKE

Yeterli sosyal mesafe hastalığın bulaşmasını azaltır, ancak restoran, kafe, hastane, okul, toplu taşıma ve asansörler gibi yeterli sosyal mesafeyi korumanın mümkün olmadığı kapalı ortamlar ve kalabalık alanlarda yüz maskesi büyük olasılıkla virüs yüklü damlacıkların ve havadaki aerosollerin yayılmasını azaltır. Enfekte hastaların semptom göstermeden birkaç gün önce veya kuluçka döneminden başlayarak mikropları diğer insanlara bulaştırabileceği gerçeğini de akılda tutmakta fayda vardır.

Yüz maskelerinin enfeksiyonların yayılması üzerindeki etkisi uzunca süredir araştırılmaktadır. Birçok uluslararası çalışmada, maske takılması ile yeni COVID-19 bulaşı, hastaneye yatış ve ölüm sayısındaki azalma arasında istatistiksel olarak anlamlı ilişkiler gösterilmiştir. Yüz maskelerinin SARS (şiddetli akut solunum sendromu), MERS (Orta Doğu solunum sendromu) veya grip gibi önceki salgınların yayılmasını azaltmaya yardımcı olduğuna dair kanıtlar mevcuttur.

COVID-19 öncesinde özellikle nezle-grip salgınlarının sık görüldüğü dönemlerde Japonya’da insanların kalabalık ve kapalı ortamlarda maske takma alışkanlığı mevcut idi. Japonlar maske uygulamasını; birbirlerine duydukları saygıdan dolayı hasta olduklarında başkalarına hastalığı yaymamak ya da kendilerini hasta insanların mikroplarından korumak için yaygın olarak uygulamakta idiler. Bu nedenle COVID salgını esnasında onlar maske takmayı olağan karşıladılar ve hemen adapte oldular. Gerçekten yüz maskeleri hastalık bulaşmasını önleme ve kontrol altına almada önemlidir ki COVID-19'dan korunmak için yüz maskesi takanlarda son üç yılda grip ve soğuk algınlığı bulaşma oranının önemli ölçüde azaldığını kendi pratiğimizde gözlemledik. Japonya’da yapılan bir çalışmada COVID-19 enfeksiyonu esnasında maske takan bireylerde hava yolu ile bulaşan enfektif hastalıkların o dönem zarfındaki görülme sıklığında kayda değer oranda azalma olduğu bildirilmiştir.

Sonbahar ve kış mevsimlerinde nezle, grip, COVID-19, RSV ve diğer infektif hastalıkların bulaşmaması için özellikle toplu taşıma ve asansörler başta olmak üzere kapalı ortamlar ve kalabalık mekanlarda yüz maskesi takmayı kesinlikle önermekteyim.

 

EL HİJYENİ VE EL SIKMA

El sıkma rituelinin çok eskilere, MÖ 5. yüzyıla kadar uzandığı tahmin edilmektedir. Eski zamanlarda bu jestin anlamı; insanların karşısındakilere silahının olmadığı ve güvenilir olduğunu göstermektir. Bu selamlama yaygın olarak kökleşmiş ve rutin bir sosyal uygulama olarak kabul edilmiştir. Hepimiz her gün defalarca el sıkarız. El sıkma hemen her kültürde edinilmiş mutlak bir alışkanlık olduğundan, el sıkmayı reddetmek gibi bir seçenek Pratik hayatta neredeyse imkansızdır.

          Artan insan nüfusu ve seyahat kolaylığı mikrobik hastalıkların toplumlar arasında yayılımını kolaylaştırmıştır. Araştırmalar, enfeksiyonların büyük çoğunluğunun insandan insana eller yoluyla geçtiğini göstermiştir. Dolayısıyla eller bulaşıcı hastalıkların vektörü olarak kabul edilmektedir. Ölümcül Covid-19 salgını esnasında enfeksiyonu ciddi oranda yayma kapasitesi nedeniyle el sıkma ciddi bir sağlık tehlikesi olarak kabul edilmiş ve o dönemde terk edilmesi şiddetle önerilmiştir.

El hijyeni, özellikle kalabalıklar halinde ve toplu yaşanılan alanlarda bulunulduğunda daha önemlidir; kapı kolu, musluk kolu, klozet kapağı, toplu taşımada el tutacaklari, asansör düğmeleri ve market arabalarına dokunmaktan kaçınılmalıdır, çünkü bir günde yüzlerce el bunlara dokunduğundan milyonlarca mikrop oraya yapışır ve üremeye-çoğalmaya devam eder.

          Çok sayıda çalışmada ellerde mukus varlığında mikropların uzun süre hayatta kalabildiği gösterilmiştir. Epidemiyologlara göre kirli eller enfeksiyonları kolayca bulaştırdığı için uygun el hijyeni ve el sıkmama mikrop bulaşi ile ilişkili riskleri azaltır. Ancak el yıkama tek başına çözüm olmayabilir! Grip veya soğuk algınlığı olan bir kişi, elleri ne kadar temiz olursa olsun, el yıkama bazen mikropları tamamen ortadan kaldırmayabileceğinden, el sıkma ile başkalarına bulaştırma riski mevcuttur. Mikrobu alan birey ağız, burun veya gözlerini ovuşturduğunda kolayca enfekte olur. Öte yandan Adenovirüs başta olmak üzere bazı zarfsız mikroplar isopropil alkol, klorhekzidin gibi dezenfektanlara ve hatta deterjanlara karşı dirençlidir ve kolayca yok olmazlar.

Yapılan bir araştırmada, el sıkmanın, beşlik çakmaktan (high five) 2 kat, yumruklara vurmaktan (fist bump) 10 kat daha fazla bakteri bulaştırdığı gösterilmiştir. Başka bir çalışmada, viral enfeksiyon esnasında Avrupa tarzı yanak öpücüğü ya da sarılmanın el sıkmadan daha güvenli olabileceği iddia edilmektedir.

Birçok hasta insan, başkalarını nasıl riske atacağını bilmedikleri için ya da birisiyle ilk karşılaştıklarında saygısız biri gibi yanlış anlaşılmaktan korktukları için tokalaşmaktan çekinmezler. Öte yandan bazı insanlar banyoyu kullandıktan sonra, sümkürdükten veya burnunu temizledikten sonra ellerini yıkamayabilirler ya da yeterince iyi yıkamazlar. Bu sebeplerden dolayı her ne pahasına olursa olsun, el sıkmadan vazgeçilmelidir.

 

COVID-19 neden önem arz eder? Ciddiye alınmalı mıdır?

Binlerce bilimsel yayında COVİD-19 enfeksiyonu geçiren hastaların iyileşme sonrası ciddi komplikasyonlar yaşadıkları bildirilmiştir. Görme ve işitme kaybı, çınlama, denge sorunları-baş dönmesi, tat ve koku kayıpları, yüz felci başta olmak üzere hemen bütün organları ilgilendiren komplikasyonlar tespit edilmiştir. Organ kayıplarına varana kadar ciddi sorunlar oluşturabilen bir hastalığı ciddiye almak hususunda yoruma ihtiyaç olmasa gerektir.

Dünya Sağlık Örgütü’ne göre dünyadaki tüm ölümlerin yaklaşık yarısı önlenebilir hastalıklardan kaynaklanmaktadır. Milyonlarca çocuk 5 yaşına gelmeden ölmekte ve bu ölümlerin yaklaşık %65'i bulaşıcı hastalıklardan kaynaklanmaktadır. Koruyucu hekimlik ve toplum sağlığının en önemli amaçlarından biri insanların enfekte olmasını önlemek ve bireylerin sağlıkla yaşamalarını hedeflemektir. İnsanlığın bulaşıcı hastalıkları yenebilmesi için MASKE - SOSYAL MESAFE - EL HİJYENİ ve EL SIKMAMA tedbirlerine devam etmenin çok anlamlı ve mantıklı bir önerme olduğu inancındayım.

Prof. Dr. Mustafa KAZKAYASI

Bu makale 15 Kasım 2022 tarihinde güncellendi. 0 kez okundu.

Yazar
Prof. Dr. Mustafa Kazkayası

Prof. Dr. Mustafa Kazkayası, lisans öncesi eğitimlerini tamamladıktan sonra Gülhane Askeri Tıp Akademisi Tıp Fakültesi'nde  başlamış olduğu lisans eğitimini başarı ile tamamlayarak Tıp Doktoru unvanını almıştır. İhtisasını ise, 1990-1993 arasında Gülhane Askeri Tıp Akademisini tamamlayarak Kulak Burun Boğaz (KBB) Uzmanı olmuştur.  Türk Kulak Burun Boğaz ve Baş Boyun Cerrahisi Derneği, Kulak Burun Boğaz ve Baş Boyun Cerrahisi Derneği, Türk Rinoloji Derneği, Otoloji-Nörotoloji Derneği, Larengoloji Derneği üyesidir. Prof. Dr. Mustafa Kazkayası, mesleki çalışmalarına VM Medical Park Pendik Hastanesi'nde devam etmektedir. Mesleki Üyelikler: Türk Kulak Burun Boğaz ve Baş Boyun Cerrahisi Derneği Kulak Burun Boğaz ve Baş Boyun Cerrahisi Derneği Türk Rinoloji Derneği Otoloji-Nörotoloji Derneği Larengoloji Derneği Yurtdışı Tecrübe ve Gözl ...

Yazarı sosyal medya'da takip edin
Etiketler
İnfluenza virus
Prof. Dr. Mustafa Kazkayası
Prof. Dr. Mustafa Kazkayası
İstanbul - Kulak Burun Boğaz hastalıkları - KBB
Facebook Twitter Instagram Youtube