Evrenselleşmiş bir olgu haline gelen kadına yönelik agresyon, kadınlar ve erkekler arasındaki eşit olmayan güç ilişkisinin bir sonucu olarak ortaya çıkan ve dünyada en yaygın karşılaşılan insan hakları ihlalidir. Kadına yönelik şiddetle ilgili çalışmalar, kadınların genellikle yakın partnerlerinin saldırılarına maruz kaldıklarını göstermektedir.
Kadına yönelik şiddet olayları özellikle son yıllarda önemli ölçüde artış göstermiştir. Kadının davranışlarını korkuya dayalı olarak kontrol etmek, aşağılamak, cezalandırmak amacıyla kullanılan kaba kuvvetin, kadınların ruh sağlığı üzerindeki olumsuz etkileri kaçınılmazdır. Şiddete maruz kalan kadınların psikolojik destek almaları önemlidir.
Kadınların Benlik Değeri Zedeleniyor ve Sosyal Yaşamdan Uzaklaşıyorlar
Fiziksel şiddet sonrası ruhsal ve bedensel travma yaşayan kadınlar kendi içlerinde savaş vermektedir ve genellikle yaşadıkları şiddeti maskeleme eğilimi gösterirler. Özgüven kaybı gibi yaşadığı ruhsal problemler bir tarafa fiziksel şiddetin bedeninde bıraktığı izleri gizlemek için sosyal yaşamdan uzaklaşma eğilimi gösterebilirler.
Çaresizlik Duygusu Pekişiyor
Yaşadığı şiddeti paylaşan kadınlar ise, yeterli desteği göremediklerinde çaresiz hisseder, içlerine kapanır, şiddetin kendi suçu olduğu düşüncesine kapılabilir ve boyun eğici yaklaşım sergileyebilirler. Ayrıca şiddet uygulayan erkeğin şiddetin sorumlusu olarak kadını göstermesi kadının kendini suçlamasına yol açar.
Ortamdan Uzaklaşma ve Aile Desteği Önemli
Şiddete maruz kalan kadınlarda stresle olumsuz baş etme yöntemi olarak kendini suçlama ve sosyal geri çekilme görülürken, etkili baş etme yöntemi olarak uzaklaşma ve aile desteği görülmektedir. Kadınlar, sosyoekonomik durum, şiddet algısı, evlilikle ilgili geçmiş yaşam öğretilileri nedeniyle şiddetin tolere edilebilir bir durum olabileceği düşüncesinde olabildikleri için etkili baş etme yöntemlerini kullanamayabilirler.
İntihar Eğilimi de Görülebiliyor
Şiddet mağduru kadınlarda yoğun biçimde yalnızlık, korku, çaresizlik, endişe, öfke, utanç, huzursuzluk, ümitsizlik, suçluluk gibi duygular hakimdir. Yaşadıkları sorunlarla baş edemediklerinde kadınlarda akut stres bozukluğu, travma sonrası stres bozukluğu, sosyal geri çekilme, anksiyete bozuklukları, alkol ve madde bağımlılığı, depresyon, uyku bozukluğu, gibi birçok ruhsal sorunla birlikte intihar eğilimi de görülebilmektedir.
Ruhsal sorunlar dışında kadınların stresle başa çıkma, problem çözme becerilerinin geliştirilmesi, kendilik değerinin yükselmesi, şiddet algısının değerlendirilmesi, şiddetle ilgili farkındalık kazanmak ve sosyal ilişkilerinin güçlendirilmesi amacıyla da psikolojik destek almaları önerilmektedir.