Reklam ve dizilerde oynayan çocuklar

Reklam ve dizilerde oynayan çocuklar

         Öncelikle yazıma çocukların mutlaka çocukluklarının sağlıklı sürecini  yaşaması gerekliliğini söyleyerek başlamak istiyorum.

         Reklam ve dizilerde  birçok çocuk oyuncu oynatıldığını biliyoruz. Öncelikle hiçbir çocuk durup dururken ben dizilerde oynayacağım demez. Mutlaka bir şekilde manipüle olması gerekir. Bu da ya aile tarafından empoze edilir, ya da çocuk televizyon bağımlısıdır ve aile bu konuda duyarsızdır ve çocuk sürekli gördüğü çocuk oyunculara imreniyor olabilir.

          Daha sonra ajans süreci başlar. Çocuk itinayla bir ajansa kaydedilir. Ajans bir dizi ya da reklam çekimine başlanmadan önce yüzlerce çocuğa mesaj gönderir ve deneme çekimlerine çağırır.

          Bazı aileler çocuğun oyunculuğu konusunda takıntılıdır, özellikle maddi anlamda bunu bir kurtuluş olarak görürler, çocuk okuldaysa okuldan alınıp deneme çekimine götürülür ya da oyun oynuyorsa alelacele oyundan kaldırılır, en güzel giysileri giydirilir, saçları en özenli şekilde taranır ve çekimin yapılacağı yer İstanbul’un diğer ucu bile olsa çocuk çekiştirilerek hızlı bir şekilde bir çok toplu taşıma değiştirilerek ajansa gidilir.

           Bu arada annenin işi olması, ocakta yemeği olması ya da çocuğun o anda bunu istememesinin de çok önemi yoktur. Mesaj geldiyse ajansa gidilmelidir.

            Ajansa varıldığında içerisi ana baba günüdür, havasız, kalabalık, onlarca anne, baba ve çocuk. Bütün anneler diğerlerine ve diğer çocuklara büyük rakipler edasıyla bakarlar. Herkes diğer çocukları baştan aşağı süzer durur ve kendi çocuğuyla karşılaştırır.

            Yaşı küçük çocuklar için bu durum sıkıcı ve hemen bitip oyuna dönmek istedikleri bir ortamdır. Fakat yaşı büyük çocuklar artık rekabetin farkına vardıkları ve muhtemelen de aileleri tarafından yeterince manipüle edildikleri için, ortamdaki akranlarını ciddi rakipleri olarak görür ve kendilerini beyinlerinde sürekli onlarla karşılaştırırlar.

          Daha sonra bazen saatlerce beklendikten sonra herkesin çekimi biter ve umutlu bekleyiş başlar. Onca çocuğun arasından sadece bir ya da iki çocuk seçilecektir. Seçilmeyen çocuk bazen haftada birkaç kez bazen de her hafta, ajanstan her mesaj geldiğinde bu süreci yaşayacaktır.

         Bu durumdaki bir çocuğun psikolojisini, neler hissettiğini düşünmek bile istemiyorum. Düşünsenize birkaç günde bir,  kendinizle aynı yaş ve konumda bir çok kişinin girdiği bir elemeye gidiyor ve her seferinde seçilmiyorsunuz. Bunun bir çocukta nasıl bir aşağılık, nasıl bir değersizlik duygusu yaratacağı o kadar gerçek ki.  Bu durum hiçbir çocuğa hissettirilmemesi gereken bir duygudur.

         Peki şimdi seçilen çocuğa gelelim. Çocuk artık reklam çekimine gidecektir. Çocuğa günler ve saatler bildirilir. Evdeki en güzel kıyafetlerinden 5-10 çeşitle birlikte çekim yerinde olması söylenir. Peki bu çocuğun maddi durumu 10 çeşit güzel kıyafet çıkarmaya yeterli değilse ne olacak? İşte çocuğa bir duygusal darbe daha. Şimdi aile varını yoğunu verip kıyafet mi alacak, yoksa çocuk giysileri beğenilmediği için kendini yine değersiz mi hissedecek.

          Çekim zamanı oldukça yorucu ve yıpratıcıdır. Çocuk okuldan izinlidir. Saatlerce ayakta aç susuz aynı sahnenin tekrarı yapılır durur. Defalarca beğenilmeyen ve tekrarlanan sahneler de çocukta başarısızlık, beğenilmeme duygusu yaratır.

        Çekim bittiğinde annede kazanmanın verdiği haz çocuğun hem fiziksel hem de dugusal olarak yaşadığı yıpranmayı gölgelemektedir. Hem para gelecektir, hem de çevresine benim çocuğum reklamlarda oynadı diye hava atabilecektir.

         Reklam yayınlanmaya başladıktan sonra, çocuğun yüzü tanınmaya başlar. Bu bir çocuk için oldukça gurur verici bir durumdur. Okulda arkadaşları televizyondaki sen misin diye her sorduğunda göğsü kabarır. Fakat işin diğer yönü ise, diğer yaşıtlarının kendisini kıskanıp ondan uzaklaşması, ya da kıskançlık duygularıyla sürekli eleştirip alay etmesi olacaktır.

          Bu süreçte ailenin çocuğu nasıl yönlendirdiği çok önemlidir. Çocuğun kendisini kaf dağında görüp, öncelikle arkadaşlık ilişkilerinin bozulmaması, ders başarısının düşmemesi, çocuğun öğretmenlerine ve  okuldaki kurallara uyma, ahlaklı ve doğru davranma biçimimin etkilenmemesi için ailenin bu süreci sağlıklı ve doğru yönetmesi çok önemlidir.

           Dizi ya da reklamda oynayan çocuk, eğer başarılı olup devam ederse bu sürecin doğru yönetilmemesi, çocuğun ileriki dönemlerde akademik hayatından uzaklaşmasına, bu sektöre hızla girip belki de erken dönemlerde alkol, sigara ve madde kullanım bozuklukları başlamasına neden olabilir. Daha ilerisi tükenmişlik, ruhsal bozukluklar hatta depresyon ve tedavi edilmezse intihara kadar gidebilir.

          Çocuğa reklamda oynadığı içi farklı davranmak ve hissettirmek, çocuğun kazandığı parayı onun geleceği için ayırmak yerine kullanmak ve benzeri davranışlar tam da çocuğun kişilik gelişiminin oturmaya başladığı dönemlerde oldukça etkili olacaktır. Çocukta ya narsist bir kişilik oluşabilir yada sürekli elemelere gidip başarısız olma duygusuyla sosyal fobili, değersizlik algısı yüksek, onaylanma ihtiyacı maksimum bir kişilik oluşturabilir.

        Sonuç olarak reklam ve dizilerde oynayan yada oynaması için çaba gösterilen çocuklarımızı öncelikle bu yıpratıcı süreçten uzak tutmak, mutlaka bu süreci yaşayacaklarsa da bu süreci mümkünse bir uzman desteğinde sağlıklı yönetmek çocuklarımızın hem ruh sağlığı hem de fiziksel sağlığı için çok önemlidir.

Uzm. Klinik Psikolog Pelin ÖZAYDIN

         

Bu makale 20 Mart 2019 tarihinde güncellendi. 0 kez okundu.

Yazar
Uzm. Psk. Pelin Özaydın

Uzm.Psk. Pelin ÖZAYDIN, ilk ve orta öğrenimini  tamamladıktan sonra İstanbul Üniversitesi Jeofizik Mühendisliği bölümünde lisans eğitimi almıştır. Sonrasında Okan Üniversitesi'nde İngilizce Psikoloji okumuş ve Sağlık Yönetimi Bölümü'nden lisans derecesinde mezun olmuştur. Yüksek Lisansını ise Üsküdar Üniversitesinde “Panik Bozukluk Hastalarında tanı öncesi sigara ve alkol miktarlarının, tanı sonrası sigara ve alkol miktarlarıyla karşılaştırılması” isimli teziyle tamamlamıştır. Lisans eğitiminin ardından, KİM Psikoloji, Acıbadem Kadıköy Hastanesi, Türk Kalp Vakfı ve NP İstanbul Nöropsikiyatri Hastanesinde stajlarını yapmış olan Uzm.Psk. Pelin ÖZAYDIN, 14 sene Sağlık ve Hayat Sigortaları branşında yönetici ve eğitimci olarak çalışmıştır. Şu an Özel Pedamed Psikiyatri Tıp Merkezi'nde Klinik Psikolog olarak mesleki çalışmalarını sürdürmekt ...

Etiketler
Çocuk
Uzm. Psk. Pelin Özaydın
Uzm. Psk. Pelin Özaydın
İstanbul - Psikoloji
Facebook Twitter Instagram Youtube