Psikoanalitik Kuram ve Yaratıcılık


Tüm duyuşsal ve düşünsel etkinliklerde, her türlü çalışma ve uğraşın içinde varlığını gösteren yaratıcılık kavramı yüzyıllardır üzerinde tartışılan bir olgudur. Yaratıcılık, entelektüel birikim ve deneyimler aracılığıyla sorun olarak düşünülen her türlü eksikliğin fark edilerek; bu sorunlara karşı geliştirilecek yenilikçi, özgün, alışılmışın dışında olanı kurgulayabilme becerisidir. Ortam ve şartlara göre az ya da daha fazla ifade edilen; bütün insanların sahip olduğu bir yetenek ve düşünme aşamasında kullandıkları doğal bir özellik olan yaratıcılık; duyumlar, duygular, farkındalıklar, düşünsel ve zihinsel yetilerin ilişkisel bütünlüğü ile ortaya çıkan bir yetidir.
Yaratıcılık kavramının, yalın tanımlamalara sığmayan, karmaşık bir süreç olduğu, tüm duyuşsal ve düşünsel etkinliklerde, her türlü çalışma ve uğraşın içinde varlığını gösterdiği açıktır. Çok boyutlu bir fenomen olan yaratıcılık kavramı, farklı disiplinlerden araştırmacılar tarafından ilgili disiplinlerin dinamiklerine bağlı olarak farklı açılardan ele alınarak tanımlanmıştır. Felsefe, psikoloji, sosyal bilimler, güzel sanatlar, eğitim, mimarlık gibi disiplinlerde irdelenen, farklı disiplinlerin hakkında teoriler ürettiği bir konu olan yaratıcılık teorisi ile ilgili literatürde çeşitli kuram, yaklaşım ve sınıflamalar yer almaktadır. Tüm disiplinlerde tartışılan yaratıcılık olgusunun, tasarım disiplininde de çok önemli bir yeri olduğu tartışılmaz bir gerçektir.
Tasarım disiplini, yaratıcı düşüncenin ortaya çıkarılması ve geliştirilmesine yönelik farklı yaklaşım ve kuramlardan beslenmektedir. Özellikle psikoloji alanının insanın zihinsel, düşünsel, duyumsal ve bilişsel yapısı hakkında farklı kuramsal ve deneysel çalışmaların ortaya koyduğu yeni ve önemli bulgularla, yaratıcılık kavramı tasarım disiplininde de çok boyutlu olarak ele alınmaya başlanmıştır. Yaratıcılık kavramına dair yapılan birçok çalışma sonucunda sahip olunan farklı bakış açılarıyla, psikoloji bilimi ile paralel çalışan yaratıcılık olgusunu inceleyen birçok kuram geliştirilmiştir.
Psikoanalitik (Psikodinamik) kuramda yaratıcılık kavramı ile ilişkili söylemler kişilik merkezli savunma mekanizmaları üzerine kurgulanmıştır. Bu kişilik kuramı davranışı bireyin içindeki psikolojik dinamiklerin bir sonucu olarak kabul eder. Bu kuramın çıkış noktası Freud’un zihinsel süreçleri; bilinçaltı, ego (ben) ve süper ego ilişkileri içinde tanımlanmasına dayanmaktadır. Freud, yaratıcılığı kişinin karşı koyamadığı “libido” enerjisi ile bilinçaltı arasındaki çatışmanın savunması, bilinçdışında gerçekleşen bir süreç olarak değerlendirmektedir. Freud’un bu bakış açısı merkez alınarak, psikoanalitik kişilik kuramı, bilinç ve bilinçaltı arasında kurulan denge ile ilişkilendirilmektedir.
Birçok görüşe temel oluşturan psikoanalitik kuramda Jung, Kubie, Kris, Adler gibi araştırmacıların da belirttiği gibi yaratıcılığın kökenleri, anlatımları, güdülenmeleri, sapmaları ve verimleri üzerine yoğunlaşmaktadır. Psikoanalitik kuramda yaratıcı düşüncenin zihinde bilinçsiz zıtlıkların veya primitif (ilkel) itici güçlerin bilinç dışı aniden ortaya çıkışı sonrasında amaca yönelik rasyonel muhakemenin oluşması, bilinçsiz olarak oluşan içeriğin analizinin yapılması sonucunda oluştuğu vurgulanmıştır.
Jung’a göre, yaratıcılık bilinçsiz tavırların toplamından oluşan bireysel bir yetenektir ve hammaddesi toplumsal bilinçaltıdır. Ona göre bilinç, bilinçaltının yabanıl mantıksız sapkınlıklarını kontrol ederken, bilinçaltı da bilincin yavan ussallığına engel olur. Ona göre bu yaratıcı süreçteki kişiyi kendini yenilemeye çalışan ve yaratıcı bir gerilim içinde bulunan bir varlık olarak görür. Jung vd. (2010) yaratıcılığın hammaddesinin de sosyal anılar ve deneyimler deposu olan toplumsal bilinçaltına dayandığını belirtmektedirler.
Kris (1952) ise yaratıcılığı esinlenme, zenginleştirme süreci olarak ele almaktadır. Ona göre yaratıcılık, savunma mekanizmasının ortadan kaldırılması sonucunda, beklenmedik bir şekilde aniden oluşan, ilk düşünce sürecidir ve ona göre bu süreçte geçici olarak mantıksal ve rasyonel düşünce ortadan kaldırılmalıdır. Dürtü yönelimli organize olmamış baskın yapıdaki süreçte anında ortaya çıkan nötr enerji serbest kalacak, işlevsel bir zevke dönüşecek, ardından da kişiyi yaratıcılığa sevk edecektir.
Kubie’ye (1958) göre yaratıcılık, bilgilerin toplanması, birleştirilmesi, karşılaştırılması ve yeniden taşınmasındaki özgürlüktür. O yaratıcılığı, gerçek bilinç ile bilinçaltında şifrelenmiş kavramlar arasındaki gidiş gelişlerin yaşandığı bir süreç olarak tanımlamaktadır. Ayrıca Kubie, yaratıcılık üzerine nörotik davranışların kalıcı etkilerini araştırmış; bilinç öncesi düşünmedeki anlam yoğunlaşmasının önemini vurgulayarak korku, suçluluk ve benzeri nörotik kişilik yönlerinin yaratıcı üretimi sınırlandırdığını iddia etmiştir.
Adler ise yaratıcılığı, temelde aşağılık duygularının bastırılması amacıyla farklı bir savunma mekanizmasının harekete geçirilmesi olarak adlandırır. Adler yaratıcılığın insanın eksiklik duyduğu duygularını denkleştirme ihtiyacından doğduğunu belirtir. Yaratıcılığı kişinin çocukluktan başlayarak eksikliğini duyduğu şeyleri bir dönüşüm içinde elde etme çabası olarak değerlendirir ve bu süreci umulmadık bir anda ortaya çıkan travmatik bir deneyim olarak adlandırır.
Psikonalitik (Psikodinamik) Kuram, yaratıcılık kuramları arasında belki de en çok tartışılanı olmuştur. İnsan davranışlarının sadece bilinçli süreçlerle açıklanamayacağını vurgulayan bu kuram, psikolojinin bilinçaltını da incelemesi gerektiğini savunur. Yaratıcı düşünce alanında farklı bir bakış açısı kazandıran psikoanalitik (psikodinamik) kuram, yaratıcılığı insanın bilinçaltına itilmiş ve eksikliğini duyduğu duygularının aniden ortaya çıktığı özgür bir esin süreci olarak açıklar.
Kaynakça: https://dergipark.org.tr/tr/pub/kusbd/issue/35805/351623
Yazar: Dilara ONUR