İnsan ilişkileri içinde en uzun ömürlü ve en önemli etkileri olanı hiç kuşkusuz ana-baba ile çocuklar arasında olan ilişkilerdir. Aslında bir çocuğun yetişmesinden, başarı ya da başarısızlıklarından yalnızca veya yüzde yüz ana-babayı sorumlu tutmak doğru değildir. Çünkü çocuk, yalnızca ana-babasının, aile eğitiminin etkisi altında kalmış olsaydı, bir ailedeki tüm çocukların, birçok özellikleri yönünden birbirlerinin aynı olmaları gerekirdi. Her çocuk ailenin bir parçasıdır, fakat onun yetişmesi ve gelişmesinde okulun ve en geniş anlamda toplumunda sorumlulukları, katkıları vardır. Aile de, çocukların yetişmesi sırasında onlara rehberlik ve yardımda bulunan kurumlardan birisidir. Fakat en önemlisidir. Bununla birlikte ana-babaları tarafından gerçekten seçilip sayıldıklarına inanan çocuklar, davranışlarında daha bağımsız ve kendilerine daha çok güvenen insanlar durumuna gelmektedirler
Okul başlangıç, ailenin yaşamında çocuğun konuşması ve yürümesi gibi önemli bir aşamadır. Bu ana-babalar için çocuklarını, ak yakası ve kara önlüğü içinde, elde çanta okula giderken görmek mutluluk verici bir olaydır.
Çocuk için okul, daha önce hemen hemen hiç birini tanımadığı çok sayıda çocukla karşılaşma zorunluluğuyla, uyulması gereken kurallarıyla ve başarılması gereken öğrenim görevleriyle de yepyeni bir sosyal çevredir. (Yavuzer, 2000)
Aileden sonra okul, çocuğun ilk temel toplumsallaşma kurumu niteliğini taşır. Çocuk okula başladığında çevresinde uyulması gereken kurallarla, özümsemesi gereken bilgileri bulur. Eğer birlikte yaşamaya yatkın ve okul olgunluğundaysa uyumda zorluk çekmez. Sınıf içive sınıf dışı etkinliklere katılır. Kendisini kolaylıkla ifade eder. Tam tersine kişilik özelliği, ya da ailenin yanlış tutumu sonucu, toplu yaşama,çalışma ve oynamaya yatkın değilse, okula uyumda zorlanır. (Yavuzer, 2000)
İlk toplumsallaşma kurumu olan okul, eğitim,eğitim, öğretim sürecinde iki temel işleve sahiptir. Bunlardan biri “uyum” diğeri “ bilgilendirme ”dir. Bu konuda yapılmış bir araştırmaya göre; öğrencilerin okul ile ilgili algıları incelenmiş ve okulla ilgili en sık dile getirilen işlevinin “bilgi sağlayıcılık” işlevi olduğu saptanmıştır.
Okul, çocuğun katılım olanakları içinde bir bütün olarak gelişmesi, yaşamda sağlıklı, başarılı ve mutlu olması için uygun ortam hazırlar, önlemler alır. Onu olumlu yönde etkiler.
Okul, eğitim aracılığıyla insanı kendisi için yararlı ve yeterli kılmaya çalışırken, bir yandan da onu içinde yaşadığı topluma ve tüm insanlığa yararlı, toplumsal bilinci gelişmiş bir insan olması için eğitmeyi amaçlamaktadır. (Yavuzer, 2000)
Okul, bir bakıma evde kazanılan eğitimin sınandığı yerdir. Çocuğun okula uyumu ve başarısı, ana babanın yetiştirmedeki başarısının bir ölçüsüdür. Ancak okula başlamakla, ana babanın eğitici görevi tümden öğretmene aktardığını düşünmek de yanlış olur. Genel anlamda eğitim, evde ve okulda birlikte yürütülür.
Bu bilgilerden hareketle geleceğimizi oluşturan çocuklar üzerinde ana-baba tutumlarına ilgi çekmek sağlıklı, başarılı çocuklar yetiştirmeye yönelik ipuçları verecek belirlemeler yapmak gerekliliğinden yola çıkarak ana-baba tutumları ile, ilköğretim ikinci kademe öğrencilerinin okul başarısı arasındaki ilişkiyi belirlemek bu araştırmanın problemini oluşturmaktadır.