Öğrendiğim şeyleri hayatıma nasıl geçirebilirim?

Öğrendiğim şeyleri hayatıma nasıl geçirebilirim?

Psikolojik anlamda kendimizi tanımak için artık pek çok kaynağımız var. Sosyal medyada psikologları takip ediyoruz, konuyla ilgili kitaplar okuyoruz, psikoloğa gidiyoruz. Öğrenmeye çalışıyoruz. Ama pek çok zaman öğrendiklerimizi hayatımıza adapte etmekte zorlanıyoruz. Peki bu neden oluyor?

Sınırlarımızı korumamız gerektiğini, öz şefkat göstermemiz gerektiğini, iyi iletişim kurmanın yollarını sürekli görüyoruz. Ancak uygulama noktasında tıkanıyoruz.

Bebeklikten itibaren öğrendiğimiz bugünlere kadar getirdiğimiz alışkanlıklarımız var. Bu alışkanlıklardan bazıları daha kolay değişebilirken bazıları kişiliğimizle bir bütün olmuş alışkanlıklar olabilir. Şemalar, otomatik düşünceler, temel inançlar bu alışkanlıkları ifade etmek için  kullanılan terimlerden bazıları. Yıllar boyunca kalbimizin en derinlerinde inanmış olduğumuz bize göre en doğal gerçeklikleri bir kerede  “Bunun böyle olmaması gerekiyormuş” diyerek değiştiremiyoruz. Bu inançlar zamanında çok işimize yaramış ve bizi kurtarmış olabilir. Hatta hala daha bizi koruyor olabilir.

Bir örnek verecek olursam, kolaylıkla hasta olabileceğine, yaralanabileceğine inancı olan ve hasta olmamak için çok çaba sarf eden bir insan düşünelim. Belki bu insan hasta olma korkusuyla rahatlıkla sosyalleşemiyor olabilir. Bir kaza yaşamamak için araba kullanmayı hiç denememiş olabilir. Bu durumlardan çok rahatsız olabilir. Ancak olası ufak bir hastalık veya büyük zararı olmayan bir kazanın stresinden korunmaya devam ediyordur. Bir yerinin ağrımasının stresi sosyalleşememekten çok daha ağır basıyorsa, ne kadar rahatsızlık verici olursa olsun kendini korumayı tercih edecektir.

Bu noktada kişi, o kadar da tehlikeye açık olmadığını, aslında düşündüğünden sağlam ve güçlü olduğunu öğrense dahi, bunu içselleştirmediği sürece inancı yaşamaya ve hayatını belirlemeye devam edecektir.

İnancın hafiflemesi ve güçlü sağlam olduğuna inanabilmesi için bol bol pratik yapması gerekiyor. Hem davranışsal olarak bir riski göze alarak ufak hedeflerden başlayarak sosyalleşmeye, trafiğe çıkmaya başlayabilir. Hem de bilişsel olarak sağlam, güçlü olduğunu, bir sıkıntı çıktığı takdirde atlatabileceğini kendine tekrar tekrar hatırlatmalıdır. Zihin otomatik olarak her zaman düşündüğünü düşünmeye yönelir. Bunun sadece bir düşünce olduğunu gerçek olmak zorunda olmadığını hatırlamak biraz çaba gerektirse de kişiye düşmektedir.

Düşüncelerle aramıza mesafe koymak burada çok önemli. Düşündüğümüz şeylerin gerçek olduğuna inanıyoruz pek çok zaman. Yukarda verdiğim örnekte kişi araba kullanmaya kalkarsa öleceğini düşünüyor olabilir. Bu düşünceyle çok uzun bir zaman muhatap olduysa bunun yalnızca bir düşünce olduğunu unutabilir. Kaçınılmaz gerçek olduğunu düşünebilir. Oysa milyonlarca insan her gün araba kullanmakta ve hayatta kalmaktadır. Örneğin sınava girecek olan bir öğrenci “sınavda heyecanlanacağımı düşünüyorum” demez de, “kesin sınavım berbat geçecek, çok heyecanlanacağım bildiğimi de unutacağım” der. Burada zihnimiz artık hangi kısmı bizim ürettiğimiz düşünce hangi kısmı gerçek ayıramaz ve yarın olacak sınavda kaçınılmaz şekilde yaşayacağı heyecan için stresle hazırlanmaya başlar. Beyin için artık amaç, bir an önce sınav tehlikesini sağ salim atlatmak olur. Bunun için vücudu kaçmaya hazırlar. Uyutmaz, kalp çarpıntısı yapar, hareketlendirir ve zihni kapatır. Artık tüm beden tehlikeyle baş etmek için hazırlandığından zihin incelikli bilgilere ulaşmak için yeterli enerjiyi bulamaz. Bir matematik sorusunu çözebilmek için bedenin tüm enerjiyi kullanmıyor olması gerekmektedir. Sakince nefes alabiliyor ve odaklanabiliyor olması önemlidir.

Bu psikolojik olarak yaşadığımız hemen her sorun için geçerlidir. Terkedileceğimize inancımız tamsa ve terk edilmemek için elimizden geleni yapmaya çalışıyorsak, bu düşünceyle aramıza mesafe koyup gerçeklik payını sorgulamamız gerekiyor. Terk edilme tehlikesiyle baş etmeye çalışırken ilişkimi

ilişkiyi yaşama kısmını atlayabiliriz. Rahat ve mutlu olmadığımız bir ilişkinin bitme olasılığı çok yüksektir.

Umarım yararlı olmuştur. Bu makale ile ilgili sormak istedikleriniz varsa profilde soru sor kısmından bana ulaşabilirsiniz.

Bu makale 18 Ocak 2021 tarihinde güncellendi. 0 kez okundu.

Yazar
Klinik Psikolog  Damla Devecioğlu

Psikoloji lisans eğitimimi Uludağ Üniversitesi’nde tamamladıktan sonra kadınlarla ve çocuklarla ilgili psikoloji temelli gönüllü çalışmalar yaptım. Nilüfer Belediyesi’nde hem yetişkin hem çocuk alanında çalışma fırsatı buldum. Burada bolca görüşme yapma deneyimi kazandım. Ardından Klinik psikoloji alanında yüksek lisansımı tamamladım ve tezimi yakın ilişkiler ile şema terapi konusunda yazdım.

Mesleki deneyimimde ilişkiler, sınırlar, iletişim, sınırlar, motivasyon, aile ilişkileri, iş ve okul problemleri, kaygı,  gibi çok çeşitli konularda çalıştım. Mesleğimle ilgili okumaya ve kendimi geliştirmeye çalışmaya çok severek devam ediyorum.

Etiketler
Kaygı ile baş etme
Klinik Psikolog  Damla Devecioğlu
Klinik Psikolog Damla Devecioğlu
İzmir - Klinik Psikolog
Facebook Twitter Instagram Youtube