Mutluluk Korkusu


Mutluluk, insanların yaşamlarında önemli bir yer tutan ve sıklıkla arzu edilen bir hedef olarak kabul edilen bir kavramdır. Ancak son yıllarda yapılan psikolojik araştırmalar, mutluluğun yalnızca istenen bir hedef olmanın ötesinde, karmaşık ve çok boyutlu bir doğaya sahip olduğunu ortaya koymuşlardır. Bu araştırmalar, bazı bireylerin mutluluğu deneyimlemekten kaçındıklarını öne sürerek “mutluluk korkusu” kavramını gündeme getirmişlerdir.
Mutluluk korkusu, bireylerin mutluluğu hak etmediklerine, mutluluğun geçici, kötü ve tehlikeli olduğuna, rekabeti ve kıskançlığı davet ettiğine, haksız yollarla elde edildiğine veya talihsizliklerle sonuçlandığına dair geliştirdikleri olumsuz inançlardan kaynaklanmaktadır. Gilbert ve ark. (2014), bir çocuğun aile üyelerinden birinin hastalığı sırasında eğlenip mutluluk duyması sonucu suçluluk hissetmesi, olumlu duygular yaşarken aniden kriz durumlarıyla karşılaşması ve bu süreçte ceza alması gibi geçmiş yaşam deneyimlerinin, mutluluk korkusuna yol açabileceğini bildirmişlerdir. Benzer şekilde, diğer araştırmacılar da erken çocukluk döneminde yaşanan olumsuz deneyimlerin, travmatik olayların ve durumların, mutluluk korkusunun ortaya çıkmasında önemli bir rol oynadığını ifade etmişlerdir. Dahası araştırmacılar, toplumsal normlar, bireysel kişilik özellikleri, kültürel etmenler gibi pek çok faktörün etkisiyle bireylerin mutluluğa karşı korku yaşadıklarına, mutluluğu göstermek ve ifade etmekten çekindiklerine ilişkin kanıtlar sunmuşlardır.
Örneğin, Joshanloo ve Weijers (2014), farklı kültürel arka planlara sahip bireylerin mutluluğu deneyimlemekten kaçınma eğilimlerinin çeşitli nedenlerle şekillendiğini vurgulamışlardır. Bu noktada bireylerin sahip olduğu olumsuz inançların (mutlu olmak, olumsuz deneyimlerin yaşanmasına zemin hazırlayabilir; ahlaki açıdan kişinin daha kötü bir birey olarak değerlendirilmesine yol açabilir; olumlu duyguları ifade etmek hem duyguyu ifade eden kişi hem de çevresindekiler için olumsuz sonuçlar doğurabilir; mutluluğu aramak hem bu arayış içindeki birey hem de çevresindekiler için olumsuz durumlarla ilişkilendirilebilir) mutluluk korkusuna neden olduğunu ileri sürmüşlerdir. Nihayetinde, bu araştırmacılar, yaptıkları çalışmanın sonucunda bazı insanların ve Doğu Asya kültürleri gibi bazı kültürlerin, mutluluk talebini istenmeyen bir cazibe olarak algıladığı gerçeğini gözler önüne sermişlerdir.
Araştırmacılar, mutluluğa dair olumsuz inançların mutluluk korkusuna neden olabileceğini bildirirken mutluluk korkusunun sonuçlarının derin ve yıkıcı olabileceğine de dikkat çekmişlerdir. Nitekim, mutluluk korkusu üzerine yapılan pek çok çalışma, mutluluk korkusunun olumsuz ruh sağlığı göstergeleriyle ilişkisine dair kanıtlar sunmuştur. Örneğin, Belen ve ark. (2020), mutluluk korkusunun bireylerin iyilik hali üzerindeki olumsuz etkilerini vurgulamışlardır. Gilbert ve ark. (2014), araştırmalarında hem şefkat korkusunun hem de mutluluk korkusunun aleksitimi ve depresyonla güçlü bir ilişki içinde olduğunu ortaya koymuşlardır. Tunç (2020) yaptığı çalışmada, mutluluk korkusuyla yaşam doyumu arasında negatif bir ilişki olduğunu bulgulamıştır. Psikolojik destek, mutluluk korkusunun yol açtığı olumsuz ruh hâllerini hafifletebilir; online terapi ise bu süreci esnek ve erişilebilir hâle getirir.
Kaynakça: http://psikguncel.org/archives/vol17/no4/cap_17_04_09.pdf
Yazar: Esra Teke