Yıllarca uyuşturucu, alkol ve sigaranın zararları anlatılarak kullanımının azaltılması beklenildi ama ben bu yöntemin işe yarayacağını düşünmüyorum ki günden güne artan uyuşturucu kullanımı bu düşüncemi maalesef destekliyor.
İnsanların sahip oldukları psikolojik dinamikler vardır. Bu psikolojik dinamikler kişinin yaşadığı, hissettiği duygular, olaylar karşısında nasıl davranışlar sergilediğini belirler. Boşaltımı sağlanmamış bütün duygular yön değiştirip olumsuz sonuçlar doğurabilir. Burada boşaltım dan kastettiğim ise kişinin duyguları ile yüzleşilmesi ve yaşamasıdır. Eğer kişi duygularını yaşamaktan kaçar ve bastırırsa boşaltım sağlanmaz ve sonrasında bastırılan duygular sağlıksız bir şekilde yön değiştirerek aktarılabilir. Bu yön değiştirme kişinin psikolojik dinamiklerine göre şekillenir. Öfkeli insanlar düşünün. Bu kişilerin hissettiği duygu aynı olmasına rağmen aynı davranış şekillerini sergilemez. Kimisi öfkesini dışa vurup bir nesneye ya da insana zarar verirken kimisi kendisine yansıtır ve zararı kendisi alır. Psikolojik dinamiklerimiz biz henüz bebekken şekillenmeye başlar. Bize bakım veren kişinin tutumu, bize hissettirdiği duygular (yetersizlik, değersizlik hissi, öz güven, sevgi eksikliği) olumsuz veya eksik ise bu eksiklik ileride farklı şekillerde doldurulmaya çalışılacaktır. Ebeveynlerimizden alamadığımız koşulsuz sevgi ve kabul edilişin eksikliği bilinçaltı tarafından tekrar tekrar karşımıza çıkacak ve bozuk ilişkiler, sapkın cinsel hayat, kişinin kendisine fiziksel olarak zarar vermesi ya da etrafında ki kişi ve nesnelere zarar vermesi, kendini izole edip sosyal hayattan soyutlaması ve madde, alkol kullanımı gibi davranışlarla boşluk doldurulmaya çalışılabilir.
Madde kullanımı kişinin öfkesini kendisine yöneltme şeklidir. Kişi zaten kendisine zarar verme eğilimindedir ve davranış şekli tamamen dürtüseldir. Dürtüsel davranışlar sergileyen bir kişi yaptığı olayın sonucu ile ilgilenmez, önemsemez. Bu durumda kişiye zararlarını anlatmak fayda sağlamayacağı gibi daha merak uyandırıcı bir hale bile gelebilir. Çocukluk döneminde kendisini, duygularını ifade edebilmeyi öğrenememiş, bakım veren kişi tarafından anlaşılıp fark edilememiştir. Madde kullanımı bir nevi "Ben de buradayım, beni fark edin!" deme yoludur. Ama genel tutuma bakılırsa bırakın fark edilmeyi daha çok ötekileştirmeye çalışıyoruz. Yapılan yardım kampanyalarının adı bile bir ötekileştirme içeriyor "Topluma Kazandırma!". Yani diyoruz ki, siz toplumun dışındasınız, bizden değilsiniz. Burada anlatmak istediğim kurtarmaya çalışalım değil, anlamaya çalışalım dır. Kurtarmaya çalışma isteği acıma duygusunun veya vicdanen duyulan rahatsızlığın sonucudur. Ama ben tam tersine acımak hissinden kurtulmamız gerektiğini ve sadece anlamaya çalışmamız gerektiğini düşünüyorum.
Acımak ötekileştirmenin vicdana gelmiş halidir.
Kendimiz, bir yakınımız veya çocuğumuz da madde bağımlısı olabilir. Ötekileştirdiğimiz kişilerin konumuna düşebilir ve anlaşılmayı, fark edilmeyi talep edebiliriz. Böyle bir ihtimal her zaman mevcut iken tavrımızı değiştirmemiz gerekmez mi? Sevgiyle...